Çözümsüzlük Beşiktaş'ın karakteri oldu

Aslında Batshuayi attıklarının çok çok daha fazlasını kaçırmasaydı böyle bir başlığa gerek kalmayacaktı.

Sadece Batshuayi değil tabi, Larin de öyle. Yönetimle ilk yarıdan itibaren yapmaya başladığı yeni sözleşme görüşmeleri olumlu ilerleyip, geçen sezonki performansının çok gerisinde kalmamış olsaydı da bu başlığı atmayacaktık. Büyük ihtimalle Ghezzal'ın performansı da yükselecek, gol ve asist sayısını katlayacak, Beşiktaş için de bambaşka şeyleri konuşuyor olacaktık.

Ama Beşiktaş'ın şu an geldiği nokta tam bir çözümsüzlük. İlk olarak gitmeden bir hafta önce Sergen Yalçın söylemişti 'çözüm üretemiyorum' diye. Sergen Yalçın gitti Önder Karaveli geldi. Başlarda motivasyon değişikliği ve hafif bir kıpırdanmayla kazanmaya, en azından kaybetmemeye başladı Beşiktaş. Süper Kupa'yı da kazandı hatta. Ama giderek kendini yeniden gösteren ve geldiğimiz noktada derinleşen bir sorun oldu, oynayıp, oynayıp gol atamamak, atınca maçı kopartamamak ve yenilmese de kazanamamak.

Taraftar güzel oyun ister ama en çok da goller ister, kazanmak ister, 3 puan ister. Sürekli üstün oynasanız da gol atamazsanız, kazanamazsanız, maçları kopartamazsanız değişir her şey. Nihayetinde futbol sonuç oyunudur, üstün olana değil, maçı kazanana verilir 3 puan. Taraftar sevgisi ve davranışı öyle bir ritimde seyreder ki sevgi üzüntüye, üzüntü eleştiriye, eleştiri de isyana dönüşür ve bir bakarsın ayrılık vakti gelir. Çünkü santrforların gol atamıyorsa 3 maç 5 maç aynı söylemlerle günü kurtarırsın ama sonuçta iş döner dolaşır ' gol sorunu varsa buna da çözümü hocanın bulması lazım' konusuna gelir dayanır.

Önder Karaveli, 'ben Beşiktaş'ın teknik direktörüyüm, hep üstün oynuyoruz ama gol atma konusunda sıkıntılarımız var' diyor hep. 'Oyun üstünlüğü hep bizde' diyor. Aslında kendi bakış açısından haklı sayılır. Galatasaray maçının ilk yarısı hariç diğer maçlarda üstün oynayan takım hep Beşiktaş oldu, birçoğunu da kazanabilirdi, kazanamadı. Kazanamadığın maçlar, oynadığın maçların yarıdan fazlasıysa başarısızsındır. Çünkü Beşiktaş'ta da Fenerbahçe'de de Galatasaray'da da teknik direktörler, bırak oynadığı maçların yarısını falan, 6-7 maçta puan kaybettiklerinde bile başarısız sayılırlar çoğu zaman.

Toparlayalım.

Evet santrforların çok gol kaçırıyor olabilir, ama bunun çözümü de hep Batshuayi'yi kesip Güven'i oynatmak, olmadı Güven'i kesip yine Batshuayi'yi oynatmak, (ikisini bir arada oynatmak) Larin'i kesip, Kenan'ı oynatmak, olmadı Kenan'ı kesip Larin'i oynatmak değildir elbette. Bir noktadan sonra başka bir çözüm bekler taraftarlar, futbolseverler. Misal; gol atma istatistiği Batshuayi'den biraz daha iyi Teixeira denenemez mi santraforda. Emirhan neden oynamaz mesela. Bu şekilde tıkanan oyunları, bazen sürpriz oyuncunun çözdüğü (bir hafta önce Arda Güler örneği göz önündeyken) çok görülmüşken, Emirhan neden denenmez. Neden Emirhan için her maç öncesinde plan yapılır kullanmak istenir, ama oyuna sokulmaz. Neden Gökhan Töre'nin gününde olursa çok işe yarayan 'anlık patlamasından' bir 15-20 dakikalığına da faydalanılmak istenmez. Gol atılamayan bir çözümsüzlükte ısrar neden?

Hatay maçı mı?

15. dakikada tipi başladı ve 1 dakika sorasında Batshuayi gol attı. ' Evet bu akşam değişik bir maç olabilir, fark gelebilir' diye düşünürken herkes, kaçmaya başlayan gollerle yine aynı hikaye yazıldı ve puan kaybedildi. Hatta Batshuayi ikinci yarıda öyle bir gol kaçırdı ki, en iyi stoperler, ancak o kadar güzel uzaklaştırabilirdi topu.