Kent merkezine yaklaşık 20 kilometre mesafedeki Dumlu Mahallesi'nde konuşlu 247'nci Alay Komutanlığı'nda 7 Aralık 1966'da yangın çıktı. Yangında 65 asker şehit oldu. Şehitler, olayın 58'inci yıl dönümünde mahalledeki şehitlikte düzenlenen törenle anıldı. Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü tarafından düzenlenen törene Erzurum protokolünün yanı sıra 58 yıl önceki felaketten yaralı olarak kurtulan Ankaralı Şafak Uluyılmaz ile şehit askerlerin yakınları katıldı. Kur'an-ı Kerim okunan programda, şehit askerler için dua edildi.
Törene Ankara'dan gelen 2 çocuk babası Şafak Uluyılmaz, şehit arkadaşlarının mezarını ziyaret ederek çiçek bırakıp dua etti. 247'nci Piyade Alayında Karargah Bölüğü askeri olduğunu ifade eden Uluyılmaz, felaketin gece eğitim sonrası yaşandığını anlattı. Sönen sobanın yakılması için getirilen benzin bidonunun patlamasıyla yangının çıktığını ifade eden Uluyılmaz, "Sobanın birisi sönmüş. Onbaşı nöbetçileri dağıtırken koğuş görevlisinden sobayı yakmasını istemiş. Geri geldiğinde sobanın yanmadığını gören onbaşı, görevliden benzin getirmesini istiyor. Garajdaki ambulanstan çanta bidonla benzin getiriyorlar. Çanta bidonla benzini dökmek zor geliyor. Bu kez 2 kiloluk küçük kutu almaya giderken koğuşa daha önce getirilen benzin bidonu patlıyor. Görevli kutuyu fırlatıp ön tarafa koşuyor. Bakıyor ki alev var, bir daha da girmiyor. Biz koğuşta kıdem sırasına göre yatıyoruz. Ben alt tarafta yatıyordum. Üst ranzaya çıktığımda pencerenin önünde 5-6 kişi vardı. Sıramı bekledim de mi çıktım, aradan daldım da mı çıktım bilmiyorum. İskenderunlu arkadaş pencereden tepeüstü düşüyordu. Ben de onun üzerine düştüğümü iyi biliyorum, ensesine bastım. Benden sonra birkaç kişi daha çıktı. Sağa sola koşuyoruz öyle atlet, külot. 20-30 metre ilerimizde bir dere var. Kovayla oradan su getiriyoruz, atıyoruz. İşte askeriz, yangın sistemini bilmiyoruz. Halbuki yan yana geçip elden ele versek daha kolay ve faydalı olurdu. Dereden dolduruyoruz, koşana kadar suyun yarısı dökülüyor zaten. Mersinli Gazi diye bir arkadaş alevin içinde oturuyor, silueti gözüküyor. Adanalı arkadaş diyor, 'Gazi kardeş elini uzat da seni alayım' o da içeriden yalvarıyor, 'Cemal Abi kurban olayım beni kurtar'. Velhasıl o arkadaşı zorla o pencereden alabildik. Başka bir kimseye faydamız olmadı. Canhıraş bir ses, herkes o pencerelerin önüne dolmuştu o ara. Öyle bir çığlık, feryat daha ondan sonra ses falan kalmadı. Konuşamıyorum bile, şimdi o anı yaşıyorum ben" diye konuştu.
ERMENİ ASILLI ASKER İÇİN TÖREN YAPILDI
Yangında çok sayıda arkadaşını kaybettiğini anlatan Şafak Uluyılmaz, şunları söyledi:
"Asker arkadaşı başka oluyor, unutulmuyor. Açsın, toksun, berabersin. Beraber nöbet tutmuş, beraber eğitim yapmışsın. 27 kişi hastaneye gitti. O 27 kişiden 2 kişi daha hastanede vefat etti. Yeni çavuş olan Gümüşhaneli bir asker aklını oynattı diyorlardı. Erzincan'a hastaneye gönderdiler. Yangından 3-4 gün sonra ben alay komutanına şoför oldum. Komutana kapıya selama yetişemiyordum. Ayağımdaki yara sebebiyle topallıyordum. Komutan diyordu ki, 'Oğlum revire bir git göster ayağını' ama ben utanıyordum. O kadar ölü var, yaralı var. Benim onların içinde 3 parmağım kesilmiş ne önemi var. Revire falan da gitmedim. Akşam koğuşa gelip çorabı çıkardığımda tüyleri kemiğe kadar yaranın içine doluyordu. O tüyleri temizliyordum. 2 ay öyle o ayağımla debriyaja basamıyordum. Yangında hayatını kaybeden Ermeni asıllı bir arkadaşımız vardı. Kantincilik yapıyordu. Onun cenazesini ayırmışlardı. İstanbul'dan annesi babası geldi. 'Eğer sizce dininizde bir mahsuru yoksa arkadaşlarından ayırmayın' dediler. Tekrar onun için bir tören daha yapıldı onu da buraya defnettik."