RTEÜ Fen Edebiyat Fakültesi Zooloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Akıner, ekibiyle 'aedes albopictus' türü başta olmak üzere Türkiye'nin dört bir yanından topladıkları sivrisineklerlere ilişkin laboratuvar ortamında 2015'te inceleme çalışması başlattı. Çalışmaları sürdüren ve sinekleri gözlem altında inceleyen ekip, özellikle İstanbul'da yayılımında artış olan 'aedes albopictus' türü sivrisineklerle ilgili çalışmalarını da derinleştirdi. Etkili olduğu ortamlarda kaşıntı ve yaralara neden olan zararlı böcek türünün, ülkede olası dağılım alanları, yayılım hızı ve mücadelesi gibi konularda araştırmalar yapan ekip, TÜBİTAK ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından desteklenen projeler de geliştirdi. Araştırmalarda ekip, 'aedes' türünün yayılımının, Gürcistan sınırından Karadeniz sahili kentlerinden İstanbul'u da geçip, Bulgaristan sınırına kadar uzandığını; Yalova, Bursa, Balıkesir, İzmir, Aydın ve Muğla'da da yayılım varlığını tespit etti.
'HIZLA YAYILMAYA DEVAM EDİYOR'
Doç. Dr. Mustafa Akıner, 'Afrika kaplan sivrisineği' olarak da bilinen 'aedes'in, dünyada 100 tehlikeli istilacı tür arasında, ilk 10 içinde yer aldığını belirterek, "Günümüzde neredeyse kutuplar hariç tüm olası alanlarda hızlıca yayılmaya devam ediyor. Türün insanlardan kan emmesi sonucu alerjik reaksiyon görülmesi, çok aşırı saldırgan davranışı neticesinde normal bilinen sivrisineklerin aksine gece gündüz fark etmeksizin kan emmesinden ve yoğunluğundan dolayı insanlara daha fazla saldırmasından kaynaklanıyor" dedi.
'YAZIN POPÜLASYON SEVİYELERİNİ ARTIRIYOR'
Türkiye'de ilk kaydı 2011 yılında oluşturulan 'aedes' türü sivrisinekle ilgili çalışmalarının sürdüğünü kaydeden Doç. Dr. Akıner, şunları söyledi:
"Bu hayvan özellikle hava sıcaklıklarının arttığı yaz aylarında uygun alanlarda popülasyon seviyelerini artırmaya başlıyor. Hayvanın tercih ettiği alanlar özellikle insan yapımı yapay kaplar ve bahçelerimiz. Çünkü normal bildiğimiz diğer sivrisineklerin aksine bu hayvan sizin elinize alıp içtiğiniz bir ayran kabını ya da pet şişeyi doğaya bırakmanız neticesinde içinin su dolmasıyla birlikte onun içerisine yumurta bırakabiliyor. Normal bildiğimiz sivrisinekler ise göl, akarsu, bataklık gibi alanlarda bulunabilirken, bu alanlarda bu türü bulmamız mümkün değil. Evimizde çiçek yetiştirdiğimiz saksıların dibindeki su içine bile yumurta bıraktığını bildiğimiz için insanlar özellikle bu yaz döneminde bahçeye çıkıp rahat bir nefes almak isterken, bir anda bu sivrisineklerin saldırısına uğruyor. Normal davranışları neticesinde kan emme isteğiyle birlikte de insanlara karşı yoğun bir şekilde saldırı olduğu için daha fazla alerjik reaksiyonlar gelişebiliyor. Türkiye'de hangi bölgede yayılıyorlar, nerelere kadar ulaşmış durumda ve hala nerelere kadar gidebilir bunun araştırmalarına devam ediyoruz."
'ÖLÜMLER YILLIK 800 BİN İLE 1 MİLYON ARASINDA'
'Aedes' türü sivrisinekle belediyelerin yanında halkın da bireysel mücadele etmesi gerektiğine dikkat çeken Akıner, "Bu hayvan dünyadaki en tehlikeli ya da en ölümcül kategoride sayılan hastalıkların pek çoğunu bulaştırabiliyor. Sivrisinek kaynaklı ölümler dünyada yıllık olarak minimum 800 bin ile 1 milyon arasında değişiyor. Asya kaplan sivrisineğinin bulaştırdığı hastalıklar içerisinde denk, zika, sarı humma, chikungunya, Batı Nil ensefaliti olarak bilinen pek çok hastalık var. Batı Nil ensefaliti hariç diğer hastalıklar ülkemizde yerli olarak görülmemesine rağmen kontrolsüz göçmen akını neticesinde sayılan bu hastalıkların ülkemizde de görülme riski artıyor. Bizler de belediyenin aldığı önlemlerin yanında içine su dolup sivrisineğin yumurtlayabileceği kapları doğada bırakmayarak ya da içine su doldurduğumuz kapları en fazla 2 gün bekletip, tekrardan bunları boşaltarak bu türün alanlarımızda ve bahçelerimizde çoğalmasını, popülasyon seviyelerinin yoğun boyutlara ulaşmasını engelleyebiliriz" dedi.
'CİDDİ SALGINLA KARŞILAŞABİLİRİZ'
Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) 2 ay önce koronavirüsten sonra beklenen pandeminin sivrisinek kaynaklı olacağını duyurduğunu hatırlatan Doç. Dr. Akıner, "Bu süreçte geri plana atılmış olmasına rağmen dünyanın pek çok noktasında denk salgını olduğunu görüyoruz' diye bir bilgi yayınladı. Burada önerilen şey şu; hem kendi bireysel önlemlerinize dikkat edin hem araştırmalar yapmaya devam edin. Eğer yeni bir salgın meydana gelirse 2015 yılında yaşanılan Brezilya'daki zika salgınından ya da Avrupa'da görünen yerli deng ve chikungunya vakalarının daha da ötesinde ciddi bir salgınla karşılaşabiliriz" diye konuştu.