Kent merkezinde Eski Kale Mahallesi'nde bulunan ve Selçuklu Devleti döneminde 2'nci Kılıçarslan'ın oğlu Kutbeddin Melih Şah tarafından yaptırılan, Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesindeki tarihi Ulu Camii'nin minaresi, yerden yüzde 7 derecelik eğri yapısı ile biliniyor. Zaman içinde eğiminde değişiklikler görülen, yerden 35 metre yüksekliğindeki minarenin hareketleri ise sismik cihazlar ile takip ediliyor. 10 metrekarelik alan üzerine oturtulan minare, sepet örgüsü motifleri, tuğlalar arasındaki çinileri ile dikkat çekiyor. Halen şehrin en büyük camisi niteliğinde olan eser, her gün binlerce kişiye ibadet imkanı sağlıyor. En son 1955 yılında restorasyon geçiren tarihi caminin minaresindeki yüzey bezemelerinde son dönemde dökülmeler görülmeye başlandı. Uzmanlar, minarenin korunması için tedbir alınması ve restorasyon sürecinin hızlandırılması önerisinde bulundu.
'GECİKME SÖZ KONUSU'
Minarede kapsamlı çalışma gerçekleştirilmeden önce gerekli izleme ve incelemelerin yapıldığını belirten Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Mimarlık, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi, Mimarlık Bölüm Başkanı Doç. Dr. Uğur Tuztaşı, şunları kaydetti:
"Şu anda kapsamlı bir çalışma yapılması için minare izlendi. Sismik analizler yapıldı. Bu çalışmalar, yapılacak olan kapsamlı restorasyon için altlık oluyor. Bu sürecin uzaması minare üzerindeki tahribatların da artmasına neden oluyor. Bu yapılan analiz çalışmaların sonucunu almadan da restorasyona geçemiyoruz. Son durumla ilgili yetkililer açıklama yapacaktır. Ancak bizim gördüğümüz, özellikle sepet örgüsü dediğimiz tuğla örgülerde dökülmeler oluyor. Umarım Çifte Minareli Medrese'nin minare çalışmalarında yapılan hatalar burada yapılmaz. Burası özgün bir eser ve kapsamlı bir çalışma olacak. Yıllardır bu minare eğrilik konusunda İtalya'nın ünlü Pisa Kulesi'yle mukayese edilir. Bu elbette statik bir problem ancak yapının bir bezeme programı var. Bunun olabildiğince özgün unsurlara yaklaştırılması, restitüsyonun doğru yapılması ve buna yönelik kararında kapsamlı bir şekilde alınması gerekiyor. Sivas Ulu Camii'ndeki bu eğikliğin tespiti, eğimin artıp artmamasına fiziksel etmenlerin tespiti zaman alabilir. Bu deneysel çalışmalar ne kadar erken biterse o zaman restorasyon sürecine geçilebilir. Bu noktada bir gecikme söz konusu."
'TÜRK MİMARİSİNDEKİ EN ÖZGÜN VE İLK ESER'
Minaredeki restorasyon çalışmalarının bir an önce başlatılması gerektiğini aktaran Tuztaşı, "Minarelerin üzerindeki bezemelerin, tuğla örgülerin önemi büyük. Bu tuğlalar tahribata uğradıkça onun yerine malzeme koymak zorundasın. Genelde restorasyonda asit içerikli olmayan su bazlı boyalar kullanılıyor. Ya da dolgular yapılıyor. Buradaki asıl konu özgün malzemeyi koruyabilmek. Çünkü gecikmişlik burada sorun oluyor. Umarım en kısa sürede analizler tamamlanır ve çalışmalar başlar. Çünkü çevrede tahribata neden olabilecek çok fazla hareketlilik var. Çok fazla araç var ve hemen ilerisinde 'Kale Projesi' yapılıyor, yüksek tonajlı araçlar kullanılıyor. Buna yönelik tedbirler alınması gerekiyor. Anadolu'nun özgün eserlerinden olan Ulu Camii'nin başlı başına özgün malzemesiyle beraber korunması bizim için değerli bir yaklaşım. Çalışma sürecinin bu tahribatlar artmadan ivedilikle sonuçlandırılması elzemdir. Bu nedenle minaredeki tuğlaların hem dökülmesine karşı tedbir alınması hem de boşalan alanların dikkate alınması gerekir. Kuzey ve doğu hattında ciddi boşalmalar var. Yetkili kurum, çalışmaların başlamasını beklediği için bir örgü oluşturmak istemiyor ama bu da sıkıntılı. Yol camiye çok yakın, burada kamusal, insanların oturduğu bir alan var ve kaldırım aktif bir şekilde kullanılıyor. Koruma kuruluna başvurulup, düşen parçalar için örtü yapılabilir. Bu da estetik olmayan bir şekilde yapılmamalı. Çok uzun zamandır tartışılan Ulu Camii'nin restorasyonunun bir an önce tamamlanması gerekiyor. Çünkü bu eser Sivas'ın Anadolu Türk mimarisindeki en özgün ve ilk eseri" diye konuştu.