Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği (TROD) tarafından 2 yılda bir düzenlenen ve kanserde radyoterapi alanında en son bilimsel gelişmelerin tartışıldığı “Ulusal Radyasyon Onkolojisi Kongresi'nin (UROK) 15'incisi 6-10 Aralık 2023 tarihleri arasında Antalya'da gerçekleştirildi. Düzenlenen basın toplantısına katılan Kongre Başkanı Prof. Dr. Gökhan Özyiğit, TROD Başkanı Prof. Dr. Uğur Selek, Kongre Genel Sekreteri Prof. Dr. Banu Atalar ile Kongre Bilimsel Sekreteri Prof. Dr. Cem Önal, önemli açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Gökhan Özyiğit, son verilere göre Türkiye'de her yıl 234 bin kişiye kanser tanısı konduğunu, 126 bin kanser hastasının ise hayatını kaybettiğini söyleyerek “2040 yılı tahminlerine göre ise bu sayının yılda 400 bine ulaşacağı, yani neredeyse iki katına çıkacağı, kansere bağlı ölümlerin de yüzde 85 artış göstererek yılda 233 bine ulaşacağı öngörülüyor. Onun için ülkemizdeki kanser kontrol programlarının etkinliğinin daha da artırılması çok önemli" dedi.
"DÜNYANIN GIPTAYLA BAKTIĞI BİR PROGRAMDI"
Türkiye'nin tütünle mücadelede tüm dünyanın gıptayla izlediği bir programı olduğunu ancak bunda artık gevşemeler yaşandığını da vurgulayan Prof. Dr. Özyiğit, "Dünyada en iyi yaptığımız tütün kontrol programımız vardı. Sayın Cumhurbaşkanımızın öncülüğünde başladık, onun denetimleri bence burada çok çok önemliydi. Yapılan hastaneleri vs hepsini bir kenara koyalım, sadece tek başına tütün kontrol programı bile takdire şayan bir durumdu. Ama denetimler gevşemeye başladı. Bu konunun tekrar aynı önemle gündeme getirilmesi gerekiyor. Tütün kontrol programı sayesinde dünyada 1 milyon kanseri tek başına engelleme şansımız var. Tütün veya tütün benzeri materyallerin, elektronik mi dersiniz, yapay zekalı mı dersiniz, dijital mi olur ne derseniz deyin, tütünü cazip hale getirmek için kullanılan ürünlerin hepsi karsinojenik (kansere yol açan) ajandır ve kategori-1 kitle imha silahı hüviyetindedir. Şu an Gazze'deki olayları biliyoruz, sigarayı o bombardımanın bütün dünyaya yayılmış hali olarak nitelendirebiliriz. Sigara yasaklarının önemiyle ilgili başka bir şey söylememize gerek yok" diye konuştu. Radyoterapinin artık birçok sık görülen kanser türünde olmazsa olmaz olduğuna da işaret eden Prof. Dr. Özyiğit, “Meme, akciğer, serviks kanserinde mesela. Hatta gırtlak kanserinde sadece radyoterapi tedavi mümkün. Aynı şekilde prostat kanserinde tek başına radyaterapi yetebiliyor. Radyoterapi zaten en hedefe yönelik tedavi şekli oldu günümüzde teknolojinin ulaştığı noktayla. Erken evre akciğer kanseri mesela, evre 1'de yakaladığınız zaman, yüzde 50-60 oranda sadece radyoterapi ile cerrahiye eş değer sonuç elde edebiliyorsunuz" dedi.
"O KANSER TÜRÜ BİR KITADA YOK EDİLMEK ÜZERE"
HPV aşısı sayesinde bugün bir kıtada artık bir kanser türünün tamamen ortadan kaldırılma aşamasına geldiğine de işaret eden Prof. Dr. Özyiğit, sözlerini şöyle tamamladı: “Avustralya kıtası bir kanser türünü kıtadan yok etmek üzere. 2030'da muhtemelen o kanser türü o kıtada artık görülmeyecek. Rahim ağzı kanseri aşı programını uygulamaya başladılar, erkek ve kız çocuklarını aşılıyorlar. HPV virüsü gibi artık neredeyse yüzde 99 koruyuculuk oranı olan aşıdan bahsediyoruz." Prof. Dr. Uğur Selek ise Human Papiloma Virüs'ün (HPV) cinsel yolla bulaşan bir virüs olduğunu ve birçok kansere yol açtığını vurgulayarak HPV aşısının ülkemizde rutin aşılama programına neden mutlaka alınması gerektiğini ise şöyle anlattı: “Özellikle rahim ağzı kanseri, anal kanal kanserleri ya da baş boyun kanserlerinin sebebi HPV olabiliyor. Biz kanserle uğraşan hekimler olarak, bu konu gelecekte ciddi bir problem olarak önümüze gelmeden, birçok kanser türünün aslında bu aşıyla ortadan kaldırılabileceğine inanıyoruz."
RADYOTERAPİNİN YILDIZI 'NOKTA ATIŞI' TEDAVİ
Radyoterapinin kanser tedavilerinde artık yıldız bir rol oynamaya başladığını söyleyen Prof. Dr. Banu Atalar ise artık 'nokta atışı' yöntemler sayesinde radyoterapinin hastaların korkulu rüyası olmaktan çıktığına değinerek şu bilgileri verdi: “Kanser hastaları eskiden radyoterapiden çok korkardı. 'Yanacağız, çok kalıcı hasarlar oluşacak, tedavi olsak da yan etkiler nedeniyle büyük hasarlara sahip olacağız ve hayatımız kabusu dönecek' diye kaygılar yaşıyorlardı. Ama teknoloji artık bunun tamamen ortadan kalkmasını sağladı. Biz, dünyada var olan bütün bu teknolojileri ülkemizde layıkıyla çok iyi bir şekilde kullanabiliyoruz. Bunlardan en popüler olanı da halk arasında 'nokta atışı' diye tanımlanan Stereotaktik Radyocerrahi. Bizim eskiden evre 4 yani yaygın hastalığı olan, bütün her yerine metastaz yapmış diye hiçbir hayat beklentisinin kalmadığı hasta grubunda, bugün bu nokta atışı yöntemiyle sağ kalım avantajı, yaşam süresinde uzama elde ettik. Diğer bir avantajı da çok küçük tümörlerde, erken evrelerde cerrahi ile birebir benzer sonuçlar vermesi. Bu durumda da cerrahisi mümkün olmayan ya da ameliyat olmak istemeyen erken evre akciğer, prostat kanserleri ya da küçük beyin tümörleri veya beyin metastazlarında çok etkili olarak kullanılabilen bir metot. Eskiden bildiğimiz uzun uzun gelinen radyoterapi seansları da bu yöntem sayesinde birkaç güne düştü"
“TÜRKİYE RADYOTERAPİDE DÜNYADA ÖNCÜ ÜLKELERDEN BİRİ"
Prof. Dr. Cem Önal de Türkiye'nin radyoterapide dünyaya öncü uygulamalarla bu alanda başat bir rolü olduğunu kaydederek "Radyoterapi aslında tamamıyla teknolojiye bağımlı ve çok hızlı güncellenen bir tedavi yöntemidir. Ne mutlu ki ülkemiz radyoterapi konusunda birçok uygulamalarda dünyada başat rol oynamaktadır. Birtakım tedavilerde öncülük etmekteyiz. Bizim öncülük ettiğimiz hastalık gruplarının başında prostat kanseri geliyor. Çok ciddi bir datamız var, dünyada ilk başlayan ülkelerden biri biziz. Kendi derneğimiz çerçevesinde yaptığımız çalışmalarda, prostat kanserinde uyguladığımız radyoterapi kürleri ile hastalığın tekrarlama oranını yüzde 30'lara kadar düşürdük ve hastalığa bağlı sağ kalın oranları da yüzde 90'lara kadar çıktı"