Bu yıl 8'incisi düzenlenen Ulusal Akciğer Sağlığı Kongresi'nde büyük afet sonrası yaşanabilecek akciğer hastalıkları riskleri de masaya yatırıldı. Akciğer Sağlığı ve Yoğun Bakım Derneği (ASYOD) tarafından Antalya'da gerçekleştirilen 'Ulusal Akciğer Sağlığı Kongresi 2023 (UASK 2033)', 15-18 Mart 2023 tarihleri arasında Antalya'da gerçekleştiriliyor. Kongrenin ikinci günü düzenlenen basın toplantısına katılan UASK 2023 Kongre Başkanı Prof. Dr. Nuri Tutar, ASYOD Başkanı Prof. Dr. Ahmet Emin Erbaycu, Bilimsel Komite Başkanı Prof. Dr. Mehmet Bayram, ASYOD Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü ve Prof. Dr. Akın Kaya, ASYOD Denetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu ve Kongre Basın İlişkileri Sorumlusu Doç. Dr. Derya Yenibertiz; bilimsel içeriklerin yanı sıra 13 ilimizi etkileyen büyük depremler sonrası toplum sağlığı açısından oluşabilecek akciğer hastalıklarıyla ilgili riskleri değerlendirdi.
'BÖLGEDEKİ TOZ TÜRLERNE GÖRE HASTALIK RİSKLERİ FARKLI'
ASYOD Başkanı Prof. Dr. Nuri Tutar, farklı ülkelerden toplam 13 yabancı konuşmacı, 262 yerli konuşmacı ile kongrede bilimsel paylaşımların gerçekleştirildiğini kaydetti. UASK 2023 Kongre Başkanı Ahmet Emin Erbaycu ise bu yıl kongre programına, deprem sonrası dönemde karşılaşılabilecek akciğer problemlerinin konuşulacağı bir oturum da eklediklerini kaydederek bölgede yaşanabilecek toz maruziyetleri sonrası akciğer hastalıklarına dikkat çekti. Prof. Dr. Erbaycu, bölgede enkaz çalışmalarının olduğu alanlarda organik ve inorganik tozların akciğer hastalıkları açısından risklerine değinerek "Organik tozlara bağlı olarak bakteriler, mantarlara bağlı hipersensivite pnömonisi(akciğerde hassasiyete bağlı zatürre) dediğimiz bir tabloya yol açıyor. Normalde meslek hastalığı bu. Diğer taraftan inorganik tozlar var. Kumun ya da yer kabuğunun ana maddesi olan silikanın solunması, akciğerde birikmesi ile oluşan silikozis hastalığına neden olabiliyor. Hedefimiz bunlara karşı korunma önlemlerine dikkat çekmek" dedi.
'HASTANELER YIKILDI, RADYOAKTİF ATIKLAR DAHİ ORTAYA ÇIKABİLİR'
ASYOD Denetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Muhammed Emin Akkoyunlu ise bu yıkımda sadece evlerin değil, aynı zamanda işletmelerin, hastanelerin de yıkıldığına dikkat çekerek "Tavan aralarında kalmış olan küflerin açığa çıkması hatta hastanelerin yıkımına bağlı radyoaktif atıkların ortaya çıkma olasılığı oldukça yüksek. Bunları yaptığı etkilere ve etki zamanına göre ayırmak belki bilimsel açıdan çok daha önemli. Akut yani erken dönemde en çok üst solunum yolu enfeksiyonlarına neden olabilecek etmenler var. Astım, KOAH, gibi kronik bir solunum yolu hastalığı söz konusu ise bunların alevlenmesine neden olabiliyor. Uzun dönem etkiler arasında ise silikozis riski var. Enfeksiyonların oluşturduğu kronik sonuçlar da söz konusu. Yine asbestin kansere kadar giden uzun dönem etkileri söz konusu. Özellikle deprem bölgesinde inşaat faaliyetlerinin devam ettiği alanlarda sivil vatandaşların bulunmaması gerekiyor. Çadır kentler ile konteyner kentlerin de daha uzak mesafelerde kurulması gerekiyor" diye konuştu.
'VATANDAŞLARIMIZ YARA YERİ ENFEKSİYONLARINI ÖNEMSEMİYOR'
ASYOD Yönetim Kurulu Üyesi ve Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Tevfik Özlü, deprem bölgesinde yaşanabilecek enfeksiyonlar içerisinde en çok damlacık yoluyla bulaşan hastalıklar ve yara enfeksiyonlarının önemli olduğuna işaret ederek şu uyarılarda bulundu: "Deprem, pek çok enfeksiyon hastalığının bulaşması, yayılması için çok elverişli koşulları maalesef oluşturuyor. Çünkü deprem olduğunda enfeksiyonlardan sizi koruyacak olan mekanizmaların hepsini bir anda kaybedebiliyorsunuz. Solunum yolu enfeksiyonları, su ve gıdalarla bulaşan enfeksiyonlar, yara yeri enfeksiyonları, grip, soğuk algınlığı, kovid, kızamık, kabakulak, bunlar çok bulaşıcı hastalıklar. Bu bölgede bu tür enfeksiyonların riski gerçekten artmış durumda. Maalesef deprem bölgesinde herkes bir şekilde az ya da çok yaralanıyor. Yardım ederken, enkaz kaldırırken, eşya taşırken vs. Genellikle de bunları çok önemsemiyor insanlarımız. Basit bir kesik, çizik diye. Ama tetanos riski var. O nedenle bu kişilerin mutlaka o bölgedeki sağlık kuruluşuna başvurarak yara bakımını yaptırması ve gerekiyorsa tetanos aşılarını da olması gerekiyor. Ya da antibiyotik tedavisi, yara debridmanı gibi cerrahi müdahalenin yapılması gerekiyor"
'TEK BİR MARUZİYETTE DAHİ AKCİEĞERE YERLEŞEBİLİYOR'
Prof. Dr. Özlü, organik ya da inorganik tozlara bağlı olarak akciğerde gelişebilecek hastalıklarda sivil vatandaşlar veya enkazda çalışanlar arasındaki riskleri de değerlendirdi ve şu bilgileri verdi: "Yoğun olarak o enkazı kaldıran, yükleyen, ayrışmasını sağlayan ekipler risk altında. Çalışanların yakınları için de bir risk söz konusu. Çünkü yaşadıkları yere gittiklerinde kıyafetleriyle beraber o tozları evdekilere taşıyabiliyorlar. O yüzden de koruyucu iş tulumları, maske ve bone gibi koruyucu önlemlerin bu çalışanlarda alınması çok önemli. Ayrıca kronik hastalığı olanların bu işlerde görev almaması gerekiyor; gönüllü ya da resmi olarak fark etmez, bu tür işlerde çalışmamalarına dikkat etmek gerekiyor. Bir diğer konu da organik tozlar, yani mantar gibi enfeksiyonlara sebep olabilen değişik bazı etkenler var. Bunlar tek bir maruziyette dahi akciğere yerleşebiliyor. Özellikle kişi bağışıklığı baskılanmış ise, ileri yaşta ise, altta yatan başka kronik hastalıkları varsa, bu açıdan çok büyük risk altında. Bu etki kalıcı hale de gelebiliyor, diğer hastalıklarının üzerine akciğerde de. Elbette bunların tedavileri var ama uzun sürebiliyor tedaviler ya da kronikleşebiliyor. Bu hastalıklar kanamalara sebep olabiliyor vs. Onun için sivil vatandaşlarımız ne olur bu enkaz temizleme çalışmalarının yanında mümkün olduğunca bulunmasın. Rastlantısal olarak o bölgeden geçerken vs toz soluduğunuz için hemen akciğerimde bir hastalık oluşacak mı diye paniğe de gerek yok elbette. Bağışıklık sistemi güçlü olan kişilerde anlık bu tür toza maruziyetlerde, vücut bununla savaşıp hastalık oluşmasını engelleyebiliyor çünkü."