Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Dilek Bayramgürler, ülke genelinde etkili olacak sıcak havalara karşı vatandaşları uyardı. Güneş yanığı riskinin bazı insanlarda daha fazla olduğunu vurgulayan Prof.Dr. Bayramgürler, “Hayatımızın önemli bir parçası olan ve biz insanlar için aslında çok önemli görevleri olan güneşin, fazlasının, cilt sağlığı üzerine birçok önemli yan etkisi var. Güneş ışınları, dış dünyayla ilk temas noktamız olan deri hücrelerimiz üzerinde negatif etkiye sahip. Direkt olarak deri hücrelerimizin DNA'sını hasarlandırıyor ve bu hasarın da tabi ki hem uzun hem de kısa dönemde birtakım sonuçları ortaya çıkıyor. Kısa dönemde güneş ile temas sonrasında bildiğiniz üzere güneş yanığı ortaya çıkabiliyor. Güneş yanığı riski özellikle kızıl saçlı, sarı saçlı, renkli gözlü, çillenmeye eğilimli, deri rengi açık olan insanlarda daha risk altında oluyor. Bu insanlar güneş yanığı riski taşıyorlar ama yine de buğday tenli olanlar ya da cildi daha koyu olanlar da eğer güneş altında fazla kalırlarsa güneşin çok yoğun olduğu saatlerde tabi ki güneş yanığına maruz kalabiliyorlar” diye konuştu.
‘GÜNEŞ YANIĞI ÜZERİNE MACUN, YOĞURT, SALÇA SÜRMEYİ KESİNLİKLE ÖNERMİYORUZ’
Güneş yanığına maruz kalındığında yapılması gerekenleri anlatan Prof. Dr. Bayramgürler, “Güneş yanığı olduğu zaman cildimizde yanma, batma hissi ve ağrıyla birlikte bir kızarıklık oluşuyor ve beraberinde dokuda ödem dediğimiz bir şişme meydana geliyor. Böyle bir durumda o bölgenin ıslak pansumanlarla yani soğuk suyla kompres tarzında pansumanlar yapılmasını öneriyoruz. Yine ılık ya da soğuğa yakın suyla duş alınması kişilere iyi gelecektir. Derinin nemlendirici özelliği olan kremlerle nemlendirilmesi, yatıştırılması da yine hastaları, kişileri rahatlatacaktır. Daha ileri düzeylerdeyse hekim kontrolü altında antienflamatuar tedaviler dediğimiz birtakım kremlerin kullanılması uygun olabilir. Tabi güneş yanığı daha şiddetli olursa bu sefer içi su toplamalarıyla sonuçlanan ikinci derece yanıklar da meydana gelebiliyor. Böyle durumlarda aslında hastanın tedavisinin bir hekim tarafından düzenlenmesi çok sağlıklı olacaktır ama şunu söyleyebiliriz eğer su toplamaları oluştuysa bunların kesinlikle patlatılmamasını öneriyoruz. İçi steril bir şekilde kalacak şekilde, steril ortamlarda boşaltılabilir ama patlatılmamasını öneriyoruz. Yine halk arasında çok duyduğumuz güneş yanığı üzerine diş macunu sürme, yoğurt sürme, salça sürme gibi uygulamalar da olabiliyor. Bunları kesinlikle önermiyoruz. Çünkü bu maddelerin içindeki kimyasallar cildimize alerjik reaksiyonlara yol açabiliyor ya da bazen cilt üzerinde birikerek, kalıntı oluşturarak daha sonra o bölgede çeşitli mikroorganizmaların üremesine yol açabiliyor” ifadelerini kullandı.
“HAYATİ TEHLİKEYE SOKACAK DURUMLARLA SONUÇLANABİLİYOR”
Güneş çarpmasının belirtileri ve tedavi yöntemlerine de Prof. Dr. Bayramgürler, açıklamalarına şöyle devam etti:
“Bugünlerde olduğu gibi aşırı sıcaklıklarda güneş altında uzun süre kalınırsa ortaya çıkabilecek bir tablo daha var. Bu ‘güneş çarpması’ ya da ‘sıcak çarpması’ dediğimiz durum. Bu durum vücut sıcaklığının aşırı yükselmesine ve aynı zamanda da vücutta sıvı ve tuz kaybına bağlı olarak gelişiyor. Böyle bir tablo gelişirse ilk başta hafif düzeylerdeyse hastalar kendilerini bitkin, halsiz hissedebiliyorlar ama daha ileri düzeyde çarpıntı, sık nefes alma, bulantı, kusma, baş ağrısı, bilinç bulanıklığı, kafa karışıklığı gibi hatta bilinç kaybı gibi durumlarla sonuçlanabiliyor. Bu tablo hayati tehlikeye sokacak durumlarla sonuçlanabiliyor. Böyle bir durumda hastaların mutlaka ve mutlaka serin ortamlarda, mümkünse klimalı ortamlarda tutulması gerekiyor ve vücut sıcaklığının bir an evvel düşürülmesi gerekiyor. Bunun için de yine ılık ya da soğuğa yakın duşlar öneriliyor. Yine pansumanlar öneriliyor. Hastalara özellikle kıvrım yerlerine, koltukaltı gibi, kasık gibi bölgelerine soğuk sularla pansuman yapılmasını öneriyoruz. Tabii ki daha ileri durumlarda, kaybedilen sıvının yerine konulması için hastanede hastalar, ileri medikal tedavi almak zorunda kalabilirler ama bunun dışında kendilerine bol sıvı tüketmelerini önerebiliriz”
“11.00 İLE 16.00 ARASINDA GÜNEŞTE BULUNMAMAMIZ GEREKİYOR”
Yapılacak en önemli şeyin güneşten korunmak olduğunu söyleyen Prof. Dr. Bayramgürler, “Bunun da çok basit yolu güneşin en yoğun olduğu saatlerde, güneş ışınlarının dünyamıza dik olarak geldiği saatler olan saat 11.00 ile 16.00 arasında direkt olarak güneşte bulunmamamız gerekiyor. Ama bu tabi ki her zaman mümkün olmayabilir. Böyle durumlarda ne yapabiliriz? O zaman dışarıda bulunmak zorundaysak bu saatler arasında yine de üzerimize bir gölge gelecek şekilde yani bir ağaç altı olabilir, şemsiye altı olabilir, gölgede kendimizi tutmaya çalışmalıyız. Bunun dışında tabi ki kıyafetlerle de kendimizi koruyabiliriz. Uzun kollu, uzun paçalı, dokuması sık ama kendisi vücudumuza sıkı olmayan, yapışmayan bol kıyafetleri tercih etmeliyiz. Renk konusu çok soruluyor ‘hangi renkleri tercih edelim?’ diye. Koyu renkli kıyafetler aslında güneşten daha iyi koruyor. Güneş ışınlarını geçirmiyor cildimize ama ışığı emdiği için sıcaklığı artırıyor. Dolayısıyla böyle çok sıcak günlerde yine de açık renkli kıyafetler, sık dokumalı, açık renkli kıyafetlerin giyilmesi kişiler için çok daha iyi olacaktır. Yüzümüz sürekli güneş gördüğü için geniş kenarlı şapkalarla, gözlüklerle yüzümüzü ayrıca korumak çok önemli olabiliyor” dedi.
“GÜNEŞ KORUYUCULARIN ETKİSİ YAKLAŞIK 20 DAKİKA SONRA BAŞLIYOR”
Güneş koruyucuların 20 dakika önce kullanılması gerektiğini belirten Prof. Dr. Bayramgürler, “Güneşten korunma deyince güneş koruyucu konusu var. Bununla ilgili olarak da iki şeye dikkat etmemiz gerekiyor. Bir güneş koruyucuların etkisi sürüldükten yaklaşık 20 dakika sonra başlıyor. Dolayısıyla dışarıya çıkmadan 20 dakika önce yüzümüze, elimize, kolumuza, güneş gören yerlerimize güneş koruyucu kremimizi sürmemiz önemli ve etkinlikleri de 3-4 saat sürüyor. Dolayısıyla her 3-4 saatte bir bunları tekrarlamamız iyi olacaktır. Bir de kullanacağımız ürün seçerken güneş ışınlarının farklı dalga boyları var. Bütün bu dalga boylarını kapsayan, daha geniş spektrumlu dediğimiz ve mümkünse eczanelerde satılan ürünleri almamız, kullanmamız iyi olacaktır. Derinizi ve cildinizi dermatoloğunuza emanet ediniz. Doğru bilgi dermatoloğunuzda” ifadelerini kullandı.