Dr. Abdurrahman Yurtaslan Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Mustafa Ertek, '1 Aralık Dünya AIDS Günü' nedeniyle toplumu bilgilendirmenin önemine vurgu yaparak, "Bu hastalık, 42 yıldan beri dünyada bir pandemi halinde devam edip, gidiyor. Ve hastalık fark edilmeden AIDS aşamasına kadar gittiği için çok fazla insan son aşamada fark ediyor. Bunun için risk gruplarının önceden taranması, tetkik edilmesi ve tedavi edilmesi hastalığın önlenmesi için çok daha önemli. Tabii bu hastalık bağışıklık sistemini çökerten bir hastalık. Virüsü cinsel yolla, korunmasız cinsel ilişkiyle, kan yoluyla ya da annede AIDS varsa bebeğe geçebiliyor. Veyahut damardan uyuşturucu kullananlarda ortak enjektör kullanımıyla bulaşan bir hastalık" dedi.
'HIV, AIDS'E DÖNERSE ÖLÜMLE SONUÇLANIR'
HIV virüsünün bulaştıktan sonra uzun bir süre belirti vermediğini söyleyen Prof. Dr. Ertek, "Belirti verse de grip benzeri belirtiler oluşuyor. Bunlar ateşli kas ağrısı, eklem ağrısıyla halsizlik, terlemeyle vücutta döküntüler gibi birçok hastalıkta görülen belirtiler. Onun için bir hasta eğer bu hastalığın bilincinde değilse, normal bir üst solunum enfeksiyonu geçiriyorum gibi algılayabilir. HIV virüsü daha sonra bir sessiz döneme girer. Akut enfeksiyondan sonra sessiz bir HIV virüs enfeksiyonu, 8 ila 10 yıl içerisinde de tamamen bağışıklık sistemini çöktüğü, fırsatçı enfeksiyonların görüldüğü AIDS aşamasına gelir. Bu da tedavi edilmediği takdirde, AIDS aşamasında ölümle sonuçlanır" diye konuştu.
'DSÖ'NÜN HEDEFİ, VAKALARIN YÜZDE 90'INI TEDAVİ ETMEK'
Prof. Dr. Ertek, 1986'dan sonra HIV tedavisi için ilaçların gündeme geldiğini ancak ilk kullanımdan kısa bir süre sonra hastanın bağışıklığının bu ilaçlara direnç geliştirdiğini belirterek, "Daha sonraki çıkan yeni kuşak HIV ilaçları, bu hastalığı ölümcül olmaktan çıkardı. Ama hayat boyu ilaç kullanması gereken bir kronik hastalık haline getirdi. Adeta bir şeker hastalığı, tansiyon hastalığı ya da hepatit B hastalığı gibi bir hastalık haline geldi. Fakat böyle de olsa bu ilaçların ciddi yan etkileri var; her gün kullanmak zor, maliyeti yüksek. Bu hastalık üzerinde çok çalışmalar olmasına rağmen henüz başarılı bir aşı da şu ana kadar üretilebilmiş değil. Dolayısıyla HIV virüsü için şu anda yapılacak en güzel şey toplumda farkındalığın artırılması ve bu hastalığın önlenmesi. Hastalığın önlenmesi için de DSÖ'nün bir hedefi var; 2030 yılında HIV vakalarının yüzde 90'ını tespit etme, en az yüze 90'ını tedavi etme ve yüzde 90'ının da viral yükünü baskılamak, virüsü bulaşmayacak düzeye getirmek. Bizim ülkemizde de Sağlık Bakanlığı'nın HIV ile ilgili hazırlamış olduğu rehberler var ve HIV'i önleme konusundaki birtakım programlar var. Bütün bunlar, bu hastalığın bulaşını önlemeye yönelik. Dünyada her yıl 1,5 milyon yeni vaka ortaya çıkmakta. Bazı gelişmiş ülkelerde bu HIV enfeksiyonu bulaşının önlenmesi ve sayıların çok azalmasına rağmen, bizim de içinde bulunduğumuz coğrafyada; Rus Cumhuriyetleri, Rusya'nın dağılmasıyla ortaya çıkan ülkelerde, Uzak Doğu'da hala bulaş ciddi boyutlarda. Onun için buralarda ciddi bir farkındalığa, risk gruplarının taranmasına ve onların bir an önce tedavi edilmesine ihtiyaç var" dedi.
'TEDAVİDE GÜZEL GELİŞMELER VAR'
Önceden ilaçlara karşı gelişen dirençten ötürü tedaviye çok geç başlandığını ancak şu anda hastalığı teşhis sonrası toplumdaki bulaş havuzunu azaltmak için tedaviye hemen başlandığını söyleyen Prof. Dr. Ertek, "Tedavinin 2 veya 3 ayından sonra da virüs büyük ölçüde kandan temizleniyor. Ancak kür sağlanamıyor maalesef. Bugün tam bir HIV virüsünü ortadan kaldıracak bir tedavi şansımız yok. Ama tedavide güzel gelişmeler var. Bir tanesi, belki kök hücre nakli. Bu hastalarda, kemik iliği naklinin çok ciddi yan etkileri var. Ama literatürde kök hücre naklinden sonra iyileşmiş 6 vaka var. Bir başka olumlu gelişme var ama orada da küratif bir tedavi yok. Ama hastalarda ilaç kullanımı uyumu artıracak olan, her gün ilaç içme yerine 2 ayda bir parentaral ilaç kullanma ki bu FDA'dan (ABD Gıda ve İlaç İdaresi) onaylanmış durumda. Onun da sanıyorum dünyada yaygın kullanımına yavaş yavaş geçilecektir. Belki 3-5 yıl içerisinde bizim ülkemize de gelebilir. Bu hasta uyumunu artıracaktır. Bir diğer olumlu ve HIV tedavisinde umut vaat eden gelişme ise gen düzenleyici tedaviler; tabii gen tedavileri tıbbın birçok alanında kullanılıyor. HIV'de de 2009 yılından beri yapılan çalışmalar sonucunda önce maymunlarda, HIV'e benzer bir virüsün ortadan kaldırıldığı saptanıyor. Hayvan deneyleri başarılı olunca FDA insanlarda da bu ilacın yeni ortaya çıkan gen düzenleme konusundaki ilaçların kullanımına izin veriyor. Şu anda o çalışmalar da devam ediyor" diye konuştu.