Tuşba ilçesi Alaköy Mahallesi'ndeki Garibin Tepe'de geçen yıl kaçak kazı yapan grup, Urartulara ait 2 bin 700 yıllık yapıyı ortaya çıkardı. Van Müzesi'ne gelen ihbarın ardından söz konusu bölge, jandarma ekipleri tarafından korumaya alındı. Ardından Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Işıklı ile birlikte Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü, Van Müze Müdürlüğü, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne bağlı İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez Bölge Laboratuvarı’ndan 6 kişilik uzman ekip, bölgede inceleme başlattı.
Ekipler, çalışmalarda yerin 6-7 metre derinliğinde, farklı uzunluklarda, koridorlarla birbirine bağlanmış, büyük bir yapı grubuyla karşılaştı. Urartu dönemine ait olduğu belirlenen yapıdaki duvarların bir kısmında, insan ve hayvan figürleri ile çeşitli bezemeler bulunduğu tespit edildi. Yaklaşık 3 ay kaçak kazı yapılan bölgede, Kültür ve Turizm Bakanlığı izniyle Van Müzesi başkanlığında ve Prof. Dr. Mehmet Işıklı'nın bilimsel danışmanlığında kurtarma kazısına başlandı.
'ÇOK İYİ KORUNMUŞ, ÖRNEĞİ ÇOK AZ'
Yeni bir anıtsal yapı grubunun gün yüzüne çıkarıldığını belirten Prof. Dr. Işıklı, “36 yıldır kazı çalışmalarının devam ettiği Ayanis Kalesi'ne çok yakın 3 kilometre uzaklıktaki bu yeni alan da şaşırtıcı benzerliklerle birlikte bize sürprizler sundu. Bu alanda en önemli tespitlerinden biri, kaçak kazı neticesinde ortaya çıkarılan ve hemen koruma altına alınan duvar resimleri. Urartu sanatında duvar resimleri çok az ve çok iyi korunmuş olarak elimize geçen örnek sayısı son derece az. Bildiğiniz gibi Erzincan'da bu şekilde bir örnek söz konusu ama bu bölgede, Van bölgesinde bu kadar iyi korunmuş örnekleri yoktu. Büyük bir sürpriz oldu bizim arkeoloji camiası için. Bu resimler iyi korunmuş durumda ve günümüze kadar geldi. Ve yine genel müdürlüğün geçen seneki destekleriyle beraber bir proje geliştirildi. İstanbul Bölge Koruma Laboratuvarı'nda uzmanlar bu resimlerin korunması ve restorasyonu için ve daha sonra işte kültürel miras olarak gelecek nesillere aktarılması için bir dizi projeye başlandı" dedi.
'GİZEMİNİ HALEN KORUYOR'
Bölgede çalışmaların 2 yıldır sürdüğünü belirten Prof. Dr. Işıklı, "Bu sene yaptığımız kazılarda müthiş derecede iyi korunmuş, 13 hacimli pitos tespit edildi. Hepsini açmadık. Birkaçının içi boş çıktı. Muhtemelen diğerlerinin de içi boş çıkacak. Çünkü bu pitoslarla ilgili çok farklı öneriler var. Hububat veya yağ gibi şeyler depolama dışında, su depolama için de kullanıldığına dair son dönemde öneriler var ve çok mantıklı. Onun dışında çok güzel korunmuş kerpiç mimarıyla karşılaştık. Ama halen Alaköy'deki Garibin Tepe'nin Urartu arkeolojisini ve arkeoloji literatüründe nasıl adlandırılması gerektiğinde soru işaretleri barındırmakta. Burası bir kale mi, yerleşim mi, yoksa özel bir alan mı? Bunun cevabını verebilmek çok zor ama gördüğümüz ilk emareler gösteriyor ki tıpkı Ayanıs'taki gibi dini mekanların ön plana çıktığı çok özel bir yerleşim alanı içerisindeyiz. Normal bir kale gibi burayı düşünmemiz biraz güç. Çünkü şimdiye kadar yaptığımız tespitlerde bir çevre duvarı, savunma duvarına rastlamadık. Tam aksine anıtsal çok özel işlemelere sahip bir mimari bizi karşıladı" dedi.
'PROJELER TAMAMLANIRSA ÖZEL ALAN OLACAK'
Bölgedeki turizm potansiyeline de dikkati çeken Prof. Dr. Mehmet Işıklı sözlerine şöyle devam etti:
"İnşallah onları da gerçekleştirebilirsek yakın bir zamanda Ayanis bölgesi Urartu arkeolojik alanı şeklinde tanımlayabileceğimiz özel bir alana girecek. Ve burada gerçekten çok zengin bir arkeolojik potansiyeli dışında çok zengin de bir turizm potansiyeliyle karşı karşıyayız. Biliyorsunuz bu bölge, Van'ın en güzel doğasına sahip. Hem Van Gölü kıyısı açısından hem de Van'ın yaylası durumunda olan özel bir alan. O yüzden bu potansiyeli değerlendirmek inşallah bizlere nasip olacak diye düşünüyorum" dedi.
‘YAPACAĞIMIZ ÇALIŞMALARLA ÖNEMLİ BİR ALANI DAHA KAZANDIRACAĞIZ’
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü Müzeler Dairesi Başkanı Bülent Gönültaş, Anadolu'nun kadim uygarlıklarından biri olan Urartu'nun en önemli noktalarından birinde olduklarını belirterek, şu ana kadar elde ettikleri verilere göre bölgenin önemli bir Urartu sahası olduğunu söyledi. Gönültaş, "Henüz buraya kale, saray veya dini bir yapı mı diyeceğimiz somut bir veri olmasa da şu ana kadar elde ettiğimiz veriler bu ölçekte bir yapı grubuyla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Önümüzdeki yıllarda yapacağımız çalışmalarla önemli bir alanı daha kazandıracağız" dedi.
‘BİLİMSEL KAZILAR, KORUMA ÇALIŞMALARI EŞ ZAMANLI DEVAM EDECEK’
İstanbul Restorasyon ve Konservasyon Merkez Bölge Laboratuvarı Yüksek Konservatör Restoratör Özlem Toprak Cihan ise "İçeride çok ciddi bir bağıl nemin olduğunu ve sıcaklık değerlerinin düşük olduğunu ancak dışarıda ise bunun tam tersi olduğunu biliyoruz. Geçen sene bu alanda hemen bir ön oda inşa ettik. Bu ön oda aslında içerideki bağıl nemin dışarıdakiyle hemen buluşmasını engellemek ve kademeli bir geçiş sağlamak içindi. Geçen seneden bu yana istediğimiz öngördüğümüz verileri koruduk ve bu sene yaptığımız kontrollerde duvar resimlerinde hiçbir sıkıntı olmadığını görmüş olduk. Aynı zamanda hem kerpiçte hem duvar resminde, pigmentler üzerinde sağlamlaştırma testlerine hem laboratuvarımızda başlamıştık kışın ve şu anda bu bölgede de belli yerler, örnek yerler, deneysel yerler seçerek çalışmalarımıza başladık. Aynı zamanda da hocalarımızın yürüttüğü kazı açmalarında da kazının tamamlanmasıyla birlikte üzerlerinin örtünerek korunması sağlanacak ve çalışmalarımıza kazı devam ettiği sürece devam edeceğiz. Hem kazı, bilimsel kazılar, hem de koruma çalışmaları eş zamanlı devam edecek" diye konuştu.