İran ve Kafkasya'dan Anadolu'ya gelen yolların kilit noktasında yer aldığı için çok sayıda savaşa sahne olan Erzurum'da ilk tabyaların 1570'lerde yapıldığını belirten Erzurum Teknik Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Küçükuğurlu, "Osmanlı arşivinde mühimme defterleri var. Orada ilk defa Erzurum'un varoş mahallelerini çevrelemek üzere bir sur yapılması gündeme geliyor. Daha önce Bizans döneminden kalma 2 sur vardı. Osmanlı döneminde işte bu üçüncü sur yapıldı. Amaç, varoş mahallelerini çevreleyerek güvenliği sağlamaktı. Surun belirli noktalarına, dere kenarlarına yahut geçitlere tabyalar inşa edildi. Bu tabyalar inşa edilmeden önce Erzurumlular, dönemin devlet yöneticilerine dilekçe veriyor. Dilekçede diyorlar ki, 'Hamdolsun bizim Erzurumlular olarak halimiz vaktimiz yerinde. Tek sıkıntımız, varoş mahallelerinin düşman tehdidi altında olması. Müsaade edin kendi paramız ve gücümüzle bu mahalleleri içine alacak sur ve tabyaları yapalım.' Böylece Erzurum'un üçüncü suru ve ilk tabyaları yapılıyor. 1570'lerden 1'inci Dünya Savaşı'na kadar Erzurumlular bütün tabyaların yapımında çalışmış. Tabyalarda atalarımızın hem alın teri hem de kanı var" dedi. Kale surlarının zayıf noktalarını korumak üzere yapılan bu küçük tabyaların üzerine konulan toplar ile gelen düşmana karşı atışlar yapıldığı bilgisini veren Prof. Dr. Küçükuğurlu, 1850'lerde Osmanlı ile Rusya arasındaki savaşlar nedeniyle tabya yapımının hız kazandığını bildirdi.
'93 HARBİ'NDEN SONRA ERZURUM'UN YENİ TABYALARLA GÜÇLENDİRİLDİĞİNİ GÖRÜYORUZ'
1828-1829 Osmanlı-Rus Harbi'nin Erzurum için çok acı bir tecrübe içerdiğini, bu savaştan sonra yeni ve daha büyük tabyaların inşa edildiğini kaydeden Küçükuğurlu, şunları söyledi:
"Osmanlı-Rus Harbi'nden sonra Erzurum kendini çok zor toparlamış. 1850'lere gelindiğinde yeni bir tehdit olarak Kırım Savaşı süreci başladığında yeni tabyalar yapılmaya başlanıyor. 1855-1877 arasında yaklaşık 20 yıllık süreçte, öncekilerden farklı olarak büyük tabyalar yapılıyor. Ayrıca şehrin yakın çevresinde küçük tabyalar inşa ediliyor. Mesela şimdiki Havuzbaşı Kent Meydanı'nın üst kısmından itibaren Hastaneler Caddesi ve Gez Mahallesi'ne kadar 4 tane küçük tabya yapılıyor. Bu süreçte, 93 Harbi'nin hemen öncesinde şehir 'devre-i muttasıla' denilen dördüncü bir sur içine alınıyor. Bu savaşta Erzurumluların Aziziye'de yazdığı kahramanlık destanına rağmen şehir, ikinci kez Rus işgaline uğruyor. 93 Harbi'nden sonra Erzurum'un yeni tabyalarla iyice güçlendirildiğini görüyoruz. Bu tabyaların çoğu, şehrin epeyce dışındaki hakim tepelerde ve küçük kaleler diyebileceğimiz şekilde inşa ediliyor. Bu tabyalar, birer küçük kale gibi düşünülebilir. İçerisinde yaz-kış asker barınabiliyor. Su kaynakları var. Askerin uzun süre kalabileceği yapılar olarak inşa ediliyor. Şehrin kuzeyindeki Karagöbek'ten güneyindeki Palandöken Dağları'na kadar uzanan yaklaşık 50 kilometrelik bir hat düşünün. Bu 50 kilometre boyunca birkaç kademe halinde tabyalar inşa ediliyor."
52 tabyadan 31'inin yok olduğunu vurgulayan Küçükuğurlu, "Erzurum tarihine baktığımızda bizim tespitimize göre, toplam 52 tabya inşa edilmiş. Erzurum, tarih boyunca 52 tabyaya ev sahipliği yapmış bir şehir. Yapılan surlar ve 52 tabya eğer bugün ayakta olsaydı Erzurum tam bir askeri açık hava müzesi haline gelebilirdi. Bunları çeşitli nedenlerle koruyamadık. Surların bir kısmı deprem veya savaş gibi nedenlerle ortadan kalktı. Bir kısmı yol açma gibi gerekçeleriyle yıktırıldı. Erzurum denilince akla ilk gelen şeylerden biri, tabyalardır. Tabyalar denilince akla ilk gelen şeylerden biri de Erzurumluların vatan sevgisidir, fedakarlığıdır" diye konuştu.