Atatürk Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Savaş Eğilmez, Erzurum'da 1950'li yıllara kadar bulunan 20 kilometrekare alandaki gölün, 'hastalık saçıyor' diye kurutulduğunu belirterek, bugünlerde yağmur ve eriyen kar sularının geçici olarak doldurduğu Erzurum Ovası'nın o günleri hatırlattığını anlattı. Deniz seviyesinden 1950 metre yükseklikteki yerleşim alanıyla Türkiye'nin çatısı konumundaki Erzurum'da, 19'dan fazla köyün arazisini kapsayan gölün varlığının şehrin Palandöken Dağı eteklerine kurulmasında etkili olduğu belirtildi. Tarihçilere göre, gölün bölge halkına büyük gelir getirmesinin yanında bir kuş cennetine dönüştüğünü ifade eden Doç. Dr. Eğilmez, "Erzurum çevresinde bulunan su birikintileri, küçük göller, pınarlar ve geçmişte mevcut olan sazlık alanlar, bölgenin tarihi açısından çok önemli bir yer tutar. Özellikle içerisinde göl olarak adlandırabileceğimiz su yapısıyla Erzurum sazlıkları, yaklaşık 1500 yıl boyunca bölgenin sosyal, ekonomik ve kültürel yapısı üzerinde çok önemli bir rol oynamıştır. Söz konusu sazlık alan şehir merkezinin çok yakınında bulunan bir mevkidir. 'Erzurum Ovası' diye adlandırılan sahada yer alan sazlıklar, Fırat (Karasu) Nehri'nin kaynağa yakın bir yerinden başlayarak Ilıca'ya kadar devam etmekteydi. Sazlıklar, 20 kilometreden fazla uzunlukta olup genellikle bataklık oluşturmayan ve içerisinde bulunan yüzlerce çeşit kuşla bir doğa harikasıymış" diye konuştu.
SUYU AÇILAN KANALLARLA BOŞALTTILAR
Erzurum sazlıklarının tarihinin eskiye dayandığını kaydeden Eğilmez, 7'nci ve 9'uncu yüzyıllar arasında yazıldığı kabul edilen, Ermeni yazar Horenli Moses'in (Moses Khorenatsi) 'Ermeni Tarihi' adlı eserinde yer verilen Erzurum sazlıklarının, 1950 yılına kadar varlığını sürdürdüğünü ifade etti. 1950'de gölün hastalık saçtığı yönündeki iddialarla, kanal açma ve sazlık zeminindeki suları bu kanallar vasıtasıyla ovadan çekerek kurutma operasyonunun başlatıldığını belirten Eğilmez şunları söyledi:
"Muhtelif müdahalelere rağmen yok olmayan sazlık, bu tarihten sonra ancak suların çoğaldığı bahar aylarında küçük bir göl şeklinde ortaya çıkıp yaz aylarında tekrar kaybolduğu bildirildi. Doğu Roma İmparatoru 2'nci Theodosius zamanı olaylarını anlatan Moses, imparatorun Erzurum'da bir kale yaptırarak burayı müstahkem bir sınır şehri haline getirdiğinden bahsederken, bölgedeki sazlık ve göl hakkında da çok önemli bilgiler verir. Bu tarihi kayıtlardan anlaşıldığı kadarıyla Erzurum ovasındaki sazlık, en az 1500 yıllık bir yazılı geçmişe sahiptir. Arazinin sazlık alanlarının yanı sıra çayırlık otlakları da vardır. Yakın zamana kadar Erzurum halkı buradaki kuşların hem kendisinden hem de yumurtalarından yararlanıyordu. Dünyaca ünlü Türk seyyahı Evliya Çelebi de şehri tanıttığı bölümde Fırat Nehri'ne ve buradaki sazlıklarla kuşlara da işaret etmekteydi. Erzurum'u ziyaret eden gezginlerden William John Hamilton, 1836 yılının Mayıs ayında buraya gelmiş, bu arazinin zemininin epeyce sulu olduğunu, burada yeşil ve çayırlar bulunduğunu ve hatta buranın göl gibi olduğunu not etmiştir. Sir Robert Curzon İngiltere'yi temsilen Osmanlı-İran sınır görüşmelerine katılmak üzere Erzurum'a gelmiş ve bir müddet burada kalmıştı. Bu süre içerisinde, ovadaki sazlığı bizzat gözlemlemiştir. Curzon, Erzurum sazlığında 172 adet kuş tespit edip, kayıtlara geçirmiştir. Yapılan son çalışmalarla günümüzde bu sayı 312'ye ulaşmıştır. 1869 yılında Erzurum'a gelen Fransız doğa bilimci Theophile Deyrolle, Tortum'a giderken 1,5 saat sonra yine bu sazlıktan geçtiğini kaydediyor. 1890 yılında Erzurum'dan Trabzon'a giden Alman asıllı yazar E. Naumann da sazlıktan bahsederken, buradaki binlerce kuşun Erzurum açsından çok önemli olduğunu yazmıştır. Erzurum'a iki defa gelen H.F.B. Lynch ise sazlıkların bölge açısından önemini vurgulayarak ve sazlıklarda bulunan binlerce kuş yumurtasına dikkat çekmiştir. 1900 yılına ait Erzurum yıllığında da sazlıklara değinilerek, halk açısından ifade ettiği ekonomik önem vurgulanır."
'BÖLGE EKONOMİSİ İÇİN ÇOK ÖNEMLİ BİR YER TUTUYORDU'
Erzurumlu tarihçi Abdurrahim Şerif Beygu'nun, Erzurum sazlıkları ve göl hakkında değerli bilgiler verdiğini hatırlatan Doç. Dr. Eğilmez, "Beygu özetle şunları aktarır, 'Baharda Erzurum Ovası'nda bir saatten ziyade genişlikte kurşun renginde uzun bir göl oluşur. Mayısın nihayetine doğru yavaş yavaş yatağına çekilir ve sudan kurtulan arazi de kamışlık ve bataklık halinde kalır. Bu zamanda sıcak memleketlerden çeşidi yüzü savuşan kuşlar, suyun kenarındaki geniş sazlıklara akın ederler. Karasu'da çokça kızılkanat ve sazan balığı vardır. Haziran ve temmuz aylarında Erzurum Ovası'nın görünüşü çok güzeldir. Ova yemyeşildir. 19'dan fazla köyün arazisini kapsayan Erzurum sazlıkları ve burada mevsimsel olarak ortaya çıkan göl, bölge ekonomisi için çok önemli bir yer tutuyordu. Bölgede bulunan balık, kuş, kuş yumurtaları, etrafta yetişen meyveler ve başlı başına sazlıkta yetişen kamış ve ondan üretilen kilim, örtü, kalem gibi ürünler Erzurum halkı için çok kıymetli ve hayati ürünlerdi. Bu durum bölgedeki hayvancığın devamı için de çok önemliydi" dedi.