Deprem sonrası yaÅŸanan çadır polemiÄŸi ile gündeme gelen Kızılay'da yaÅŸanan 'kan stoÄŸu krizi', duyarlı vatandaÅŸların, yapılan çaÄŸrılara yanıt vererek kan vermeye gitmesiyle bir nebze de olsa aşıldı Kan stokları ÅŸu anki ihtiyacı karşılayacak düzeye gelse de, okulların ara tatile girmesi ve Ramazan Bayramı'nın da eklenmesiyle, bayram sonrasına ertelenen pek çok ameliyat için, yeniden kan sıkıntısı çıkabileceÄŸi belirtiliyor. Kızılay'ın Türkiye 'deki en büyük bölge laboratuvarı olan Kartal'daki Kuzey Marmara Bölge Kan Merkezi'nin soÄŸuk zincir depolarında, normalde en kolay bulunan kan gruplarından A Rh (+) ve 0 Rh (+) gibi kan gruplarının olduÄŸu rafların dahi boÅŸ kalması dikkat çekti. Demirören Haber Ajansı, pek çok ilden gelen kan numunelerinin test, saklanma ve dağıtım öncesi süreçlerini görüntüledi. Kuzey Marmara BKM Müdürü Uzm. Dr. Ä°lhan Birinci, kan stoklarındaki son durum ve iddialarla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
BÄ°R ÜNÄ°TE KAN Ä°ÇÄ°N 12 FARKLI TEST
Kızılay'ın Ä°stanbul, Ankara, Ä°zmir ve Adana'da bulunan 4 laboratuvarından en büyüÄŸü olan Kuzey Marmara Bölge Kan Merkezi'nde ülke genelinde toplanan kanlardan alınan numunelerin yaklaşık üçte biri, Avrupa standartlarında güvenlik testlerinden geçiriliyor. Bir gönüllüden alınan kanın grup tiplemesi, serolojik testleri, HIV, hepatit gibi hastalıkların pencere döneminde yakalanmasını saÄŸlayan Nükleik Asit Testi (NAT) gibi 12'ye yakın test yapılıyor ve tüm bu süreç yaklaşık 16 saatte tamamlanıyor. Ardından da kan veya kan ürününün ihtiyaç olan bölgeye gönderilmesi saÄŸlanıyor. Dr. Birinci, tüm dünyada Kızılay, Kızılhaç gibi örgütlerin gönüllü kan bağışının toplanması konusunda liderlik yaptığını kaydederek “Ülkemizde kan bankacılığı konusunda tek otorite aslında SaÄŸlık Bakanlığı. SaÄŸlık Bakanlığı ile Türk Kızılayı arasında 2005 yılında 'Güvenli Kan Temini Projesi' kapsamında imzalanan protokol ile kanın gönüllülerden toplanması ve hastanelere dağıtılması iÅŸi, Türk Kızılayı'nın bir görevi ve sorumluluÄŸu haline geldi. Türk Kızılayı'nın 18 bölge kan merkezi, bunlara baÄŸlı 69 kan bağış merkezimiz var" dedi.
“KIZILAY EN GÜVENLÄ° KANI TEMÄ°N EDÄ°YOR"
Toplanan kanın hastanelere ulaÅŸtırılmadan önce, SaÄŸlık Bakanlığı'nın zorunlu tuttuÄŸu testlerin haricinde, bir de üç hastalığın viral enfeksiyon etkeni için Nükleik Asit Testi'nden de geçtiÄŸini anlatan Dr. Birinci, bu sayede kanla bulaÅŸabilen bu hastalıkların henüz pencere döneminde bile yakalanabildiÄŸini kaydetti. Dr. Birinci, ÅŸunları söyledi: “Her bağışçımızdan her seferinde aldığımız kana 4 tane temel test uyguluyoruz. Bunlar Hepatit B, Hepatit C, HIV ve sifilis testi. Hepatit B, C ve HIV için de ilave Nükleik Asit Testlerimiz var. Kan gruplama testlerini de mutlaka tekrarlıyoruz. Bütün bunlardan sonra herhangi bir problem çıkmamış kanları hastanelerin kullanımına sunuyoruz. NAT ile bağışçıda enfeksiyon olmasına raÄŸmen herhangi bir belirtisi henüz yokken enfeksiyonun tespit edilmesi saÄŸlanabiliyor. Hepatit B ve HIV açısından bu, çok büyük avantaj saÄŸlıyor. Hepatit B'de aya varan, HIV'de ise haftayla ifade edebileceÄŸimiz sürelere kadar pencere dönemini düÅŸürebiliyor bu test. Bu bakımdan Kızılay'dan alınan ve hastalarımızda kullanılan kanlar, hastanelerde alınanlara göre güvenlik açısından (özellikle pencere döneminin elemine edilmesi nedeniyle) çok daha avantajlı."
“SAÄžLIK BAKANLIÄžI'NIN BELÄ°RLEDİĞİ USÜLLERLE Ä°Åž YÜRÜYOR"
Dünyada da bağışlanan kanların hastada kullanımı sonrası sosyal güvenlik kurumları tarafından hastanelere ödeme yapıldığına dikkat çeken Dr. Birinci, çadır satışı tartışmaları sonrası gündeme gelen 'Kızılay kan satıyor' iddialarına iliÅŸkin ise ÅŸu açıklamalarda bulundu: “Ülkemizde de SaÄŸlık Bakanlığı'nın belirlediÄŸi usuller çerçevesinde iÅŸ yürüyor ve SaÄŸlık Uygulama TebliÄŸi'nde (SUT), kanın bir maliyeti belirlenmiÅŸ. Buradaki temel maliyet hesabı kanın toplanması, laboratuvarda test edilmesi, soÄŸuk hava zincirlerinde saklanması ve ihtiyaç duyan hastanelere gönderimine giden süreci kapsıyor. Testlerde kullanılan kitler, personel giderleri gibi birçok masraf kalemi var. Kızılay'ın hastanelerden kan dolayısıyla kazandığı bir gelir yok. Hatta ülkemizde kan bankacılığı ve kan bankacılığında kullanılan kan ve kan ürünlerinin maliyetleri, Avrupa veya dünya ülkelerine göre oldukça da düÅŸük seviyede. ÖrneÄŸin, Türkiye'de bir eritrosit süspansiyonunun fiyatlandırılması, AB ülkeleriyle karşılaÅŸtırdığımızda yaklaşık 2-3 katına çıkıyor "
“HERKEZÄ° KAN BAÄžIÅžINA DAVET EDÄ°YORUZ"
VatandaÅŸlar tarafından Kızılay'a yapılan “nakdi yardımlar" ile kan bankacılığının sürdürülebilir bir sistem olamayacağına da iÅŸaret eden Dr. Birinci, bunun nedenini ÅŸu sözlerle açıkladı: “Bizim saÄŸlık kuruluÅŸlarına, hastanelere günde 8 ila 10 bin civarında kan çıkışımız oluyor. Dolayısıyla günde 10 bin ünitenin üzerinde de bir kan toplamamız lazım ki, hem stoklarımızı stabil tutalım hem de hastanelerin kan ihtiyacını karşılayalım. Nakdi bağışlar, belirli dönemlerde artabilir, azalabilir de. Ama bizim standart olarak yeterliliÄŸi saÄŸlamamız gerekiyor. Kendi kendine yeten bir sistem olması ÅŸart. Bunu, bağışlara dayandırırsak, bağışın azlığına veya çokluÄŸuna göre ihtiyacın karşılanması riske girebilir. Bunu standart bir seviyede tutmak daha akılcı geldiÄŸi için nakdi bağışlarla kan bankacılığı iliÅŸkilendirilemez. Kanın, sürekli bir ihtiyaç olduÄŸunu acil bir ihtiyaç olmadığını düÅŸünürsek, Ramazan'dan sonra da bütün vatandaÅŸlarımızı herkesi, kan bağışına davet ediyoruz ki hastanelerde kan ihtiyacını eksiksiz bir ÅŸekilde Türk Kızılay'ı olarak tam olarak karşılayabilelim."