Özellikle yaşanan sıcak havalar ve rutubetin arttığı bu dönemde kişilerde bazı hastalıkların daha çok tetiklenebileceğini anlatan Uzm. Dr. Tanrıver “Öyle ki meteoroloji yetkilileri tarafından da verilen uyarılar bize gösteriyor ki kavurucu sıcaklıklar kapıda. Mide bulantısı, baş ağrısı, halsizlik, bilinçte bir bulanıklık, sürekli yorgunluk hali durumlarından birini veya birkaçını hissediyorsanız ya da idrarda koyulaşma varsa susuz kalmaya başladınız, demektir. Diyabet hastalığı, tansiyon rahatsızlığı olanlar ekstra dikkat etmeli. Damarlarda genişleme olabilir, tansiyon düşebilir, sürekli halsiz hissedebilir ve hatta bayılabiliriz. İşte bu belirtiler güneş çarpması dediğimiz olaya sebebiyet verebilir” açıklamasında bulundu.
OLUMSUZ ETKİLERİNDEN KORUNMAK İÇİN YAPILMASI GEREKENLER
Sıcak havalarda yapılması gerekenleri tek tek sıralayan Uzm. Dr. Tanrıver şunları söyledi:
“Biliyorsunuz 37 derece normal kabul ettiğimiz vücut sıcaklığı derecemiz. Ama öyle durumlara geliyor ki bu 39-40 derecelere kadar çıkabiliyor. İşte o zaman aman dikkat diyoruz. Vücut ısınız 40 dereceyi aşarsa hastaneye gitmeniz gerekebilir. Öncelikle mümkünse saat 11.00-16.00 arası dışarı çıkmayalım. İkincisi bol sıvı tüketelim, içtiğimiz çay, kahve ve başka içeceklerin su yerine geçeceğini düşünmeyelim. Ne yazık ki biz, idrarla, nefes alıp vermeyle, terlemeyle bile inanılmaz su kaybediyoruz. Aman buna dikkat edelim. Eğer dışarı çıkacaksak ince, bol, açık renkli giysiler giyelim. Şapka takarak mümkün olduğu kadar, kendimizi güneş ışığından koruyalım. Egzersiz yapanlar, özellikle sabah ve akşam saatlerinde yapmaya özen göstersinler. Hafif yiyecekler yiyelim, mevsim yeşilliklerinden salatalar tüketebiliriz. Bol çorba içebiliriz. Genel olarak sıvı tüketimini arttırabiliriz. Bu havalarda özellikle kronik hastalıkları olanlar çok daha fazla dikkat etmeliler. Çocuklar, bebekler, yaşlılar güneş ışınlarının yeryüzüne dik geldiği saatlerde dışarı çıkmasın. Evlerde de hava akımı olmasına özen gösterelim. Bu şekilde sıcaklıkların etkisini azaltabiliriz. Eğer baygınlık gibi bir durum olursa da mutlaka hekiminize başvurmalısınız.”
“DAMARDAN TEDAVİ YÖNTEMLERİYLE VÜCUTTA SIVI, VİTAMİN, MİNERAL VE AMİNO ASİTLERİN ELEKTROLİT DENGESİ SAĞLANIYOR”
Vücuttaki sıvı kaybının, minerallerin, vitaminlerin, amino asitlerin kaybının mutlaka ve mutlaka ölçülmesi gerektiğini de vurgulayan Uzm. Dr. Tanrıver, “Bunun bir hekim kontrolünde yapılması gerekiyor. Eğer gerekliyse bu sıvı miktarından daha fazla alınması gerekiyorsa o zaman da damardan tedavi yöntemleriyle vitamin, mineral, amino asitler ve elektrolit dengesi sağlanabilir. Bu yöntemler hakkında lütfen hekiminize danışın. Afrika sıcaklıklarını hissettiğimiz bugünlerde hekim ziyaretinizi ihmal etmeyin diyoruz.
Ayrıca Uzm. Dr. Tanrıver, “Bu dönemde bir eksiğimiz var mı yok mu, bunu nasıl belirleyebiliyoruz? Hücresel, dokusal, organsal seviyede bir problem yaşadık mı, yaşamadık mı gibi sorularınız için lütfen hekiminize danışın. Tetkik tarama ve konsültasyon ile tüm vücuttaki ölçümlerin yapılması, vitamin
eksikliklerinin, mineral eksikliklerinin elektrolitlerin dengesinin bulunması mümkün olabiliyor ve bunu hücresel düzeyde inceleyebiliyoruz. Yapay zekâyı, genetik testleri belki çok daha farklı ileri yöntemleri kullanarak vücudumuzdaki hasarı, problemleri, altta yatan sebepleri bulabiliyor ve ona yönelik tedaviler planlayabiliyoruz. Toplumda bilinç artıyor mu derseniz bence evet, artıyor. İnsanlar özellikle pandemiden sonra sağlığına çok daha fazla dikkat etmeye başladı. Biz özellikle yazın sonuna doğru bu ölçümlerin yapılması ve hekim kontrollerinin mutlaka giderilmesi gerektiğini öneriyoruz. Yaz mevsimi bittikten sonra kışa hazırlık yapmak için hücresel düzeyde bağışıklığımızı arttırmak, tüm eksiklerin tamamlanması adına yazın sonuna doğru tetkik tarama ve konsültasyonların ihmal edilmemesi gerektiğini söylüyoruz” açıklamasında bulundu.
VÜCUDUNUZA EN İYİ “GÜNAYDIN” DEMENİN BİR YOLU OLARAK SABAH KALKTIĞIMIZDA SU İÇMEK
Uzm. Dr. Tanrıver, “Vücudumuzun yüzde 67’si zaten sudan oluşsa da her an sıvı kaybediyoruz. Özellikle de bu sıcak havalarda… Peki neler yapalım? Cinsiyete, kiloya, yaptığımız aktiviteye, beslenmemize göre sıvı ihtiyacımız değişebilir. Ama genel bir örnekleme yaparsak günde 2 buçuk litre ya da kilonuz çarpı 35 mililitre kadar sıvı tüketmenizi öneriyoruz. Sıvı derken asitli içecekler, kahve, çay değil. Çünkü bunlar ne yazık ki aslında su ihtiyacınızı daha da fazla arttıran sıvılar diyebiliriz. Su içmek; yediğimiz besinlerin parçalanmasını, cildin onarılmasını, unutkanlığın azalmasını, vücut ısısının dengelenmesini, kan dolaşımının düzenlenmesini, metabolizmanın hızlanmasını ve vücut direncinin artmasını sağlar. Suyu ne zaman içelim konusuna gelirsek ilk önerim; vücudunuza en iyi günaydın demenin bir yolu olarak sabah kalktığımız zaman diyebilirim. Güne su içerek başlamanız toksinlerin atılmasına yardımcı olur. Yatmadan önce mutlaka su içelim. Yemek esnasında eğer su içersek sindirim enzimlerimiz ne yazık ki olumsuz olarak etkilenebilir. Banyodan önce de su tüketmek çok gerekli. Yemekten en az yarım saat önce ve yemekten en az 1 saat sonra ve hücre yenilenmesi için uykudan 1 saat önce su içilmeli. Ayrıca ayakta değil, oturarak su içmeyi tercih edebiliriz. Bir de son bir söz, bu sıcak havalarda küçük dostlarımız için de bir kap evlerimizin önüne su bırakalım” dedi.