Merkez üssü Kocaeli'nin Gölcük ilçesi olan 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi, Kocaeli, Sakarya, İstanbul, Düzce ve Yalova'da yıkıma neden oldu. Depremde 17 bin 480 kişi hayatını kaybetti, 43 bin 953 kişi yaralandı. Hasarın izleri yıllar içinde silinse de acısı yüreklerde hep taze kaldı.
7.6 büyüklüğündeki depremin yıkıma yol açtığı Yalova'da, en ağır kaybın yaşandığı bölge Hacı Mehmet Ovası oldu. Depremden sonra ismi 'Ölüm Ovası' olarak anıldı. Kentte hayatını kaybeden 2 bin 504 kişinin arasında Tijan Küçük'ün 4 çocuğu da vardı. Küçük, depremde karnındaki bebeği ve 5 çocuğuyla enkaz altında kaldı. Tijan Küçük 12 saat sonra, 7 yaşındaki oğlu Kadir 17 saat sonra sağ olarak kurtarılırken, Kerem (14), Çiğdem (10) ile henüz 8 aylık olan Sinem’in 17 saat, Erdem’in (13) ise 6 gün sonra enkazdan cansız bedenleri çıkarıldı. Küçük’ün o gece İstanbul’da olan 17 yaşındaki oğlu Mehmet ise depremden kurtuldu.
‘GERİYE VALİZİN İÇİNDEKİ KIYAFETLERİ İLE FOTOĞRAFLARI KALDI’
Acılı anne, depremin yıl dönümünde yaşadıklarını DHA Muhabirine şöyle anlattı:
“Deprem gecesi büyük oğlum Kerem ve kızım Sinem’le aynı yatakta uyuyorduk. Oğlum, kardeşiyle oynuyordu. Ben uyuyakalmışım. Sonra bir gürültüyle uyandım. Hiç kıpırdayamıyordum. 8 aylık kızım ağlıyordu. Arkamda sıkışmış. Ben ona dönemedim. Büyük oğlumun bir tek ‘anne’ dediğini duydum. Bir daha cevap alamadım. Komşular beni ertesi gün öğleden sonra kurtardı. Enkazdan çıkarıldım. Enkazdan çıkarıldığımda hiç iyi değildim. Çocuklarımı bulamadım. Önce beni buldular. Benimle birlikte rahmetli kızımın cenazesini çıkardılar. Sonra büyük oğlum Kerem’i çıkardılar. Sonra oğlum Kadir’i çıkardılar. Çıkardıklarında ablasının koynundaydı. Ablası ölmüştü. Ablasının kolunu kırarak Kadir’i kurtardılar. 6 gün boyunca oğlum Erdem’i aradılar. O salonda uyuyakalmıştı. Maç izliyordu. 6’ncı gün onu da buldular. Ceset torbasına koydular ve götürdüler. 4 çocuğum birden ölmüştü. Büyük oğlum İstanbul’daydı. Erkin diye bir oğlum var. O dünyaya gelmemişti henüz, karnımdaydı. O da ölmedi şimdi 24 yaşında. 3 çocuğum hayatta kalmış oldu. 4’ünü kaybettim. Sonra hepsini yan yana defnettim. Bu defnetmeyle bitmedi. 25 sene geçti. Ne acısı ne de özlemi dindi. Çocuklarımdan geriye bir valizin içinde kıyafetleri bir de fotoğrafları kaldı.”
4 çocuğunun acısıyla yaşayan Tijan Küçük’ün unutamadığı ise felaketi yaşadıkları gecenin öncesindeki son sabah. 16 Ağustos sabahı, tüm çocuklarıyla birlikte, son kez olduğunu bilmeden uyandığını söyleyen Küçük, “Depremin önceki sabahı çocuklarımla kalktık. Bir gün öncesinde yufka almıştım, gözleme yapacağım ama evde yufka ve peynir yok. Evde aradım bir türlü bulamadım. Herhalde pazarda unuttum diye düşündüm. Çocukları alıp Kaytazdere’ye gittim. Denize götürdüm onları. Rahmetli oğlum Erdem, şeftali ağacı gördü orada. Şeftali istedi ama o an alamadım. Çarşıya gidip aldım, eve geri geldim. Ama oğlum onları yiyemeden öldü. Onlar öldükten ve ben enkazdan çıkarıldıktan sonra öğrendim ki oğlum Erdem yufkayı sigara böreği yapmış. Bütün binaya da dağıtmış. Sağ çıkan komşularım, ‘Son nasibini kendi elleriyle dağıttı’ deyince şaşırmıştım. Meğer sigara böreği yapmış. Çünkü ben yapmamıştım” diye konuştu.
‘ÇOCUKLARIMI ÖLÜME GETİRMİŞİM’
Eşinden ayrıldıktan sonra, depremden 16 gün önce 1 Ağustos günü, Bursa'nın Gemlik ilçesinden Yalova'ya, 5 katlı bir binanın 1'inci katına taşındığını belirten Tijan Küçük, “Benim binamdan yaklaşık 70 kişi vefat etti. Zaten Hacımehmet Ovası Dağkent Sitesi’nde ilk yıkılan binaydı bizimkisi. 5 katlı, 20 haneliydi. Ben Ağustos’un 1’inde eşyalarımı toplayıp Gemlik’ten geldim. 17’sinde de 4’ünü birden kaybettim. Oradaki evime de hiçbir şey olmamıştı. Bile bile ölüme geldik ama ben ölmedim. Çocuklarımı ölüme getirmişim. Düşündüğümde her zaman vicdan azabım bu oluyor. Bitmeyen ve dinmeyen bir acım var. Allah kimseye evlat acısı göstermesin” ifadelerini kullandı.
‘DÜNYAYA GELEN ÇOCUĞUM BENİ HAYATA BAĞLADI’
Şu anda 24 yaşında olan karnındaki bebeği sayesinde hayata bağlandığını ifade eden Tijan Küçük, “Şuurumu o kadar kaybetmiştim ki karnımdaki bebeği unutmuştum. Deprem olmadan önce hamile olduğumu biliyordum. Çok perişan bir halde enkazdan çıkarıldım. Hatta o dönem köyün muhtarı, bir arabayla beni alıp evine götürmüştü. Sular hiçbir yerde akmıyordu ama hanımı beni yıkadı, temizledi ve üstümü giydirdi. Sonra enkazın başına geldim. O zaman öğrendim çocuklarımın öldüğünü. O zamana kadar, onları hastaneye kaldırdılar diye biliyordum. 5 ay Erenköy’de tedavi gördüm. Çocuğum 8 aylıkken, safra kesesi ameliyatı için masaya yatırıldığımda dünyaya geldi. O biraz beni hayata bağladı. Hangisi hayata bağlarsa bağlasın, gidenin yerini hiçbiri tutmadı” diye konuştu.