Ticaret işiyle uğraşan Reşat Yasıboğa, 2021 Aralık’ta öksürük ve kanlı balgam şikâyetiyle doktora başvurdu. İlk gittiği hastanede, zatürre teşhisi koyuldu. Kullandığı antibiyotiklere rağmen bir türlü öksürüğü geçmeyen Yasıboğa ardından Ataşehir Medicana Hastanesi’nde Göğüs Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Celalettin İbrahim Kocatürk’e ulaştı. Tetkikleri yapılan hastaya, 2’nci evrenin başında akciğer kanseri teşhisi koyuldu. Kanser henüz lenf bezlerine ve vücuduna yayılmadığı için şanslı olan hasta, kapalı ameliyata alındı. Ardından akciğer kanserini yendi, 4’üncü günde taburcu edildi. Kontrolleri düzenli olarak devam eden Yasıboğa’nın kan değerlerinin bir türlü normale dönmediği fark edildi. Endoskopi yapılan Yasıboğa’ya 14 ayın ardından bu kez de yemek borusu kanseri teşhisi koyuldu. Tekrar kapalı ameliyata alınan hasta, bir hafta sonra taburcu edildi. Normal sosyal hayatına dönerek çalışmaya başladı.
“SOL AKCİĞERİN ALT KISMINI ALDIK”
Kendilerine başvurduğunda hastaya ilk olarak tomografi çektirdiklerini belirten Prof. Dr. Kocatürk, “Sol akciğerinin alt, merkezi kısmında kitle olduğunu gördük. Ardından hemen bronkoskopi planladık. Buradan aldığımız biyopsi ile akciğer kanseri tanısı koyduk. Ardından evreleme amaçlı PET-CT ve Beyin MR çektirdik. Bu tetkiklerle hastalığın henüz ikinci evrenin başında olduğunu fark ettik. Akciğer kanseri, 4 evreden oluşuyor. Birinci ve ikinci evresinde hastanın tetkikleri ve performansı da uygunsa öncelikle ameliyat önerilir. Bu altın standart tedavidir. Biz de bunu konseyde görüşerek cerrahi şansının tanınması gerektiği kararını aldık. Kanserin lenf bezlerine yayılmadığından emin olmak için ise EBUS ve mediastinoskopi denen yöntemlerle nefes borusunun etrafındaki lenf bezlerinden biyopsiler aldık. Bunların tamamı tümörsüz çıkınca kapalı yöntemle sol akciğerin alt kısmını aldık. Bu teknik bir ameliyat oldu çünkü sol akciğerin tamamını almamak için üst lobu ana bronşa anastamoz etme şeklinde gerçekleştirdik. Böylece sol akciğerin üst kısmını koruyabildik. Yaklaşık 4 santimetrelik kesiden yapılan kapalı ameliyatla hastayı 4’üncü günde hiçbir sorun yaşamadan evine gönderdik” açıklamasını yaptı.
Prof. Dr. Kocatürk, ameliyat sonrası tedavi aşamalarını ise şöyle anlattı:
“Patoloji sonucu çıkınca konseyde görüştük. Tümör çapının 3 santimetrenin üzerinde olması nedeniyle hastaya tamamlayıcı kemoterapi vermeye başladık. Ardından düzenli kontrollerine gelip gitti. Ancak bu sırada kansızlığının devam ettiğini fark ettik. Araştırdık, altta yatan bir sebep bulamadık. Bunun üzerine endoskopi yapmanın iyi olacağını düşündük. Endoskopi sırasında yemek borusunun alt kısmında bir tümör saptadık. Yemek borusu kanseri çıktı. Bunun üzerine endoskopiyi tekrarladık. Çünkü çok erken aşamada yakalanmış bir yemek borusu kanseriydi. Bazen erken aşamada olduğunda ameliyata bile gerek kalmadan endoskopik yöntemlerle tedavi edilebiliyor. Ancak bu hastamızda öyle olmadığını anladık. Konseyde görüşülerek ameliyatın daha faydalı olacağı kanaatine vardık. Öncesinde hastaya 3 Kür kemoterapi uyguladık. 4 haftanın ardından hastamızı kapalı yöntemle ameliyata aldık. Hem karın bölgesinde mideyi tüp haline getirip yemek borusu olarak kullanacağımız kısmını ç, hem de göğüs kafesindeki yemek borusunun tümörlü olan kısmının ve lenf bezlerinin çıkarılması ameliyatını kapalı yöntemle yaptık. Ardından birinci haftada hastamızı beslemeye başladık. Herhangi bir sorun olmayınca da taburcu ettik.
“AKCİĞER KANSERİ OLANLARIN YÜZDE 80’İ İLERLEYEN DÖNEMDE FARK EDİLİYOR”
Prof. Dr. Kocatürk, “Sigara içen kişilerdeki balgam, öksürük gibi şikâyetlerin nedeni genellikle ‘soğuk algınlığı ya da içilen sigaranın değiştirilmesine’ bağlanıyor, önemsenmiyor. Fark edilmeyen akciğer kanseri, ne yazık ki ilerliyor. Dört evreden oluşan akciğer kanserini, birinci ve ikinci evresinde yalnızca hastaların yüzde 15-20’sinde yakalayabiliyoruz. Hastaların yüzde 80’i ilerleyen dönemde başvuruyor çünkü erken dönemde bulgu vermiyor. Bu yüzden sigara içiyor, öksürük ve balgamınız 3 haftadan uzun sürüyorsa mutlaka doktora başvurun” uyarısında bulundu.
“YEMEK BORUSU KANSERİ YUTMA GÜÇLÜĞÜYLE FARK EDİLİYOR”
Yemek borusu kanserinin de genellikle geç fark edildiğini vurgulayan Prof. Dr. Kocatürk, “Hastadaki yemek borusu kanserini erkenden saptamamız da büyük şans. Çünkü yemek borusu kanseri de ne yazık ki ancak yutma bozukluğu geliştikten sonra doktora başvurulunca anlaşılıyor. Akciğer ameliyatından sonra hastayı kontrollü tutmamız, hastanın da kontrollere gelip gitmesindeki uyumu ve önerdiğimiz tetkikleri zamanında yaptırması sayesinde yemek borusu kanserini de erkenden yakalayabildik. Her iki ameliyatında sorunsuz atlattı” şeklinde konuştu.
“İKİNCİ KEZ KANSER OLDUĞUMU ÖĞRENİNCE KORKMADIM”
Reşat Yasıboğa, “Hayatımı doktoruma borçluyum. Eğer önceki doktorumu dikkate alsaydım kanser şu anda tüm vücuduma yayılmıştı. Hayatta olmayabilirdim. İlk kanser olduktan sonra sigaraya devam ettim. Ardından doktorumun ciddi uyarısıyla utandım ve bıraktım. Artık sigara içmiyorum. Sosyal hayatım, ailemle olan ilişkilerim değişti. Benim için çok iyi oldu. Hastalığım boyunca tedavilerimi kontrollerimi hiç aksatmadım. Koşa koşa geldim her zaman. İkinci kez kanser olduğumu öğrendiğimde hiç korkmadım çünkü doktoruma güveniyordum. Ameliyatın başarılı geçeceğini biliyordum. Öyle de oldu. Şu anda ameliyat olalı 38 gün oldu ve sapasağlamım. Geziyorum, işime gidebiliyorum. Eğer sigaraya devam etseydim belki de hastalığı yenemezdim. Bu süreçte eşimin de desteği çok oldu. Bakımımı, yemeğimi ve psikolojik desteğini hiçbir zaman aksatmadı” dedi.