Medipol Sağlık Grubu, Hafıza Merkezi’nin tanıtımını yaptı
MEDİPOL Sağlık Grubu, 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü kapsamında Hafıza Merkezi’nin tanıtımını yaptı. Beyin fonksiyon bozuklukları ve bilişsel sorunlara odaklanan merkez, özellikle Alzheimer hastalığına yönelik tedavi yöntemleri ile hastaların yaşam kalitesini artırmayı hedefliyor. Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nde Nöroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, “Amacımız, hastalarımıza kaybettikleri zamanı geri kazandırmak ya da bilinçli ve kendileri olarak kalabilecekleri süreyi uzatmak. Merkezde Alzheimer hastalığı ve diğer demansların ön planda olmasıdır. Bugünün önemi ve bu hastalıkların dünya çapındaki yaygın etkisi nedeniyle bunlar ilgi alanımızın merkezinde yer alıyor” dedi.
Medipol Sağlık Grubu, 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü kapsamında bir farkındalık çalışmasına ev sahipliği yaptı. Beyin fonksiyon bozuklukları ve bilişsel sorunların tedavisinde kullanılacak Hafıza Merkezi’nin tanıtımı yoğun katılımla yapıldı. Hafıza Merkezi, hastalığın ilerleyişini yavaşlatıp hastalara daha fazla zaman kazandırarak yenilikçi tedavi yaklaşımları sunuyor. Multidisipliner bir ekip tarafından yürütülen bu süreç, Alzheimer gibi nörolojik hastalıklarda modern tedavi yöntemlerinin uygulanmasıyla, hastaların hayatlarını daha kaliteli bir şekilde sürdürebilmelerine olanak sağlıyor. Medipol Sağlık Grubu’ndan Uzm. Psk. Suat Yılmaz, Dr. Öğr. Üyesi Eren Toplutaş, Diyetisyen Beyza Tağraf ve Dr. Öğr. Üyesi Özden Oğul da hafıza ve bilişsel sorunlara yönelik güncel tedavi yaklaşımları ve yaşam tarzı düzenlemeleri üzerine katılımcıları bilgilendirdi. Etkinlik kapsamında TMS (Transkraniyal Manyetik Stimülasyon), TES (TranskraniyalElektrik Stimülasyonu) ve bilişsel rehabilitasyon gibi nöromodülasyon cihazları ve rehabilitasyon uygulamalarının tanıtımı yapılarak, katılımcılara bu cihazlarla ilgili uygulamalı workshoplar düzenlendi.
HANOĞLU: ALZHEİMER HASTALIĞINI DAHA ÇOK 65 YAŞ ÜSTÜ BİREYLERDE GÖRÜYORUZ
Açılış konuşmasını yapan Medipol Mega Üniversite Hastanesi’nde Nöroloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Lütfü Hanoğlu, “Alzheimer hastalığı çağımızda, doğası gereği toplumlarımızı en az Covid-19 kadar etkiliyor. Bu, bir anda ortaya çıkıp kaybolan bir şey de değil; aksine etkilemeye devam ediyor. Görünen o ki, gelecekte de bu etki devam edecek. Alzheimer hastalığını daha çok 65 yaş üstü bireylerde görüyoruz. Toplumun yaklaşık yüzde 5 ila 8'inde bu hastalık görülüyor. Ancak 85 yaşına ulaştığımızda bu oran yüzde 35 - 40'a, hatta bazen daha da yüksek değerlere çıkıyor. Yani, 85 yaşın üzerindeki her üç kişiden birinin Alzheimer hastası olduğunu söyleyebiliriz. Bir de toplumlarımızın giderek yaşlandığını dikkate alarak desteklemek gerek. Türkiye'de şu anda 65 yaşın üzerindeki nüfus yüzde 10'a ulaştı ve bu oran giderek artıyor. Batılı toplumlara giderek yaklaşıyoruz. Bu da şu anlama geliyor: Toplumumuz yaşlandıkça, bu bahsettiğimiz oranlar doğrultusunda riskimizde artıyor. Bu durum, hem ekonomik gücümüzü hem de hastalanan yaşlılarımıza bakma zorunluluğumuzu etkileyen çok önemli bir mesele. Bu yüzden, bu sinsi hastalığa karşı uyanık olmamız gerekiyor” dedi.
‘HASTALIĞININ BEYİNDEKİ ETKİLERİ, GENELLİKLE 10 İLA 20 YIL ÖNCESİNDEN BAŞLIYOR’
Hastalığın birdenbire ortaya çıkmadığını söyleyen Prof. Dr. Hanoğlu, “Alzheimer hastalığının beyindeki etkileri, genellikle 10 ila 20 yıl öncesinden başlıyor. Hastalığının patolojik sonuçları olarak ortaya çıkan demans, yani bunama, ancak o zaman belirgin hale geliyor ve tanı koyabiliyoruz. Asıl sorunlarımız da o aşamada başlıyor. Bunun anlamı şu: Bu sinsi geçen yıllar boyunca hastalıkla aslında mücadele edilebilir. Bu mücadele ise toplumsal boyutları olan bir konu; tüm toplumu ilgilendiren ve buna karşı önlem alınmasını gerektiren bir durum. Başarılı da olabilir. Çünkü en önemli risk faktörleri, aslında kardiyovasküler risk faktörlerinden oluşuyor. Şeker hastalığı, yüksek tansiyon ve beslenme sorunları gibi kontrol edilebilir birkaç risk faktörü var. Alzheimer hastalığının yıllar süren bu sürecini yavaşlatmak, hatta bazen engellemek için çok önemli noktalar” dedi.
‘AMACIMIZ, HASTALARIMIZA KAYBETTİKLERİ ZAMANI GERİ KAZANDIRMAK’
Hafıza Merkezi’nin aslında tüm dünyada var olan kliniklerin benzeri bir isim taşıdığını aktaran Prof. Dr. Hanoğlu, “Ancak biz biraz daha farklı şeyler yapıyoruz. Amacımız, hastalarımıza kaybettikleri zamanı geri kazandırmak ya da bilinçli ve kendileri olarak kalabilecekleri süreyi uzatmak. Farkımız nedir? Alzheimer hastalığı ve diğer demansların ön planda olmasıdır. Bugünün önemi ve bu hastalıkların dünya çapındaki yaygın etkisi nedeniyle bunlar ilgi alanımızın merkezinde yer alıyor. Ancak sadece bunlarla sınırlı değiliz. Zihinsel yeteneklerimizi ve akli melekelerimizi bozan tüm hastalıklar ilgi alanımıza giriyor. Örneğin, trafik kazalarından sonra ortaya çıkan kafa travmalarının neden olduğu bilişsel bozukluklar, hafıza sorunları, dikkat dağınıklığı ve algı bozuklukları gibi durumlar ya da beynin oksijensiz kalması sonucu gelişen rahatsızlıklar da çalışma alanımızda. Türkiye'de bu tür rehabilitasyonlara yönelik hizmetler son derece sahipsiz durumda” ifadelerini kullandı.
OĞUL: SÜRECİN UZUN SOLUKLU OLMASI ÖNEMLİ
Dr. Öğr. Üyesi Özden Oğul da “Bilişsel rehabilitasyon demansın yanı sıra kafa travmaları gibi beyinde hasara yol açan ve bilişsel bozukluklara neden olan her türlü hastalarda bu tedavi yöntemleri kullanılabiliyor. Bize gelen hastalarda tespit edilen bilişsel beceri bozukluklarına yönelik çeşitli egzersizler uygulanabiliyor. Kısa eğitimlerle, gerçek yaşam aktiviteleriyle entegre edilmiş rehabilitasyon yaklaşımları destekleniyor. Bu sayede kişilerin maksimum bağımsızlıkları devam ettirebilsin diye. Bilişsel rehabilitasyon, genellikle bilgisayar karşısında yapılan egzersizler ya da kağıt-kalem egzersizleri olarak düşünülüyor, Aslında böyle değildir. Kişinin yaşamını devam ettirebilmesi ve bağımsızlığını sürdürebilmesi için öğrendiği becerileri günlük yaşam aktivitelerinde devam ettirmesi gerekir ve bu sürecin uzun soluklu olması önemli” diye belirtti.
YILMAZ: BİLİŞSEL İŞLEVLER ÇEŞİTLİ YÖNLERDEN DEĞERLENDİRİLİR
Uzm. Psk. Suat Yılmaz ise “Nöropsikoloji değerlendirme dediğimiz süreç, bireyin bilişsel işlevlerinin, zihinsel iyi oluşunun ve davranışlarının kapsamlı bir şekilde değerlendirme anlamına gelir. Bilişsel işlevler çeşitli yönlerden değerlendirilir, ancak temelde beş temel bilişsel işlev üzerinde durulur. Dikkat, hafıza, görsel-algısal işlevler, dil becerileri ve yürütücü işlevler. Bu değerlendirmede kişinin yaşı, eğitim durumu ve kültürel seviyesi bizim için önemli kriterlerdir. Ayrıca, değerlendirmeye başvurulma sebebini belirlemek, yani hangi amaçla yönlendirildiğini anlamak da önemlidir. Buna uygun alt testleri seçerek uygulamaları gerçekleştiriyoruz. Uygulamalar tamamlandıktan sonra, normatif verilerle kıyaslayarak var olan sorunları veya korunmuş alanları tespit ediyoruz ve bu doğrultuda tanımlama da yardımcı olmaya çalışıyoruz. Bu bağlamda, Alzheimer, Parkinson, inme, depresyon, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, kafa travması gibi çeşitli nörolojik ve psikiyatrik hasta gruplarıyla ilgileniyoruz” dedi.
Hafıza Merkezi’ndeki elektriksel uyarım cihazlarından sorumlu olan Ergoterapist Seda Avcı, “Burada gördüğünüz cihazlar, elektriksel uyarım cihazlarıdır. Bu cihazlar, iki veya daha fazla elektrot aracılığıyla çalışır. Elektrotlar, iletken bir sıvıyla ıslatılarak kafa derisine yerleştirilir ve kafa derisi üzerinden sinir hücreleri, yani nöronların uyarılması ya da baskılanması aracılığıyla tedavi gerçekleştirdiğimiz bir cihaz. Belirli ölçümlerle bu kepi yerleştiriyoruz ve daha sonra belirlenen lokasyonlara elektrotları yerleştiriyoruz. Cihazdan verilen elektrik akımı, ortalama 1-2 miliamper kadar düşük bir miktarda olup hücrelerinin uyarılabilirliğini değiştiriyor” diye konuştu.