Cumhurbaşkanı Erdoğan: Felaket senaryoları yazanları yakından takip ediyoruz
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ''Hayat pahalılığı ile mücadelenin önceliklerimizin başında yer aldığı ekonomi programımızı zor şartlarda uygulamayı sürdürüyoruz. Seçim sonrası için felaket senaryoları yazarak bu programı sabote etmek için çalışanlar var. Onları da yakından takip ediyoruz. Ama bunların hiçbiri deprem bölgemizi ayağa kaldırma çalışmalarımızın önüne geçemiyor. İnşallah bu badireyi de mutlaka geride bırakacağız" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nden 'Deprem Konutları Kura ve Anahtar Teslim Töreni’ne canlı bağlantı ile katıldı. Erdoğan, 6 Şubat depremlerinde kaybedilen 53 bin vatandaşı rahmetle anarak, "Her afetzedenin yanında olduk, hayatını kaybedenlerin yakınlarına destek verdik, taşınmadan kiraya, enkaz kaldırmadan geçici barınmaya her konuda 115 milyar liralık bir kaynakla 2 milyon kişiye ulaştık. Geçici barınmadan kalıcı konutlara, tüm dönüşleri hızlı bir şekilde sağlıyoruz. Geçtiğimiz ayın başlarında yapımı tamamlanan 46 bin konut ve köy evinin kirasını çekerek anahtarlarını teslim etmiştik. Bugün de biraz önce başlattığımız kura ile 30 bin 723 vatandaşımızı daha evlerine kavuşturuyoruz. Kahramanmaraş’ta 7 bin 858’i konut ve 445’i köy evi olmak üzere 8 bin 303, Hatay’da 3 bin 304’ü konut ve 310 köy evi olmak üzere 3 bin 614, Adıyaman’da 5 bin 145’i konut ve 273’ü köy evi olmak üzere 5 bin 418, Gaziantep’te 3 bin 600’ü konut ve 412’si köy evi olmak üzere 4 bin 12, Diyarbakır’da 2 bin 992 konut, Malatya’da 858’i konut ve 842’si olmak üzere bin 700 konut, Osmaniye’de bin 586’sı konut ve 10’u köy evi olmak üzere bin 596 konut, Şanlıurfa’da bin 94’ü konut ve 38’i köy evi olmak üzere bin 132 konut, Elazığ’da 838 konut, Adana’da 727 konut, Kilis’te 342’si konut ve 49’u köy evi olmak üzere 391 konut; toplamda 30 bin 723 ailemize yeni yuvalarının hayırlı, uğurlu, bereketli olmasını diliyorum" diye konuştu.
'BÖYLE BİR YÜKÜN ALTINDAN ANCAK BİZ KALKABİLİRDİK'
Erdoğan, 1,5 ayda 76 bin konut sayısını aştıklarını ifade ederek şöyle dedi:
"2 ayda 80 bin konutu teslim etme sözümüzü yerine getirmeye çok az kaldı. İnşallah bu sayıyı yıl sonuna kadar 200 bine tamamlayacağız. Amacımız yaklaşık 390 bin konut, 11 bin 500 ahır, 40 bin 500 iş yerinden oluşan 442 bin hak sahibinin hiçbirini mağdur etmeden tamamını yuvalarına ve iş yerlerine kavuşturmaktır. Tabii asrın felaketinin sebep olduğu sıkıntıların altından kalkmak öyle kolay bir iş değildir. Depremin yol açtığı yıkımların maliyeti 104 milyar doları buluyor. Sadece bu yılın bütçesinde deprem çalışmalarına 1 trilyon liranın üzerinde kaynak ayırdık. Geçtiğimiz yılda bütçeden aşağı yukarı aynı meblağda harcama yapmıştık. Dikkat ederseniz bunlar sadece bütçeden yaptığımız harcamaları ifade ediyor. Sivil toplum kuruluşlarımızın, özel şirketlerimizin, vatandaşlarımızın, belediyelerimizin katkıları bunun dışındadır. İnşallah önümüzdeki yıldan sonra ülkemizin ve şehirlerimizin üzerindeki deprem yükünü tümüyle kaldırmaya hedefliyoruz. Bu tablo Avrupa’daki pek çok ülkenin nüfusundan ve konut sayısından daha yüksek bir inşa faaliyetini ifade ediyor. Böyle bir yükün altından milli dayanışma, afetle mücadele ve konut inşası alanındaki güçlü birikimimizle ancak biz kalkabilirdik."
Erdoğan, millet ve devlet olarak yaraları bir an önce sarmak için gece gündüz çalıştıklarını belirterek, "İnsanlarımızı içinde güvenli ve huzurla oturacakları evler ve şehirler yanında kendilerini esenlik içinde hissedecekleri bir geleceğe de kavuşturmanın peşindeyiz. Ülkemizin tamamıyla birlikte deprem bölgemizi de Türkiye Yüzyılına hazırlıyoruz. Ülkede ve dünyada ne yaşanırsa yaşansın hiçbir gündemin bizi deprem bölgesi ile ilgili programımızdan uzaklaştırmasına izin vermiyoruz. Depremin hemen ardından geçtiğimiz Mayıs ayında Cumhurbaşkanını ve milletvekillerini belirlediğiniz önemli bir seçim yaşadık. Şimdi de yerel yöneticileri belirleyeceğimiz yeni bir seçimin arifesindeyiz. Bölgemizde ardı ardına yaşanan insani krizler ve çatışmalar bitmek bir yana sürekli genişliyor. Rusya-Ukrayna Savaşıydı, Suriye’de devam eden sorunlardı, Akdeniz çevresindeki gerilimlerdi derken şimdi de Gazze’deki katliamın insani ve vicdani sorumluluğu ile karşı karşıyayız. Hayat pahalılığı ile mücadelenin önceliklerimizin başında yer aldığı ekonomi programımızı zor şartlarda uygulamayı sürdürüyoruz. Seçim sonrası için felaket senaryoları yazarak bu programı sabote etmek için çalışanlar var. Onları da yakından takip ediyoruz. Ama bunların hiçbiri deprem bölgemizi ayağa kaldırma çalışmalarımızın önüne geçemiyor. İnşallah bu badireyi de mutlaka geride bırakacağız" ifadelerini kullandı.
‘DEPREM MAALESEF BİZİ BEKLEMİYOR’
Erdoğan, milyonlarca insanın hayatında unutulması mümkün olmayan acılara yol açan deprem felaketinin sadece bu bölge değil ülkenin bir gerçeği olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
"İstanbul’dan İzmir’e, Van’dan Bolu’ya, ülkemizin dört bir yanında milyonlarca insanımız tarihin bilinen en tehlikeli fay hatlarına yakın yerlerde yaşıyor. Türkiye 1999 depreminin ardından bu felakete karşı hazırlık için önemli bazı adımlar atmıştır. Hükümetlerimiz döneminde hem inşaat kalitesini yükseltmek hem şehirlerimizi dönüştürmek için çok projeyi hayata geçirdik. TOKİ’nin öncülüğünde ülkemizin konut stokunun kayda değer bir bölümünü yeniledik. Sadece TOKİ vasıtasıyla 1 milyon 314 bin depreme dayanıklı, kaliteli, ekonomik konutu vatandaşlarımızın emrine sunduk. Özel sektörümüz ve vatandaşlarımız da bu sürece dahil oldu. Aynı şekilde depremde hayatta kalmaları hayati önem taşıyan kamu binalarının büyük kısmını da güçlü bir şekilde tekrar inşa ettik. Kat ettiğimiz mesafe önemli olmakla birlikte hala dönüştürmemiz gereken pek çok bina var. Nitekim 6 Şubat depreminde yıkılan binaların yüzde 90’ından fazlasının 1999 öncesinde yapılanlar olduğunu ne yazık ki görüyoruz. Yıkıma uğrayan nispeten az sayıdaki yeni binanın ise teknik eksikler ve sonradan müdahaleler sebebiyle bu akıbete maruz kaldığı anlaşılıyor. Deprem maalesef bizi beklemiyor. Bizim hazırlıklarımızı bitirmemizi hiç beklemiyor. Şehirlerimizi depreme dayanıklı hale getirmek için acele etmeliyiz. Bilhassa İstanbul gibi yoğun nüfusa sahip yerlerde Allah göstermesin öyle bir afetin altından kalkmak gerçekten çok zor olacaktır. Şehirlerimizi yeniden inşa etmek, harcayacağımız kaynak, yıkımları telafi etmekten çok daha az maliyetlidir. En önemlisi ise bu şekilde kurtaracağımız canların bedeli olmayacaktır. Devlet ve millet el ele vererek bu tehdide karşı bir an önce gereken dönüşümleri gerçekleştirmek mecburiyetindeyiz."
'DEPREM SİYASET ÜSTÜ BİR KONUDUR'
Hükümet olarak ‘yarısı bizden kampanyası’yla bu doğrultuda önemli bir adım attıklarını kaydeden Erdoğan, "Deprem bölgesindeki çalışmalarımızın bitmesi ile diğer şehirlerimizin dönüşümüne daha çok kaynak ayırma imkanına kavuşacağız. Her kim deprem tehdidini küçümseyerek buraya harcanması gereken kaynağı başka yere yönlendiriyorsa bu milletin en büyük düşmanıdır. Zübük siyaseti ile başka alanlarda insanların gözlerini boyamak belki mümkün olabilir ama bu anlayışın deprem karşısında zerre kadar önemi yoktur. Bunun için milletimden kendi evinden başlayarak mahallesini, ilçesini, şehrini, ülkesini depreme karşı hazırlayacak olanlara destek vermesini istiyorum. En iyi sizler biliyorsunuz; deprem siyaset üstü bir konudur. Deprem ihmale gelmeyecek bir konudur. Geçtiğimiz günlerde Çanakkale’de yaşanan ve Marmara bölgemizde de hissedilen şiddetli sarsıntı bu gerçeği bize bir kez daha hatırlatmıştır. İşte bu anlayışla deprem riski ve deprem sonrası yaşayabileceği kayıp oranı en yüksek şehrimiz İstanbul’a Murat Kurum kardeşimizi aday gösterdik. Ülkemizde son 5 yılda yaşanmış tüm afetler sonrasındaki çalışmaları başarıyla yürüten Murat Kurum kardeşimizin İstanbul’u da depreme en iyi şekilde hazırlayacağından asla şüphe duymuyoruz" dedi.
İSTANBUL'DAKİ METRO HATTI AÇILIŞINA BAĞLANDI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra Arnavutköy- İstanbul Havalimanı Metrosu Açılış Töreni'ne canlı bağlantı ile katıldı. Erdoğan, "Şehrimizde raylı sistem ağının toplam mesafesi 362 kilometreyi buldu. Daha önemlisi bu raylı sistemlerin büyük bölümü Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız tarafından yapılmıştır. Mesela son 5 yılda İstanbul’da belediye tarafından yapılan metro uzunluğu sadece 8 kilometredir. Kalan tüm projeler ya daha önceki dönemden kalmadır ya da bakanlığımız tarafından hayata geçirilmiştir. Hatta üzeri toprakla kapatılarak tümden iptal edilen projeler de mevcuttur. Her yeni proje ile inşa kalitesini ve yolculuk konforunu biraz daha ileri taşıyan İstanbul metroları dünya standartlarının en üst sınıfında yer alıyor. Her biri İstanbul’un ulaşımına hayati birer nefes borusu işlevi gören bu raylı sistem hatları olmasaydı bugün şehrin içine düşeceği durumu milletimizin takdirine bırakıyoruz. Tabii bakanlığın sorumluluk alanı gereği belli projelerde yoğunlaşan katkısı bir şehrin ulaşım sorununu çözmek için tek başına yeterli değildir. Büyükşehir Belediyesinin de ulaşımla ilgili kendi sorumluluklarını yerine getirmesi lazım ki bu 2 gücün sinerjisi ile sorunlar çözülsün. Bugün İstanbul yollarını gösteren ekranlara baktığınızda günün çoğunda yolların kırmızı olduğunu yani durma noktasına yakın yoğunlukta bir trafik olduğunu görürsünüz. Yol yapmayı, tünel yapmayı, köprü yapmayı, metro yapmayı, vapur işletmeyi, mevcut ulaşım haklarını verimli şekilde çalıştırmayı bilmeyen bir belediye yönetiminin yol açtığı bu acı tablo İstanbul'un kaderi değildir" dedi.
'DESTE DESTE DOLARLARLA NEYİ, NEREDE HARCIYORLAR BELLİ DEĞİL'
Konuşmasının devamında "Bırakın yeni projeler geliştirmeyi; sorunsuz, sıkıntısız işleyen bir sistemi devam ettirmeyi bile beceremediler” diyen Erdoğan, “Bu zihniyet görevde olduğu müddetçe İstanbul'un trafik çilesi daha da artacak, İstanbullu kardeşlerim trafikte daha fazla vakit harcayacak. İstanbul gerçek belediyeciliği ziyadesiyle hak etmektedir. Üstelik bugün İstanbul'da sadece iş bilmez, iş yapmaz, eser ve hizmet fukarası değil, tıpkı 1989'da olduğu gibi kirlenmiş bir yönetim var. Artık İstanbul Büyükşehir Belediyesi yaptığı eserler ve hizmetlerle değil, nereye gittiği belli olmayan deste dese para görüntüleriyle anılmaktadır. Sorsanız 'bu paralarla CHP'ye il binası alındı' diyorlar ama alındığı söylenen il binasına ödenen rakamla ortadaki paralar arasındaki orantısızlığı kimse izah edemiyor. Bir taraftan üst geçitlerin gövdesine 'israf değil' derken öbür taraftan deste deste dolarlarla neyi, nerede harcıyorlar belli değil. Şimdiye kadar yapılan açıklamaların hepsi bir öncekini tekzip etti, yalanladı, şüphe bulutlarını dağıtmak bir yana daha da artırdı. 'Hesap uzmanıyım' diyerek övünenlerin ise hiçbir yerde sesi soluğu çıkmıyor. İstanbul'u depreme hazırlığıyla, ulaşımıyla, çevresiyle, sosyal belediyeciliğiyle geriletenler, siyaseti de kirleterek hem şehre hem ülkeye çok büyük bir kötülük yapmışlardır. Geciken eser ve hizmetlerin telafisi vakit ve kaynak meselesidir. Ama kirlenen siyasetin bedeli gençlerimizin kalbinde ve kafasında oluşturacağı soru işaretleri sebebiyle nesiller boyu sürecektir" ifadelerini kullandı.
'İSTANBUL YENİ ULAŞIM PROJELERİNİ KONUŞACAK'
Erdoğan, İstanbul'da benzeri durumlara 1980 ve 1990'lu yıllarda da şahit olduklarını kaydederek, "Gençlerimiz belki hatırlamaz ama orta yaş üzeri kuşak iyi bilir; 1989'da İstanbul'da, Ankara'da daha pek çok şehirde CHP'li belediye yönetimlerinin hesabını veremedikleri pis işler yüzünden ülkemizde çok büyük tartışmalar yaşandı. Bu ülkenin tarihine 'İSKİ skandalı' diye bir rezaleti bu CHP yazdırdı. Sonuçta milletimiz 1994 seçimlerinde bunların hepsini tasfiye etti ve bizi iş başına getirdi. Aradan geçen bunca yıldan sonra adeta bir dejavu yaşıyor, aynı filmi yeniden izliyor gibiyiz. İsimler farklı ama kafalar aynı, kepazelikler aynı. Yazık. Bu ülkeye de yazık. Bu şehirlere de yazık. İnşallah 31 Mart'tan sonra şehirlerimiz tüm bu tartışmaların uzağında eser ve hizmet gündemli hayatlarına yeniden dönecek. İstanbul 'Sistem İstanbul Projesi' ile keyfi, kibirli ve kirli zihniyetlerden kurtulup; programlı, planlı, projeli, şeffaf, adil bir yönetime kavuşacak. İstanbul depreme hazırlık için yapılacak 650 bin yeni konutu konuşacak. İstanbul bin kilometreyi bulacak raylı sistem ağırlıklı yeni ulaşım projelerini konuşacak. İstanbul, çocuklarından yaşlılarına, engellilerinden kadınlarına her bireyi kucaklayan sosyal belediyecilik faaliyetlerini konuşacak. İstanbul, tarihi ve kültürel varlıklarının ihyasıyla maziden atiye kurulan köprüyü konuşacak. Velhasıl İstanbul, belediye başkanının maceralarını kibirli hırslarını değil şehrine yaptığı eserleri, hizmetleri, projeleri, yatırımları konuşacak. İstanbullu başı dara düştüğünde nerede olduğu, kiminle ne yaptığı belli olmayan değil, yanı başında derdiyle dertlenen bir yönetimi bulacak. İşte o zaman İstanbul geleceğine tekrar umutla ve güvenle bakabilecek" diye konuştu.