Geri Dön
EkonomiSon 20 yılda enerji talebinin en hızlı arttığı OECD ülkesi Türkiye oldu

Son 20 yılda enerji talebinin en hızlı arttığı OECD ülkesi Türkiye oldu

Türkiye’de Yeşil Ekonomi: Dönüşüm İçin Bir Yol Haritası raporu hazırlandı. Farklı uzmanların ve akademisyenlerin katkılarıyla hazırlanan raporda geçtiğimiz 20 yılda enerji talebinin en hızlı arttığı Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ülkesinin Türkiye olduğu aktarılıyor. Öte yandan enerji ihtiyacının yüzde 76’sından fazlasını yurt dışından ithal eden ve önemli bir bölümünü ithal fosil yakıtlardan karşılayan Türkiye’nin yeşil dönüşüm kapsamındaki çalışmalarını hızlandırdığı belirtiliyor.

Son 20 yılda enerji talebinin en hızlı arttığı OECD ülkesi Türkiye oldu

Farklı kaynak ve uzman görüşlerinden analiz ederek İLKE Vakfı İslam İktisadı Araştırma Merkezi (İKAM) tarafından hazırlanan Türkiye’de Yeşil Ekonomi: Dönüşüm İçin Bir Yol Haritası isimli raporda Türkiye’nin yeşil ekonomi yolculuğu, iklim hedefleri, ekonomik kalkınmanın çevresel maliyeti, yeşil enerji dönüşümü, yeşil ekonomi ve İslami finans kuruluşları gibi birçok başlık değerlendiriliyor.

“İKLİM KRİZİYLE MÜCADELEDE BİRLİKTE HAREKET EDİLMELİ” 

İklim krizine karşı mücadelede kolektif bir bilinçle hareket edilmesi gerektiğine dikkat çeken rapor yazarlarından Dr. Öğr. Üyesi Ömer Faruk Tekdoğan konuya dair şu açıklamada bulundu: 

“Tüm paydaşların ortak mücadelesini ve çok yönlü çabasını gerektiren iklim kriziyle mücadele konusunda son yıllarda hem dünyada hem de Türkiye’de önemli gelişmeler yaşandı. Bunların başında iklim değişikliği kapsamında imzalanan ilk küresel anlaşma olan Paris Anlaşması ve ülkelerin ölçülebilir iklim hedeflerinin belirlendiği BM Sürdürülebilir Kalkınma için 2030 Gündemi bulunuyor. ABD ve 27 AB ülkesinin 2050’ye kadar karbon salımında net sıfıra ulaştırması amaçlanıyor. Biz de ülkemizin yeşil dönüşümüne katkıda bulunmak için hazırladığımız raporla bir yol haritası oluşturduk.” 

Son 20 yılda enerji talebinin en hızlı arttığı OECD ülkesi Türkiye oldu

KİŞİ BAŞINA KARBON EMİSYONUNDA BAŞI ABD ÇEKİYOR 

Rapora göre, dünyada kişi başına karbon emisyonu salımının en çok kaydedildiği bölgelerin ilk sırasında ABD gelirken, onu Çin ve AB ülkelerinin ardından Türkiye takip ediyor. Karbon emisyonunu en çok tetikleyen itici güçler arasındaki enerji kaynaklarında yüzde 33 ile petrol birinci sırada yer alırken, bunu yüzde 27 ile kömür ve yüzde 24,3 ile gaz izliyor. Geçtiğimiz 20 yılda enerji talebinin en hızlı arttığı OECD ülkesinin ise Türkiye olduğu aktarılıyor. Enerji ihtiyacının yüzde 76’sından fazlasını yurt dışından ithal eden ve önemli bir bölümünü ithal fosil yakıtlardan karşılayan Türkiye’nin ise yeşil dönüşüm kapsamındaki çalışmalarını hızlandırdığı belirtiliyor.  

CARİ AÇIKLA MÜCADELEDE ÖNEMLİ BİR GÜÇ OLABİLİR 

Rapordaki verilerden hareketle Türkiye, enerji verimliliğinde önemli bir yol kat ediyor. Enerji verimliliği açısından rüzgâr enerjisinde İngiltere’den sonra, güneş enerjisinde ise İspanya’nın ardından ikinci sıraya yerleşiyor. Her ikisinin toplamının yer altığı tabloda da birinci olarak konumlanıyor. Türkiye’nin bu başarısının arkasında ise üç tarafının denizlerle çevrili olmasıyla birlikte rüzgâr nehri ve verimli güneş ışınım değerleri bulunuyor. Bu doğrultuda yeşil dönüşümün Türkiye’nin cari açıkla mücadelesinde de önemli bir güç olacağı öne sürülüyor. Raporda yasal düzenlemelerin, mevzuat ve regülasyonların oluşumunun birincil adım olması gerektiği vurgulanırken, üretim maliyetlerinin düşmesi için fon ve teşvik paketlerinin oluşturulması zorunlu görülüyor.  

YEŞİL DÖNÜŞÜM, İSLAMİ FİNANS KURULUŞLARI İÇİN FIRSATA DÖNÜŞEBİLİR 

İLKE Vakfı’nın “Türkiye’de Yeşil Ekonomi: Dönüşüm İçin Bir Yol Haritası” başlıklı raporuna göre, İslami finans kuruluşların konvansiyonel finanstan farklı olarak işlerinde uyması gereken ilkeler, sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüme yönelik amaçlarla örtüştüğü için gerekli ölçütlerin sağlanmasında avantaj yaratabiliyor. İslami finans kuruluşlarının girişimler yoluyla yeşil dönüşümün finansal sistemdeki payını artırması gerektiği belirtilen raporda, bu amaç doğrultusunda hükümetlerin teşvik politikaları, destekleyici ve kolaylaştırıcı düzenlemelerle İslami finans kurumlarının önünü açmasının beklendiğine dikkat çekiliyor.