Sanofi Türkiye Ülke Başkanı Öztürk: Üretimlerimizin yüzde 20’si 49 farklı ülkeye ihraç ediliyor
Bu yıl 'Sürdürülebilir Yaşam ve Akıllı Şehirler' temasıyla düzenlenen İstanbul Ekonomi Zirvesi’nde konuşan Sanofi Türkiye Ülke Başkanı ve Sanofi Türkiye, Afrika ve Orta Doğu Temel Ürünler Başkanı Cem Öztürk, “Hastaların iyileşme yolculuğunda ilk aşamadan son aşamaya kadar varlık gösteriyoruz. Türkiye'de var olan 22 tane yerli ve yabancı firma için üretim yapıyoruz. Eczanelerde görmüş olduğunuz her 7 kutudan bir tanesi Lüleburgaz'daki tesislerimizde üretiliyor. Bu üretimin de yüzde 20’si dünyadaki 49 farklı ülkeye ihraç ediliyor.
İstanbul Ekonomi Zirvesi, bu yıl 'Sürdürülebilir Yaşam ve Akıllı Şehirler' temasıyla Çırağan Sarayı'nda düzenlendi. Zirveye katılan yöneticiler, girişimciler ve uzmanlar sürdürülebilir kalkınma, yenilik, turizm, dijital dönüşüm, iklim değişikliği ve sağlık gibi konuları düzenledikleri farklı panellerde ele aldılar. Zirvenin sponsorlarından olan Sanofi’ de ‘Sürdürülebilir Gelecek İçin Sürdürülebilir Sağlık’ konulu bir oturum düzenledi.
Panele Sanofi Türkiye Ülke Başkanı ve Sanofi Türkiye, Afrika ve Orta Doğu Temel Ürünler Başkanı Cem Öztürk, Sanofi Global Kurumsal Sosyal Sorumluluk Başkanı Sandrine Bouttier-Stref, Eski Pfizer Diagnostik Başkan Yardımcısı Hakan Sakul, AIFD Genel Sekreteri Ümit Dereli ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, Afrika HIV & Sağlık ve Kalkınma Birim Müdürü Amitrajit Saha katıldı. Katılımcılar gazeteci Elif Ergu Demiral’in moderatörlüğünde sağlık alanında sürdürülebilirlik, tedavi standartlarının dönüşümü, erken teşhis ve sağlık hizmetlerinde erişim, nadir hastalıklar ve sağlık ekosistemi gibi konuları ele aldı.
Bilinçlendirmenin çok önemli olduğunu ifade eden Sanofi Türkiye Ülke Başkanı Cem Öztürk, “Bilinçlendirme, tıpkı aşıda olduğu gibi farklı alanlarda da çok önemli. Çağın hastalığı dediğimiz, diyabet alanında çok önemli adımlar attık. Tamamen dijital ortamda tip 1 diyabet hastası olan öğrenciler için öğretmenlerin nasıl davranış şekilleri geliştirmesi gerektiğini ve öğrencilere nasıl yaklaşmaları gerektiği konusunda bir eğitim platformunun açılmasına koşulsuz destek verdik. Bu eğitimde çok kısa bir süre içerisinde yaklaşık 50 bin öğretmene ulaştı. Önümüzdeki dönemlerde bunun bir puanlama sistemiyle öğretmenlerin dosyalarında yer almasını sağlamaya çalışıyoruz. Nadir hastalıklar konusunda da erken tanı çok önemli. Yeni doğanlarda nadir hastalıklar için erken tanı konulması için tarama yapılması konusunda çok ciddi efor gösteriyoruz” dedi.
ÖZTÜRK: FABRİKAMIZ GURUR DUYDUĞUMUZ BİR YATIRIM
Zirvede konuşan Sanofi Türkiye Ülke Başkanı Cem Öztürk, “Biz Sanofi olarak Türkiye'de 65 yıldır varlık gösteriyoruz ve bildiğiniz gibi dünyadaki en büyük ilaç şirketlerinden bir tanesinin Türkiye'deki temsilcisiyiz. Operasyonlarımıza gelince hastaların yolculuğunda ilk aşamadan son aşamaya kadar varlık gösteriyoruz. Aşıda da kronik hastalıklarda da varız. Aynı zamanda genetik ve nadir hastalıklarda da varız. Bütün bu operasyonlarımızla beraber yaklaşık bin 800 çalışanımız var. Bunlardan 900’ü üretim tesislerimizde Lüleburgaz'daki fabrikamızda çalışıyor. Fabrikamız gurur duyduğumuz bir yatırım. Çünkü 1 milyar euroluk bir yatırımdan bahsediyoruz. Sadece kendimiz için değil, Türkiye'de var olan 22 tane yerli ve yabancı firma için üretim yapıyoruz ve eczanelerde görmüş olduğunuz her 7 kutudan bir tanesi Lüleburgaz'daki tesislerimizde üretilmeye devam ediyor. Bu üretimin de yüzde 20’si dünyadaki 49 farklı ülkeye ihraç ediliyor. Gerçekten gurur duyduğumuz bir tesis ve gurur duyduğumuz bir yatırım. Yatırımlarımızı da her sene devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.
“BURAYA NE KADAR DAHA FAZLA YATIRIMCI ÇEKEBİLİRSEK BİZİM İÇİN O KADAR GURUR VERİCİ”
Zirveye sponsor oldukları için gururlu olduklarını ifade eden Öztürk, “Gerçekten Ekonomi Zirvesi’nin İstanbul'da, dünyanın merkezi dediğimiz bir şehirde yapılması bizim için gurur verici. Türkiye'deki en büyük ilaç yatırımcılarından bir tanesi olarak burada yer almak, bu ekosistemin bir parçası olmak, yatırımları daha fazla Türkiye'ye çekebilmek için attığımız adımlar, bunlar bizi farklı bir yere taşıyacak diye düşünüyorum. Buraya ne kadar daha fazla yatırımcı çekebilirsek ve bunlara örnek olabilirsek bizim için de o kadar gurur verici” dedi.
“DİYABET ALANINDA ÇOK ÖNEMLİ ADIMLAR ATTIK”
Türkiye’de üretim yaptıklarını ifade eden Öztürk, “Bilinçlendirme, tıpkı aşıda olduğu gibi birçok alanda da çok önemli. Bizler özellikle çağın hastalığı dediğimiz, diyabet alanında çok önemli adımlar attık. Bundan yaklaşık 13 yıl önce bir projeye başladık. Dedik ki ‘diyabet alanında insanlarımızı bilinçlendirelim.’ Çünkü diyabet hemen hemen ülkemize baktığımızda oldukça yüksek bir oranda var olan bir hastalık, ülkemizde her 7 kişiden 1’ini diyabet hastası olarak görebiliyoruz. Okullarda özellikle tip 1 diyabet hastası olan çocuklarımız hakkında öğretmenlerin ve eğitimcilerimizin bilinçlendirilmesi çok önemliydi. Biz de dedik ki ‘bu bilinçlendirme kampanyasına katkıda bulunalım.’ 13 yıl önce bir yolculuğa çıktık. Okullardaki eğitim sistemindeki beslenmenin gerçekten nasıl olduğunu, diyabet hastalarının nasıl beslenmesi gerektiğini Milli Eğitim Bakanlığının sistemine soktuk. Aynı zamanda tip 1 diyabet öğrencisine davranışın ne şekilde olması gerektiği çok önemli. Bunlar gerçekten farklı ihtiyaçları olan çocuklar. Örneğin daha fazla tuvalete çıkma ihtiyacı olan çocuklar, daha fazla ara öğünle beslenmesi gereken çocuklar, bu konularda öğretmenlerin bilinçlenmesi, sınav esnasında çocukların bu ihtiyaçlarının dikkate alınması ve normal bir yaşam sürebilmesi, akranlarıyla beraber normal bir şekilde oynaması için çok önemli unsurlar. Bu bağlamda devletimizin de çok ciddi bir desteği var” diye konuştu.
“YAKLAŞIK 50 BİN ÖĞRETMENE ULAŞTI”
Öztürk, “Bakanımızla beraber bir toplantı sonrasında aldığımız hızlı bir karar sayesinde tamamen dijital ortamda tip 1 diyabet hastası olan öğrenciler için öğretmenlerin nasıl davranış şekilleri geliştirmesi gerektiğini ve öğrencilere nasıl yaklaşmaları gerektiği konusunda bir eğitim platformunun açılmasına koşulsuz destek verdik. Bu eğitimde çok kısa bir süre içerisinde yaklaşık 50 bin öğretmene ulaştı. Önümüzdeki dönemlerde bunun bir puanlama sistemiyle öğretmenlerin dosyalarında yer almasını sağlamaya çalışıyoruz” dedi.
“ÜLKEMİZE, SAĞLIĞIMIZA VE EKONOMİ SİSTEMİMİZE ÇOK CİDDİ KATKILARIMIZ OLACAK”
Çağın farklı hastalıkları olduğuna da değinen Öztürk, şunları ekledi:
“Aynı zamanda sadece de tip 1 değil, çağımızın farklı hastalıkları da var, aynı kanser ve nadir hastalıklar gibi. Nadir hastalıklar konusunda da erken tanı çok önemli. Diyoruz ki ‘nadir hastalıklara bizim yakalanma olasılığımız düşük olabilir.’ Ama tüm dünyada baktığımızda nadir hastalıklar oranı hemen hemen yüzde 5. Türkiye'ye geldiğimizde ise yüzde 7 buçuk. Baktığınız zaman 5 ile 7 buçuk arasında pek çok bir fark yok gibi düşünebilirsiniz ama dünya ortalamasına baktığımızda esasında 7 buçuk, 5’in yüzde 50 daha fazlası. Gerçekten burada bir bilinçlendirme yapmak gerekiyor. Tüm dünyada hastalığın ilk keşfedildiği andan itibaren yani semptom göstermeye başlayıp bir hastaneye gittiğiniz andan itibaren hastalığa doğru tanının konulması yaklaşık 7 yıl alıyor. Bu 7 yıl içerisinde hayattaki kalite kaybınızdan bahsetmiyorum bile. Aynı zamanda aldığınız ekstra ilaçlar ve ekstra maliyetler, hastanelere gittiğinizdeki zaman kaybı göz önüne alındığında erken tanı çok önemli. Biz bu bağlamda Ankara Üniversitesi'yle beraber çok ciddi bir iş birliği içerisindeyiz. Yeni doğanlarda nadir hastalıklar için erken tanı konulması için tarama yapılması konusunda çok ciddi efor gösteriyoruz” dedi. İnşallah bu projemizin sonucunda da ülkemize, sağlığımıza ve ekonomi sistemimize çok ciddi katkılarımız olacak. Gurur duyduğumuz projeler.”
BOUTTIER: FARKLI BÖLGELERDE FARKLI NOKTALARA EĞİLEREK ÇALIŞMALAR GERÇEKLEŞTİRMELİYİZ
Sanofi Global Kurumsal Sosyal Sorumluluk Başkanı Sandrine Bouttier-Stref ise “Bugün burada olmaktan büyük onur duyuyorum. Zorlukların üstesinden gelmek ve daha iddialı olmak için sürdürülebilirlik stratejimizi, sosyal etki stratejimizi 3 yıl önce yeniden ele almaya başladık. Yaklaşık 2,5 milyar insanın ilaç ve bakıma erişimi yok. Pek çok insanın temel hizmetlere, suya, bakıma, eğitime, işe erişimi yok ve bu da daha fazla yoksulluğa yol açıyor. Bu bir kısır döngü. Büyük şirketlerin hepsi bunun üstesinden gelmeye çalışıyor. Biz hep birlikte iklim gibi daha büyük sorunların üstesinden gelmeye çalışıyoruz. Ürünlere baktığımız zaman bunlar hangi ülkelerden geliyor ve hangi ülkelerin bunlara ihtiyacı var, iyi bilmemiz gerekiyor. Farklı bölgelerde farklı noktalara eğilerek çalışmalar gerçekleştirmeliyiz” dedi.