Cumhurbaşkanı Erdoğan: Kimi yöneticiler maalesef devletimizin çabalarına gölge düşürdü
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 6 Şubat 2023'te Kahramanmaraş merkezli meydana gelen deprem sürecine ilişkin, "Bu süreç bize aynı zamanda hızlı karar alabilen, çok boyutlu düşünebilen, elini taşın altına koyabilen idarecilerin değerini de gösterdi. Bir adım atmadan önce merkezden talimat bekleyen, gönüllere, hanelere, kalplere giremeyen kimi yöneticiler maalesef devletimizin çabalarına da gölge düşürdü" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen 'İdareciler Günü Programı'nda konuştu. Erdoğan, Devletin ortak hedefler etrafında kenetlenen milletlerin akıl ve iradesinin tecessüm ettiği bir teşkilat olduğunu söyledi. Erdoğan, "Türk devlet geleneği, binlerce yıllık bir aklın, birikimin, tecrübenin ürünüdür. Bizim devlet tasavvurumuz hiçbir zaman maddeye dayalı bir anlayış üzerine inşa edilmedi. Tam aksine mana ve muhtevaya önem veren, adalet ve vicdan üzerine bina edilen bir değerler silsilesinin tezahürü oldu. Merhum Aliya İzzetbegoviç, ‘İnsan şahsiyetini alçaltan, onu eşya ile bir tutan her şey gayri insanidir’ diyor. Bizim de devlet anlayışımızın öznesi, insandır insanlık onurudur. İşte bu yüzden ‘insanlık ittifakı’ diyoruz. Bu yüzden, mazlumların derdine derman olmaya çalışıyoruz. Bu yüzden, ‘Türkiye umudun adıdır’ diyoruz. Ülke idaremiz, işte bu geleneğin bir devamıdır. Orhun Yazıtları'nda geçen şu söz bu tasavvurumuzun güçlü bir yansımasıdır; ‘Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe Türk milleti ilini ve töresini koruyacaktır’. Bu inançla yoğrulan Türk Mülki İdaresi, halkın huzurunu, refahını ve güvenliğini tesis eden köklü bir müessesedir" dedi.
'VALİLİK, MİLLETİN DERDİNE DERMAN OLMA MAKAMIDIR'
Erdoğan, vilayetlerde Reisicumhur’u temsil eden valilik makamının devletin milletle bütünleştiği yegane nokta olduğunu söyleyerek, "Bizler biliyoruz ki, devletin dini adalettir. Tarih boyunca adaleti esas alan bir devlet anlayışının bugünkü müntesipleri olarak şunu hiçbir zaman unutmayınız; valilik, milletin derdine derman olma makamıdır. Valilik devletin halka uzanan elidir. Vicdan ve merhamet mevkidir. Bu düstur valilik makamının nüvesidir. Burada şunu da özellikle vurgulamak isterim; sizler halkımızın gönlünde yer bulan, onların talep ve ihtiyaçlarını merkeze taşıyan köprüler konumundasınız. Daima ulaşılabilir, çözüm odaklı ve samimi bir yaklaşım sergilemek valilik makamının temel ilkelerindendir. Unutmayınız ki milletin hayır duası, devletin en güçlü hazinesidir. Allah korusun, milletin bedduasını alan ise ne bu dünyada ne de ahirette iflah olur" diye konuştu.
'DEVLET GELENEĞİMİZ, GELECEĞİ İNŞA EDEN BİR ANLAYIŞ ÜZERİNE KURULU'
Devlet geleneklerine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sadece günlük hesaplar peşinde koşmak bize yakışmaz. Devletimizin kurucu kodlarında buna hoş bakılmaz. Devlet geleneğimiz, geleceği inşa eden bir anlayış üzerine kuruludur. Türkiye Yüzyılı vizyonumuz da işte bu geleneğin bir tezahürüdür. Binlerce yıllık kadim devlet anlayışımız, tıpkı askeriye gibi, idarecilik ve teşkilatlanma alanında da dünyaya örnek olacak bir birikimin taşıyıcısıdır. Türkiye hem merkezi yönetim anlayışı hem de mahalli idare teşkilatı bakımından önemli bir müktesebatın ve tecrübenin sahibidir. Adil müessir, müşfik, emin ve istikrarlı bir idare kabiliyeti, milletimizin adeta doğuştan gelen özelliğidir. Tarihimiz bu gerçeğin sayısız örnekleriyle doludur. İdare kabiliyetimiz teşkilatlanma boyutuyla sınırlı kalmamış, milletimize ve şehirlerimize de önemli değerler kazandırmıştır" ifadelerini kullandı.
'KAPILARINIZI VATANDAŞLARIMIZA AÇIK TUTMANIZI RİCA EDİYORUM'
Erdoğan, konuşmasının devamında, "Türkistanlı büyük mütefekkir Farabi, Medinetü'l Fazıla isimli eserinde şöyle diyor; 'En üstün iyilik ve en büyük mükemmelliğe ilişkin ancak şehirde ulaşılabilir şehirden daha eksik olan bir toplulukta ulaşılamaz’. Eğer Doğu’dan Batı’ya, Kuzey’den Güney’e ülkemizin tamamında iyiliği, refahı, kalkınmayı, kardeşliği ve adaleti hakim kılmak istiyorsak işe önce şehirlerimizden başlamamız gerekiyor. Üstelik bu denli zengin bir medeniyete, güçlü tarihi ve beşeri bağlarımızın olduğu bu kadar geniş bir gönül coğrafyasına sahip bir ülke olarak, bu bizler için ihtiyaçtan öte bir zorunluluktur. Bu noktada mülki idare amirlerimize çok önemli görevler düşüyor. Valilerimizden öncelikli beklentilerimiz, devletimizin kendilerine olan emaneti, imkan ve kaynakları şehirlerimizin faydasına olacak biçimde kullanmalarıdır. Aynı şekilde, sizlerden görev, yetki ve sorumluluk alanlarınızda bulunan işleri hızlı, etkin ve verimli bir şekilde ifa etmenizi bekliyoruz. Yetim, öksüz ve kimsesizler başta olmak üzere, devletin şefkatine ihtiyaç duyan tüm kesimlerin yanında olmanızı istiyoruz. Daha önce de farklı vesilelerle dile getirdik. Mülki İdare Amirliği, sabah 08.00, akşam 18.00 arasında yapılacak bir görev değildir. Sizin vatandaşla hemhal hem dert ve hemdem olmanız da beklenir. Her birinizden makam odalarınıza sıkışıp kalmamanızı, gönlünüzü de kapılarınızı da telefonlarınızı da vatandaşlarımıza açık tutmanızı özellikle rica ediyorum" dedi.
'28 ŞUBAT UYGULAMALARININ YERİ YOKTUR'
Erdoğan, valilerin hizmet ettiği şehirlerde hak ve hukuku gözetmeleri gerektiğini kaydederek, "İnancına, hayat tarzına, kökenine, mezhebine bakmadan vatandaşımıza eşit muamele etmeniz şüphesiz vazgeçilmez yaşam tarzınız olmalıdır. Ne tek parti faşist zihniyetinin ne de hafızalarımızda derin yara açan 28 Şubat dönemi uygulamalarının günümüz Türkiye'sinde yeri yoktur. Baskının, ayrımcılığın, millete karşı efendilik taslamanın meşru sayıldığı günler artık geride kalmıştır. Allah'ın izniyle biz bu makamlarda bulunduğumuz müddetçe, kimse o kötü günleri geri getiremeyecektir. Hülasa kerim devlet anlayışımızı hakkıyla tatbik eden, personeline ve vatandaşlarımıza tepeden bakmayan, ilçe köy ve mahalleleriyle şehrinin tamamını kucaklayan valiler bizim görmek istediğimiz idarecilerdir" diye konuştu.
HZ. ALİ'NİN VALİYE MEKTUBU
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hz. Ali'nin Mısır'a atanan vali Eşter en-Neha-i'ye yazdığı mektuba değinerek, "Hz. Ali Radiyallahu anhun Mısır'a atadığı vali Eşter en-Neha-i'ye yazdığı mektupta bakınız hangi nasihatlerde bulunuyor; Bil ki ey malik sen daha önceki yöneticilerin durumlarına baktığın gibi insanlar da senin durumuna bakacaktır.' Halka karşı merhametli olmayı, sevgi ve iyilikte bulunmayı kendine şiar edin. Kesinlikle onların malını ganimet bilen yırtıcı bir canavar olma. O insanlar iki sınıftır. Birincisi dinde kardeşin, ikincisi ise yaratılışta senin eşindir. İnsanlara yakınlarına ailene ve insanlar arasında özel sevgi beslediğin kimselere karşı adaletli davran. Böyle yapmadığın takdirde zulmetmiş olursun. Allah’ın nimetini tahrif eden şeyler içinde zulümden daha güçlüsü yoktur. Kuşkusuz Allah mazlumların ahını duyandır. Zalimleri de gözleyendir. Sana en sevimli gelen şeyler şunlar olsun; Hak hususunda orta yolu tutmak, adaleti herkese yaymak ve halkın rızasını kazanmak. Şüphesiz ki çoğunluğun öfkesi azınlığın rızasıyla azınlığın öfkesi de çoğunluğun rızasıyla kaybolup gider. Çağları aşan hikmet dolu bu sözler bizim pusulamız olduğu gibi işlerinizde size de rehberlik etmelidir. Bizim ve milletimizin idealindeki mülki idari amiri işte bu hasretlerle mücehhez yöneticilerdir" ifadelerini kullandı.
'ŞEHİRLERİMİZE YENİ UFUKLAR VE ALANLAR AÇMAK SİZİN GÖREVİNİZ'
Mülki idari amirlerinin yerel yönetimler, üniversiteler, sivil toplum ve özel sektörlerle uyum içinde çalışmasını beklediklerini söyleyen Erdoğan, "Eğitim ve gençlik projelerini hayata geçirerek, sosyal yardım faaliyetlerini aksatmayarak, teknolojiyi ve iletişim araçlarını etkin bir şekilde kullanarak şehirlerimize yeni ufuklar yeni alanlar açmak sizin görevinizdir" dedi.
'AFET YÖNETİMİNİN NE KADAR MÜHİM OLDUĞUNU GÖRDÜK'
Erdoğan, Türkiye'nin deprem başta olmak üzere doğal afet riskiyle yaşayan bir ülke olduğuna işaret ederek, "En son 6 Şubat'ta asrın en büyük tabi afetlerinden biriyle yara aldık, yıkıldık, kriz ve afet yönetiminin ne kadar mühim olduğunu orada çok net bir biçimde gördük. Allah korusun bir daha benzer durumlarla karşılaşmamak için hükümet olarak gereken her türlü tedbiri alıyoruz. Bu süreç bize aynı zamanda hızlı karar alabilen, çok boyutlu düşünebilen, elini taşın altına koyabilen idarecilerin değerini de gösterdi. Bir adım atmadan önce merkezden talimat bekleyen, gönüllere, hanelere, kalplere giremeyen kimi yöneticiler maalesef devletimizin çabalarına da gölge düşürdü" ifadelerini kullandı.
'KUVVETTEN DÜŞEN KİŞİ DOKTORA GİTMEYE MECBURDUR'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, valilerin görevlerinin hassas olduğuna vurgu yaparak, "Bu hakikati İbn-i Firuz 5 asır evvel şu cümlelerle dile getirmiştir; Gerçekte işe yaramaz kötü memurların yaptıkları zarar vücutta insana yaramayan gıdaya benzer. İnsan bu gıdadan azar azar yer ve midesinde zararlı bir karışım meydana gelir. Zamanla artan bu madde sinirlere damarlara da tesir ederek insanı hasta eder. Kuvvetten düşen kişi doktora gitmeye mecburdur. Fakat doktorda buna çare bulamaz ve kişi bir türlü rahat yüzü göremez. Belki uzun süren bir ilaç ve tedavi sürecinden sonra kişi iyileşebilir. Buradan anlaşılmalıdır ki görevini doğru yapmayan memurların halka bir günde verdikleri zararı adaletli bir sultanın belki de uzun süren adaletli yönetimi bile gideremez. Evet, sizin sorumluluğunuz işte bu derece önemli kritik ve hassastır. Dolayısıyla illerimizde şahsımı temsilen görev yapan siz valilerimize çok hayati vazifeler düştüğünü bugün bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Ayrıca siz valilerimizden rehberlik teftiş ve denetim faaliyetlerinin yerine getirilmesine dair genelgemizin gereklerini yakından takip ve koordine etmenizi de bekliyorum" diye konuştu.
'SURİYE’DE MEYDANA GELEN HADİSELER BİZİ HER AÇIDAN İLGİLENDİRİYOR'
Türkiye olarak bölgede çok önemli gelişmelerin yaşandığı bir süreçten geçtiklerini belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"910 kilometrelik sınırımızın olduğu komşumuz Suriye’de meydana gelen hadiseler bizi her açıdan özellikle ilgilendiriyor. Suriye’de 61 yıllık Baas diktatörlüğün çökmesi ve 13 yıl süren katliamın sona ermesi ile birlikte artık yeni bir döneme girilmiştir. Sednaya Hapishanesinden yansıyan vahşet görüntüleri Suriye’de yıllardır nasıl insanlık dışı bir zihniyetin hüküm sürdüğünü bizlere göstermiştir. Azgın ve zorba bir azınlığın mazlum çoğunluğa karşı uyguladığı baskının kanlı ve çirkin yüzü ortaya çıkmıştır. Gün geçmiyor ki ülkenin bir şehrinden toplu mezar çıkmasın. Gün geçmiyor ki Baas rejiminin barbarlığına dair bir delil bulunmasın. Hemen her gün insanlık adına insani değerler adına gerçekten utanç ve dehşet verici haberlerle karşılaşıyoruz. İnsani kayıpları bir tarafa bırakıyorum sadece 13 yıllık katliam politikasının bu ülkeye verdiği zarar 500 milyar doları aşıyor. Suriye’yi ziyaret eden ekiplerimiz de sahadaki tablonun tahmin edilenden çok daha kötü olduğunu ifade ediyor. Suriye’nin yeniden inşası için fiziki altyapının ekonomik ve sosyal düzenin kapsamlı bir şekilde ıslah edilmesi gerekiyor. Ekonomik kalkınma projeleri sağlık ve eğitim altyapısını oluşturulması tarım ve sanayinin canlandırılması gibi uzun vadeli stratejiler bu sürecin olmazsa olmazlarıdır. Suriye’nin kendini toparlayabilmesi için Arap ve İslam aleminin destekleri yanında belli bir zamana ihtiyaç olduğu da açıktır."
'ESED GİTTİ, SIĞINMACILAR DA GİTSİN' İFADESİ KARA CEHALET ÖRNEĞİ'
Erdoğan, uluslararası toplumun bu süreçlerde daha fazla katkı sağlaması gerektiğini vurgulayarak, "Türkiye olarak biz de tüm planlarımızı bu gerçekler ekseninde yapıyoruz. Ana muhalefet partisi genel başkanının, 'Esed gitti, sığınmacılar da gitsin' ifadesi vicdansızlıktan öte bir kara cehalet örneğidir. Biraz dış politika, biraz ekonomi, biraz savaş tarihi okuyan bir kişi, açık söylüyorum; böyle bir cümle kurmaktan utanır, hicap duyar. Savaşın ve zulmün pençesinden kaçan Suriyeli mazlumlara hamdolsun 13 yıl boyunca kol kanat gerdik, şefkat ve merhametle kucak açtık. Ana muhalefet onları geldikleri yere kovulmanın hep gayreti içerisinde oldu. Biz ise 'ensarız' dedik. Onlar 'muhacirdir' dedik. Dolayısıyla bizim medeniyetimizde ensar olarak 'muhacirleri kovmak asla yer etmez' dedik. Milletimiz asil karakterine uygun şekilde büyük bir alicenaplık göstererek ensar şuuruyla Suriyeli muhacirlere destek olduk. İnsanlık tarihine altın harflerle geçen bir dayanışma seferberliğine hep beraber imza attık. Hatta bu uğurda şahsım olarak siyasi bedel ödemeyi göze aldım" dedi.
'GERİ DÖNÜŞLERİ BİZE YAKIŞAN ANLAYIŞLA YÖNETECEĞİZ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14-28 Mayıs seçimleri döneminde karşılarındaki adayın ırkçı siyasetini herkesin çok iyi hatırladığını kaydederek, "Tüm bunlara rağmen bize canlarını, namuslarını ve onurlarını emanet eden mazlumlara sırtımızı dönmedik. Kimsesizlerin kimsesi olan bu necip millete 'Boraltan Köprüsü faciası utancını bir kez daha yaşatmayacağız' dedik ve hamdolsun yaşatmadık. Suriyeli kardeşlerimize 13 yıl boyunca nasıl samimi ev sahipliği yaptıysak, bundan sonraki süreçte de aynı hassasiyetle hareket edeceğiz. Gönüllü, güvenli ve düzenli geri dönüşleri yine bize yakışan inancımıza ve kültürümüze yakışan bir anlayışla yöneteceğiz. Muhalefet veya ırkçı çevreler ne derse desin. Ekonomimize, ticaretimize, üretimimize 13 yıllık insani politikamıza zarar verecek yaklaşım içinde olmayacağız. Türkiye'nin en kritik seçimlerinde siyasi geleceğimizi riske atma pahasına sergilediğimiz duruşa kimsenin leke bulaştırmasına etmeyiz. Sahadaki aksaklıklar, kasıtlar ve hatalar sebebiyle böyle bir durumun yaşanmasına da asla müsamaha ile bakmayız. Bu meseleye dair yaklaşımımız açık söylüyorum; sıfır toleranstır. Her insan kendi vatanında kök salar ve elbette orada yaşamak ister. Suriyeli kardeşlerimizin evlerine huzurla dönebilmeleri bizim için hem insani bir görev hem de bölgesel istikrar açısından stratejik bir önceliktir" diye konuştu.
'SURİYELİ KARDEŞLERİMİZİN ELİNDEN TUTMAYA DEVAM EDECEĞİZ'
Gönüllü olarak yurtlarına dönmek isteyen Suriye vatandaşlarına her türlü kolaylığı sağlayacaklarını da söyleyen Erdoğan, "Ancak kimseyi zorla göndermek gibi bir yanlışa da düşmeyecek, ülkemize katkı yapmak isteyen ekonomik, sosyal ve kültürel olarak bizlere zenginlik katan Suriyeli kardeşlerimizin elinden tutmaya devam edeceğiz. Bu süreçte attığımız her adım hem Suriyeli kardeşlerimizin hem de milletimizin çıkarlarını koruma hedefine matuftur" dedi.
'STRATEJİMİZİN MEYVELERİNİ TOPLAMAYA BAŞLADIK'
Suriye'de artık yeni bir yönetim olduğuna değinen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Suriye'nin geleceği bu yönetimin ortaya koyacağı kurucu irade etrafında şekillenecektir. Suriye'yle ilişkilerimizi karşılıklı saygı ilkesi çerçevesinde sürdüreceğiz. Suriye'nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin sağlanmasında komşuluk hukukumuzun bir gereği olarak üzerimize düşen tüm Sorumlulukları yerine getireceğiz. Devletimizin ilgili kurumlarıyla işbirliği içinde bu yeni sürecin başarıyla yönetilmesinde mülki idare amirlerimize önemli vazifeler düşüyor. Özellikle sınır bölgelerimizdeki valilerimizden çok dikkatli olmalarını, süreci sahiplenmelerini ve adımlarını buna göre atmalarını bekliyorum. Gerek bizleri bu makamlara getiren milletimize hizmet, gerekse bu süreci incelikle yürütülmesi noktasında hiçbir aksaklığın, hiçbir nahoş durumun yaşanmaması için her birinizin özenli davranacağınıza inanıyorum. Ülkemizde ve bölgemizde terörün hiçbir çeşidine yer olmadığını her fırsatta vurguluyoruz. Bir süredir uyguladığımız 'terörü kaynağında bertaraf etme' stratejimizin meyvelerini içeride ve dışarıda toplamaya başladık. Şimdi bunu yeni araçlar ve yeni yöntemlerle devam ettiriyoruz."
'HUZURUN YÜZYILI YAPINCAYA KADAR ÇALIŞACAĞIZ'
Erdoğan, Türkiye'nin sırtına vurulan 40 yıllık kamburu ortadan kaldırma hedefinde olduklarına işaret ederek, "Suriye devrimiyle birlikte hem ülkemizin hem de bölgemizin önünde tarihi bir fırsat penceresi açılmıştır. Devletimizin uhdesinde bulunan her türlü vasıtayı, her türlü imkanı kullanarak terörsüz Türkiye idealimizi inşallah gerçekleştireceğiz. Türkiye Yüzyılı’nı, kardeşliğin, kalkınmanın, huzurun yüzyılı yapıncaya kadar sizlerle birlikte canla, başla çalışacağız" ifadelerini kullandı.