Gündem
Politika
Spor
Dünya
Ekonomi
Kurumsal
English
You are already subscribed to notifications.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: SGK'ya olan prim borçlarınızı tıpış tıpış ödeyeceksiniz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bunların belediyeleri 'arpalık' olarak gördüklerini biz zaten söylüyorduk; ama Sayın Özel 'kaş yapayım derken göz çıkartan' son açıklamalarıyla bunu kendi ağzından da ikrar etmiş oldu. Borçları hatırlatılınca feveran eden CHP'ye, şimdi yolunu gözledikleri eski genel başkanlarının cümleleriyle şunu söylemek isterim; ne kadar çığırtkanlık yaparsanız yapın, bağırsanız da çağırsanız da ipe un serseniz de kaçış yok; SGK'ya olan prim borçlarınızı tıpış tıpış ödeyeceksiniz" dedi.

ABONE OL
Taha AYHAN/ANKARA, (DHA)

 Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuştu. Erdoğan, 17 Ekim'de başlayan bütçe maratonunun tamamlandığını hatırlatarak, "AK Parti olarak 23’üncü bütçemizin de Meclisimizin onayına mazhar olmasının memnuniyeti içindeyiz. Türkiye Yüzyılı’nın ikinci bütçesi olan 2025 yılı bütçesinin ülkemiz, milletimiz ve ekonomimiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum. Hazine ve Maliye Bakanlığımızı, Plan ve Bütçe Komisyonumuzu, bakan, bürokrat ve teknokrat arkadaşlarımızı bugün bir kez daha tebrik ediyorum. TBMM Genel Kurulu’na, Sayın Meclis Başkanımız ve milletvekillerine, AK Parti Grup Başkanlığımıza ve başkanvekillerimize de katkıları için ayrıca şükranlarımı sunuyorum. Cumhur İttifakı’nda beraber olduğumuz Sayın Devlet Bahçeli’nin nezdinde Milliyetçi Hareket Partisi grubuna da teşekkür ediyor, ittifakımızın yoluna güçlenerek devam ettiğini görmekten duyduğum bahtiyarlığı tekraren ifade etmek istiyorum" diye konuştu.

 

 

'MECLİSİ TERÖRİZE ETMEK DIŞINDA HİÇBİR ŞEY YAPMADILAR'

Erdoğan, kabine toplantısının ardından gerçekleştirdikleri basın toplantısında 2025 bütçesinin genel çerçevesini kamuoyunun dikkatine arz ettiklerini belirterek, "Muhalefetin bütçemize yönelik asılsız itham, iddia ve iftiralarına da orada cevaplarımızı tek tek vermiştik. Yaşanan her hadise, CHP'nin başını çektiği muhalefetin ülkeye dair hiçbir vizyonlarının olmadığını ortaya koyuyor. Komisyondan genel kurul aşamasına kadar şov yapmak, kışkırtmak, Meclisi terörize ve provoke etmek dışında hiçbir şey yapmadılar. Her zaman söylüyorum; bunların amacı iktidara alternatif olmak değil; muhalefetin konforlu alanında kalarak şahsi iktidarlarını korumaktır. 'Azıcık aşım, ağrısız başım' anlayışıyla gemilerini yürütmenin, ceplerini doldurmanın, şişirilmiş faturalar üzerinden zenginleşmenin derdindeler. 'Kule' deyince akıllarına ilk 'para kulesi', 'belediye' deyince akıllarına ilk 'yemek' geliyor. Ne borçlarını ödeme gibi bir huyları, ne de verdikleri sözleri yerine getirme gibi bir alışkanlıkları var" dedi.

'KİMSENİN HAKKINI ŞARAP TURLARINDA YEDİRMEYİZ'

Belediyelerin SGK'ye borçlarına değinen Erdoğan, "SGK'ya en borçlu 10 belediyenin 7'sinin CHP'li olması, bunların en tepesinde de 10 milyar liralık borcuyla İzmir'in bulunması, tabii ki tesadüf değildir. Bunların belediyeleri 'arpalık' olarak gördüklerini biz zaten söylüyorduk; ama Sayın Özel, 'kaş yapayım derken göz çıkartan' son açıklamalarıyla bunu kendi ağzından da ikrar etmiş oldu. Borçları hatırlatılınca feveran eden CHP'ye, şimdi yolunu gözledikleri eski genel başkanlarının cümleleriyle şunu söylemek isterim; ne kadar çığırtkanlık yaparsanız yapın, bağırsanız da çağırsanız da ipe un serseniz de kaçış yok; SGK'ya olan prim borçlarınızı tıpış tıpış ödeyeceksiniz. Kusura bakmayın; emeklinin, memurun, işçinin, esnafın, çiftçinin, engellinin, yetimin, öksüzün hakkını size konserlerde, şarap turlarında yedirmeyiz. Borçlarını ödemeye gelince güvercine dönenler, iş asgari ücretle ve maaşlarla ilgili atıp tutmaya gelince, bakıyorsunuz, birden şahin kesiliyor. Niye? Çünkü sırtlarında küfe taşımıyorlar da ondan. Nereden tutsanız elinizde kalan, her tarafı tel tel dökülen adeta viraneye dönmüş bir muhalefetle karşı karşıyayız" ifadelerini kullandı.

'ÇALIŞANLARIMIZI ENFLASYONA EZDİRMEME SÖZÜMÜZE SADIK KALDIK'

10 Aralık'ta ilk toplantısını yapan Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun, çalışmalarını dün tamamladığını söyleyen Erdoğan, "1 Ocak 2025 tarihinden itibaren geçerli olacak net asgari ücret miktarı 22 bin 104 lira olarak belirlendi. Bu rakam, 2024 yılına göre net yüzde 30 artışa tekabül ediyor. Devletimizin, asgari ücretli başına işverene verdiği destek ise 700 liradan 1000 liraya yükseldi. Çalışanlarımızı enflasyona ezdirmeme sözümüze bir kez daha sadık kaldık. 2002’de 184 lira, yani döviz bazında 126 dolar olan asgari ücret, son artışla birlikte 628 dolara çıkmış oldu. Yeni asgari ücretin çalışanlara ve işverenlere hayırlı olmasını diliyorum" dedi.

Erdoğan, 22 yıl boyunca ne yaptılarsa, muhalefetin engellemelerine rağmen yaptıklarını, onlara rağmen başardıklarını vurgulayarak, "Değişim, normalleşme, siyasi olgunlaşma yönünde muhalefet cenahında, ne hazindir ki, bugüne kadar hiçbir gelişme göremedik. Bütçe görüşmeleri sırasında takındıkları uzlaşmaz tavır, bunlardan ne köy ne de kasaba olacağını gösteriyor. Varsın onlar, yanlışta ısrar etmeyi sürdürsün. Biz işimize bakacağız, milletimize hizmet etmeye odaklanacağız. İstikrar içinde büyümeyi ve kalıcı sosyal refah artışını amaçlayan; daha müreffeh, daha güçlü bir Türkiye vizyonunu hedefleyen 2025 yılı bütçemizi aziz milletimizin de sahiplenmesiyle hayata geçireceğiz" ifadelerini kullandı.

'ENFLASYON DÜŞÜYOR'

Erdoğan, ilk günden beri tam destek verdikleri ekonomi programının semerelerini toplamaya başladıklarını belirterek, "Enflasyon düşüyor. İhracatımız yükseliyor. Cari açığımız geriliyor. İstihdamımız artıyor. Sanayide çarklar dönüyor. Turizm inşallah rekora koşuyor. Uluslararası yatırımcıların ülkemize yatırım iştahı kabarıyor. Büyümemiz 17 çeyrektir kesintisiz devam ediyor. 2024 yılının 3'üncü çeyreğinde 1 trilyon 260 milyar dolar ekonomik büyüklüğe ulaştık. Bütün bu veriler, Türkiye ekonomisinin yatırım, üretim, istihdam, ihracat ve cari fazla yoluyla büyüme hedefine emin adımlarla ilerlediğini gösteriyor. İnşallah 2025 yılı, bir önceki seneden daha iyi olacak. Biraz daha sabır, biraz daha gayretle çok daha güzel neticeler göreceğiz. İstikrarı bozmadan, güven ortamını zedelemeden, para ve maliye politikalarını sarsmadan, muhalefetin bizi sürüklemek istediği popülizm tuzağına düşmeden, sırtımızda yumurta küfesi taşıdığımızın şuuruyla önümüzdeki süreci çok büyük bir titizlikle yöneteceğiz. 'Rabbim, bizleri milletimize mahcup etmesin', diye dua ediyorum" diye konuştu.

'BU TOPRAKLARIN BİNLERCE YILLIK EV SAHİBİYİZ'

Yarım asırdır siyaset sahnesinde olduklarına vurgu yapan Erdoğan, "Bugüne kadar kalbimizle kelamımız arasına sütre koymadan konuştuk. Gönlümüzden ne geçiyorsa, dilimize de o yansıdı. Zihnimizin derinlerinde ne varsa, zikrimiz de o oldu. Kürsüde başka, meydanda başka, yurt içinde başka, yurt dışında başka konuşanlardan asla olmadık. Bir miladi yılı tamamlayıp diğerine girmek üzere olduğumuz şu günlerde yaptığımız 2024 yılının son grup toplantısında, yine sizlerle ve milletimizle dertleşmek, hasbihal etmek, bir kez daha gönül diliyle konuşmak istiyorum. 'Türkiye tarihi bir dönemden geçiyor' diyeceğim ama bizim bin yıldır bu coğrafyada tarihi olmayan hiçbir günümüz yoktur. Bin yıl önceki Malazgirt Zaferi, güneyimizden başlayarak Anadolu topraklarını yeniden yurt kılmamızın sembolüdür. Bir başka ifadeyle biz bu toprakların misafiri değil, binlerce yıllık ev sahibiyiz. Kimi zaman, şartlar gereği başka diyarlara gitmiş olsak da sonuçta dönüp dolaşıp bu topraklara tekrar sarıldık. Malazgirt'le kapılarını bir kez daha açtığımız Anadolu coğrafyası ve çevresi, Allah’ın izniyle, bu milletin ebedi ve ezeli vatanı olarak kalacaktır. Önümüzdeki yıl; Malazgirt Zaferi'nin ve hemen ardından kurulan Anadolu Selçuklu Devleti'nin 954’üncü yılına, Osmanlı'nın kuruluşunun 726’ncı yılına, İstanbul’un fethinin 572’nci yılına, Cumhuriyetimizin ilanının 102’nci yılına, gerçek anlamda çok partili siyasi hayata geçişimizin 75’inci yılına, AK Parti’nin iktidara gelişinin 23’üncü yılına, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişimizin 7’nci yılına ulaşacağız" ifadelerini kullandı.

'2002 YILI KASIM AYINDAN BERİ NİCE SINAMADAN GEÇTİK'

Devlet ve toplum hayatının bu hızlı devinimi içerisinde, tarihe iz bırakmak için gece-gündüz çalıştıklarını belirten Erdoğan, "Türkiye’yle birlikte gönül ve kültür coğrafyamızın her köşesine mührümüzü vuruyoruz. Tabii bu yolculuğu dikenli, taşlı, mayınlı bir yolda katettik. İktidara geldiğimiz 2002 yılı Kasım ayından beri nice sınamadan geçtik. Ülkemize kazandırdığımız her yatırımda, her eserde, her hizmette, içeride ve dışarıda önümüze gizli-açık pek çok engel çıkartıldı. Yeri geldi muhalefetin iftiralarıyla uğraştık. Yeri geldi bürokratik oligarşinin direnişiyle karşılaştık. Yeri geldi küresel şer odaklarının saldırılarıyla boğuştuk. Adeta iğneyle kuyu kazarak ülkemizin hanesine yazdırdığımız, milletimizin hayatına dahil ettiğimiz her kazanımın bedelini misliyle ödedik. Milletimiz, sağ olsun, bu zorlu mücadelede bizi hiç yalnız bırakmadı. Gün oldu bizi ikaz etti, gün oldu bize sandıkta net mesajlar verdi; ama haklı mücadelemizde desteğini bizden hiçbir zaman esirgemedi. Böyle feraset, basiret ve irfan sahibi bir milletin mensubu, mahdumu ve hizmetkarı olmaktan şeref duyuyorum, şeref duyuyoruz. Rabbim ömür ve sıhhat verdiği müddetçe, milletimize ve devletimize aşkla hizmet etmeyi sürdüreceğiz" dedi.

'BİZİMLE YOL YÜRÜMEK İSTEYENLERE KAPIMIZI AÇIK TUTACAĞIZ'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni dönemin miladı niteliğindeki 8’inci olağan kongre maratonunun il kongreleriyle devam ettiğini hatırlatarak, "Kongrelerimizdeki coşkuyu, heyecanı ve kardeşlik iklimini gördükçe, Yüce Allah’a şahsıma böyle yol arkadaşları bahşettiği için hamd ediyorum. Cumhur İttifakı olarak 15 Temmuz gecesinden beri güçlenerek devam eden dayanışmamız, inşallah bundan sonra daha da perçinlenecek. 'Terörsüz Türkiye' hedefimizi, devletimizin uhdesinde bulunan tüm araçları kullanarak, önümüzdeki dönemde gerçekleştireceğiz. Kürtlerle olan ezeli ve ebedi kardeşliğimizi dinamitlemek isteyenleri, aradan çekip alacağız. Her ne kadar birileri bu örnek yoldaşlığı ve ülkemiz adına sağladığı hayırlı sonuçlarını hazmetmekte halen zorlanıyor olsa da Cumhur İttifakı siyasi tarihimizin istikametini belirlemeyi sürdürecektir. Unutmayın; 'tarih, hayal kuranların ve hayalleri uğrunda ter dökenlerin mülküdür.' Cumhur İttifakının hayali; içinde bulunduğumuz asrı, Türk milletinin asrı haline dönüştürmektir. İttifak ortakları olarak sırt sırta vereceğiz, Türkiye Yüzyılını inşa edeceğiz. Bizi, şairin şu mısralarında dile getirdiği hissiyatla yolumuza devam etmekten kimse alıkoyamayacaktır; 'Yürüdüm sel oldum, durdum göl oldum, mazluma, mağdura kıvrak dil oldum, zulüm sıcağında serin yel oldum, yürekten yüreğe estim; gel de gör.' İşte bu anlayışla, asıl hesap soracak merciin Rabb’imiz olduğunu hiç unutmadan, hem milletimiz, hem ümmet, hem insanlık için çalışacağız. Saflarımızı inşallah daha da sıklaştıracağız. Gönüllerimizi birbirine daha sıkı rapteyleyeceğiz. Değerlerimizi benimseyerek bu yolda bizimle yürümek, bize yoldaşlık etmek, bizimle mücadele arkadaşı olmak isteyenlere, işte bugün olduğu gibi kapımızı açık tutacağız. Geçmiş tecrübelerimizin ışığında, kadrolarımızı yenileyecek, takviye edecek, inşallah yeni isimlerle tahkim edeceğiz. AK Parti davasının neferleri olarak her birinizin de bu mücadeleyi, aynı inançla, aynı hasbi ve harbi heyecanla sahipleneceğinize inanıyorum" değerlendirmesinde bulundu.

'YERLERİNDEN EDİLENLERİN 3,6 MİLYONU ÜLKEMİZE SIĞINDI'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 'Doğru duvar yıkılmaz, eğri kaçar kurtulmaz' sözünü hatırlatarak, "Bu hikmet dolu sözün ne kadar doğru olduğunu Suriye krizinin 13 yıllık serencamında bizzat müşahede ettik. Suriye’de olaylar 15 Mart 2011’de Dera’da daha bıyıkları terlememiş bir çocuğun duvara yazdığı bir yazı sebebiyle tutuklanması, işkence görmesi ve vahşi rejim güçleri tarafından şehit edilmesiyle başladı. Esed ve Baas rejimi, ülkemizin tüm iyi niyetli tavsiyelerine rağmen, barışçıl protestoları son derece kanlı bir şekilde bastırmayı tercih etti. Kanı durdurma, çatışmaları sonlandırma imkanı varken; Esed kendi halkına zulmetmeye, zulmünde de kibirlenmeye devam etti. 13 yılı aşan katliam politikası sebebiyle komşumuz Suriye büyük bir kaosa ve istikrarsızlık iklimine sürüklendi. Şehirler, köyler, İslam medeniyetinin en güzel örnekleri olan tarihi eserler bombalandı, yerle yeksan edildi. 1 milyon kardeşimiz ya rejim ve destekçilerinin katliamları ya da DEAŞ ve PKK gibi terör örgütlerinin saldırıları sonucu şehit oldu. Rabb’im tüm şehitlerimizi rahmetiyle kuşatsın, mekanlarını cennet eylesin diyorum. Yine bu dönemde 12 milyondan fazla Suriyeli evini, doğduğu toprakları, vatanını terk etmek zorunda kaldı. Yerlerinden edilenlerin 3,6 milyonu ülkemize sığındı. Bir kısmı da bölgedeki diğer ülkelere ve Avrupa’ya göç etti. Canlarını kurtarmak, kendilerine ve ailelerine en azından güvenli bir hayat kurmak için yollara düşenlerden boğulanlar oldu; botları batırılanlar oldu, denizin ortasında ölüme terk edilenler, sınır kapılarında türlü eziyetlere maruz bırakılanlar oldu" dedi.

'SİLAHLARLA GADDARCA ÖLDÜRÜLEN SABİLERİ NASIL UNUTABİLİRİZ'

İnsanı insanlığından utandıran sayısız gaddarlığa şahitlik ettiklerini söyleyen Erdoğan, "Şimdi size ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletime soruyorum; Aylan bebeğin, hafızamıza ve kalbimize mıh gibi çakılan o masum fotoğrafını nasıl unutabiliriz? Yüzü kan revan içindeki Ümran yavrumuzun, yüreklerimizi dağlayan korku dolu o bakışlarını, nasıl unutabiliriz? Varil bombalarının enkaza çevirdiği okullarda can veren çocukları, Allah aşkına nasıl unutabiliriz? Guta’da, Han Şeyhun’da kimyasal silahlarla gaddarca öldürülen sabileri, kadınları, yaşlıları, soruyorum size, nasıl unutabiliriz? Eşinin gözleri önünde iffeti çiğnenen Suriyeli kadınların yaşadığı utancı, hangimiz nasıl unutabiliriz? Sivilleri öldürmekten zevk alan insan müsveddesi Şebbiha bozuntularının barbarlığını, gaddarlığını nasıl unutabiliriz? Rejimin, Sednaya gibi insan mezbahanesine çevirdiği hapishanelerinde yapılan işkenceleri, toplu katliamları, yargısız infazları nasıl unutabiliriz? 13 yıl boyunca tüm bu insanlık dışı zulümler yaşanırken, sözde 'medeni dünyanın' kayıtsızlığını, umursamazlığını nasıl unutabiliriz? DEAŞ'la mücadele bahanesiyle bölücü örgütün binlerce TIR dolusu silahla desteklenmesini, nasıl unutabiliriz? Yine bu süreçte Baas özentisi ülkemizdeki muhalefetin yaşadığı vicdan ve akıl tutulmasını, nasıl unutabiliriz? Özellikle, 14-28 Mayıs seçimleri döneminde, karşımızdaki adayın, Suriyeli muhacirlere yönelik körüklediği ırkçı nefreti, nasıl unutabiliriz? Bunların hiçbirini unutmadık ve unutmayacağız" ifadelerini kullandı.

'BU ÇİZGİMİZİ, DURUŞUMUZU HİÇ BOZMADIK'

Erdoğan, Suriye olayları patlak verdiği andan itibaren merhameti ve adaleti merkeze alan bir politika benimsediklerini belirterek, 'Zalimin karşısında, mazlumun yanında duracağız' dedik. 'Kapımıza gelip bizden eman isteyeni geri çevirmeyeceğiz' dedik. 'Kardeşlerimizi ölüme göndermeyeceğiz, bize sığınanları zalimlere teslim etmeyeceğiz' dedik. 'Bu millete Boraltan Köprüsü faciası gibi utancı bir daha asla yaşatmayacağız' dedik. 'Kendimiz siyasi olarak bedel ödesek dahi mazlumlara tüm imkanlarımızla sahip çıkacağız' dedik. Bakınız; 5 Eylül 2012 tarihinde, İstanbul’da tertiplenen İslam dünyasından katılımcıların olduğu uluslararası bir konferansta şu ifadeleri kullanmıştım; '1332 yıl önce Kerbela’da yaşanan neyse, açık söylüyorum, bugün Suriye’de yaşanan da odur. Mazlum değişik olabilir, zalim değişik olabilir ama yaşananlar, yeni birer Kerbela’dır. Benim mensubu olduğum din ve bu dinin ana kaynakları, inancına, mezhebine bakmadan, insana insan der, cana can der ve insanı varlıkların en kutsalı olarak görür. Türkiye olarak ne Irak’ta, ne Suriye’de, ne Lübnan’da, ne de diğer bölge ülkelerinde, hiçbir etnik kökene, hiçbir dine, hiçbir mezhebe karşı önyargılı değiliz, mesafeli değiliz, hiç birine farklı gözlerle bakmıyoruz.' Evet, o günden bugüne kadar, Rabb’ime binlerce kez hamdolsun, bu çizgimizi, bu duruşumuzu hiç bozmadık. Merhum Aliya İzzetbegoviç'in şu sözünü kendimize rehber edindik; 'tabuta konmuş da olsa toprağa gömülmediği sürece Türkler tek güvencemizdir.' 13 yıl boyunca, zorluklarla karşılaşsak da işte bu ağır sorumluluğun, milletimize yönelik bu yüksek güvenin hakkını layıkıyla vermeye çalıştık" dedi.

Erdoğan, muhalefetin tüm kışkırtmalarına rağmen, milletin Suriyeli muhacirlere bir Ensar bilinciyle, 'Ensar millet' olmanın mesuliyetiyle hep sahip çıktığını söyleyerek, "Irkçı nefret söylemlerine prim vermeyen vatandaşlarımız, büyük bir sabırla, metanetle ve vakarla kardeşlerine kucak açtı. Münferit hadiseler dışında hamdolsun, başımızı öne eğecek, tarihimize gölge düşürecek hiçbir müessif olay vuku bulmadı. Suriyeli kardeşlerimiz de bir taraftan yaralarını sarmaya çalışırken, diğer taraftan Türkiye’ye ve ekonomimize katkı sunmaya gayret etti. Tüm dünyaya emsal teşkil edecek bir yardımlaşma seferberliğine beraberce imza attık. Merhamet örnekleriyle dolu tarihimize bir altın sayfayı daha yine beraberce ekledik. Medeni dünyanın veremediği insanlık sınavını, Rabb’ime sonsuz şükürler olsun, Türk milleti olarak vermeyi başardık. Buradan, Suriyeli mazlumlara 13 yıl boyunca kucak açan aziz milletimizin her bir mensubuna kalpten teşekkür ediyorum" diye konuştu.

'NASIRLAŞMIŞ BİR KALP, İNSAN İÇİN TAŞIMASI AĞIR BİR YÜKTÜR'

Erdoğan, CHP’nin eski yönetiminin, bilhassa da devrik genel başkanının, Suriye'de işlenen insanlık suçlarına vicdan penceresinden bakmadığını, bakmak istemediğini belirterek, "Reyhanlı katliamından FETÖ’nün MİT TIR'ları ihanetine. Sığınmacıların hedef gösterilmesinden terör örgütlerine karşı düzenlenen sınır ötesi operasyonlarımıza. En son 14-28 Mayıs arasındaki ırkçı seçim kampanyalarına kadar sürecin her aşamasında gayrimilli, gayriinsani, gayriahlaki bir yerde durdular. Türkiye düşmanı çevrelerin Truva atı ve taşeronu olmaktan çekinmediler. Bunun arkasında yatan taassubu, tabii ki hepimiz çok iyi biliyoruz. Ancak hatasını kabul etmek, insan için büyük bir erdemdir. Geç de olsa nedamet getirmek, hakkına girdiği mazlumlarla helalleşmek, bir insaniyet göstergesidir. Nasırlaşmış bir kalp, her şeyden önce insan için taşıması ağır bir yüktür. Samimi temennimiz, 13 yıl boyunca yanlış yerde duranların; en azından siyasi tekaüt döneminde kendilerini tavzih etmesidir" ifadelerini kullandı.

'ESED'İN DEVRİLMESİNDEN RAHATSIZ OLANLARA ACIYARAK BAKIYORUZ'

Erdoğan, Suriye halkının çilelerle, derin acılarla ve fedakarlıklarla bezeli mücadelesinin 8 Aralık’ta Şam’ın özgürleşmesiyle zafere ulaştığına vurgu yaparak, "61 yıllık zulmün ardından Baas rejimi yıkılmış ve Esed korkağı, cibilliyetine yaraşır şekilde, en yakınındakileri bile satarak, Suriye'den kaçmıştır. Suriyeli devrimcilerin Şam’da kontrolü sağlamasıyla birlikte artık bu ülkenin önünde yeni bir sayfa açılmıştır. Türkiye, harekat boyunca daha fazla kan dökülmemesi, çatışmaların başka yerlere sıçramaması için gerekli müdahalelerde bulunmuştur. 13 yıllık kıyamın 12 günde zaferle taçlanması, tek başına muhteşem bir başarıdır. Bu başarının sahibi de önce Allah, sonra da Suriyeli kardeşlerimizdir. Suriye halkı, ülkelerini bir katliam şebekesinin pençesinden kurtarmıştır. Suriyeliler, tüm etnik, mezhebi dini kesimleriyle geleceklerini kendilerinin tayin edeceği bir yola girmişlerdir. Bundan, kardeşlerimiz adına büyük bahtiyarlık duyuyoruz. Hani diyor ya, o güzel Kerkük türküsünde; Gün gördüm, günler gördüm, seni gördüm, şad oldum. Biz de Halep'te, Şam’da, Hama’da Humus’ta, Dera’da, Münbiç’te özgür Suriye bayrağıyla ay-yıldızlı al bayrağımızı yan yana gördükçe, şad oluyoruz. Suriyeli mazlumların yıllar sonra umutla parıldayan gözlerine baktıkça, şad oluyor, mutlu oluyoruz. 61 yıllık Baas karanlığının ardından Suriye’nin üzerine doğan özgürlük güneşini gördükçe, komşuları ve kardeşleri olarak gerçekten şad oluyoruz. Tüm bunları gördükleri halde, bir kuru sözle dahi olsa Suriye halkını tebrik edemeyenlere, mazlumların sokaklara taşan sevincini paylaşamayanlara, Esed’in devrilmesinden rahatsız olanlara ise sadece acıyarak bakıyoruz" dedi.

'SURİYELİ KARDEŞLERİMİZİN YANINDA OLACAĞIZ'

Birleşmiş Milletler raporlarına göre Suriye'de Esed zulmünün ve savaşın bıraktığı yıkımın toplam maliyetinin 500 milyar dolara yaklaştığını belirten Erdoğan, "Uluslararası toplumun desteği olmadan, savaş yorgunu Suriye’nin böyle bir yükün altından tek başına kalkması mümkün değildir. Arap ve İslam aleminin Suriye’nin yeniden inşasına liderlik etmesi, diğer ülkelere de örnek olması gerekiyor. Suriyeli kardeşlerimizi 13 yıl nasıl yalnız bırakmadıysak, bundan sonra da tüm kapasitemizle yanlarında olacağız" dedi.

Erdoğan, önce MİT Başkanı İbrahim Kalın'ı, ardından da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ı süratle Şam'a gönderdiklerini hatırlatarak, "Büyükelçiliğimizi hemen faaliyete geçirdik. AFAD’ımız, Sednaya Hapishanesi başta olmak üzere işkencehanelerde incelemelerde bulundu. Bakanlıklarımız, kurumlarımız, belediyelerimiz, sivil toplum kuruluşlarımız kendi alanlarında hazırlıklarını yoğun bir şekilde yapıyor. Yakında Halep Başkonsolosluğumuzu hizmete açıyoruz. Yeni yönetimin lideri Sayın Ahmet Eş-Sera’nın süreci çok iyi idare ettiğini, verdiği ılımlı ve yapıcı mesajlarla takdir topladığını görüyoruz. Enerjiden ulaştırmaya, şehircilikten eğitim ve sağlığa, güvenlikten ticarete kadar ihtiyaç duydukları her alanda Suriye’ye destek vereceğiz. Suriye’nin kendini toparlaması, kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesi, devletin yeniden temel görevlerini yapabilir hale gelmesi için yeni yönetime katkı sunacağız. Toprak bütünlüğüne yönelik saldırılar karşısında da Türkiye olarak tavizsiz duruşumuzu muhafaza edeceğiz. 'Selden kütük kapma yarışında' olan kim varsa, Suriye halkıyla birlikte karşısında milletimizi de bulacaktır" ifadelerini kullandı.

'TERÖR ÖRGÜTLERİNİN BAŞINI EZMEKTE KARARLIYIZ'

Erdoğan, konuşmasının devamında, "DEAŞ ve PKK başta olmak üzere her iki ülkenin de bekasına kasteden terör örgütlerinin başını ezmekte kararlıyız. Kabine sonrasında da ifade ettim; eski hal, muhaldir. Bölücü caniler ya kendileri silahlara veda edecekler ya da silahlarıyla birlikte Suriye topraklarına gömülecekler. Kürt kardeşlerimizle aramıza kandan duvar örmeye çalışan terör örgütünü ortadan kaldıracağız. Terör örgütü ve destekçilerinin nasıl bir hesabı varsa, elbette bizim de bir hesabımız var. Allah’ın izniyle sabırla, kararlılıkla ve dikkatli bir şekilde hareket ederek, emperyalistlerin oyunlarını bozacağız. Türk’üyle, Kürt’üyle, Arap’ıyla, diğer tüm etnik ve dini gruplarıyla biz aynı gökyüzüne bakıyoruz, aynı havayı teneffüs ediyoruz. Mazimiz gibi istikbalimiz de müşterektir. Hepimiz ortak bir medeniyetin çocuklarıyız; geleceğimizi de inşallah gönül gönüle vererek ortaklaşa inşa edeceğiz" ifadelerini kullandı.

'DÖNMEK İSTEYENE YARDIMCI OLACAĞIZ, KİMSEYİ ZORLA GÖNDERMEYECEĞİZ'

DEAŞ, sadece batılı ülkeler için değil, Suriye için de Irak için de Türkiye için de yok edilmesi gereken bir tehdit kaynağı olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Bu vahşi yapıyla göğüs göğse çarpışan tek NATO müttefiki, Türkiye’dir. Dolayısıyla bu konuda hiç kimse bize ders veremez, bunun üzerinden bize sınır çizemez. Bizim tek gayemiz, Suriye’den başlayarak bölgemizin her karış toprağında barışın, huzurun, istikrarın güçlü bir şekilde sağlanmasıdır. Bakınız, başkaları için Suriye’nin güvenliği ve huzuru ikinci sırada yer alabilir. 910 kilometre sınırımızın olduğu bir ülkeyle biz bu lükse sahip değiliz. Suriye ne kadar hızlı ayağa kalkar ve kendini toparlarsa, vatan hasreti çeken kardeşlerimizin gönüllü dönüşleri de o derece hız kazanacaktır. Ülkemizdeki Suriyeli muhacirlerden kısa süreli veya kalıcı olarak geri dönmek isteyenlere gereken her türlü kolaylığı sergiliyoruz. Belli bir süre giriş-çıkışlara da izin vereceğiz. Yaza doğru, okulların da tatile girmesiyle birlikte sınır kapılarındaki yoğunluk biraz daha artacak. Bununla ilgili tedbirlerimizi de şimdiden alıyoruz. Bu süreçte politikamız şu olacaktır; dönmek isteyene yardımcı olacağız; ama kimseyi zorla göndermeyeceğiz. Türkiye’nin ekonomik, akademik, bilimsel ve ticari hayatına katkı yapan kardeşlerimizden kalmak isteyenlere de kapımızı kapatmayacağız. Muhalefet, hep yaptığı gibi mutlaka bu süreci zehirlemeye çalışacaktır" dedi.

'ÖZGÜR ÖZEL, SURİYE MESELESİNİ HALEN DOĞRU OKUYAMIYOR'

3 haftadır Esed’in yasını tutanların, Şam’daki müttefiklerini kaybetmenin öfkesini, mazlumlardan çıkarma niyetlerinin şimdiden kendini belli ettiğini söyleyen Erdoğan, "Sayın Özel’in dün grupta yaptığı açıklamaları son derece talihsizdir, bilgisiz ve saha gerçeklerinden kopuktur. Sayın Özel, Suriye meselesini halen doğru okuyamıyor. 13 yıldır bir kez olsun doğru bir politika geliştiremeyen CHP, aynı hatasını Sayın Özel’in liderliğinde de sürdürüyor. Türk siyaseti adına bu, çok büyük bir nakısadır. Esed’in ülkeden kaçışının ertesi günü mikrofon karşısına geçip, ırkçı atak geçirenlerden vicdanlı davranmalarını beklemek elbette ham bir hayaldir. Ne harabeye dönmüş şehirler, ne topraktan fışkıran toplu mezarlar, ne Sednaya gibi ölüm kampları, ne ellerinde fotoğraflarıyla hücre hücre evlatlarını arayan anaların feryatları. Evet, bunların hiçbiri onların vicdanını harekete geçiremiyor. Nasırlaşmış kalplere, nefretin mil çektiği gözlere ne yapsak boş. Bizim görevimiz, meydanı bunlara terk etmemektir. Gayret bizden, tevfik Allah'tan diyoruz. Allah'ın izniyle, milletimizin desteğiyle, sizin de gayretlerinizle inşallah bu süreci de alnımızın akıyla yöneteceğimize inanıyorum" ifadelerini kullandı. (DHA)

Diğer Haberler

  1. Kurtulmuş'tan, uçak kazasında ölenler için Azerbaycanlı mevkidaşı Gafarova'ya başsağlığı telefonu
  2. Bakan Fidan, Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Al Nahyan ile görüştü
  3. Ticaret Bakanı Bolat: Filistin'den Türkiye'ye hurma ihracat kotasının 5 bin tondan 7 bin tona çıkarılması büyük önem taşıyor
  4. Cumhurbaşkanı Erdoğan: Gelenekli sanatlarımızı muhafaza etmeliyiz
  5. Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Teklifi, TBMM Adalet Komisyonu’nda
  6. Cumhurbaşkanı Erdoğan, KKTC Cumhurbaşkanı Tatar ile görüştü
  7. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: Kıbrıs Adası'nın gerçeği iki devlet ve iki toplumdur
  8. AK Parti'li Çelik: CHP'li Bağcıoğlu'nun emekli askerleri eyleme çağırması sorumsuz bir yaklaşım
  9. Bakanlar Fidan ve Güler, bir araya geldi
  10. Bakan Güler, Irak İçişleri Bakanı Şimmeri ile görüştü

© Copyright 2024

DHA