Geri Dön
İstanbulDHA İSTANBUL BÜLTENİ - 3

DHA İSTANBUL BÜLTENİ - 3

DHA İSTANBUL BÜLTENİ - 3

1-FAHRETTİN ALTUN: DİJİTAL TELİF YASASININ YÜRÜRLÜĞE GİRMESİ ELZEMDİR

Kübra SONKAYA - Ataberk KURT / İSTANBUL, (DHA)- CUMHURBAŞKANLIĞI İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Anadolu Ajansı ve Boğaziçi Üniversitesi iş birliğinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın katkılarıyla 2'ncisi düzenlenen Haberin Telifi ve Medyada Yapay Zeka Sempozyumu'na katıldı.Burada bir konuşma yapan Altun, "Hakikatin, gerçek haberin korunması kadar, haberciliğin geleceği açısından da bu kanunun bir an önce güncellenmesi, daha doğru bir deyişle modern bir Dijital Telif Yasası'nın yürürlüğe girmesi elzemdir olmazsa olmazdır. " ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Anadolu Ajansı ve Boğaziçi Üniversitesi iş birliğinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın katkılarıyla 2'ncisi düzenlenen Haberin Telifi ve Medyada Yapay Zeka Sempozyumu'na katıldı. Sektör profesyonelleri, hukukçular, akademisyenler ve teknoloji uzmanları, medyanın dijitalleşmesiyle ortaya çıkan hukuki, etik ve teknolojik meseleleri tartışmak amacıyla biraraya geldi.

İletişim Başkanı Altun, "Amacımız, açık ve net. Muhabirlerin, gazetecilerin, basın emekçilerinin büyük emek ve özveriyle hazırladıkları özgün içeriklerin, bedeli ödenmeden ticari amaçlarla kullanılmasının önüne geçmek. Yayıncıların ürettiği içeriklerin bedelsizce kullanılmasıyla oluşan haksız rekabeti ortadan kaldırmak ve bu doğrultuda bir an önce basın haber içeriklerinin telifinin koruması için gerekli yasal alt yapı çalışmalarının hayata geçirilmesi için gerekli ortamın hazırlanmasına katkıda bulunmak" dedi.

'BU GİDİŞE BİR DUR DENMESİ GEREKTİĞİ AÇIKTIR'

Altun dijital faşizm kavramına değinerek, "Ne yazık ki Batılı dijital medya şirketleri, sosyal medya platformları, teknoloji devleri bu durumdan haksız kazanç elde etmekte, dahası açık ve net bir şekilde medya sektöründe haksız rekabet ortamı oluşturmaktadır. Bu gidişe bir dur denmesi gerektiği açıktır. Bizler her platformda dilimiz döndüğünce şu gerçeği dile getirmeye çalışıyoruz. Bugün insanlık, küresel düzlemde bir adalet sorunuyla pençeleşmektedir ve bu adalet krizini derinleştiren başlıca dinamiklerinden biri de bütün dünyanın muhatap olduğu medya emperyalizmi ve dijital faşizmdir. Batılı medya şirketleri küresel adaletsizliği yaymakta, kurumsallaştırmaktadır. Tam da bu nedenle toplumlararası iletişim, asimetrik şekilde cereyan etmekte, eşitlerarası bir ilişki olarak karşımıza çıkmamaktadır.Sözünü ettiğimiz Batılı medya şirketleri, sosyal medya platformları, orijinal haber içerikleri başta olmak üzere dünya üzerindeki bilgi kaynaklarını sömürmekte, bu içerikleri istedikleri formatlarda dağıtarak büyük gelirler elde etmektedir" ifadelerini kullandı.

'KANUNUN BİR AN ÖNCE GÜNCELLENMESİ OLMAZSA OLMAZDIR'

Ynei yasal düzenlemelerin gerekliliğinden de bahseden Altun, "Malumlarınız, Türkiye'de haberciliği de içine alacak şekilde telif hakları, 1952 yılında yürürlüğe giren 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır.72 yıl önce yapılmış bir yasadan bahsediyoruz. Hakikatin, gerçek haberin korunması kadar, haberciliğin geleceği açısından da bu kanunun bir an önce güncellenmesi, daha doğru bir deyişle modern bir Dijital Telif Yasası'nın yürürlüğe girmesi elzemdir olmazsa olmazdır. Ülkemizde halihazırda dijitalleşen medya sektöründe faaliyet gösteren yayıncıların bu faaliyetleri karşılığında gelir elde etmesine imkan tanıyacak, Avrupa Birliği (AB) müktesebatına da uyumlu şekilde telif haklarını düzenleyecek bir yasa yapılması gündemde. Sözkonusu düzenleme için teknik çalışmalar; Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Anadolu Ajansı (AA), Rekabet Kurumu ve Basın İlan Kurumu gibi paydaşların katkılarıyla sürdürülüyor. Umudum odur ki; Yüce Meclisimizin gündemine bu çalışmalar çok hızlı bir şekilde girere ve Dijital Telif Yasası hayata geçer ve sözünü ettiğimiz bu süreçte emek hırsızlığının da önüne geçilir. Haber içeriklerinin telifinin korunması için gereken adımların atılması, herşeyden önce gerçek haberciliğin gelişmesine, kökleşmesine, gazetecilik mesleğinin güçlenmesine hizmet edecektir.Medya kuruluşlarımızın, haber ajanslarımızın Batılı sosyal medya şirketleri tarafından sömürülmesi böylelikle sona erecektir" diye konuştu.

'YENİ İMKANLAR KADAR YENİ RİSKLER DE VAR'

Yapay zekanın habercilikte kullanımı hakkında da konuşan İletişim Başkanı, "Günümüzde yapay zeka, haberlerin otomatikleştirilmesi, içeriklerin kişiselleştirilmesi ve hatta hedef kitlelere yönelik reklamların belirlenmesi gibi birçok alanda kullanılıyor. Ancak, bu teknolojinin etkileri, sadece iş süreçlerini kolaylaştırmakla kalmıyor. Karşımızda yeni imkanlar kadar yeni riskler yeni meydan okumalar yeni tehditler de var.Yapay zeka araçları bir yandan; verimlilik, zaman tasarrufu, maliyet, pazarlama ve yenilikçi reklam gibi pazarları geliştiriyor bu bağlamda imkan ve fırsatlar sunarken, diğer yandan; mahremiyet, gözetim, deepfake ve dezenformasyon gibi risk ve meydan okumaları da beraberinde getiriyor. Biz, yapay zeka teknolojilerine bu farkındalıkla, tabiri caizse ihtiyatlı bir iyimserlikle yaklaşıyoruz ve özellikle şunun altını çiziyoruz. Esas olan yapay zekanın hakikat namına kullanılmasıdır, bizim gayretimiz bu yöndedir. İletişim Başkanlığı olarak 22 farklı ülkeyle iletişim ve medya alanında yaptığımız anlaşmalarla, bu sorunların çözümünde benimsediğimiz uluslararası işbirliği yaklaşımını esas itibariyle sergilemiş oluyoruz, somut oarak ortaya koymuş oluyoruz.Zira dijitalleşme süreci, yeni medya düzeni, yeni fırsatlar kadar yeni meydan okumaları yeni sınamaları da beraberinde getiriyor. Biz şuna inanıyoruz ki, küresel meydan okumalar küresel çözüm önerileri gerektirir" dedi.

Görüntü Dökümü:

-----------

-Salondan ve katılımcılardan görüntü

-Fahrettin Altun'un konuşması

-Genel ve detay görüntüler

========

2-TUTUKSUZ SANIK MANTUŞ: BENDEN YÜZDE 20-25 İSTEDİLER; CİRO ÜZERİNDEN YÜZDE 15'TE ANLAŞTIK / GENİŞ HABER

- 'Yenidoğan çetesi' duruşması 3 Aralık Salı günü saat 09.30'a ertelendi

Leyla YILDIZ/İSTANBUL,(DHA)- İSTANBUL'da yenidoğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlayan ve kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olan Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanığın yargılanmasına devam ediliyor. Duruşmanın 11'inci gününde tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasına devam edildi. Duruşma davaya konu olan hastanelerin avukatlarının dinlenmesinin ardından saat 16.30'da sona erdi. Duruşma 3 Aralık Salı saat 09.30'a ertelendi.

Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle duruşma konferans salonunda görülmeye devam ediyor. Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanıklı davada tutuksuz sanıkların savunmaları sürüyor. Bazı tutuksuz sanıklar ve taraf avukatları salonda hazır edilirken, bazı tutuksuz sanıklar da bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Bugüne kadar 22'si tutuklu 44 sanığın savunması alındı. Duruşma saat 10.20 sıralarında, tutuksuz sanık doktor Mehmet Gürül'ün savunmasıyla başladı.

'FIRAT SARI İLE ORTAK EV ALDIK'

Tutuksuz sanık doktor Mehmet Gürül, "27 senedir çocuk hastaları doktoru olarak çalışmaya devam ediyorum. Birçok sağlık çalışanı arkadaşım oldu. İsmi geçen sanıkların yarısını tanıyorum yarısını tanımıyorum. Epikrizlerin SGK'ya uyumlu olmayanları uyumlu değildir diyerek belirttim. Sağlıkçı maaşıyla çalışıyorum, herhangi bir örgüt üyeliği yapmadım. 2020'den sonra Florya Hastanesinde çalıştım Fırat Sarı ile orada tanıştım. Medilife Hastanesinden sonra Gaziosmanpaşa Şafak Hastanesi, Bağcılar Şafak Hastanesinde, en son TRG Hospitalde çalıştım. Florya Hastanesinde herhangi bir danışmanlık gibi birşey yoktu. Gaziosmanpaşa Şafak, Bağcılar Şafak ve TRG Hospitalde danışmanlık vardı. TRG Hospital Hastanesinde maaşımın bir kısmı SGK'ya yatardı, geri kalan kısmı ise Medisense şirketine yatardı. TRG Hospital'de Danışmanlık hizmeti benden önce de vardı, TRG'ye daha önce iş başvurusu yapmıştım olmamıştı en son tekrar başvuru yaptığımda olumlu olduğunda Fırat Sarı ile anlaşmalı olduğunu biliyorum. 125 bin lira sabit maaşım var, ciro artışı ya da azalması maaşımı etkilemiyordu. Fırat Sarı ile ortak ev aldık. Gıyasettin hasta için bizi arardı. Bağcılar Şafak ve Avcılar Şafak Hastanesi sahiplerini amca yeğen olarak biliyorum. Gıyasettin biz Bağcılar Şafak Hastanesi'ndeyken hastane için arardı ama Avcılar Şafak Hastanesi'nde hiç aramadı" dedi.

'FIRAT SARI DOĞUKAN'IN DİNLENDİĞİNE DAİR BİLGİ VERMİŞTİ'

Gürül, "Curosorf ilaç SGK'dan satın alınmıyor, firmadan satın alınıyor. Gerektiği kadar alınıyor. İlaç saat kaçtan kaça alındığı kaç doz alındığı yazılır. Curosorf ilaçların satıldığı hakkında duyumlar aldım. Bu ilaçlar satılıyorsa benim hastanem alıyorsa ve ilaçlar soğuk zincir olarak uygun şartlarda satılmıyorsa bozulur. İlaç nerede satılıyor konusunda Fırat Sarı ile konuşursak bilgi almaya çalıştım. İlaçlar ne kadar buzdolabında da saklansa, derecenin düşmesi halinde İl Sağlık arayarak bilgi verir. Curosorf ilacın satıldığını ilk duyduğumda şoke oldum. Fırat Sarı bana, Hasan ile Doğukan'ın ilacı sattığını söylediğinde şoe oldum. Hasan, hastaneme geldiğinde kendisini sıkıştırdım. SGK'nın dolandırıldığını bırakın, ilaçlar uygun koşullarda saklanmadığında bebeklere zarar verirdi. Tapelerde gecen Sert bebek, evlilik dışı bebekti, anne bebeği alırsa bir daha evlenemeyeceğini söyledi, biz anneyi ikna ettik bebeğin tedavisi yapıldığında anneye geri verdik. Bebek yetiştirme kurumuna verilecekti, 'Bizden daha iyi bakarsınız siz sizde kalsın' dedikleri bebektir. Fırat Sarı bana, Doğukan'ın dinlendiğine dair bilgi vermişti. Tanıdığı bir polis telefonlar dinlenir demişti onunla ilgili aldığım duyumlar hakkında aramızda geçen konuşma. Dijital görüntüler hastaların akciğer görüntüleri ve silinmedi. Plastik ve küçük tüplerdir. Hastayı entübe olarak görmediği zaman entübe olarak not etmez, hastalar entübe ama raporlarda entübe yazmıyor, raporların düzeltilmesi konusunda konuştum. Curosorf satışında herhangi bir müdahalem olmadığı gibi satışına da karşıyım. Bu ilaçlar bebeklerin iyileşmesi için kullanılan bir ilaç" dedi.

'BENİM HASTANEMDE HASTALARIMA SADECE BEN BAKARIM'

Sanık Gürül savunmasının devamında, "Hasan Basri benimle sadece 2 ay çalıştı. Doğukan'ı ilk kez kolluk sürecinde gördüm.Benim hastanemde hastalarıma sadece ben bakarım Fırat Sarı bakamaz. Yetişemediğim sırada İlker Gönen'e sorardım. Hasta olduğu zaman 112 sırayla hastaneleri arar. Beni aradıklarında hastaları söylerler benim hastanemde tedavi olacak bir hasta ise ben o şekil kabul ederim. Gıyasettin özellikle beni aramıyordu. 112 dönem dönem usulsüz hasta sevkinden sıkıldığında, bizim yerimize hastaneyi arar hastane de bize aktarırdı. 112 bizi devamlı arardı. Hastanenin işletmesi, hastanenin kazanmasını ister. Fırat Sarı'dan da hasta sayısı düşünce bilgi vermek için arandığını duydum. Savcı, Mert ile aranızda geçen 'Abi biraz yatır iyi olur, ben yatırırım yatırmasına 2.basamak olacak' şeklindeki cümlelerin geçtiği tapelere cevap veren sanık, "29. gününde bebeği yenidoğana yatıramayız, bebek 3.basamak dahi olsa. Mert'e telefonda sanane demek kırıcı olurdu o yüzden geçiştirmek için öyle konuştum. Mert bana emir veremez. Savcının, Fırat Sarı'ya 'Neden epikrizleri yazacağız konuşmamız lazım' dedin sorusuna cevap veren sanık Gürül, "Denetlemeye gelen doktor hastaların yattıkları epikrizleri istemiş, hastanın o günkü bulgularla, eski bulguları da dahil edilerek tedavi süreci olur, yaptığımız yanlış mı nedir o konudaki konuşmalarımız bunlar" cümlelerini kullandı.

'HUKUKİ SÜREÇLERDEN ÖTÜRÜ EPİKRİZLER EVİMDE'

Sanık Gürül, "Güney Hastanesi'nde çalışmadım, evrak verdim fakat beni işe başlatmadılar. SGK başlangıcımı yapmadılar. Ekim ayı sonlarıydı sadece birkaç gün gittim bebeklerine baktım. Kaya bebeği hiç görmedim. Savcının, "Hasan Basri, Doğukan'ın ve senin aleyhine beyanda bulunuyorlar' sorusuna cevap veren sanık, "Hasan ile husumetim ilaç satışını yakaladığım için, sadece Hasan ile 2 ay çalıştım. Hasan Basri hariç diğerleriyle hiç çay içmişliğim yok, husumetim de yok. Savcının, 'Slip neden dosyada yok' sorusuna cevap veren sanık Gürül, "Hastanın tedavisinde kullanmak için not alıyorum ama slip olmadığı için çıkmamış o yüzden onlar yok, kan gazların birkaç tanesi slip olmadığı için elle yazılmış olabilir" yanıtını verdi. Savcının 'Epikrizler neden evinde bulunuyor' sorusuna ise sanık, "Epikrizi yazılan hastalar hukuk sürecinde olduğum hastalardı. Avukatıma danışmam gereken şeylerdi, polise ifade vermişim dosyalar bende onlar sorulmuyor, epikrizlerin bir kısmı 2-3 sene öncesi olan epikrizlerdir. Soruşturmalardan biri Ankara idari mahkemesinde hepsi hukuki süreçlerden dolayı evimde bulunan epikrizlerdir" dedi.

'HASTANEMİZİN REKLAMINI YAPACAKLARINI SÖYLEDİLER'

TRG Hospistal Hastanesi Müdürü Sanık Murat Mantuş ise savunmasında, "1960 doğumluyum. 2022 Eylül ayında hastanede işe başladım 2022 yılı Nisan ayında ise ayrıldım. Sağlık sektöründe hiç tecrübem olmadığı için yardım aldım. Bu konularda tecrübeli kimseyle yalnız görüşmedim. Her zaman araştırıp, öğrenirim. Medisense şirketiyle hastaneye genel müdür olarak başladıktan sonra hayırlı olsuna gelen, iş görüşmesine gelen, ihtiyacımızı olmayan herkese hayır dedim. Tüm çalışanlarımın rahat hissetmesini sağlamadım, kontrol altında hissetmesini sağladım. Medisense şirketinden Fırat Sarı ile anlaşmadan önce en az 3-4 kere geldiler. En son geldiklerinde yenidoğan sorumlusu Volkan Bey, yorulduğunu söyleyince, doktor arayışına girmiştik. Sektörde doktor bulmak çok zor, bulunsa anlaşmak zor, devletten gelen bir doktor bizden cirodan yüzde 40 istediğini söyledi. Medisense şirketi gelince bize 'Çevremiz var, doktor, hemşire konusunda yardım ederiz' dedi. İş anlaşma aşamasına gelince, hangi şartlarda nasıl anlaşacağız konusunda konuştuk. Birinci kısmı gerektiğinde doktor ve personel tavsiye edilecekti mülakatları biz yapacağız, gelenlere eğitim verebileceğiz. Diğer konu ise, hastanemizde kurumsal pazarlama departmanı var. Çok geniş bir çevre söylediler sanırsam İzmit'e kadar. Yoğunbakımı olmayan, tıp merkezleriyle bağlantıları olduğunu, bizim hastanemizdeki hekimlerle irtibat kurup hastanemizin reklamını yapacaklarını söylediler ben de 'Tamam düşüneyim' dedim. Sağlık turizmi kapsamında hasta yönlendirme konusunda anlaşıyoruz, böyle bir durum olabilir mi diye sordum. Murat Bey, 'Bu konuda yasal olmayan hiçbirşey yok, hastaların tedavi olacakları kurumları seçme özgürlüğü var' dedi. Kendileriyle çalışmaya başlamamış bu şekilde oldu" dedi.

'CİRO ÜZERİNDEN YÜZDE 15 İLE ANLAŞTIK'

Mantuş savunmasının devamında, "Çoğu kişiyi tanımam, bir kısmını Medisense şirketinde danışmanlık hizmeti almaya başladığımda tanıdım. Mert'i şirket sayesinde tanıdım. Mert'i bana hastane tanıtımında sorumlu kişi olarak tanıttılar. Benden yüzde 20 yüzde 25 gibi rakam istediler ben de çok olduğunu söyledim çünkü bizde herşey faturalıdır. En son ciro üzerinden yüzde 15'te anlaştık. 2023 Temmuz ayı itibariyle 9 aylık bir çalışmamız oldu. Fırat Sarı 11 Eylül'de beni arayarak, ön ödeme istedi, 30 bin lira gönderdim, aramızda geçen tek para transferi budur. Tek bir menfaatim olmamıştır. Tapelerde çok adım geçiyor, mizaç konusunda sert bir yapım vardır. İstekleri hızlı olsun dediklerinde 'Murat Bey'in haberi var' dediklerini gördüm. Örgüt suçlaması var üzerimde, 2023'ün Temmuz ayına kadar salondaki kimseyi tanımam, hastanemle ilgisi olanları tanıdım, ortak paydam ve oturup konuşacak bir konumuz da yok. Ortak menfaat sunamazlar, çekiniyorlar, tapelerde bile çekindikleri belli, bazı şeylerde benim haberim olmaması için kendi aralarında telkinlerde bulunmuşlar. Mert ile İlker'in aralarında konuştuğu Mert'in tabiri ile fos çıkmışım" cümlelerini kullandı.

'HERŞEYİ KONTROL EDEREK RUH HASTASI İZLENİMİ VERMEYE ÇALIŞTIM'

Sanık Mantuş, "Geldiğim günden itibaren, vergi kurumumda emekli olan çok kişi vardı, maaşlarını tam gösterip SGK'larını ödettirdim. Usulsüz kazanç elde etmek isteyen insan bunun asgari ücretini bankaya geri kalanını elden verirdi. Hekimin karşı çıktığı hiçbirşeyi irdelemedim çünkü uzman derim, epikrizden, kan gazından, uzun yatıştan anlamam. İhmali suretten kasten adam öldürme suçunda, Kadan bebek rahmetli olduğunda hastanede doktor bulunmaması konusunda suçlanıyoruz. Kadan bebeğe Dursun Bey müdahale etti. Ben bu suçlamayı kabul etmiyorum. Raporlarda Kadan bebeğe kim müdahale ettiği gözüküyor. Kameralara sürekli baktım, kontrol ettim, temizlik olsun, yemekhaneyle toplantı yapacaksam ekmeğe kadar bakardım. 'Bu adam ruh hastası bunlara bakıyorsa herşeyi kontrol eder' izlenimi vermeye çalıştım. Kurumsal pazarlama departmanında herkes maaş + prim şeklinde çalışır. Çalışanlar örnek olarak okula gidip hastanemiz hakkında bilgi verirler, gelen hastalardan da prim alırlar" şeklinde konuştu.

'DOKTOR BULDUĞUMUZ ANDA İŞLETME SİSTEMİNDEN ÇIKMAYI ÖNERDİM'

TRG Hospitalist başhekimi tutuksuz sanık doktor Volkan Karataş ise savunmasında, "18 yıl polislik yaptım, babamı yanlış tedaviler sonucunda kaybettim. Çalıştığım hastanede doktor arayışına girdim 12 yıl boyunca tanıdığım herkesi aradım. Doktor bulamadığımız durumda Nisa Danışmanlık Şirketi'nden yıllardır bahsediliyordu. Ben Murat beyle konuştuğumda Fırat Sarı'nın danışmanlık şirketinden bahsettim. İşletme sisteminin doğru olmayacağını söyledim. Eğer danışmanlık hizmeti alınacaksa da bunun doktorla ve belki sorumlu hemşireyle sınırlı kalması gerektiğini, doktor bulduğumuz anda da işletme sisteminden çıkmayı önerdim. Gözaltı sürecinin üçüncü gününde Murat Mantuş'u gördüğümde 'Beni kurtarmaya geldi' diye düşündüm ama o da içerideymiş. Kadan bebekle ilgili ihmali davranışla ilgili, benim yoğun bakımda doktor bulundurmadığım söyleniyor. Bebeğin takibinde Dursun Eryılmaz yoğun bakımda var olan hekimimizdi. Doktorumuz olduğu süreç içinde bebek hayatını kaybetmiştir. Bir kusuru var mı yok mu bilemem. Dolandırıcılıkla ilgili, benim var olan hastalarla ilgili basamaklar bilmediğim konudur. Doktorların bileceği konudur. Murat bey bana işletmeyi sorduğunda, 'Değerlendirilebilir' dediğimde görüşmüş. Kimlerle görüşüldü bilmiyorum; ama her gün gelen doktorları irdeledim" şeklinde konuştu.

'FIRAT SARI'YI YÜZ YÜZE GÖRMEDİM'

Karataş savunmasının devamında, "Mert'in farklı hastanelerde olduğunu duymuştum bebek geçişlerinde ama bizim hastanemizde duymadım. Curosorf ilaçlara şahit olmadım. Eczanede tabanları bilinmeyen tek ilaç servislere alınmaz. İş denetimi sorumlu hemşire olarak Ceylan'ı yaptım. Kendimde gözlemledim, içeride bebek doktorun her gün gelip gelmediğini, sıkıntıların olup olmadığını Murat Bey de 7/24 kamera kayıtlarına bakıyor biz denetimleri bu şekilde yaptık. Danışmanlık hizmeti yapıldığından sonradan doktorlar geldikten sonra haberim oldu. Dursun Eryılmaz vardı hastanede. Fırat Sarı'yı yüz yüze görmedim. Mehmet Gürül, kendisi mi yoksa danışmanlık adı altında mı geldi bilmiyorum. 1.5 - 2 ay Dursun Eryılmaz bizimle çalıştı. Kadın doğumcularla yaşanan sorundan dolayı Dursun Eryılmaz ile yollarımızı ayırdık. Gece hem yenidoğan yoğun bakım doktoru hem de anestezi uzmanımız bulunur. Dışarıdan nöbet tutan doktorlarımız da oldu hiç doktorsuz kalmadık" dedi.

'HERKES ÜZERİNE DÜŞENİ YAPMIŞTIR'

Malen sorumlu TRG Hospitalist avukatı ise, "Sözleşme sonucu yenidoğan yoğunbakıma gelen hastaların, sözleşme kapsamında malzeme temini, hasta kayıt, takip ve tedavilerini gerçekleştirmesi, bilimsel danışmanlık yapılması için anlaşmadır. Müvekkil şirkette çalışanlar ifadeler verdiler. Yargılama sonucunda hiçbir şekilde cezalandırılmayacağı kanaatindeyiz. Sadece SGK tarafından değil, bilirkişi tarafından da alınacak raporlar olmalı. Raporlar ortaya çıktıktan sonra gerekli her türlü savunmalarımızı yapma ve sunma hakkımızı saklı tutuyoruz. Müvekkil şirket ve çalışanlar bugüne kadar üzerine düşen görevlerini zamanında ve eksiksiz yapmışlardır" şeklinde konuştu.

'BİRÇOK BİLGİ EKSİK'

Akabe Sağlık Avcılar Hospital avukatı ise "Vefat eden bir bebek sebebiyle müvekkil hastane davada yer alıyor. Bebeğin annesinin gebelik süreciyle ilgili bizim hastanemiz dışında gebelik uzmanının raporu var. Raporda annenin gebeliğin 21. haftasında bu bebeklerden birisinde bir anomali tespit ediliyor. Sonra bizim hastanemizde doğum gerçekleşiyor. Riskli bir doğum olduğu için 2 doktor bulunuyor. Bütün bu tıbbi müdahaleler için doktor ve hemşire bulunuyor. Doğumdan sonra müdahale kısmında gerekli müdahalelerin yapıldığı yazılı. Maalesef kan gazı ölçümlerinde bebeğin yaşama ihtimalinin düşük olduğu görülüyor. Soruşturma aşamasında maalesef birçok bilgi eksik. Başhekim hakkında ihmal suretiyle öldürme suçundan dava açılmış. Çocuğun doğduktan sonraki ve annenin belgelerinin hiçbiri incelenmeden tape kayıtlarından hareketle bu bebeğin ölümünde ihmal olduğunu söylemek hukuken anlaşılması çok güç bir durum. Burada herhangibir ihmal yok. Böyle birşey belgelenseydi Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alınması gerekirdi. Burada sadece bir tape kaydından yola çıkılmış. Hastanenin Medisense ile anlaşması, özel hastanelerde çok yaygın olan bir durum bu. Hatta kamu hastanelerinde de uygulanan bir durum. Bu sistem birçok hastanede var, uygulanıyor. Ne ticari ne hukuki bir engeli var. Bu nedenle bizim hastanemizin de bir sorumluluğu yok" ifade etti.

'MADDİ DELİL YOK'

Doğa Hospital (Doğamed) avukatı ise, "İddianamede tarafımıza herhangi bir suç isnat edilmiş değil. Dosya kapsamındaki tapelerde de müvekkile herhangi bir kusur isnat edilmemiş. Müvekkil hastanede herhangi bir ölüm olayı gerçekleşmemiştir. Dosya kapsamında yer alan sanıklarla para transferi ilişkisi bulunmamaktadır. Sağlık Bakanlığı tarafından kapatılan hastaneler arasında müvekkil hastane de bulunmamaktadırö dedi. Bağcılar Medilife avukatı ise, "Tüm medyaya mal olmuş süreçte üzerimizdeki sorumluluk çok fazla. Maddi gerçeklikten uzak bir ilkle karşılaşıyoruz. Umuyorum ki işin sonunda hak ve adalet yerini bulur. Bu süreç sağlık hizmetleri yönünden güveni sarstı. Maddi bir gerçek olmadan neyi savunacağımızı bilmeden savunma yapıyoruz. Müvekkil şirket hastanede, dolandırıcılık suçunun işlendiğine dair bir ifade yer almış. Bu suçun işlendiğine dair maddi bir delil yok" dedi.

'DAHA DETAYLI SAVUNMA İÇİN SÜRE TALEP EDİYORUZ'

Güney Hastanesi avukatı ise "SGK'nın nasıl dolandırıldığının ortaya çıkması lazım, hasta çarşafları, epikrizlere uyduruldu. Epikrizler yüklendiği zaman şahısları mı yargılayacağız. Maddi olmayan gerçek dışı eylemlere mal olması lazım, hastanın aldığı ödemeleri SGK denetiminde aldığı için beraat kararı olması lazım. Tüzel kişilerin organların ya da kişilerin suç işlemesi lazım. Size TCK 55 göre savunma yapmak isterdim. Ama bir sevk yok, iddianame kendisi somutlaştırma da hata yaptığı için kabul etmiyoruz takdiri mahkemeye bırakıyoruz" dedi. Beylikdüzü Medilife Hastanesi adına konuşan avukat ise, "Bağcılar Medilife hastanesiyle bir bağlantımız yok. Dosya kapsamında malem sorumlu olarak bulunuyoruz. Herhangi bir mali rapor, SGK raporu sözkonusu değil. Daha detaylı savunmalar için süre talep ediyoruz" şeklinde konuştu.

SGK AVUKATI: KURUM ZARARA UĞRATILMIŞTIR'

Özel Avrupa Şafak Hastanesi ile Özel İstanbul Şafak Hastanesi avukatı ise, "İstanbul Şafak ile Bağcılar Şafak Hastanesi ile isim benzerliği vardır. İstanbul Şafak ve Bağcılar Şafak'ta bir organik bağ bulunmamaktadır. Herhangi bir hasta alınmamıştır. Doğrudan 112'den birkaç hasta kabul edilmiştir ve hastalarda mağduriyet yaşanmamıştır. Çalışanlar hakkında da dava süreci bulunmamıştır" dedi. SGK avukatı ise konuşmasında, "SGK müvekkil kurum zarara uğratılmıştır bu sistem tarafından" ifadelerini kullandı.(DHA)

==============

3-ÇEKMEKÖY'DE POLİS MEMURUNUN ÖLDÜRDÜĞÜ İKİ KİŞİNİN CENAZESİ ADLİ TIP KURUMU'NDAN ALINDI

Veli GÜLCAN - Şevval CİNDİR / İSTANBUL, (DHA) - ÇEKMEKÖY'de polis memuru H.Ş. alacak verecek nedeniyle çıkan kavgada 4 kişiye ateş açması sonucu Sabri Ekşi ve oğlu Yusuf Ali Ekşi hayatını kaybetmişti. Adlı Tıp Kurumu'ndaki incelemenin ardından cenazeler yakınlarına teslim edildi.

Olay, dün saat 20.05 sıralarında Ekşioğlu Mahallesi Kuran Kursu Caddesi'nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, polis memuru H.Ş. ile iş yeri sahibi Sabri Ekşi, oğulları Yusuf Ali Ekşi ve Emirhan Furkan Ekşi ile çalışanları Orhan Uka arasında geçmişte yaşanan ev alma konusundaki fiyat anlaşmazlığı nedeniyle tartışma çıktı. Çıkan tartışma büyüyerek kavgaya dönüşünce polis memuru H.Ş. silahıyla 4 kişiye ateş etti. Hayatını kaybeden Yusuf Ali Ekşi ve Sabri Ekşi'nin cenazeleri Adli Tıp Kurumu'na götürüldü. Buradaki incelemenin ardından cenazeler yakınlarına teslim edildi. (DHA)

Görüntü Dökümü:

-----------------------

-Cenaze çıkışı görüntüler

-Yakınlarından görüntüler

==========

4-ESENYURT'TA POLİSE ATEŞ AÇIP, YANINDAKİ ÇOCUĞU VE KENDİNİ DE VURAN ŞÜPHELİNİN OLAY ÖNCESİ GÖRÜNTÜLERİ ORTAYA ÇIKTI

Özcan KILIÇ- Veysel TİMDU / İSTANBUL, (DHA)- ESENYURT'ta evine yapılan baskında polise ateş açan M.Ö.'nün (22), alıkoyup vurduğu İ.S.Y. (14) ile olayın hemen öncesinde alışveriş yaptığı anlara ait güvenlik kamerası görüntüleri ortaya çıktı.

Olay, dün saat 23.00 sıralarında Yenikent Mahallesi 670 Sokak'ta meydana geldi. İddiaya göre, Esenyurt İlçe Emniyet Müdürlüğü Çocuk Büro Amirliği'ne giden Y.K.O. (15) yanındaki arkadaşının bir kişi tarafından alıkonulduğunu ihbar etti. Ekipler operasyon düzenlediği sırada içerideki şüpheli M.Ö. tarafından silahla ateş açıldı. Polis memuru N.Y. ağır yaralandı. Olay yerine gelen sağlık ekipleri yaralı polis N.Y.'ye ilk müdahaleyi yaparak, hastaneye kaldırdı. Olayın ardından özel harekat polisleri daireye operasyon düzenledi. Eve giren özel harekat polisi, M.Ö. ile evde zorla tuttuğu İ.S.Y.'yi yaralı halde buldu. Sağlık ekipleri, şüpheli M.Ö. ile İ.S.Y.'yi hastaneye kaldırdı. Tedavileri süren şüpheli ile çocuğun hayati tehlikelerinin bulunduğu öğrenildi. Şüphelinin çocukla operasyondan önce bir marketten alışveriş yaptığı anlara ait görüntüler ortaya çıktı. (DHA)

Görüntü Dökümü:

---------------------

(Güvenlik kamerası)

-Şüphelinin yanındaki çocukla markete girmesi

-Alışverişin ardından ödeme yapıp çıkması

============

5-SARIYER'DE KAYIP 2 KARDEŞİN DENİZE DÜŞTÜĞÜ ANLARA AİT GÖRÜNTÜLER ORTAYA ÇIKTI

Yılmaz OKUR/İSTANBUL, (DHA) Sarıyer Aşiyan Sahil'inde kaybolan 2 kardeşin denize düştüğü anlara ait güvenlik kamerası görüntüsü ortaya çıktı.

Aşiyan Sahil'de 23 Kasım'da saat 18.00 sıralarında yürürken denize düşen Ayşe Can (29) 'ı gören kardeşi Velat Can (23) onu kurtarmak için denize atlamıştı. Şiddetli rüzgar ve dalgaların da etkisiyle iki kardeş denizde gözden kaybolmuştu. Kardeşlerin denize düştüğü anlara ait yeni görüntüler ortaya çıktı.

ABLA AYAĞI KAYARAK DENİZE DÜŞÜYOR, KARDEŞİ PEŞİNDEN ATLIYOR

Görüntülerde, kardeşlerin sahilde yürüdüğü ve bu sırada ayağı kayan Ayşe can'ın denize düştüğü, ardından kardeşi Velat Can'ın denize atladığı görülüyor.

Görüntü Dökümü:

------------------------

(Güvenlik kamerası)

-Kardeşlerin denize düştüğü an

===========

6- MALTEPE D-100 KARAYOLU'NDA MİNİBÜS DEVRİLDİ: 1 ÖLÜ, 7 YARALI / Ek fotoğraflarla geniş haber

Murat SOLAK - İsa ALMAÇAYIR / İSTANBUL, (DHA) - MALTEPE, D-100 Karayolu'nda seyir halinde olan midibüs, orta refüjdeki beton bariyere çarparak devrildi. Kazada minibüs şoförü hayatını kaybetti; midibüste bulunan aynı aileden 3'ü çocuk 7 kişi yaralandı.

Kaza saat 11.00 sıralarında D-100 Karayolu Küçükyalı mevkiinde meydana geldi. Ankara yönüne giden Şenol Vatansever(45) yönetimindeki 34 LOE 627 plakalı midibüs, orta refüjdeki beton bariyerlere çarparak, devrildi. Kazayı görenlerin ihbarı üzerine olay yerine polis, itfaiye ve acil sağlık ekipleri geldi. Ekipler minibüste yolcu olan Afganistan uyruklu aynı aileden 3'ü çocuk 7 kişinin yaralandığı, araçtan fırlayarak devrilen minibüsün altında sıkışan sürücü Şenol Vatansever'in ise hayatını kaybettiğini belirledi. Hayatını kaybeden Şenol Vatansever'in cenazesi Kartal Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi morguna kaldırıldı. Yaralılar ise çevredeki hastanelerde tedavi altına alındı. Kaza nedeniyle D-100 Karayolu Ankara istikameti kısa süreliğine trafiğe kapandı. Devrilen minibüs yoldan kaldırılana kadar araç geçişleri polis tarafından kontrollü olarak sağlandı. Minibüsün yoldan kaldırılmasının ardından yol tamamen trafiğe açıldı. Polis kazayla ilgili inceleme başlattı.

Görüntü Dökümü

-----

-Kaza yerinden görüntü

-Yola devrilen midibüs

-Hayatını kaybeden Şenol Vatansever'in cenazesinin ambulansa alınması

-Kaza nedeniyle oluşan trafik

-Midibüsün vinçle kaldırılması

-Genel ve detay görüntüler

==========

7- SABİHA GÖKÇEN HAVALİMANI'NDA OPERASYON: MİDESİNDEN 10 KİLOGRAM UYUŞTURUCU ÇIKTI

Leyla YILDIZ/İSTANBUL, (DHA)- SABİHA Gökçen Havalimanı'nda polis ekipleri tarafından gözaltına alınan yabancı uyruklu A.B.L.'nin midesinden 1 kilo 10 gram uyuşturucu madde çıktı.Angola uyruklu şüpheli 'Uyuşturuc madde ithal etme' suçundan tutuklanarak cezavine gönderildi.

Olay 25 Kasım Pazartesi günü Sabiha Gökçen Havalimanı'nda meydana geldi. 25 Kasım'da Kahire Havalimanı'ndan, Sabiha Gökçen Havalimanı'na gelen Angola pasaportlu A. B. L. polis ekipleri tarafından uyuşturucu madde yuttuğu şüphesiyle gözaltına alındı. Doktor muayenesi sonrası şüphelinin midesinde 55 adet kapsül olmak üzere toplam 1 kilo 10 gram uyuşturucu madde olduğu tespit edildi. Şüpheli midesindeki uyuşturucu mnaddeyi çıkardığı hastane sürecinin ardından Kartal'daki Anadolu Adalet Sarayı'na getirildi.

'SANA OLAN BORCUMU KIZ KARDEŞİM TÜRKİYE'DE VERECEK'

Şüpheli A.B.L.'nin savcılık ifadesinde, "Ben bahse konu maddelerin uyuşturucu olduğunu bilmiyordum. Sadece Abdül isimli şahıstan paramı alabilmek için bu işe girdim. Bu şahsın bana tekstil ticaretinden kaynaklı 550 Dolar borcu vardı. Bana 'Bu kapsülleri yutarak Türkiye'ye gidersen ve bu maddeleri kız kardeşime teslim edersen sana olan borcumu kız kardeşim verecek' dediği için yuttum ve Türkiye'ye geldim. Havalimanı çıkışında adını Odaka olarak bildiğim bu şahsın kız kardeşiyle buluşacaktık. Havalimanına inince polis memurları beni yakaladılar. Havalimanı dışına çıkmaya fırsatım olmadı. Abdül'ün kız kardeşini görmedim. Orada olup olmadığını da bilmiyordum. Abdül isimli şahıs benim fotoğrafımı kız kardeşine göndermişti. Böylece bu şahıs beni tanıyacaktı. Bahse konu maddelerin uyuşturucu olduğunu bilmiyordum. Herhangibir suç işleme kastıyla hareket etmedim. Serbest bırakılmayı talep ediyorum" dediği öğrenildi.

UYUŞTURUCU MADDE İTHAL ETME SUÇUNDAN TUTUKLANDI

Şüpheli, savcılık ifadesinin ardından Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğine sevk edildi. Hakimlikteki sorgusunda şüpheli, "Ömrüm boyuncu uyuşturucu madde görmedim, üzgün ve pişmanım. Ailemin çoğunu Angola'da kaybettim ve aileme bakacak kimse yok" şeklinde konuştu. Hakimlik, şüpheli A. B. L'nin 'Uyuşturucu madde ithal etme' suçundan tutuklanmasına karar verdi.

==========

8- 'YENİDOĞAN ÇETESİ' SORUŞTURMASI KAPSAMINDA KAPATILAN HASTANENİN İDARİ AMİRİ ÖLÜ BULUNDU

Veli GÜLCAN / İSTANBUL, (DHA) - KÜÇÜKÇEKMECE'de Satılmış Çim otomobilinin içinde ölü bulundu. Çim'in 'Yenidoğan Çetesi' soruşturması kapsamında kapatılan özel bir hastanede çalıştığı öğrenildi.

İkitelli'de dün öğlen saatlerinde bir kişinin otomobilinin içinde hareketsiz durduğunu görenler polis ve sağlık ekiplerine haber verdi. Sağlık ekipleri yaptığı incelemede araç içersindeki kişinin öldüğünü belirledi. Polis ekipleri ise ölen kişinin iki gündür kayıp olarak aranan Satılmış Çim olduğunu tespit etti. Çim'in cansız bedeni Yenibosna'daki Adli Tıp Kurumu'na kaldırılırken, Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından olayla ilgili inceleme başlatıldı. Öte yandan Satılmış Çim'in 'Yenidoğan Çetesi' soruşturması kapsamında kapatılan özel bir hastanede idari amir olduğu öğrenildi.

Görüntü Dökümü:

----------------------

-Satılmış Çim'in araç içerisindeki görüntüsü

-Ölenin fotoğrafı

İlginizi Çekebilecek Diğer Haberler

Sıradaki Haber