Geri Dön
İstanbulDHA İSTANBUL BÜLTENİ - 3

DHA İSTANBUL BÜLTENİ - 3

DHA İSTANBUL BÜLTENİ - 3

1- GÜNGÖREN'DE TADİLAT SIRASINDA BİNADA ÇÖKME - 4 / Ek bilgi ve görüntülerle

İSTANBUL, (DHA)- GÜNGÖREN, Mehmet Nesih Mahallesi Gülsever Sokakta tadilat yapılan 3 katlı binada kısmı çökme meydana geldi. İhbar üzerine olay yerine çok sayıda itfaiye, sağlık ekibi ve polis ekibi sevk edildi. İtfaiye ve AFAD ekipleri devam eden kurtarma çalışmalarında enkazdan 1 kişi yaralı olarak çıkarıldı. Ekiplerin çalışmaları devam ediyor. (DHA)

Görüntü Dökümü:

-----------

(Cep telefonu)

Yıkımı yapılan binadan görüntüler

Ekiplerin çalışması

Genel ve detaylar

==========

2- (ÖZEL) İSTANBUL'DA SAHTE İÇKİDEN ÖLENLERİN SAYISI 7'YE YÜKSELDİ

-12 kişi gözaltına alındı

Derya EVREN KORKMAZ- Doğan Can CESUR / İSTANBUL, (DHA)- İstanbul'da sahte içkiden ölenlerin sayısı 7'e yükseldi. Ölümlerin ardından yapılan operasyonlarda 12 kişi gözaltına alındı. Beyoğlu Asayiş Büro Amirliği ekipleri tarafından yakalanan Emre K. (30) ise 'kasten öldürmeye teşebbüs' suçundan tutuklandı.

İstanbul'un Ümraniye, Fatih ve Şişli ilçelerinde sahte içki içen 14 kişi zehirlendi. Zehirlenenlerden 7'si tedavi gördükleri hastanelerde hayatlarını kaybetti. 8 kişinin ise tedavileri devam ederken İstanbul Emniyeti Kaçakçılık Suçlarıyla Mücadele Şube Müdürlüğü ve Beyoğlu Asayiş Büro Amirliği ekipleri konuyla ilgili inceleme başlattı. Yapılan çalışmalarda zehirlenen kişilere sahte alkol temin eden şüphelilerin peşine düşüldü.

POLİS 12 ŞÜPHELİYİ YAKALADI

Çalışmaların ardından 12 şüpheli tespit edildi. Ekipler, tespit edilen şüphelilerin adreslerine ve bazı eğlence mekanlarına operasyon düzenledi. Operasyonlarda 12 şüpheli yakalanarak gözaltına alındı. Şüphelilerin adreslerinde yapılan aramalarda ise 410 litre etil-metil alkol, 165 şişe sahte alkol, 6 anason kaçak içki yapımında kullanılan madde ele geçirildi.

ÖLÜ SAYISI 7'E YÜKSELDİ

Sahte içkiden zehirlenen Murat Calp, Erdoğan Tarhan ve Bekir Baybars yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetmişti. Bugün de Zekai Sevmezler, Orhan Akçamlı ve Hasan Günhan ile bir kişi daha kurtarılamadı. Osman Şentürk (67), Umut Calp, Şaban Olcay Ülker, Sibel Lupu, Berat İşleyen, Natalya Minyanova, Erdal Çilek ve Hasan Günhan'n ise hastanede yoğun bakım ünitesinde tedavi gördüğü ortaya çıktı.

POLİS 3 ŞÜPHELİYİ YAKALADI

Beyoğlu Asayiş Büro Amirliği ekiplerinin konuyla ilgili yaptığı çalışmalar sonucunda hayatını kaybeden ve tedavileri devam eden kişilerin sahte alkolleri Şişli ve Beyoğlu'ndan temin ettikleri belirlendi. Şişli Bozkurt Mahallesi'nde sahte alkol ticaretinde bulunduğu tespit edilen iş yerine yönelik düzenlenen operasyonda Ergün A. (46) ve Emrah A. (27) yakalanarak gözaltına alındı. Beyoğlu'nda ise motosikleti ile sahte alkol ticaretinde bulunduğu tespit edilen şüpheli Emre K. (30) müşteri gibi alkol siparişi verilerek suçüstü yakalandı.

ŞÜPHELİLERDEN BİRİ TUTUKLANDI

Konuyla ilgili yakalanan şüpheliler adliyeye sevk edildi. Beyoğlu'nda yakalanan Emre K.'nın (30), çıkartıldığı mahkemece 'kasten öldürmeye teşebbüs' suçundan tutuklandı. Zehirlenen 8 kişinin yoğun bakım ünitesinde tedavilerinin devam ettiği öğrenildi.

GECE KULÜPLERİNE SAHTE İÇKİ BASKINI

Beyoğlu Asayiş Büro Amirliği ekipleri tarafından ise içki satışı yapan işletmelere yönelik denetim yapıldı. Denetimlerde 33 adet toplamda 16 litre üzerinde bandrol bulunmayan sahte içki ele geçirilirken, işletmeciler M.Ç. ve R.G. gözaltına alındı. Şüphelilerin çeşitli suçlardan toplamda 28 kaydı olduğu ortaya çıktı. Gözaltına alınan şüpheliler adliyeye sevk edildi. (DHA)

Görüntü Dökümü

--------------------

-Adreslere girilmesi

-Alkollerden görüntü

=========

3- 'YENİDOĞAN ÇETESİ' SORUŞTURMASI: 47 ŞÜPHELİNİN MAL VARLIKLARINA EL KONULDU / EK BİLGİLERLE

- 13 hastane ve 3 şirket yönetimine kayyum atandı

Leyla YILDIZ- Ayşe GÜREL / İSTANBUL, (DHA)- BÜYÜKÇEKMECE Cumhuriyet Başsavcılığınca yenidoğan çetesi şüphelileri hakkında 'Suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama' suçundan soruşturma başlattı. Soruşturma kapsamında 47 şüphelinin tüm mal varlıklarına el konuldu.Diğer yandan, 13 hastane ve 3 şirket yönetimlerine kayyum atanma kararı alındı.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianame sonrasında Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılaması devam eden ana dosya kapsamında, şüphelilerin suç işlemek amacıyla örgüt kurdukları, örgüt adına faaliyet yürüttükleri, resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık ve kara para aklama gibi suçlara karıştıkları ifade edildi. Soruşturma sürecinde Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) tarafından hazırlanan raporlar doğrultusunda, şüphelilerin suç gelirlerini sağlık hizmeti sunan şirketler üzerinden akladığına dair tespitler yapıldı.Örgütlü Suçlar ve Terör Suçları Soruşturma Bürosu tarafından yürütülen soruşturmada, şüphelilerin Türk Ceza Kanunu’nun 282. maddesi kapsamında suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama suçunu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesi olduğu belirtildi.

13 HASTANE VE 3 ŞİRKET HAKKINDA KARAR

Büyükçekmece Sulh Ceza Hakimliği tarafından alınan el koyma kararlarına istinaden, aralarında hastane zincirleri ve sağlık hizmetleri sunan şirketlerin de bulunduğu tüzel kişiliklerin taşınır, taşınmaz ve haklarına el konuldu. Ayrıca, Cumhuriyet Başsavcılığı, vatandaşların mağduriyetini önlemek ve hastanelerin sağlık hizmetlerine devam edebilmesi amacıyla Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133. maddesi uyarınca bu kuruluşlara kayyım atanması talebinde bulundu. MASAK raporlarında, şüphelilerin sağlık kuruluşlarını kara para aklama amacıyla kullandıkları ve bu süreçte kamu zararına yol açtıkları vurgulandı. Bu kapsamda, aralarında Medisense Sağlık Hizmetleri ve GMZ Sağlık Hizmetleri gibi şirketlerin de bulunduğu tüzel kişiliklerin yönetimleri kayyımlara devredildi.Büyükçekmece 1. Sulh Ceza Hakimliği'nin kararlarının ardından alınan el koyma ve kayyum atama kararlarının uygulanması için TMSF ve Ticaret Sicil Gazetesi'ne gerekli bildirimlerin yapıldığı öğrenildi. Birçok hastane ve şirketin yönetimi kayyuma devredildi.Soruşturma kapsamında kayyum atama kararı alınan ve Sağlık Bakanlığı tarafından ruhsatı iptal edilen 13 hastane ve 3 şirket şunlar;

1- Akabe Sağlık Tesisleri Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi bünyesinde faaliyet gösteren sadece "Avcılar Hospital Hastanesi"

2- Doğamed Sağlık Hizmetleri San.ve Tic. A.Ş, bünyesinde faaliyet gösteren sadece "Özel Doğa Hospital Hastanesi"

3- Ekip Sağlık Hizmetleri Ticaret Anonim Şirketi bünyesinde faaliyet gösteren sadece "Özel TRG Hospitalist Hastanesi" ve "Silivri Kolan Hastanesi"

4- Güney Hastanesi Sağlık Hiz Ltd Şti, bünyesinde faaliyet gösteren sadece "Esenler Güney Hastanesi"

5- Beymed Sağlık İnş. San. ve Tic. Anonim Şirketi bünyesinde faaliyet gösteren sadece "Özel Birinci Hastanesi"

6- Özel İstanbul Şafak Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi bünyesinde faaliyet gösteren sadece "Özel Avrupa Şafak Hastanesi" ve "Özel İstanbul Şafak Hastanesi'

7- Refik Arslan Sağlık Hizmetleri ve Ticaret Anonim Şirketi bünyesinde faaliyet gösteren sadece "Özel Bağcılar Şafak Hastanesi"

8- Reyap Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi, bünyesinde faaliyet gösteren sadece "Özel Reyap İstanbul Hastanesi" ve "Çorlu Reyap Hastanesi"

9- Medilife Sağlık Hizmetleri Ticaret Limited Şirketi ve Yonca Sağlık Hizmetleri Limited Şirketi bünyesinde faaliyet gösteren sadece "Özel Bağcılar Medilife Hastanesi " ve "Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi"

10- Medisense Sağlık Hizmetleri Şirketinin tamamı,

11- Gmz Sağlık Hizmetleri İnş. Ve Tur. Lim. Şti. Şirketinin tamamı,

12- Sarıoğlu Turizm Ticaret A.Ş Şirketinin tamamı.

İDDİANAMEDEN

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede 47 sanığa ve 19 sağlık kuruluşuna yer verilirken 10 bebeğin ise hayatını kaybettiği belirtildi. İddianamede Fırat Sarı liderliğindeki ve yöneticiliğini İlker Gönen ile Gıyasettin Mert Özdemir’in yaptığı suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yeni doğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yaparak SGK’dan üst sınırdan ödeme almak olduğu açıklandı. İddianamede çetenin hastaların mevcut durumlarını, evrak işlemlerine farklı yansıtarak (entübe olanı entübe olmayan, entübe olmayanı entübe olan, kullanılmayan ilaçları kullanılmış şekilde) gibi yöntemlerle evrak sahteciliği yapıp SGK’ya fatura ettiği, hastaların mevcut durumlarını olduğundan daha ağır göstererek daha uzun süre yatış sağlayıp SGK’dan yüksek ücret tahsil ettiği ve bazı hasta yakınlarından fazladan ücret adı altında para almak gibi işlemlerle maddi çıkar elde ettiği de aktarıldı.

'AMAÇ MADDİ KAZANÇ SAĞLAMAK'

Hazırlanan iddianamede yer alan şüphelilerin çoğunun sağlık çalışanı olduğu ve kazanılan kardan bu çalışanların da aldığı belirtildi. İddianamede 112 sevk sistemi bertaraf edildiği için bebek hastaların uygun sağlık hizmeti almasını sağlayacak hastanelere sevki yerine şüphelilerin seçtiği örgüt adına karlı gördüğü hastanelere yatışının yapıldığı, bu noktada amacın bebeklerin sağlık durumunun iyileştirilmesi değil maddi olarak en fazla kazanç elde edilmesi olduğu belirtildi. Bebeklerin her türlü enfeksiyona açık olan yeni doğan yoğun bakım ünitelerinde yatırılmasının kimi bebeklerde enfeksiyon kapma gibi rahatsızlıklara kimi bebeklerde ise ölüme dahi sebep olduğu da iddianamede kaydedildi. Şüphelilerin usulsüz şekilde düşümünü yaptıkları currosurf, infasurf gibi ilaçları hastaneden çıkartarak satıp maddi kazanç elde ettikleri, Özel Hastaneler Yönetmeliği’ne aykırı şekilde işletme devri yapılarak danışmanlık hizmeti adı altında Fırat Sarı liderliğindeki Yenidoğan Suç Örgütü’nün çok sayıda hastaneye az sayıda doktorla hizmet vermeye çalışması nedeniyle aslında sağlık hizmetinin doğrudan hemşire ve hatta hemşire yardımcılarıyla verildiği bu nedenle bebek ölüm sayılarının arttığı da iddianamede kaydedildi.

'HEMŞİRELER KENDİSİNİ DOKTOR OLARAK TANITTI'

İddianamede hemşirelerin kendisini doktor olarak tanıttığı, bir kısım örgüt mensuplarının yenidoğan yoğun bakımlarını kapasitenin üzerinde doldurduğu, hemşireler eli ile usule aykırı gerçek olmayan epikriz raporları yazıldığı da açıklandı. Soruşturma kapsamında incelenen dijital materyallerde ise şüphelilerin 'Kötü hasta değerleri, iyi hasta değerleri' gibi şablon hasta değerlerinin yer aldığı ve çoğu zaman hastaların kan gazı, kan değerleri, enfeksiyon olup olmadığı gibi konularda gerçekte bir tetkik veya tahlil yapmadan kendi gözlemlerine göre bebeği iyi veya kötü olarak kategorize edip raporlarını şablon olarak tek elden, merkezden, hastane dışından yazdıkları iddianamede kaydedildi. Bu nedenle hangi bebeğe hangi tedavinin uygulanacağı yönünde tereddütler yaşandığı ve bebeklerin hayatını kaybetmesine kadar varan telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğduğu iddianamede kaydedildi. Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından ilgili hastaneler ve suç örgütünün faaliyetlerini incelemek ve raporlamak için görevlendirilen müfettişlerin bebek ölümleri ile ilgili olarak alanında uzman neotologlardan oluşan uzman heyetten aldığı görüşe göre hastanelerde tıbbi imkansızlıklar, erken teşhis ve tedavi olmaması, birebir yakın hekim kontrolü olmaması, gerekli tetkik ve tahlillerin yapılmaması, hayati öneme sahip ilaçların kesilmesi, 3. düzey olmamasına rağmen 3. düzey hasta kabulü yapılması, doktorların hastaların klinik takip ve tedavisini üstlenmedikleri, ölüm sebeplerinin doktorlar tarafından örtbas edilmesi, TPN sıvısı içerisine lipit multivitamin, fosfor ve magnezyum destekleri verilmemesi sonucu yeterli enerji protein desteği alamadığı için hastaların beslenme bozukluğuna sebep olunduğu, bebeğin kalbi düşmesine rağmen adrenalin kullanılmaması, hastaların uzun süre yatışı yapılıp uygun merkezlere sevk edilmemesi, ilaç hazırlanması ve saklanmasında ihmal gösterilmesi, hastalara protein ve lipit desteği yapılmaması, gerekli ilaçların uygun şekilde verilmemesi, uygun şekil ve süre canlandırma desteği uygulanmaması, sahte hasta dosyası düzenlenmesi, hastaya pasif ötenazi uygulanması nedeniyle bebeklerin hayat haklarının ellerinden alındığı şeklinde tespitler olduğu aktarıldı. İddianamede bazı bebeklerin yoğun bakıma girdikten sonra kilo alması gerekirken aksine ciddi kilo kaybı yaşadığı da aktarılırken, Yenidoğan Suç Örgütü’nün ve örgüte yardım eden hastane yönetimlerinin sırf giderleri azaltmak ve maddi menfaat temin etmek adına bebeklere yeterli besin verme işlemini yerine getirmedikleri, tapelerde "TPN tüketimini azaltın" şeklinde talimatların yer aldığı da açıklandı. İddianame kapsamında sanıklar Fırat Sarı ve İlker Gönen’in 10 kez 'Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi', 'Nitelikli dolandırıcılık', 'Suç işlemek amacıyla örgüt kurma' ve 11 kez 'Resmi belgede sahtecilik' suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9’ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Sanık Gıyasettin Mert Özdemir’in ise 'Kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi', 'Kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi', 'Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık', 'Suç işlemek amacıyla örgüt kurma' ve 'Resmi belgede sahtecilik' suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezasıyla cezalandırılmaları istendi. İddianamede diğer sanıklar hakkında da benzer suçlardan değişen oranlarda hapis cezası talep edildi.(DHA)

Görüntü Dökümü

----

ARŞİV

==========

4- TUTUKSUZ SANIK KANIK: KEŞKE DALGA GEÇMESEYDİK; İKİ KİŞİ ARASINDA GEÇEN KONUŞMALAR - 3 / Ek bilgilerle geniş haber

- Duruşma 2 Aralık Pazartesi günü saat 09.30'a ertelendi

Leyla YILDIZ/İSTANBUL,(DHA)-İSTANBUL’da yenidoğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlayan ve kusurlu davranışlarda bulunarak ölümlerine neden olan Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanığın yargılanmasına devam ediliyor. Duruşmanın 10’uncu günü tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasıyla devam etti.

Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle duruşma konferans salonunda görülüyor. Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanıklı davada tutuksuz sanıkların savunmaları başladı. Bazı tutuksuz sanıklar ve taraf avukatları salonda hazır edilirken, bazı tutuksuz sanıklar da bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Bugüne kadar toplam 40 sanığın savunması alınan davada 10'uncu duruşma, saat 10.20 sıralarında tutuksuz sanık Hıdır Yüksel'in savunmasıyla başladı.Saat 14.00 sıralarında duruşma verilen aranın ardından yeniden başladı. Duruşma tutuksuz sanık Ceylan Çetin'in savuınmasının alınmasının ardından saat 15.30 sıralarında sona erdi. Duruşma 2 Aralık Pazartesi günü saat 09.30'a ertelendi.

'YOLSUZLUĞA SEBEP VERMEDİM'

Sanık Hıdır Yüksel, "55 senelik hekimim. Devlet hastanesinde başhekimlik yaptım. Çorlu Reyap Hastanesinde başhekimlik yaptım ardından İstanbul Reyap Hastanesinde mesul müdür oldum. Yurtdışında kadın doğum iktisadisi yaptım. Yolsuzluğa usulsüzlüğe sebep vermedim. Çalıştığım yerde böyle birşey olması imkansız. Reyap Hastanesinde resul müdür olduğum için yenidoğan sorumlu hekim ve orada çalışanları ismen tanırım. Esenyurt Reyap Hastanesinde müdürken, Fırat Sarı, Cansu hemşire, Mehtap hemşire vardı tanıdığım. Hastanede işletme gibi birşey yok. Kurumsal bir hastaneyiz. Yenidoğan servisimiz 25 yataklı olduğu için bazen kendi hastalarımızı bile karşılayamadığımız için, kapasitesi büyük olduğu için dışarıdan hasta geldiğini tahmin etmiyorum. İdari anlamda kurumsal bir hastane, başhekim, servis sorumlusu, genel müdür, insan kaynakları olur. Genel Müdür Özgür Tosunel’di yönetimle ilgilenirdi, hasta şikayeti, hasta memnuniyetiyle heryeri dolaşıp, yenidoğanda ise steril bir alan olduğu için bunları sorardık" dedi.

"REYAP HASTANESİ'NDE CÜZİ BİR ORTAKLIĞIM VAR'

Yüksel, "Anne babadan gelmiş herhangibir şikayet yok. Yenidoğan denetlenir, hastane denetlenir bu konuda herhangibir hatamız yok. Hastanemiz çok yoğun, son teknolojiyle donatılmış bir hastanedir. İlker Gönen’i tanımam söylediğim 3 kişi dışında kimseyi tanımıyorum. Yenidoğanda kaç küvez var takibi konusunda, sorumlu hemşire var Fırat Sarı'ya sorarız bir sorun, bir sıkıntı var mı diye. Mehtap Sayar sorumlu hemşireydi. Hakan Doğukan Taşçı, Hasan Basri Gök’ü, Renginar Molla’yı tanımam. Reyap Hastanesinde yüzde 5 yüzde 10 gibi cüzi bir ortaklığım var. Çorlu ve İstanbul Reyap Hastanesi ortaktır kardeşler çalıştırıyor." dedi. Mahkeme başkanının, 'Reyap Hastanesi doktoru Çorlu Reyap hastanesinde doktorluk yapabilir mi? ' sorusuna cevap veren sanık, "Sağlık müdürlüğü gönderirse olur. Fırat Sarı maaşını nasıl alır ben bilemem, bu konuları bilmem imkansız. Şirketler hakkında bilgim yok kardeşler çalıştırıyor. Özel hastanelerde Sağlık Bakanlığı'nın verdiği çalışmalar dahilinde, çalışma belgesi alınmadan çalışmak imkansız. Çalışma izni gelir o şekilde çalışmaya başlar" dedi.

'HASTA RAPORLARI İNCELENMEMİŞTİR'

Tutuksuz sanık Birinci Hastanesi mesul müdürü Ali Aksu ise savunmasında, "1969 yılında Kahramanmaraş’ta dünyaya geldim. Üç çocuk babasıyım. 32 yıllık meslek hayatımda binlerce ameliyat yaptım on binlerce hastam oldu. Böyle bir dosyayla suçlanmak çok üzücü. Dosyalardaki en önemli kelimelerden biri epikrizdir. Epikriz hastanın kimlik bilgileri, özgeçmişi, hekimlerin E-imzasıyla imzaladığı evraktır. Sosyal Güvenlik Kurumu'nun 8 Mart 2017 tarihinde yayınladığı özel hastanelerin faturaların incelenmesine dair yönetmeliği vardır. Basamağı yükseltmek demek ödeme yapılacağı anlamına gelmez. Basamak tüm hekimlerin mutabakatta olduğu anlamına gelmez. Türkiye sağlık bilişim sisteminde dünyanın en iyi ülkeleri arasında biridir. Veriler 4 otomasyon sisteminde canlı kaydedilir. Hasta, hastaneye müracaat ettiğinde 4 tane otomasyon sistemine gireriz Sağlık Bakanlığı'nın bu otomasyonlara tam erişim hakkı vardır. Davalarda yapılan tartışmanın kaynağı basamaklara göre ödeme yapmasıdır. Basamak düzeyler arasında farklılıktan kaynaklanan SGK ile hastaneler arasında bir çok dava vardır. Epikriz düzenlemesi, basamak verilerin değiştirmesi hemşireler tarafından değiştirmesi mümkün değil. Üzerime atılan ikinci suçlama 'İhmali davranışla kasten adam öldürme'. Öncelikle uzman görüşüyle ilgili, Sağlık Bakanlığı bünyesinde bulunan devlet hastanesinde çalışan 3 çocuk babası tarafından hazırlanmıştır. Hazırlanacak raporda Çapa gibi köklü hastanelerde çakışan hekimler olmalıdır. Subjektif yorumlar yapılmış, hasta raporları incelenmemiştir" ifade etti.

'ÖLÜM SAATİNDE RESMİ BELGEDE SAHTECİLİK İDDİASI VAR'

Aksu savunmasının devamında, "Opara bebek, Nijerya uyruklu 6 aylık bebekti. Beylikdüzü Medilife hastanesine öksürük şikayetiyle başvurdu. Muayene edilip reçete verildikten sonra taburcu ediliyor. Durumu kötüleşen hasta 16 Ocak'ta tekrar hastaneye müracaat ediyor. Servise yatırılıp oksijen ve antibiyotik tedavisi yapılıyor. Kalp durması gelişiyor. İki kez canlandırma işlemi yapılıyor. Yenidoğan yoğun bakım küvezde tedavi ediliyor. Hasta yenidoğan yoğun bakıma alındıktan sonra 6 aylık olması nedeniyle 112 ile irtibata geçiliyor 112 aranmasına rağmen olumlu dönüş olmuyor. Nedeni ise yoğun bakım yataklarının az olması olabilir. Opara’nın annesi CNN Türk’e verdiği röportajda 'Birinci Hastanesi'ne gittiğinde durumu kötüydü neredeyse hayatı fonksiyonları durmuş' demektedir. Acil olarak geldiği için yerimiz yok diye reddedilme mümkün değil. Uzman görüşü eksik ve hatalarla dolu. İlk başvurduğu hastane bile yanlış yazılmıştır. Beylikdüzü Medilife hastanesi yazması gerekirken, Bağcılar Medilife hastanesi yazmıştır. Opara bebek 6 aylık olmasına rağmen 5 kilodur. Normalde 7,5 kilo olması lazım. Ciddi bir gelişim geriliği vardı. Tüm tedavilere cevap vermeyip, bebeğin doğuştan kalp hastalıkları olabileceği unutulmamalıdır. Bu dosyanın en büyük eksikliği otopsinin yapılmamış olmasıdır. Adli Tıp incelemeleri eksik kalacaktır. Opara bebek için otopsi talep ediyorum. Opara bebeğin ölüm saatinde resmi belgede sahtecilik yaptığım iddiası var, hastanın vefatıyla ilgili ölüm bildirim sistemiyle kimseye bir talimatım olmamıştır" dedi.

'TARAFIMA İTİBAR SUİKASTI YAPILMIŞTIR'

Sanık Aksu, "Yenidoğan yoğun bakımları çok pahalı yatırımlardır. Yenidoğan yoğun bakım oranı kamuda yüzde 30, özelde yüzde 70’tir. Dosya içine 'Örgüte bilerek, isteyerek sevk maddesi' eklenmiştir. Buradaki çoğu kişiyi tanımıyorum onlar da beni tanımıyor. Ortada suç işlemek amacıyla bir örgüt kurulduğunu düşünmüyorum. Üçüncü kişilerden hizmet alınıp yapılabilir. Çocuk hekimleri yoğun bakımda çalışmak istememektedir. İstanbul’da gece çalışacak nöbetçi çocuk uzmanı hekimi bulmak şu an çok zordur. Çocuk hekimi çocuk kardiyoloji hekimi konusunda danışmanlık hizmeti aldığımız olmaktadır. Hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum. Bu dava Türkiye Cumhuriyeti tarihinde doktor, hemşire ve sağlık çalışanlarının işbirliği yapılarak hayata gözlerine yeni açmış bebeklerin öldürüldüğü algısı oluşturulduğu ilk davadır. Toplum vicdanında mahkum edilmeye çalışılmıştır. Yazılı ve görsel medyada tarafıma itibar suikasti yapılmıştır" şeklinde konuştu.

'BİZE VERİLEN PARAYI SORGULAMADIK'

'Örgüt üyeliği', 'Dolandırıcılık' ve 'İhmali davranışla kasten öldürme' suçlarından yargılanan tutuksuz sanık Bahar Kanık savunmasında, "Suçlamaları kabul etmiyorum. 2015-2020 yılları arasında Çorlu Reyap'ta çalıştım. Çalışmaya başladığımda hastanede ciddi bir yoğunluk vardı. Sorumlu hemşire de gelip bize Fırat Sarı'nın motivasyon ödemesi olarak bize para vereceğini söylüyordu. Biz de bu parayı sorgulamadık. Ben sorumlu olduktan sonra Fırat Sarı parayı bana göndermeye başladı, ben de bu parayı hemşirelere dağıtıyordum. Halime bebek gerçekten kötü durumdaydı. Ben de Fırat Sarı'ya hastaneye gelmesini söyledim, o da İstanbul'da kötü bir bebekle ilgilendiğini söyleyip, bize ne yapmamız gerektiği konusunda talimatlar verdi. Biz de ona göre müdahalelerde bulunduk. Bebeğin damarları, dopamin ilacı nedeniyle tahrip olmuştu, damar yolu açacak yer kalmamıştı ve son olarak kafasından damar yolu açmak zorunda kalmıştık. Dopamin ilacı da kafadan açılan damaryolundan verilebilecek bir ilaç değil. O yüzden bu ilacı kestik. Bebek iyice kötüleşti, canlandırmaya tepki vermedi. Fırat Sarı'ya durumu bildirdim; ama biz hemşireler olarak bebeğin ölüm saatini tayin edemiyoruz bu yüzden Fırat Sarı gelene kadar solunum cihazına bağlı halde bıraktık. Fırat Sarı ile bu konuda konuşurken ben bir filmde geçen repliği söyledim, Fırat Sarı da ona istinaden 'Dedemin fişi' dedi. Bu Halime bebekle ilgili değildi. Neyden bahsettiğimi bildiği için ona karşılık verdi" diye konuştu.

'MAHKEME BAŞKANI: KENDİNİZİ BEBEKLERİN ANNESİNİN YERİNE KOYUN'

Mahkeme başkanı, sanık Kınık ile Fırat Sarı arasında geçen, 'Dedemin fişi', 'Tüh bugün de besleyecektik, kalk kız besleyeceğiz seni' gibi tapelerde bebeklerle ilgili kendi aralarındaki şakalaşma cümlelerini okuyarak, Kanık'a çocuğu olup olmadığını sordu. Kanık, 'Var' şeklinde cevap verdi. Mahkeme başkanı, 'Şakalar yapıyorsunuz, kendinizi o bebeklerin annelerinin yerine koyun, bebeğiniz hakkında doktorla hemşire böyle konuşsa ne hissedersiniz?' diye sordu. Sanık Kanık ise, "Çok haklısınız, keşke yapmasaydık. İki kişi arasında geçen konuşmalar" dedi. Mahkeme başkanı, 'Bu ciddi bir iş, pandemi döneminde mücadele verdiler, toplum da destekledi. Bu tapeleri görünce de lakayıt olarak algılanıyor. Filmlerde böyle şakalaşmalar oluyor, belki de filmler gerçeği yansıtmıyor' dedi. Sanık ise savunmasının devamında, 'Eczacımız değişmişti corrosorf ilaç siparişi vermeyi unutmuştu o yüzden ilacımız azalmıştı. Sarıkaya bebekle ilgili konuşmuştuk onunla ilgili şaka yapmıştık. Sonra vefat etmişti. Epikrizle ilgili hemşire muhatap olmadı diye biliyorum. Sümeyye Nur Arslan'ı Fırat Sarı'nın asistanı olarak ve Reyap Hastanesi'nin yenidoğan yoğun bakım sorumlusu olarak biliyorum" dedi

'İLK KEZ DOKTORSUZ BIRAKILDIK'

Kanık, "Bebeğe, Saat 4'e 5'e kadar müdahale ettik ama Fırat Sarı 'Bırakın' dedi. Biz hemşire olarak bebeğin ölüm saatini belirleyemeyiz. Bebek vefat ettikten sonra düz EKG çizgi alınır. Saat başı bebeğin düz çizgisi vardı ama kendi başına düz çizgi yaptılar. Biz ilk kez doktorsuz şekilde bırakılmıştık o zaman yönetime şikayet etmiştim. 'Tam zamanlı doktor istiyoruz' demiştim. Bir çocuk doktoru ayarlandı. İlk başlarda Fırat Sarı doktorun yenidoğan yoğunbakıma girmesine birşey demiyordu, sonradan yenidoğan yoğunbakıma girmesine izin vermedi. Bebeğin ölüm tanısını doktor koyar biz fikir bile beyan edemeyiz. Fırat Sarı ile hastane arasındaki bağ konusunda herhangi bir bilgim yok" şeklinde konuştu.

'İLAÇ SATTIĞINI ÖĞRENDİM'

Sanık Ceylan Çetin ise savunmasının sonlarında "2014 yılında hemşirelik bölümünden mezun oldum. Yenidoğan yoğunbakımda hemşire olarak çalışmaya başladım. Bir yıl ara verdim ardından tekrar oraya işe başladım. Örgüt olarak suçlandığım için böyle bir örgüt olsaydı istifa ettiğimde, Fırat Sarı kesin bilirdi ben insan kaynaklarından istifamı verdim usulüne göre ayrıldım. Danışmanlık hizmetleri yapıldı bundan haberdardım. Usulsüzlük yapıldı diye birşey olmadı. Herşey devam etti. Son 3 yıl boyunca hasta bakmadım. Doktor orderları yazar bir hemşire 4 hastaya bakar, ben yaşlarını takıp ettiğim için corrosorf'ları da takip ediyorum. Hasan Basri ile bir gün corrosorf mevzusu açıldı benden ilaç istedi. Ben de 'Fırat Sarı'nın haberi olması gerek' dedim. Tekrar corrosorf isteme olayı oldu bana, 'Diğer hastanelere, hastalara götürüyoruz' dedi. Mesaiye geldiğimde 5 tane ilaç eksiğimiz vardı Hasan Basri’yi aradım ve corrosorf ilacını sordum, 'Aldım, herkesin haberi var' dedi. Ben de sorgulamadım. Bir ay sonra geldiğimde fazlaca bin tane corrosorf eksiği vardı. Genel yönetime çıkıp 'Bu kadar eksiklik var, sizin, Fırat Sarı'nın haberi var' dedim. Bana 'Nasıl böyle birşey olur, kuş uçsa haberim olacak' diyerek kızdı. Sonra Hasan Basri’nin ilaç sattığını öğrendim" dedi.(DHA)

Görüntü Dökümü

-----

ARŞİV

===========

5- BAKAN GÖKTAŞ: ÇOCUKLARIMIZIN SOSYAL MEDYA KULLANIMIYLA İLGİLİ DÜZENLEMEYİ HAYATA GEÇİRMEYİ PLANLIYORUZ

Dilara ŞAHİN - Hadican EROL/İSTANBUL, (DHA) - AİLE ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kongre Merkezi'ndeki 'Şehirde İyi Olma Hali' temasıyla düzenlenen 'Esenlik Sempozyumu'na katıldı. Burada bir konuşma yapan Bakan Göktaş, Ekim ayında dijital bağımlılık ve aile çalıştayını düzenlediklerini belirterek, "Çocukların sosyal medya ve sosyal ağların kullanımıyla ilgili dünya örneklerini inceliyoruz ve çocuklarımızın sosyal medya kullanımına dair bir düzenleme hayata geçirmeyi amaçlıyoruz. Çalıştayın raporunu, elde ettiğimiz çarpıcı sonuçları ve çözüm önerilerini önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaşacağız" dedi.

Esenler Belediyesi tarafından, 'Şehirde İyi Olma Hali' temasıyla, Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kongre Merkezinde 'Esenler Sempozyu'mu düzenlendi. Şehir ve çevre olgularıyla ilgili bütüncül yaklaşımların ele alındığı sempozyuma Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetim Politikaları Kurulu Başkanvekili Prof. Dr. Şükrü Karatepe, Ak Parti Samsun Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Çiğdem Karaaslan, Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Eyüp Debik, Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu ve Şehir ve Düşünce Bilim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Mahzar Bağlı da katıldı. Açılış konuşmasını Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş yaptı.Sempozyumun sonunda Cumhurbaşkanlığı Yerel Yönetim Politikaları Kurulu Başkanvekili Prof. Dr. Şükrü Karatepe ile Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu'ya tablo hediye edildi.

'GÜÇLÜ AİLE GÜÇLÜ TOPLUM GÜÇLÜ TÜRKİYE'

Bakan Göktaş, "Güçlü aile, güçlü toplum, güçlü Türkiye diyerek 85 milyonluk büyük Türkiye ailesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ailenin korunması ve güçlendirilmesi vizyon belgesi ve eylem planımızla toplumun temel yapı taşı olan aileleri her yönüyle desteklemek ve güçlendirmek adına stratejik adımlar atıyoruz. Eylem planımız ailelerin afet ve acil durumlara dayanıklılığını artırmayı hedefleyen aile dostu çevre politikalarına odaklanıyor. Bu kapsamda artan afet ve acil durumlara karşı ailelerin dayanıklılığını artırmak, öncelikli hedeflerimiz arasındadır. Ayrıca ailelerin temel ihtiyaçlarını gözeten, birlikte vakit geçirmelerini destek aile dostu şehir anlayışının yaygınlaşmasını amaçlıyoruz" dedi.

'SOSYAL RİSK HARİTALARI OLUŞTURUYORUZ'

Bakan Göktaş, "81 ilimiz ve 922 ilçemizde kadına yönelik şiddet, çocuk istismarı, bağımlılık gibi tehditleri bütüncül bir yaklaşımla ele alacağımız sosyal risk haritaları oluşturuyoruz. Bu çalışmayla birarada yaşama kültürünü bozma, bireyi ve aileyi sağlıksız zeminlere taşıma ihtimali olan sosyal olguları belirliyoruz ve koruyucu ve önleyici mekanizmaları güçlendirerek olası risklerin geri dönülemez sonuçlar doğurmadan önüne geçmeyi amaçlıyoruz. Bakanlıklarımızın destekleriyle gerçekleştirdiğimiz çalışmalarla henüz vakalar gerçekleşmeden müdahale kapasitemizi artırmış olacağız. Başlattığımız bir diğer yeni kapsamlı çalışma ise 'Aile rehberi' sistemidir. Bu sistemle vatandaşlarımıza daha hızlı, güvenilir ve ulaşılabilir sosyal hizmetler sunmayı hedefliyoruz" ifadelerini kullandı.

'ÇALIŞTAY RAPORUNU ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE PAYLAŞACAĞIZ'

Sosyal medyayla ilgili kullanım hakkında düzenlemelerden de bahseden Bakan Göktaş, "Oyunlardaki güçlü karakter çocukların gelişiminde olumsuz etkilere neden oluyor. Çocukların oyunlarda güçlü, karanlık veya tüm silahları ustalıkla kullanabilen figürleri seçerek kendilerine güven ve cesaret kazandırdıklarının tespitleri yer alıyor. Aynı zamanda çocukların bir kısmı bu karakterlerin gücüne sahip olmayı ve oyun sırasında kendilerine yeni bir kişilik oluşturduklarını hissediyor. Oyun bittikten sonra ise çocuklarda sosyal ilişkilerinde zayıflama ve sosyal izolasyon yaşıyor. Çocuklar dijital araçların aileleriyle vakit geçirmelerine engel olmadığını fakat telefonlarını ele almadıklarında kendilerini bir boşlukta hissettiklerini, üzüntü ve güvensizlik duygusu yaşadıklarını ifade ediyor. Diğer yandan dijital içerikler, zaman içinde bağımlılığa, dürtüsel davranış bozukluklarına yol açabiliyor. Başka bir ifadeyle çocukların toplumsal uyum ve birlikte yaşam becerilerine zarar veriyor. Suç işleme riskini artırıyor ve hukuki yaptırımı olan fiillerin gerçekleşmesine zemin hazırlıyor. Bu kapsamda çocukların sosyal medya ve sosyal ağların kullanımıyla ilgili dünya örneklerini inceliyoruz ve çocuklarımızın sosyal medya kullanımına dair bir düzenleme hayata geçirmeyi amaçlıyoruz. Çalıştayın raporunu, elde ettiğimiz çarpıcı sonuçları ve çözüm önerilerini önümüzdeki günlerde kamuoyuyla paylaşacağız" dedi.

'İYİLİK İNŞASINA BAŞLAMAK ZORUNDAYIZ'

Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu da sempozyumda bir konuşma yaptı. Göksu, "Bir gün bir seçim çalışması yaparken bir salona gittim. Salona girdiğimde başka bir siyasi partinin adayı Dürüstlük Projesi'ni anlatıyordu. Çıkışta selamlaşırken, kendisine dedim ki dürüstlük bir proje olamaz. Dürüstlük bir ahlak ve fıtrattır. Sorumluluk üstlenmek başlı başına bir iyiliği kabul etmek anlamına gelmektedir. İyilik nedir sorusuna Aristoteles'in güzel bir tarifesi var. Diyor ki, şerrin karşısında herşey iyiliktir. İşte biz bu sempozyum gibi yapmış olduğumuz bütün kavramsallaştırma çalışmalarında iyilik temasını ve kavramını öne çıkarmaya çalışıyoruz. Niye ? Çünkü bazen kavramlar başlı başına bit eğitim fenomeni haline gelebiliyor. Modernleşmeyle beraber yaşam kalitemizdeki konforun artmasıyla beraber modernleşmeyle bana kalırsa biz de yüzleşmeye başladık. Bu yüzkleşme sonunda karşı karşıya kaldığımız birtakım insani krizleri görmeye başladık. Bu insani krizleri ortadan kaldırbailecek ya da bu insani krizlerin bu topluma bu millete bu insanlığa zayiatını en dip dalgadan seyredebilmesini sağlayabilmek için, hepimiz o insani krizin karşısında yiyilik inşaasına başlamak zorundayız " dedi.(DHA)

Görüntü Dökümü

-------

-Bakan Mahinur Özdemir Göktaş'ın konuşması

-Esenler Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu'nun konuşması

-Ak Parti Milletveli Çiğdem Karaaslan'dan detay

-Prof. Dr. Şükrü Karatepe'den detay

-Genel ve detay görüntüler

========

6- BAKAN YUMAKLI: AVRUPA BİRLİĞİ'NİN TÜKETMEDİĞİ HERHANGİ BİR ŞEYİN TÜRKİYE'DE TÜKETİLMESİNE İZİN VERMİYORUZ

Gülseren KARAPINAR- Ömer HASAR/ İSTANBUL, (DHA)-TÜRKİYE Tarım Zirvesi'nde konuşan Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, "Türkiye'nin ihraç ettiği ancak geri dönen ürün oranı maksimum binde 1 ile binde 2 arasında. Gerekçesi ne olursa olsun geri dönen hiçbir ürünü biz içeride satışına izin vermiyoruz, imha ediyoruz. Standartlarda, analizlerde tam uyum halinde olduğumuz Avrupa Birliği'nin tüketmediği herhangi bir şeyin Türkiye'de tüketilmesine izin vermiyoruz. Bunlar imha ediliyor" dedi.

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, 'Türkiye Yüzyılında Sürdürülebilir Tarım' temasıyla düzenlenen 4'üncü Türkiye Tarım Zirvesi'ne katıldı. Burada konuşan Bakan Yumaklı, "Türkiye hem bugünkü mevcut haliyle, toprak yapısıyla, iklim yapısıyla, tarımsal üretime elverişli ortamı itibarıyla içerideki ihtiyaçlarını büyük oranda karşılayan ve ihtiyacının üzerindekileri de ihraç edebilen bir ülke. Türkiye 2023 yılının 139 milyon tonluk bir bitkisel üretimle kapattı, bu Cumhuriyet tarihinin rekoru. Gayri safi hasılada, tarımsal hasıla da 68,5 milyar dolarla Avrupa'da 1'inci sırada dünyada da 9'uncu sırada. Dolayısıyla da bu rakamlar herhalde tarım bitti diyenlere gereken cevaptır" dedi.

'KIRMIZI ETTE YÜZDE 5 İÇİN İTHALAT YAPILIYOR'

Bakan Yumaklı, fahiş fiyatla ilgili yasal düzenlemeye değinerek, "Kırmızı et üretiminde bizim yeterliliğimiz yüzde 95'ler, aradaki yüzde 5 için ithalat yapılıyor. Ancak hep şunu şöyledik sadece bu aradaki yüzde 5 için değil aynı zamanda piyasada herhangi bir şekilde arz ya da taleple bağlantılı olmaksızın fiyat hareketlerini oluşturmak isteyenler olabiliyor. Hatta bunlarla ilgili sadece bu konuda değil genel olarak fahiş fiyatla mücadeleyle ilgili bir yasal düzenleme çıktı. İthalatta konuyu ikiye ayıralım; birincisi ihtiyaçla alakalı, ikincisi piyasa regülasyonu ile alakalı. Elbette devlet hem üreticisini düşünecek hem de tüketicisini düşünecek. Dolayısıyla İhtiyaç neredeyse bununla ilgili gereken regülasyonu sağlamak amacıyla bu ithalatı yapacak. Ancak bu sürdürülebilir değil. Hep bunu söyledik" şeklinde konuştu.

'KASIM SONUNA KADAR 1.2 MİLYON CİVARINDA BİR DENETİMİMİZ OLDU'

Bakan Yumaklı, "Bizim hayvan hastalıklarıyla mücadele planımızda devreye girdi. Aynı zamanda Türkiye'deki verimlilik ve kaliteden bahsetmiştim bu 5 ana unsuru. Onlardan birisi olan verimlilikle ilgili yani bizim elimizdeki materyalin verimli ve kaliteli bir şekilde üretiminin yapılması için Islah Programı devreye girmiş oldu. 360 derece bir seferberlik başlatmış durumdayız. Bunun adı üretim seferberliği. Sadece hayvansal üretimde değil yani ette değil sütte değil ya da diğer hayvansal ürünlerde değil bitkisel üretimde de bir üretim seferberliği başlatmış durumdayız. Kasım sonuna kadar 1,2 milyon civarında bir denetimimiz oldu. Bunların içerisindeki rakamları söyleyeyim. 1,2 milyonluk bir denetim yapıldı. Bunların içerisinden yüzde 1,8 oranında bir uygunsuzluk tespit edildi. Yani şunu söylemek istiyorum. Eğer 100 kişi ise sadece 2 kişi bunu yaptı. Geri kalan 98 kişi işini doğru yapıyor demektir. Bunlara da buradan teşekkür etmek gerekiyor. Çünkü marifet iltifata tabii. 452 savcılığa suç duyurusunda bulunduk" ifadelerini kullandı.

'GERİ DÖNEN ÜRÜN ORANI MAKSİMUM BİNDE 1 İLE BİNDE 2 ARASINDA'

Yumaklı, "Hepimiz için bu önemli bir konu. Buradaki hassasiyet bizim de hassasiyetimiz. Olaya sadece ihraç edilen ürünlerin gümrük kapılarından geri dönüp dönmemesi çerçevesinde bakmamak gerek. Bizim özellikle pestisit yani zirai ilaç konusundaki denetimlerimiz sadece gümrük kapılarında yapılan bir denetim değil. Toplamı temsil edecek şekilde üretim alanlarında, hal girişlerinde yoğun bir denetim olur, son tüketim noktalarında denetim olur, ihraç edilen ürünler için de gümrüklerde analiz olur. Bu analizler hem kamu laboratuvarlarında olur hem de özel laboratuvar da olur. Bu laboratuvarlar içerisinde de işlerini iyi yapmayanlar sebebiyle de bazı sorunlarla karşılaşıyoruz, o laboratuvarlarla ilgili de gerekeni yapıyoruz. Herhangi bir şekilde yurt dışından geri dönen ürünlerin hepsi de pestisit sebebiyle geri dönmez, aynı zamanda bu aflatoksin dediğimiz benzeri bazı kendinden sonrasında oluşan küflenme nedeniyle dönenler de olabiliyor, bunların oranı yarı yarıya neredeyse. Türkiye'nin ihraç ettiği ancak geri dönen ürün oranı maksimum binde 1 ile binde 2 arasında. Bunların hepsi pestisit sebebi ile değil. Gerekçesi ne olursa olsun geri dönen hiçbir ürünü biz içeride satışına izin vermiyoruz, imha ediyoruz. Standartlarda, analizlerde tam uyum halinde olduğumuz Avrupa Birliği'nin tüketmediği herhangi bir şeyin Türkiye'de tüketilmesine izin vermiyoruz. Bunlar imha ediliyor" diye konuştu.

Görüntü Dökümü:

-------------

-Salondan genel ve detaylar

-İbrahim Yumaklı'nın konuşması

========

7- CHP'DEKİ PARA SAYMA GÖRÜNTÜLERİNE İLİŞKİN DAVADA İKİNCİ DURUŞMA

Ayşe GÜREL / İSTANBUL, (DHA)- CHP İstanbul İl Başkanlığında çekildiği iddia edilen para sayma görüntülerine ilişkin 22 sanığın yargılandığı davanın ikinci duruşması, İstanbul Çağlayan Adliyesi'nde görüldü. 59. Asliye Ceza Mahkemesi'nin kapasitesinin yetersiz olması nedeniyle duruşma, 27. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda gerçekleştirildi. Mahkeme duruşmayı ileri bir tarihe erteledi.

Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'ndaki ikinci duruşmaya, sanıklardan Maltepe eski Belediye Başkanı Ali Kılıç, Şişli eski Belediye Başkanı Muammer Keskin, CHP önceki dönem İstanbul İl Başkan Yardımcısı Özgür Nas, Canan Kaftancıoğlu'nun danışmanı Mustafa Can Poyraz, Mevlüt Emek ve Ergün Özer katıldı. CHP İstanbul eski İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ise duruşmaya katılmadı. Sanıkların avukatları da salonda hazır bulundu. Sanıklardan birçoğu, savunmalarını yazılı olarak sunduklarını belirterek beraat talebinde bulundu.

'SOSYAL MEDYADA YAYINLANAN GÖRÜNTÜLERLE SORUŞTURMA AÇILMIŞTIR'

Sanık Ergün Özer savunmasında, "Öncelikle elde edilen deliller yasadışı yollardan elde edilmiştir. Mahkeme, araştırma ya da soruşturma yapmadan sosyal medyada yayınlanan görüntülerle soruşturma açmıştır. Ben doğrudan veya dolaylı bir şekilde herhangi bir parti yetkilisine para vermedim. Beraatımı talep ediyorum" dedi.

Sanıklardan Muammer keskin ise savunmasında, "O tarihlerde Şişli Belediye Başkanı olarak görev yapıyordum. O tarihlerde İstanbul İl Başkanlığının başlatmış olduğu 'Bir Tuğlada Sen Koy' kampanyasına katkıda bulunduk, suçsuzum beraatimi istiyorum" ifadelerini kullandı.

'YEREL SEÇİMLERDEN ÖNCE PARÇA PARÇA YAYINLANMAYA BAŞLADI'

Canan Kaftancıoğlu'nun danışmanı Mustafa Can Poyraz yazılı savunmasında, "Yargılama ortada bir suç şüphesi olmadan siyasi saiklerle başlatılmış bir soruşturmadır. 2019 yılında hukuka aykırı olarak çekilen görüntülerin 2024 yılı Mart ayında yapılan yerel seçimlerden yaklaşık iki hafta önce bir takım medya organlarında çeşitli iddialarla parça parça yayınlanmaya başlanmıştır. Bunun üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ise 'bir suç veya suç unsurunun bulunup bulunulmadığının tespiti' için soruşturma başlatmıştır. Söz konusu gerekçenin soruşturma başlatmaya hukuken yeterli olmadığı açık olduğundan soruşturma açılmasının hukuka aykırı olduğu konusunda da şüphe yoktur" ifadelerini kullandı.

'SİYASİ SAİKLE SORUŞTURMA AÇILDI'

Can Poyraz, "Yargılananların tamamının İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimini kazanan ve soruşturma esnasında da en iddialı parti olan CHP ile iltisaklı kişiler olduğu da sabittir. Mevcut ve bir önceki seçimleri kazanarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nı kazanmış CHP adayı Ekrem İmamoğlu hakkında siyasi saikle soruşturma açılmış ve yargılanmaktadır. Yine söz konusu seçimleri kazanan CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu hakkında siyasi saikle soruşturma açılmış, cezalandırılmıştır. Dolayısıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinin kazanılmasına neden olan bütün CHP'li siyasi figürler bir şekilde ceza yargılamasına maruz bırakılmışlardır. Dolayısıyla bütün bu yargılama silsilesine baktığımızda hukuki bir yargılamadan çok siyasi bir yargılamayla karşı karşıya olduğumuz açıktır" dedi.

Mahkeme heyeti duruşmayı ileri tarihe erteledi.

İDDİANAMEDEN

İddianamede, Maltepe eski Belediye Başkanı Ali Kılıç ve danışmanı Melih Morsümbül, Şişli eski Belediye Başkanı Muammer Keskin, CHP İstanbul eski İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü Başkanı Fatih Keleş, CHP İstanbul önceki dönem İl Başkan Yardımcısı Özgür Nas, CHP İstanbul İl Başkanlığı eski Basın Danışmanı Mustafa Can Poyraz ve İmamoğlu İnşaat Şirketi Genel Müdürü Tuncay Yılmaz'ın da aralarında bulunduğu 22 sanığın, Siyasi Partiler Kanunu'nun 'Kanuna aykırı bağış, kredi veya borç alınması, borç verilmesi' maddesi gereğince 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmaları talep ediliyor.

Görüntü Dökümü:

-----------------

ARŞİV

=======

8- TAKSİM'DE SEVGİLİSİNİ DARBEDEN KİŞİYİ GARSONLAR TEKME TOKAT DÖVDÜ / Ek röportaj

Doğan Can CESUR / İSTANBUL (DHA) - TAKSİM'de kokoreççiye yemeğe gelen Burak K., kıskançlık tartışmasında kız arkadaşı Elif K.'ya kola ve patates kızartması fırlatarak darbetti. Kadının darbedildiğini gören garsonlar Burak K.'yı tekme ve yumruklarla dövdü. O anlar güvenlik kamerasına yansırken, Beyoğlu Asayiş Büro ekiplerinin gözaltına aldığı 3 garson adli kontrolle serbest kaldı. Olayla ilgili konuşan esnaf, "Kızı dövdü, iki tokat vurunca bizde gittik araya gireriz çözümüne bakalım. Bize küfür edip saldırmaya geçince bir kargaşa yaşandı. Hakkını savunduğumuz hanımefendide bizden şikayetçi oldu" dedi.

Olay, 24 Kasım'da saat 02.50 sıralarında Hüseyinağa Mahallesi'nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Elif K. erkek arkadaşı Burak K. birlikte kokoreççiye geldi. Burada sipariş veren çift bir süre sonra kıskançlık nedeniyle tartışmaya başladı. Burak K.'nın cep telefonunu karıştıran Elif K. ardından yerine oturdu. O sırada da siparişler geldi ancak Elif K., Burak K. ile yeniden tartışmaya başladı. Bu duruma sinirlenen Burak K., Elif K.'ya tokat attı ardından da kola ve patates kızartması fırlattı.

BEYOĞLU ASAYİŞ POLİS YAKALADI

Bunu gören iş yerindeki garsonlar Tekin İ. (27), Adem İ. (33) ve Hüseyin K. (20) de Burak K.'yı tekme ve yumruklarla darbetmeye başladı. Dakikalarca darbedilen Burak K. ardından işyerinden dışarıya atıldı. Yaşananlar ise güvenlik kamerasına saniye saniye yansıdı. Olayın ardından Burak K.'nın şikayeti üzerine Beyoğlu Asayiş Büro Amirliği ekipleri çalışma başlattı. Görüntüleri inceleyen polis, şüpheli 3 garsonu yakaladı.

SERBEST KALDILAR

Gözaltına alınan Tekin İ., Adem İ. ve Hüseyin K.'ya ifadesinin alınması sonrasında "kasten yaralama' suçundan adli işlem yapıldı. Adliyeye sevk edilen 3 şüpheli çıkartıldığı mahkemece adli kontrol şartıyla serbest kaldı. Öte yandan Elif K.'nın erkek arkadaşı Burak Y.'den şikayetçi olmadığı öğrenildi. (DHA)

'HAKKINI SAVUNDUĞUMUZ HANIMEFENDİDE BİZDEN ŞİKAYETÇİ OLDU'

Olayla ilgili konuşan esnaf Cemil İlman, "Kız istedi bırakmadı. İki sefer masaya çekti. Uyardık sakin ol yapma bunu dedik. Sonra kızı dövdü yani iki tokat vurunca bizde gittik araya gireriz çözümüne bakalım. Bize küfür edip saldırmaya geçince bir kargaşa yaşandı. Bizde tuttuk dışarıya attık. Dışarıya çıkınca da halen kız arkadaşına bağırıp çağırınca dışarıda da darbedildi. Bu kez mağdur duruma bir düştük ve savcılık olduk. Benim abim karakol yüzü görmeyen bir insandı. Hakkını savunduğumuz hanımefendide bizden şikayetçi oldu" dedi.

Görüntü Dökümü:

------------------------

(Güvenlik kamerası)

Kadının sevgilisini telefonunu karıştırması

Tartışmaları ve kadının oturması

Siparişlerin gelmesi

Tartışmanın sürmesi

Kadının ayağa kalkması

Adamın ona tokat atması

Kıza kola ve patates fırlatması

Garsonlar adamı darbetmesi

Adamın dövülerek dışarıya atılması

=========

9- KÜÇÜKÇEKMECE'DE SİLAHLI 4 KİŞİ PROFESÖRÜ DARBEDİP ARACINI GASBETTİ

Özgür EREN/İSTANBUL (DHA) KÜÇÜKÇEKMECE'de yüzleri maskeli silahlı 4 kişi, otomobiliyle ilerleyen profesörün önün kesip profesörü darbettikten sonra aracını alıp kaçtı. Polis şüphelileri arıyor.

Olay, Atakent Mahallesinde bir sokakta dün 05.30 sıralarında meydana geldi. İddialara göre özel bir hastanede Beyin ve Sinir Cerrahı bölümünde Profesör Doktor Halit Çavuşoğlu işine gitmek için sokakta otomobili ile seyir halindeyken yüzleri maskeli silahlı 4 kişi tarafından otomobilin önü kesildi. Şüpheliler profesörü araçtan indirip darp etti. Yüzleri maskeli 4 saldırgan daha sonra profesörün otomobilini alarak olay yerinden kaçtı.

Halit Çavuşoğlu polis merkezine giderek durumu anlattı ve saldırganlardan şikayetçi oldu. Çavuşoğlu'nun ifadesini alan polis ekipleri olay yerindeki güvenlik kameralarını incelemeye aldı. Polisler olay ile ilgili soruşturma başlatırken 4 kişiyi yakalama çalışması sürüyor.

Görüntü Dökümü:

-------------------

-Olay yerinden genel görüntüler

-Olay yerinden yakın detaylar

-Saldırıya uğrayan profesörün fotoğrafları

============

10- TAKSİM'DE TABAĞINA SAÇ KOYAN TURİSTLERİ ESNAF DÜKKANDAN KOVDU; O ANLAR KAMERADA

Doğan Can CESUR / İSTANBUL, (DHA)- TAKSİM'DE bir fastfood dükkanında turist tabağından saç çıktığını iddia ederek hesabı ödemek istemedi. Çalışan kameradan izlediğinde turistin tabağa saçı kendisinin koyduğunu gördü. Esnaf turistleri dükkandan kovdu, yaşananlar ise güvenlik kamerasına yansıdı.

Olay, 25 Kasım Pazartesi günü 23.15 sıralarında Taksim'de meydana geldi. İddiaya göre fastfood dükkanında arkadaşıyla yemek yiyen bir turist, hesabın gelmesinin ardından elindeki tabakla çalışana doğru giderek saç bulduğunu söyledi. Bunun üzerine turist ile esnaf arasında tartışma yaşandı. Tartışma sonrasında esnaf güvenlik kamerasını açarak turistin saçı tabağa koyduğu görüntüleri kendisine izletti. Esnaf, turistleri hesabı almadan dükkandan kovdu. Yaşananlar güvenlik kamerasına yansıdı.

Esnaf Hayri Taş, olayla ilgili şikayetçi olmadı. (DHA)

Görüntü Dökümü:

------------------

(Güvenlik kamerası)

Turistin yemek yemesi

Saçı tabağa koyması

Tabakla kasaya gitmesi

Esnafla tartışması

Esnafın görüntüleri izletmesi

Esnafın turistleri kovması

Turistlerin restorandan çıkması

=========

11- (ÖZEL) FATİH'TE İÇİNDE 110 BİN DOLAR OLAN KASAYI ÇALDILAR

Ahmet YEŞİLMEN- Uğur ŞAHİN- Utku Can SÖNMEZ / İSTANBUL, (DHA)- FATİH'te şüpheli 3 kişi uluslararası taşımacılık yapan bir kargo firmasının kepengini kırıp içeri girdi. Şüpheliler içinde 110 bin dolar bulunan para kasasını çalıp kayıplara karıştı.

Olay, dün gece 04.00 sıralarında Fatih Katip Kasım Mahallesi'nde meydana geldi. Şüpheli 3 kişi bir otomobille uluslararası taşımacılık yapan bir kargo firmasının olduğu sokağa geldi. Şüphelilerden ikisi otomobilden inerek levye yardımıyla firmanın kepengini açıp içeri girdi. Bir süre içeride vakit geçiren şüpheliler daha sonra içerisinde 110 bin dolar bulunan para kasasını aldı. Kasayı kaldıramayan şüpheliler kasayı merdivenlerden yuvarladıktan sonra geldikleri otomobilin bagajına yükleyip kaçtı. Şikayet üzerine olay yerine gelen polis ekipleri şüphelileri yakalamak için çalışma başlattı

'TEMENNİMİZ BİR AN ÖNCE BULUNMALARI'

Firma yetkilisi Ersin Tombul, "Gördüğünüz gibi gece saatlerinde 3 tane hırsız gelip patlatmışlar. En büyük temennimiz bir an önce bulunmaları. Araçla gelip kepengi kırıyorlar. Hepsi kamera kayıtlarında var zaten. 100 bin doların üzerinde zararımız var" dedi.

Görüntü Dökümü:

------------

Olayın güvenlik kamera görüntüleri

Kırılan kepenk

Firma yetkilisi röportaj

Kepenkten detaylar

Olay yerinden detaylar

Genel ve detaylar

==========

12- TAHRAN-İSTANBUL UÇAĞINDA YOLCU ACİL ÇIKIŞ KAPISINI TEKMELEDİ; KABİN EKİBİNE SALDIRDI

İbrahim YILDIZ / İSTANBUL, (DHA)- TAHRAN-İstanbul seferini yapan Pegasus Havayolları'na ait yolcu uçağında bir yolcu uçuş sırasında acil çıkış kapısını tekmeledi; kabin ekibine saldırdı. Saldırgan yolcu diğer yolcular tarafından kontrol altına alınarak koltuğa bağlandı. Uçak Sabiha Gökçen Havalimanı'na iniş yaparken, yolcu polis ekiplerine teslim edildi.

Olay, Perşembe günü Pegasus Havayolları'nın Tahran-İstanbul seferini yapan uçakta meydana geldi. Olayda uçağın Sabiha Gökçen Havalimanı'na iniş için alçaldığı sırada uçakta bulunan bir yolcu agresif tavırlar sergileyemeye başladı. Yolcu ardından 'Allah-u Ekber' diye bağırarak acil çıkış kapısını açmak istedi. Kendisine müdahalede bulunan kabin görevlilerine saldıran kişi, diğer yolcular tarafından etkisiz hale getirildi. Olay üzerine uçağın kaptan pilotu Sabiha Gökçen Havalimanı Hava Trafik Kontrolörü ile irtibata geçerek uçağa polis ekibi istedi. Yolcular tarafından koltuğa bağlanan yolcu, uçağın inişinin ardından polis ekiplerine teslim edildi.

SALDIRGAN YOLCU SÜRESİZ KARA LİSTEYE ALINDI

Olayla ilgili olarak Pegasus Havayolları tarafından yapılan açıklamada, "28 Kasım 2024 tarihinde Pegasus Hava Yolları'nın PC517 sefer sayılı Tahran-İstanbul Sabiha Gökçen (IKA-SAW) uçuşunda bir yolcu kural dışı davranışlar sergilemiş ve kabin ekibine fiziksel saldırıda bulunmuştur. Uçak içerisinde kontrol altına alınan yolcu, İstanbul Sabiha Gökçen'e inişin ardından güvenlik kuvvetlerine teslim edilmiş ve Pegasus Hava Yolları ile uçması süresiz olarak yasaklanmıştır" denildi.

PİLOT: KOLTUĞA BAĞLI BİR ŞEKİLDE GELİYOR

Yolcunun uçakta çıkardığı olayın ardından pilotun hava trafik kontrolörüyle yaptığı konuşmalar kayıtlara yansıdı. Ses kayıtlarında, pilotun, "Bir polis ihtiyacımız olmuştu illetiler mi?" sözlerine hava trafik kontrolörünün ise "Mutabık efendim talepleriniz iletildi" cevabını veriyor. Pilot bunun üzerine yolcunun kural dışı olduğunu ve koltuğa bağlı bir şekilde geleceğini de iletiyor. (DHA)

Görüntü Dökümü

-----

- Pilotla kule arasındaki konuşmalaırn ses kaydı

İlginizi Çekebilecek Diğer Haberler

Sıradaki Haber