DHA İSTANBUL BÜLTENİ - 3

1- CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: TÜRKİYE'Yİ ZAFİYETE UĞRATMAYI AMAÇLAYAN IRKÇILIK TUZAĞININ MERKEZ ÜSSÜ SANAL ALEMDİR.
Kübra SONKAYA - Ömer HASAR / İSTANBUL, (DHA)- CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan 2024-2025 Eğitim Öğretim Yılı Açılışı, Eğitim Teknolojileri Ar-Ge ve Kalite Zirvesi'ne katıldı. Burada konuşan Erdoğan, "Sosyal medyanın bir takım oyun platformlarının gençlerimizi nasıl zehirlediğine maalesef sık sık şahit oluyoruz. Oyun platformları, şiddeti teşvik etme yanında, aile yapımızı bozan, sapkın akımların özendirilmesine de aracılık ediyor. Henüz 4-5 yaşındaki tertemiz dimağlar, oyunlar içine sinsice yerleştirilmiş LGBT propagandasına maruz kalıyor. Bu mecralar vasıtasıyla, sadece şiddet, sadece sapkın akımlar değil aynı zamanda ırkçılık da körükleniyor. Türkiye'yi ekonomik, sosyal ve güvenlik noktasında zafiyete uğratmayı amaçlayan ırkçılık tuzağının merkez üssü sanal alemdir" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenen 2024-2025 Eğitim Öğretim Yılı Açılışı, Eğitim Teknolojileri Ar-Ge ve Kalite Zirvesi'nde konuştu. Zirveye, Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürleri ile çok sayıda öğretmen ve davetli de katıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ücretsiz ders kitapları, yemek, taşıma, şartlı destekler, burslar ve pansiyon hizmetleri gibi imkânları sunarak eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirdik. Dijital öğrenmeye hazır olma konusunda yüzde 91 gibi bir iyileşme oranıyla OECD ülkelerini geride bırakmış durumdayız. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile çocuklarımızı, zihni açık, ufku geniş milli ve manevi değerlerle donanmış bilgi ve çağın gerektirdiği becerilere sahip insanlar olarak yetiştirmeyi hedefliyoruz" dedi.
'EĞİTİM NEFERLERİMİZİ RAHMETLE YÂD EDİYORUM'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehit öğretmenleri anarak, 'Bizler üzerinde yaşadığımız toprakları vatan yapmak ve ebedi vatanımız olarak korumak için yaklaşık bin yıldır mücadele eden bir milletiz. Bu uğurda nice evladımızı daha ömrünün baharındayken toprağa verdik. Çanakkale'den İstiklal harbimize bölücü terörle mücadeleden en son 15 Temmuz başarısız darbe teşebbüsüne kadar İstiklalimize yönelik tüm saldırıları, aziz şehitlerimizin fedakârlıklarıyla püskürttük. Türkiye'yi yüceltme ve ilelebet payidar kılma mücadelemizde canlarını ortaya koyan kesimlerden biri de öğretmenlerimizdi. Şehit öğretmenlerimizin özellikle de Necmettin Yılmaz ve Aybüke Yalçın gibi genç yaşta terör örgütlerinin hain saldırılarıyla bizden koparılan eğitim neferlerimizi rahmetle yâd ediyorum. Aynı şekilde, 6 Şubat depremlerinde hayatını kaybeden öğretmen ve öğrencilerimizi de unutmayacağımızı, hatıralarını daima yaşatacağımızı bir kez daha ifade ediyorum. Rabbim hepsinin ruhunu şad, mekanlarını cennet eylesin diyorum' dedi.
'EĞİTİMDE FIRSAT EŞİTLİĞİNİ GÜÇLENDİRDİK'
Erdoğan, "Türkiye Yüzyılı hedefimiz sadece bir ufuk değil, aynı zamanda bu aziz vatanın her ferdinin geleceğine dair güçlü bir taahhüttür. Yeni eğitim yaklaşımımızla, teknolojik hamlelerimizle ve demokratikleşme adımlarımızla bu taahhüttü yerine getiriyoruz. Eğitime yaptığımız her yatırımla, hayata geçirdiğimiz her projeyle, Türkiye Yüzyılı hedefimize biraz daha yaklaşıyoruz. Son 22 yılda ülkemizin eksiklerini giderme noktasında, objektif bakanların hayranlık duyduğu tarihi nitelikte adımlar attık. Burada çok kısa olarak birkaçını sizlerle paylaşmak arzusundayım. 2002'de 367 bin olan derslik sayımız hayırseverlerimizin de katkılarıyla 2 kattan fazla arttı. Buna bağlı olarak, derslik başına düşen öğrenci sayısını ilköğretimde 36'dan 23'e, ortaöğretimde 30'dan 22'ye indirdik. Böylece evlatlarımız da kaliteli, daha ferah bir eğitim ortamına kavuştu. 2002'de 540 bin olan öğretmen sayımız 1,2 milyona yükseldi. Hükümetlerimiz döneminde 800 bin yeni öğretmen ataması yaptık. Ücretsiz ders kitapları, yemek, taşıma, şartlı destekler, burslar ve pansiyon hizmetleri gibi imkânları sunarak eğitimde fırsat eşitliğini güçlendirdik. Son 22 yılda yaklaşık 4 milyar adet ders kitabını ücretsiz dağıttık. Özel eğitim ihtiyacı olan 1 milyon 200 bin öğrencimizin evlerinde, hastanelerde, okullarda, eğitime erişimlerini sağlıyoruz" ifadelerini kullandı.
'BAŞÖRTÜSÜ YASAĞINA SON VERDİK'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, '28 Şubat döneminde, millet üzerinde baskı kurmak için yürürlüğe konan vesayetçi uygulamaları kaldırdık. Evlatlarımız arasında adaletsizliğe yol açan katsayı zulmüne ve başörtüsü yasağına son verdik. Okullarımızın fiziki altyapılarını geliştirirken sınıflarımızı en yeni teknolojik imkânlarla donattık. Bugün 21 bin 580 okulumuzun ağ altyapısını tamamlamış bulunuyoruz. 4 bin 800 okulumuzda daha bu altyapıyı geliştirerek okullarımıza yüksek hızlı internet sağlayacağız. 12 bin 350 okulumuzu yüksek hızlı ve güvenlikli fiber internet erişimine kavuşturduk. Dijital eşitliği temin adına şu ana kadar 28 bin okulumuza kablolu internet sağladık. Öğrencilerimizin modern, interaktif ve zengin bir öğrenme ortamında ders görmeleri için, 626 bin 500 dersliğimize etkileşimli tahta kurduk. Neredeyse tüm dersliklerinde etkileşimli tahta olan dünyadaki ilk ve tek ülke Türkiye'dir" değerlendirmesinde bulundu.
'OECD ÜLKELERİNİ GERİDE BIRAKMIŞ DURUMDAYIZ'
Eğitimdeki projelerin uluslararası alanda karşılık bulduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İçerisinde dizüstü ve masaüstü bilgisayarlar, robotik ve kodlama kitleri, 3 boyutlu yazıcıların bulunduğu bilişim teknolojileri sınıflarının yanı sıra bu sene itibari ile 500 yenilikçi sınıfı daha okullarımıza kazandırdık. 2028 yılına kadar bu sayıyı 5 bin 500'e çıkarmayı hedefliyoruz. Geleceğin mühendisleri, bilim insanları ve teknoloji liderleri inşallah bu yenilikçi sınıflarda yetişecek. Bu alanda attığımız adımlar uluslararası alanda da karşılığını buluyor. OECD (Organisation for Economic Cooperation and Development) ülkeleri arasında eğitimde, teknolojik alt yapı sağlama konusunda üst sıralarda yer alıyoruz. PISA 2022 Raporu'nda dijital kaynak eksikliği bildiren okulların oranı OECD ortalamasının çok altında. Dijital öğrenmeye hazır olma konusunda yüzde 91 gibi bir iyileşme oranıyla OECD ülkelerini geride bırakmış durumdayız. Öğretmenlerimizin dijital cihazları eğitiminde kullanabilme becerisi yüzde 88 oranında, bu da OECD ortalamasının üzerinde. İnşallah çok daha iyi yerlere geleceğiz. Biraz evvel Milli Eğitim Bakanım, önceliklerimizden olan mesleki eğitim konusunda yürütülen projelerde detaylı bilgi verdi. Ülkemizin ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünün yetiştirilmesi için mesleki ve teknik eğitimde yeni bir açılımı devreye alıyoruz. Deprem bölgesindeki çalışmalarımız az önce ifade edildiği üzere hızla devam ediyor. Öğretmenlerimizin konaklama ihtiyaçlarından öğrencilerimizin akademik kayıplarını telafi etmeye kadar her alanda yoğun çaba içerisindeyiz. Depremin yaralarını sarmakla kalmayacak, bölgenin eğitim altyapısını eskisinden çok daha güçlü hale getirene kadar durmayacağız" dedi.
'ÇOCUKLAR, OYUNLAR İÇİNE SİNSİCE YERLEŞTİRİLMİŞ LGBT PROPAGANDASINA MARUZ KALIYOR'
Oyun platformlarına aile yapısını bozan ögeler yerleştirildiğine vurgu yapan Erdoğan, "Teknolojinin ve dijitalleşmenin hayatımızın her alanına nüfuz ettiği bir dönemdeyiz. Birkaç saatlik internet kesintisi bile neredeyse hayatın durmasına sebep olabiliyor. Teknoloji ile beraber bağımlılık, bütün bunlar başta olmak üzere, evlatlarımızın karşı karşıya kaldığı riskler de artıyor. Sosyal medyanın bir takım oyun platformlarının gençlerimizi nasıl zehirlediğine maalesef sık sık şahit oluyoruz. Oyun platformları, şiddeti teşvik etme yanında, aile yapımızı bozan, sapkın akımların özendirilmesine de aracılık ediyor. Henüz 4-5 yaşındaki tertemiz dimağlar, oyunlar içine sinsice yerleştirilmiş LGBT propagandasına maruz kalıyor. Bu mecralar vasıtasıyla, sadece şiddet, sadece sapkın akımlar değil aynı zamanda ırkçılık da körükleniyor" ifadelerini kullandı.
'UYGULAMAYA KOYDUĞUMUZ TEDBİRLERDE HEMEN YASAKÇI OLMAKLA SUÇLANIYORUZ'
Erdoğan, Batılı ülkelerin de kendi çıkarlarını korumak için çok sert önlemler aldığına değinerek, "Başta gençlerimiz olmak üzere insanlarımızı birlikte yaşadığımız diğer partilere karşı düşmanlaşan ırkçı faşizm, buralardan besleniyor. Şunu açık ve net söylemek isterim, Türkiye'yi ekonomik, sosyal ve güvenlik noktasında zafiyete uğratmayı amaçlayan ırkçılık tuzağının merkez üssü sanal alemdir. Dijital dünyanın denetimsiz, kontrolsüz ve kaotik yapısı pek çok tehdidi beraberinde getirmektedir. Artan risklere bağlı olarak; eleştiriler de yoğunlaşıyor. Dünyanın pek çok ülkesinde dijital teknolojilerle ilgili çeşitli tedbirlerin, kısıtlamaların ve düzenlemelerin devreye alındığını görüyoruz. Özellikle Batılı devletlerin kendi çıkarlarını, kendi vatandaşlarını korumak amacıyla aldığı çok sert önlemlerde dikkat ederseniz, kimse özgürlükten; demokrasiden, serbest piyasa ekonomisinden bahsetmiyor. Ancak biz evlatlarımızı korumak adına benzer yollara başvurduğumuzda eleştiri oklarını hedef oluyoruz. Geçen ay uygulamaya koyduğumuz tedbirlerde olduğu gibi hemen birileri tarafından yasakçı olmakla suçlanıyoruz. Şunu üzülerek ifade etmek durumundayım. Ülkemizdeki bazı çevreler çocuklarımızın hakkını ve hukukunu savunmak yerine uluslararası şirketlerin çıkarlarının avukatlığını yapıyor. Çocuk istismarına karşı çıkmak varken, özgürlük adı altında, istemeseler de çocuklara zarar veren uygulamaları savunur pozisyonlara düşüyorlar. Özgürlük maskesi ile şiddetin, ahlaksızlığın, ırkçılığın, nefret suçlarının, hatta istismarın meşrulaştırılması asla kabul edilemez" diye konuştu.
'TEKNOLOJİYİ ÜRETEN AMA ONUN ESİRİ OLMAYAN NESLE BİZ 'TEKNO-FEST' KUŞAĞI DİYORUZ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Teknolojiyi kullanmak ile bağımlısı olmak arasındaki çizgi kaybolduğunda, hangi sıkıntılarla karşılaşacağımızı hepimiz çok iyi biliyoruz. Bakınız bilgisayar yüzünden, cep telefonu yüzünden, bilgisayar oyunları yüzünden huzursuz mutsuz olan öfke nöbetleri geçiren çocuklarımız var akranlarını bir tarafa bıraktım. Aynı yuvayı paylaştığı ebeveyniyle, kardeşleriyle iletişim kurmakta zorlanan evlatlarımız var. Başta Öğretmenler ve anne babaları olmak üzere kontrollü bir kullanımı yaygınlaştırmak durumundayız. Önce öğretmen ve anne babaları ardından da çocukları bilgilendirmek ve bilinçlendirmek mecburiyetindeyiz. Teknolojiyi üreten, geliştiren ve bilinçli kullanan ama onun esiri olmayan nesle biz 'TEKNO-FEST' kuşağı diyoruz. Tarih boyunca, milletimiz köklerinden kopmadan özünü muhafaza ederek dünya sahnesinde hak ettiği yere ulaşma mücadelesi vermiştir. Bugün de aynı ideal doğrultusunda emin adımlarla yürüyoruz. Köklerden geleceğe düsturuyla geliştirdiğimiz, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli bunun en son örneğidir. Bu modelle çocuklarımızı, zihni açık, ufku geniş milli ve manevi değerlerle donanmış bilgi ve çağın gerektirdiği becerilere sahip insanlar olarak yetiştirmeyi hedefliyoruz. Bu sene uygulamaya başlanan yeni Maarif Modelimizin öğrencilerimize öğretmenlerimize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum" şeklinde konuştu.
===
2- ENGİN POLAT VE TUTUKLU 3 SANIĞA TAHLİYE KARARI
Leyla YILDIZ / İSTANBUL,(DHA) Kara para aklama suçlamasıyla tutuklanan ve 40 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanan Dilan Polat ile eşi Engin Polat'ın da aralarında bulunduğu 28 sanığın yargılandığı davada tutuklu sanık Engin Polat, Sezgin Polat, Alper Kürşat Polat ve Ahmet Gün tahliye edildi. Dava 19 Aralık'a ertelendi. Duruşma sonrası basın mensuplarına açıklama yapan Avukat Sevinç Horoz 'Tüm deliller çürütülmüş durumda. Mevcut MASAK raporunda müvekkillere yönelik, örgütsel bir faaliyet olmadığını, yasadışı bahise yönelik herhangi tespitin bulunmadığını, kara paraya ilişkin herhangi bir tespitin bulunmadığını, tamamen aile şirketlerinin gerçek veya ticari faaliyetlerden kaynaklanan gelirlerle bu işletmeleri çalıştırdıkları tespit edilmiş durumda. Beklediğimiz bir karardı' dedi.
Dilan ve Engin Polat'ın aralarında bulunduğu 4'ü tutuklu 28 sanık hakkında 'Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme", 'Suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama' ve 'Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanun'a muhalefet' suçlarından 20'şer yıldan 40'ar yıla kadar hapisle cezalandırılmasının istendiği dava sanıkları 3'üncü günde tekrar hakim karşısına çıktı. Duruşma savcısı dün, tutuklu bulunan Engin Polat, Sezgin Polat, Kürşat Polat ve Ahmet Gün'ün tutukluluk halinin devamını talep etmişti. Anadolu 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada tutuksuz sanık Dilan Polat, Sinem Sıla Doğu, Can Doğu ve taraf avukatları ile tutuksuz diğer sanıklar hazır bulundu. Tutuklu sanık Engin Polat, Sezgin Polat, Alper Kürşat Polat ise duruşmaya Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBIS) ile katıldı. Tutuklu sanık Ahmet Gün ise duruşma salonuna getirildi.
'MALVARLIĞI TEDBİRLERİNE RED'
Mahkeme heyeti, Engin Polat, Sezgin Polat, Alper Kürşat Polat ve Ahmet Gün'ün tahliyesine, mal varlığı üzerinde bulunan tedbirlerin kaldırılması talebinin reddine karar verdi. Sanıkların yurt dışına çıkış yasağının devamına karar veren mahkeme, imza atma şeklindeki adli kontrolleri kaldırdı. Bazı sanıkların emekli maaşlarına getirilen kısıtın kaldırılmasına karar verildi. Mahkeme ayrıca Derkan Başer'in de aralarında bulunduğu ve İstanbul Anadolu 24. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen 'Yasadışı bahis organizasyonu' davasıyla bu davanın birleştirilmesi önerisinde bulundu. Soruşturmada tanık olarak ifade veren isimlerin mahkemece dinlenmesine de karar verdi. Duruşma 19 Aralık 2024 tarihine ertelendi.
'BEKLEDİĞİMİZ BİR KARARDI'
Duruşma sonrasında adliye önünde basın açıklaması yapan Dilan ve Engin Polat'ın avukatı Sevinç Horoz ise, '10 aydır müvekkillerimin bir kısmı tutuklu, Dilan hanımda yaklaşık 15 gün önce tahliye olmuştu. Dosya içerisinde kalan 4 tutuklu sanık mevcuttu. Bugün 3 gündür devam eden duruşmanın son günüydü. Bugün bir tahliye kararı verildi, beklediğimiz bir karardı' dedi.
'SOMUT DELİL MEVCUT DEĞİL'
Horoz, 'Müvekkillere yönelik üzeri atılı suçlar yönünde aslında herhangi bir somut delil mevcut değildi. Ancak bu aşamaya kadar soruşturmada gizlilik kararı olduğu için, çok fazla açıklama yapamamıştık. Bu noktada savunmalarımızı tüm avukat arkadaşlarım kıymet vererek yaptılar. Tüm deliller çürütülmüş durumda. Mevcut MASAK raporu da zaten söz konusu müvekkillere yönelik, örgütsel bir faliyet olmadığını yasadışı bahise yönelik herhangi tespitin bulunmadığını, kara paraya ilişkin herhangi bir tespitin bulunmadığını, tamamen aile şirketlerinin gerçek veya ticari faaliyetlerden kaynaklanan gelirlerle bu işletmeleri çalıştırdıkları tespit edilmiş durumda. MASAK biliyorsunuz ki bu mali suçlara yönelik olarak, bilirkişilik yapacak en üst kurumdur. Dolayısıyla dosya üzerinde yer alan 11 Temmuz 2024 tarihli MASAK raporu aslında dosyanın hangi noktada olduğunu ortaya koydu. Müvekkillerim yönünden tahliye kararı beklediğimiz bir karardı. Bugün ilk duruşma sonunda tahliyelerimizin hepsini almış bulunmaktayız' dedi.
İDDİANAMEDEN
İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Dilan ve Engin Polat'ın aralarında bulunduğu 4'ü tutuklu 28 sanık hakkında "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, yönetme", "suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama" ve "Futbol ve Diğer Spor Müsabakalarında Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkında Kanun'a muhalefet" suçlarından 20'şer yıldan 40'ar yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması isteniyor.
Görüntü Dökümü
--------
- Dilan Polat'ın sosyal medya paylaşımı
- Sıla Doğu'nun sosyal medya paylaşımı
- Sıla Doğu ve Dilan Polat'ın arabada yaptığı paylaşım
- Dilan Polat'ın adliyeden yola çıktığı görüntü
- Avukat Sevinç Horoz'un açıklamaları
- Genel ve detay görüntüler
===
3-BAKAN KURUM: VANİKÖY'DEKİ ÇEVRE KATLİAMINA İBB İZİN VERDİ
Azra BAŞARAN / İSTANBUL, (DHA)- ÇEVRE Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, "Vaniköy'deki çevre katliamına İstanbul Büyükşehir Belediyesi izin verdi. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak tespit ettik, uyardık. Buna rağmen görmezlikten geldiler. İstanbul Boğazı'mıza zarar veren Vaniköy'deki kaçak yapıların yıkım sürecini başlattık. Kaçak yapılara müsaade eden kendileri değilmiş gibi biz oraya gittiğimizde 'yıkıma ortak olalım' dediler. Önce samimi olacaksınız" dedi.
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Abdi İpekçi Spor Salonu'nun yıkılarak yerine yapılan Basketbol Gelişim Merkezi'nde incelemelerde bulundu. Bakan Kurum'a ziyaretinde Türkiye Basketbol Federasyonu Başkanı Hidayet Türkoğlu eşlik etti. 29 Ekim'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla açılışı yapılacak olan Basketbol Gelişim Merkezini gezerek bilgiler alan Kurum, spor kompleksine ilişkin açıklamalarda bulundu. Basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Kurum, Vaniköy'deki kaçak yapıya ilişkinde soruları yanıtladı.
'7 GÜN 24 SAAT YAŞANABİLECEK BİR YAŞAM MERKEZİ VAR'
'İstanbul'un şanına yaraşır, Sultan Fatih'in emaneti İstanbul'umuza yaraşır çok daha güzel, çok daha modern yeni bir spor kompleksi inşa ettik' diyerek sözlerine başlayan Murat Kurum, "Türkiye'nin son yıllarda basketboldaki başarılarını taçlandıracak muhteşem bir hem ulusal hem de uluslararası basketbol arenasını ülkemize kazandırmış olduk. 150 bin metrekare inşaat alanına sahip Basketbol Gelişim Merkezi Kompleksimiz; 37 bin metrekare salonlarıyla, yine 10 bin kişilik seyirci kapasitesiyle sınıfında en üstün özelliklere sahip. Tesisimiz, 7 bloktan oluşuyor. Burada aynı zamanda gençlerimizin hem okuyacak hem de burada sporlarını yapabilecekleri mekanlar, akademimiz de var. Tüm bu alanda 200 öğrenci kapasiteli Basketbol Lisesi, milli takımlarımızın antrenmanlarını yapabileceği ve 10 bin kişi kapasiteli salonumuz var. 3 ayrı alt yapı salonu, toplam 450 araçlık otopark, basketbol sahası, spor salonu, toplantı salonu, sığınaklarıyla, Allah göstermesin deprem sonrası toplanma alanlarıyla gerçekten 7 gün 24 saat yaşanabilecek bir yaşam merkezi var. Gençlik merkezi olarak bu projeyi tarif edebiliriz' dedi.
'SPORCULARIMIZ İÇİN; O HAKSIZ, HUKUKSUZ MÜHÜRLERİ KIRDIK'
Kurum, "2021 yılında başladık. Söz verdiğimiz gibi tesislerimizi 7 gün 24 saat buradaki arkadaşlarımızın, mimarlarımız, mühendislerimiz gece gündüz çalışarak inşa çalışmalarını yürüttük. Bugün sözümüzü tutmanın gururu ve mutluluğuyla sizlerin karşısındayız. Bu muhteşem eseri İstanbul'umuza hediye etmenin gururuyla karşınızdayız. İstanbul'a hediye ettik. İstanbullular çok iyi hatırlayacaktır. Tamamladığımız bu muhteşem tesis yapılırken; İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından türlü türlü, anlamsız, gereksiz müdahalelerle spor salonunun yapılması durdurulmaya çalışılmış ve spor salonumuz mühürlenmişti. Bölgede aynı metrekarede, hatta daha fazla yeşil alanı yapılacak dememize rağmen, yeşil alanın arttırıldığı söylenmesine rağmen, projeye katkı vermek yerine her zaman olduğu gibi köstek olmayı tercih ettiler. Ama biz bugün burada tam 20 bin metrekareden fazla yeşil alanı İstanbul'a kazandırmış olduk. Evet biz; gençlerimiz için, sporcularımız için; o haksız, hukuksuz mühürleri kırdık, İstanbul'a böylesi devasa bir tesisi kazandırmış olduk" diye konuştu.
'SPORCULARIMIZ İÇİN; O HAKSIZ, HUKUKSUZ MÜHÜRLERİ KIRDIK'
'Siyasette itibar sahibi olmanın yolu verilen sözü tutmaktan geçer. Şeffaf olmaktan geçer' diyerek sözlerine devam eden Kurum, "Seçim meydanlarında vaatlerinizi verip, o vaatleri gerçekleştirmekten geçer. Biz ilk günden beri sayın Cumhurbaşkanımızın bizzat takip ettiği, Gençlik ve Spor Bakanımızın bizzat ilgilendiği, bakanlığımız ve TOKİ Başkanlığı eliyle, tüm arkadaşlarımızla birlikte üstüne titrediğimiz bir tesisi kazandırdık. 29 Ekim'de Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle burada bu muhteşem eseri, büyük bir coşku ve heyecanla İstanbul'a armağan edeceğiz. Bu muhteşem eserlerin sayısını arttırmaya devam edeceğiz. Hiçbir zaman meydanlarda sözünü verip tutmayanlardan olmayacağız. Hep sözümüzün peşinden koşacağız. sporcularımız için; o haksız, hukuksuz mühürleri kırdık ve her çalışmamızda, projemize daima gençlerimiz, milletimiz bizden ne bekliyorsa o beklediklerinin peşinden koşacağız" dedi
'VANİKÖY'DEKİ ÇEVRE KATLİAMINA İZİN VEREN KİM?'
Bir basın mensubunun Vaniköy'deki yıkım kararı ve sonrasında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun açıklamalarının sorulması üzerine cevap veren Murat Kurum, "Kaçak yapıda bugün 3'ncü gün. Tek tek tespit ediyoruz. Çevre ve şehircilik Müdürlüğü ekiplerimizin gözetiminde yıkımlarını gerçekleştiriyoruz. Bugün de yıkım devam edecek ve orada doğaya verilen zararlara ilişkin de yeniden ağaçlandırma, bitkisel peyzajın yapılması suretiyle ağaçların yerine dikmek suretiyle süreci yürütüyoruz. Belediye başkanının orada yaptıkları, yine başkanlığın yaptıklarını da gülümseyerek izliyoruz. Başkanın bu açıklamaları tamamen suçluluk psikolojisidir. Vaniköy'deki çevre katliamına izin veren kim? İstanbul Büyükşehir Belediyesi. Burada basit tadilat diye izin veren, bu kaçak yapıların yapılmasına müsaade eden kim? İstanbul Büyükşehir Belediyesi. Biz bunu görmüşüz, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak bunu tespit etmişiz. İlgili, İstanbul Büyükşehir Belediyesini yazılı ve sözlü uyarmışız. 'Burada kaçak yapı yapılıyor, sizde buna göz yumuyorsunuz, müsaade ediyorsunuz. Hemen gerekli tedbirleri alın, inşaatı durdurun ve kaçak yapıların yıkımını gerçekleştirin' diye yazılı sözlü söylemişiz. Buna rağmen duymazlıktan gelmişler, görmezden gelmişler ve biz onların o aymazlığı karşısında, vurdumduymazlığın karşısında gidip kaçak yapıların yıkım işlemini başlattık. Ve bunlar, apar topar sanki yıkın dememişiz, sanki kaçak yapılara müsaade edenler kendileri değilmiş gibi, sanki orada çevre katliamı yapılırken bunu izleyen, seyreden kendileri değilmiş gibi biz oraya gittiğimizde aman 'bizde yıkıma ortak olalım' gibi ki onu yaparken de oradaki ağaçlara zarar vererek, ekiplerin çalışmasına müsaade etmeyecek, onları engelleyecek bir çalışma anlayışıyla oraya gelmeye çalıştılar" dedi.
'BİZ ORAYA GİDENE KADAR AKILLARI NEREDEYDİ'
Bakan Kurum, "Sormak lazım, biz oraya gidene kadar akılları neredeydi. Ellerinden tutan, engelleyen mi vardı. Niye gidip yıkmadınız? Günlerce İstanbul'u, Türkiye gündemini meşgul etmiş bir işe karşı siz duymazdan, görmezden geldiniz. Önce samimi olacaksınız. İstanbul Boğazı tüm Türkiye'yi ilgilendiriyor. Burası bir kamu yatırımı. Gençlerimiz, sporcularımız için yapılmış bir yatırım. İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu yatırımı durdurmak elinden gelen gayreti gösteriyor. Ama İstanbul Boğazı'ndaki katliama sessiz kalıyor. Dolayısıyla tek dertleri şov yapmak, algı üretmek. Zabıtalarıyla yol kesiyorlar, orada yıkımın engellenmesi adına türlü türlü eylemler yapıyorlar. Kendisi oyuncak olarak tabir etmiş. Biz İstanbul Boğazı'mızı dünyanın incisi olarak tabir ediyoruz" şeklinde konuştu.
Görüntü Dökümü:
---
-Spor salonundan detay görüntüler
-Murat Kurum'un açıklamaları
===
4-DİLAN POLAT TAHLİYE OLDUKTAN SONRA KAYDETTİĞİ GÖRÜNTÜLERİ PAYLAŞTI
İSTANBUL, (DHA)- KARA para aklama ve vergi kaçırma suçundan hakkında başlatılan soruşturma sonucu tutuklu yargılanan Dilan Polat, 19 Ağustos Pazartesi günü tahliye edilmişti. Cezaevinden çıkışta ailesi tarafından karşılanan Polat ilk anları bugün sosyal medya hesabından paylaştı.
Kara para aklama ve vergi kaçırma suçundan hakkında başlatılan soruşturma sonucu tutuklu yargılanan Dilan Polat, 19 Ağustos Pazartesi günü tahliye edilmişti. Silivri'deki Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'ndan tahliye olan Dilan Polat'ı kızı Nilda, oğlu Milan ve kardeşi Sıla Doğu karşılamıştı. Minibüsle cezaevinden çıkan ve ailesine kavuşan Polat'ın araç içerisindeki o anları sosyal medya hesabından paylaştı.
Görüntü Dökümü:
--------------
(Cep Telefonu)
-Dilan Polat'ın kızı ve oğlu ile ilk buluşmasından görüntüler
===
5-KÜÇÜKÇEKMECE'DE KAFEYE GELİP HUSUMETLİLERİNİ HERKESİN ÖNÜNDE KURŞUNLADILAR
Ahmet YEŞİLMEN- Uğur ŞAHİN/ İSTANBUL, (DHA) KÜÇÜKÇEKMECE'de bir kafeye gelen şüpheli 3 kişiden 2'si kafede oturan husumetlilerine kurşun yağdırdı. Silahlı saldırıda 1 kişi yaralanırken, saldırı anı ve müşterilerin kaçtığı anlar güvenlik kamerasına yansıdı.
Olay, dün gece saatlerinde Küçükçekmece İnönü Mahallesi'nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, maskeli 3 şüpheli husumetlileri olan kişinin bir kafede oturduğunu öğrendi. Yüzleri maskeli 3 şüpheli söz konusu kafeye geldi. Şüphelilerden biri kapıda gözcülük yaparken diğer 2 şüpheli içeri girerek husumetlilerine art arda ateş etti. Silahlı saldırının ardından 3 kişi olay yerinden kaçtı. Yaralanan kişiye ilk müdahale kafedekiler tarafından yapılırken ihbar üzerine olay yerine gelen sağlık ekipleri yaralıyı ambulansla hastaneye kaldırdı. Şikayet üzerine harekete geçen polis ekipleri şüphelileri yakalamak için çalışma başlattı.
ANNE VE 2 ÇOCUĞU ÇIKARKEN, ŞÜPHELİLER KAFEYE GİRİYOR
Güvenlik kameralarına yansıyan görüntülerde 3 şüpheliden 2'sinin kafeye girerek husumetlilerine art arda ateş ettikten sonra olay yerinden kaçtığı görülüyor. Şüphelilerin kafeye girdiği sırada bir anne 2 çocuğunun kafeden çıktıkları anlar da görüntülerde yer alıyor. Şüphelilerin husumetlilerine ateş ettiği sırada kafede oturan müşterilerin panik halinde kaçtıkları anlar da güvenlik kamerası görüntülerine yansıyor.
Görüntü Dökümü:
--------------
(Güvenlik kamerası)
-Saldırı anı ve şüphelilerin kaçışı
-Anne ve 2 çocuğunun kafeden çıktığı anlar
-Olay yerinden detaylar
-Kurşun izleri
-Muhabir anonsu (Ahmet YEŞİLMEN)
-Genel ve detay görüntüler
===
6- KARACAAHMET MEZARLIĞI MANZARALI 'MEZAR APARTMANLAR'
Melihcan ÇALIŞKAN - Hadican EROL-Muharrem ÇAM /İSTANBUL (DHA) ÜSKÜDAR'da Karacaahmet Mezarlığı'nın karşısındaki bazı apartmanların, çürüyen demirleri ve derin çatlakları dikkat çekti. Bir apartmanın, betonu dökülmüş balkonu, yoldan geçenleri bile tedirgin etti. Apartmanlardan birinin altındaki dükkanda 51 yıldır mezar taşı yapan esnaf Şaban Öztürk 'Bu görüntülerin ilk sebebi, o zamanın malzemesi deniz kumuydu bunlar deniz kumuyla yapıldı. Tuzlu su olduğu için bir de rutubet çekerse, pas yapıyor demiri çürütüyor. Burayı kendi imkanlarımızla yapmamız zor. Buraya 2.5 kat verseler, müteahhit gelir yapar. Herkes elini cebine sokmadan binayı da yapar evine de girer. Deprem sıkıntısından da kurtulur.' dedi. Caddede yürüyen Hakan Yılmaz ise, 'Apartmanın demirleri çıkmış, belli ki su çekmiş. Burada yaşayanın mezarlığa bakıp düşünmesi lazım. Karşısı Karacaahmet Mezarlığı, ölüm çok yakın' diye konuştu.
Üsküdar'da Karacaahmet Mezarlığı'nın karşısında yer alan bazı apartmanların olası deprem riskine karşı dayanıksız görüntüsü dikkat çekti. Mezarlığın karşısında yer alan birçok apartmanın betonunun döküldüğü, demirlerinin çürüdüğü ve beton üzerinde derin çatlaklar oluştuğu görüldü. Deniz kumu kullanılarak yapıldığı öne sürülen ve çoğunluğu 50-60 yıllık olan binaların birçoğunun altında ise mezar taşı üretimi yapan mermer işletmeleri var. Apartmanın balkonun altının neredeyse tamamının döküldüğü görülürken, çevredeki esnaf da apartmanlardan zaman zaman beton parçalarının koparak caddeye düştüğünü belirtti. Bölgede kiraların ortalama 20 bin lira ile 50 bin lira arasında değiştiği de öğrenildi.
'KARŞISI KARACAAHMET MEZARLIĞI ÖLÜM ÇOK YAKIN'
Yoldan geçen Hakan Yılmaz, 'Apartmanın demirleri çıkmış, belli ki su çekmiş, zor burada. Burada yaşayanın mezarlığa bakıp düşünmesi lazım. Alt katlarında bir bakım da yok. Altlarında da mezar işleri yapan iş yerleri var. Karşısı Karacaahmet Mezarlığı ölüm çok yakın' dedi.
'GÖRÜNTÜ ÜRKÜTÜYOR AMA BİZLER DE ALIŞTIK'
Bir başka vatandaş ise, 'Eminim kirası uygun olduğu için orada oturuyordur. İlla ki onlar da çocuklarını, sağlıklarını düşünüyorlardır. Konforlu, deprem yönetmeliğine uygun bir evde oturmanın bedelini ödeyecek durumda olmadığından orada yaşıyor olabilirler. Burada yaşayanlar bu güzergahı görenler artık mezarlık manzarasına alışıp, görmemeye başlıyor orayı. Yapacak bir şey yok üzücü ama orada da oturmak zorundalar. Bu bölge eski bir bölge açıkçası. Dönüşüme girmesi tamamının yapılması için büyük bir devlet desteği gerekiyor. İnsanların kalacak bir yerinin olması gerekiyor ki evleri yapılsın. Görüntü ürkütüyor ama biz de alıştık, bizim gittiğimiz yerler de böyle yerler olduğu için. Bir noktadan sonra İstanbul'da yaşayan biri buna alışmazsa burada yaşayamaz zaten' diye konuştu.
'BİNALAR DENİZ KUMUYLA YAPILDI'
Apartman sahibi ve 51 yıldır aynı yerde mezar taşı yapan Şaban Öztürk ise, 'Bu görüntülerin ilk sebebi, o zamanın malzemesi deniz kumuydu bunlar deniz kumuyla yapıldı. Tuzlu su olduğu için bir de rutubet çekerse, pas yapıyor demiri çürütüyor. Bir de eski binalarda beton ölçümleri yapılmadığı için göz kararı yapılan işlerdi bunlar. 1973 senesinden beri burada mermer işi yapıyorum. 12 yaşından beri bu işte çalışıyorum. Benim işim bu. Ölümün her zaman hatırda olması lazım. Bir nefes aşağı bir nefes yukarıya, genci ihtiyarı yok. Bir bina çöktü yanda. Alttan destek yaptılar. Beton dökülüyor. Ben burada yokken buraya çivi çakmışlar. Su aldı betonun köşesi koptu. Deniz kumuyla yapıldı' diye konuştu.
'10 KAT İSTEMİYORUZ; 2.5 KAT VERSELER BU İŞ BİTER'
Öztürk kentsel dönüşüme başvurulmadığını söyleyerek, 'Neden başvurulmadığını bilmiyorum. Pek fazla uyum sağlanamıyor. Burayı kendi imkanlarımızla yapmamız zor. Buraya 2.5 kat verseler, müteahhit gelir yapar. Herkes elini cebine sokmadan binayı da yapar evine de girer. Deprem sıkıntısından da kurtulur. Belediyelerin kat imarlarını yükseltmesi lazım. 10-20 kat versinler demiyoruz. 2.5 kat verseler bu iş biter' dedi.
Görüntü Dökümü
---------------
- Binaların ve mezarlığın görüntüsü
- Bina balkonlarının ve çürüyen demirlerin aşağıdan görüntüsü
- Şaban Öztürk ile röportaj
- Hakan Yılmaz ve bir kadınla röportaj
- Muhabir anonsu (Melihcan ÇALIŞKAN)
(Drone)
- Mezarlık ve paralel sırasındaki apartmanların görüntüsü
- Binalardaki çatlakların görüntüsü
- Genel ve detay görüntüler
7- BAHAR CANDAN: HESABIMDA 1-2 MİLYON PARA VAR, BEN BİR GARİBANIM -4
Faruk SAVAŞ - Fırat ALKIZ / İSTANBUL, (DHA)- SOSYAL medya fenomenleri Bahar Candan ve Nihal Candan, 'Kara para aklama' ve 'Suç örgütüne üye olma' suçlamalarıyla yargılandıkları davada bugün ikinci kez hakim karşısına çıktılar. Avukatlarıyla birlikte adliyeye gelen Nihal Candan, girişte gazetecilerin sorularını cevapsız bıraktı. Duruşma salonunda kardeşi Bahar Candan'a seslenen Nihal Candan, 'İyiye gidiyor; Engin Polat çıktı sen de çıkacaksın. Seni çok seviyorum. Nezaket ve sükunet her zaman güçtür." dedi. Mahkeme heyetine savunmasını sunan Nihal Candan, "Ablamla birlikte hapse girmem nedeniyle ailem zarar gördü, para kazanamaz oldum. Ben okula gidemez oldum, bulunduğum hapishane ortamında psikolojim tamamen bozuldu. Akıl hastanesinde yattım, ilaçlara bağımlı oldum. Genç yaşta sağlığımı kaybettim. Hayatım boyunca hiç şirketim olmadı. Evim ve arabam yok. Hesabımda 1-2 milyon para var, ben bir garibanım." dedi.
Sosyal medya fenomenleri Bahar Candan ve Nihal Candan adıyla bilinen Gülnihal Çiçek, 16 Kasım 2023'de 'Kara para aklama' ve 'Suç örgütüne üye olma' suçlamasıyla tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Cezaevinde 37 kiloya düşen Nihal Candan yaşadığı sağlık sorunları sebebiyle tahliye edilmişti. Candan kardeşlerin de aralarında bulunduğu 22 sanık Küçükçekmece 5. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ikinci kez hakim karşısına çıktı. Nihal Candan avukatlarıyla birlikte adliyeye geldi. Candan, adliye girişinde kendisine yöneltilen soruları cevapsız bıraktı. Tutuklu sanık Bahar Candan ise jandarma eşliğinde mahkeme salonuna geldi.
'ENGİN POLAT ÇIKTI; SEN DE ÇIKACAKSIN'
Bugünkü duruşma, 6. sanık Ahmet Yasin Çelik'in savunmasının alınmasıyla başladı. Ardından tutuklu sanık Bahar Candan jandarma eşliğinde mahkeme salonuna getirildi. Bahar ve Nihal Candan kardeşler salonda birbirlerini görünce selamlaştılar. Kardeşi Bahar'a seslenen Nihal Candan, 'İyiye gidiyor. Engin Polat çıktı, sen de çıkacaksın' dedi. Duruşmada, tutuksuz sanık Nihal Candan'ın kağıt ve kalemle not tuttuğu görüldü. Bahar Candan'ın, avukatlarına ve Nihal Candan'a, 'Ne zaman tahliye olacağım' sorusu üzerine ise Nihal Candan, "Seni çok seviyorum. Nezaket ve sükunet her zaman güçtür." dedi.
'ÖRGÜTE DAİR FİKRİM YOK'
Nihal Candan'ın eski şoförü tutuklu sanık Ali Kara, iddianame kapsamında isnat edilen 'Dolandırıcılık' ve 'Suç örgütüne üye olma' suçlarına ilişkin savunma yaptı. Ali Kara, "Nihal Candan'ın şoförlüğünü 2021 yılında yapmaya başladım. 3 ay kadar şoför olarak Nihal Candan'ın yanında çalıştım. Bakkal ve market alışverişlerini de yapıyordum. Pandemiden sonra çalışma saatleri konusunda daha düzenli bir işe girdiğim için yanından ayrıldım. Benim bahsedilen örgüte dair fikrim yok. Daha sonra Onur Apaydın'ın teklifi üzerine boş günlerimde şoför olarak onun yanında çalıştım. Herhangi bir şekilde toplantılara katılmadım. Herhangi bir şekilde kendisine para götürme ve çantacılık yapmadım. Nihal Candan'ın 2021 yılında şoförlüğünü yaparken Onur Apaydın'ı birkaç kez gördüm. Maaşımı Samet Balkanlı veriyordu. Son ayki maaşımı Onur Apaydın verdi. Herhangi bir şekilde TMSF'den araç temini yönünde vaatte bulunmadım. Örgütle hiçbir bağlantım yoktur. Sadece 3-5 gün Onur Apaydın'ın şoförlüğünü yaptım." dedi.
'HAKKIMDAKİ İDDİALAR KÜLLİYEN YALAN'
Duruşmada ifade veren tutuklu sanık Bahar Candan, "Hakkımdaki iddialar külliyen yalan. Hakkımdaki haberleri duyduğum ilk anda, tüm banka hesaplarımın dökümlerini çıkarıp savcılığa sundum. Dosya kapsamında Burada bulunan insanları tanımıyorum. Benim sosyal çevrem geniştir. Çevremde mağdur hiç kimse olmamıştır. Ablam Nihal Candan bana Onur Apaydın'ın sevgili olduğunu söyleyince bende onu eniştem olarak benimsedim. Adını da Kaan olarak söyledi. Kaan isimli şahsın suç kaydına da bakmadım. O dönemde ben televizyon çekimleriyle zamanımı geçiriyordum. Kalan süreçte ancak istirahat diyordum. O süreçte Kaan isimli şahsın ne yaptığını takip etmem mümkün değildi. Kaan abiyi tamamen ablam ekseninde tanıyorum. Benim sadece onların özel ilişkileriyle ilgili bilgim vardı. İddia edilen dolandırıcılık suçlarıyla ilgili bilgim yoktu." dedi.
'AİLEM ZARAR GÖRDÜ, PARA KAZANAMAZ OLDUM'
Bahar Candan, "Ben Etiler'de bulunan restorana gidiyordum ancak iddia edilen olaylar Zeytinburnu'ndaki şubede gerçekleşmiş. Hayatımda hiç Zeytinburnu'ndaki restorana gitmedim. Bu ortamlarda araç alıp satımıyla ilgili hiçbir konuya şahit olmadım. Ben araba kullanmayı bile bilmiyorum. Ben saf bir kadın değilim. Hukuk Fakültesi'nde burslu okuyorum. 17 yaşından beri çalışıyorum, kariyerime manken olarak başladım. Son 2 senedir bir ajansla anlaşıp sosyal medyadan da para kazanıyorum. Ablamla birlikte hapse girmem nedeniyle ailem zarar gördü, para kazanamaz oldum. Ben okula gidemez oldum, bulunduğum hapishane ortamında psikolojim tamamen bozuldu. Akıl hastanesinde yattım, ilaçlara bağımlı oldum. Genç yaşta sağlığımı kaybettim. Mağduriyetimin giderilmesini ve tahliyemi talep ediyorum. Özgürlüğümü talep ediyorum" diye konuştu.
'SOSYAL MEDYA PAYLAŞIMLARIM KENDİMİ DAHA ZENGİN GÖSTERME AMAÇLIDIR'
Bahar Candan, "Sosyal medyada paylaştığım içerikler kendimi daha zengin gösterme amaçlıdır. Diğer fenomenlere hava atma amaçlıdır. Bu nedenle belki de mağdurların paralarının bende olmalarını düşünmem nedeniyle kendime çok büyük kötülük ettim. Mağdurların dolandırılmasıyla benim hiçbir ilgim yoktur. Mağdurların iddia ettiği eylemlerdeki harcamalar zaten yüksek miktarda. Nasıl böyle bir dolandırıcılık oluyor. Kaan abi diye tanıdığım kişinin isminin Onur Apaydın olduğunu dosyadan öğrendim. Sosyal medyadan çok para kazanıyorum diye hava atmak ve daha fazla iş alabilmek için 12 milyon lira ile ilgili bir paylaşım yaptım. Ama hesabımda öyle bir para yoktu. Ben gönül rahatlığıyla hapse girdim ama çıkamadım hala" dedi.
'HESABIMDA 1-2 MİLYON PARA VAR, BEN BİR GARİBANIM'
Candan, "Kaan abi bir gün bana sen hiç pavyona gittin mi' dedi. Ben de gitmedim dedim. Annemin gitme demesine rağmen farklılık olacağını düşünerek pavyona gittim. Orada uygulama gereği Kaan abinin verdiği 600 lirayı ben oynayan kadınlara attım. Beni darbeden kişi yargılanıp ceza aldı. Kaan abiyle ilgisi olan bir olay değil bu. Banka yalan söylemez diyorum. Kaan abinin muhasebecisi olduğum iddialarını kabul etmiyorum. Kaan abi ablamla aile kurmak isteyen biriydi. Temiz duyguları vardı. Ben Kaan abiyle sevgili de değilim, bir kuruş yemeğini bile yemedim. Benim bambaşka bir hayatım var. 5 senelik bir ilişkim var, çıkınca evleneceğim. Benim dünyam onlardan çok ayrı. Ablamla bile çok görüşemiyorum. Hayatım boyunca hiç şirketim olmadı. Evim ve arabam yok. Hesabımda 1-2 milyon para var, ben bir garibanım." şeklinde konuştu.
Görüntü Dökümü
-------------
Nihal Candan'ın adliyeye gelişi
===
8- SARIYER'DE OTEL İNŞAATINDA ÇIKAN YANGIN: İŞÇİLER İSKELEDEN ATLAYARAK KURTULDU
İSTANBUL, (DHA)-SARIYER'de otel inşaatında yangın çıkan yangın, itfaiye ekiplerinin kısa sürede yaptığı müdahaleyle söndürüldü. Yangın sırasında inşaat işçilerinin iskelelerden atlayarak binayı terk ettiği görüldü. O anlar çevredekilerin cep telefonu kameraların yansıdı.
Yangın, saat 15.45 sıralarında Tarabya Bayırı Caddesi üzerindeki otel inşaatının dış cephesinde çıktı. Bilinmeyen nedenle çıkan yangında inşaat işçileri, iskelelerden atlayarak kendi imkanlarıyla binayı terk etti. İhbar üzerine polis, itfaiye ve sağlık ekipleri sevk edildi. Polis ekipleri caddede güvenlik önlemleri alırken, itfaiye ekipleri yangını söndürme çalışması başlattı. İtfaiyenin kısa sürede kontrol altına alarak söndürdüğü yangında can kaybı ve yaralanma olmadı. Yangının çıkış nedenine ilişkin inceleme başlatıldı. Çevredekilerin cep telefonu kameralarına yansıyan görüntülerde, inşaat işçilerinin yangın sırasında, iskeleden balkona, balkondan tekrar iskeleye atlayarak binayı terk ettikleri görülüyor.
Görüntü dökümü:
-------------
Cep telefonu kamerası
-Yangından görüntüler
-İşçilerin iskeleyi kullanarak yangından kaçması
===
9-TUZLA'DA BOYA FABRİKASINDA YANGIN
Murat SOLAK / İSTANBUL, (DHA)- TUZLA'da 2 katlı boya fabrikasında yangın çıktı. Olay yerine gelen itfaiye ekipleri yaklaşık bir saatte yangını kontrol altına alırken fabrikada çalışan bir işçi yaralandı.
Yangın, saat 11.30 sıralarında Tuzla, Kimyacılar Sanayi Sitesi Organik Caddesi'nde meydana geldi. İddiaya göre; 2 katlı boya fabrikasında çalışma yapıldığı sırada bilinmeyen nedenle yangın çıktı. Alevler kısa sürede büyürken olay yerine çok sayıda itfaiye, polis ve sağlık ekibi sevk edildi. İtfaiye ekiplerinin yaklaşık bir saat süren çalışmanın ardından yangın kontrol altına alındı. Fabrikada çalışan bir işçinin bacaklarında yanıklar oluştuğu öğrenildi. Sağlık ekipleri yaralı işçiyi Kartal Lütfi Kırdar Şehir Hastanesine kaldırdı. Yaralı işçinin yanık ünitesinde tedavi altına alındığı, hayati tehlikesi olmadığı öğrenildi. Polis ve itfaiye ekipleri yangınla ilgili inceleme başlattı. Yangın çevredeki vatandaşların cep telefonu kamerasına yansıdı.
GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ:
---
-Yanan fabrika cep telefonu görüntüsü
-Yanan fabrikadan görüntü
-İtfaiye ekiplerinin çalışmaları
===
10- FKB BAŞKANI BALLI: ÜZERİMİZE DÜŞEN GÖREVİ LAYIKIYLA YERİNE GETİRMEYE GAYRET EDİYORUZ
Kübra SONKAYA- Ömer HASAR/ İSTANBUL, (DHA)-FİNANSAL Kurumlar Birliği 12'nci Olağan Genel Kurulu toplantısı İstanbul Finans Merkezi'nde düzenlendi. Toplantıda konuşan Finansal Kurumlar Birliği Başkanı Ali Emre Ballı, "Hali hazırda çatımız altındaki 5 sektör ve 124 üye şirketimizle birlikte; Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına yani Türkiye Yüzyılına damga vuracak sürdürülebilir kalkınma hamlesinde, üzerimize düşen görevi layıkıyla yerine getirmeye gayret ediyoruz" dedi.
Finansal Kurumlar Birliği'nin (FKB) 12'nci Olağan Genel Kurulu, İstanbul Finans Merkezi Vakıfbank konferans salonunda düzenlendi. Programda, Finansal Kurumlar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Emre Ballı ve üye şirketlerin yöneticileri yer aldı. İstiklal Marşı ve saygı duruşu ile başlayan program, İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Şeker'in sunumuyla devam etti.
'ÜZERİMİZE DÜŞEN GÖREVİ YERİNE GETİRMEYE GAYRET EDİYORUZ'
FKB Başkanı Ali Emre Ballı, "Finansal Kurumlar Birliği olarak ilk günden bu yana; temsil ettiğimiz sektörlerin taşıdığı yüksek potansiyeli ekonomik faydaya dönüştürmek için hem ilgili kamu otoritelerimiz hem de iş paydaşlarımız ile yakın iş birliği içerisinde, önemli projelere imza atıyoruz. Banka dışı finansın toplam finans kesimi içindeki payını gelişmiş ekonomiler seviyesine taşıma misyonumuz doğrultusunda gerek mesleki standartların yerleştirilmesi gerekse insan kaynağı kalitesinin artırılması yönünde, gelecek odaklı pek çok girişimi hayata geçirdik. Hali hazırda çatımız altındaki 5 sektör ve 124 üye şirketimizle birlikte; Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına yani Türkiye Yüzyılına damga vuracak sürdürülebilir kalkınma hamlesinde, üzerimize düşen görevi layıkıyla yerine getirmeye gayret ediyoruz. Ürün ve hizmetlerimiz ile bu kalkınma hamlesinin temel aktörleri olan sanayicimizden KOBİ'lerimize ve ihracatçılarımıza kadar ekonomiye itici güç veren tüm paydaşlarımıza dokunmaya; finansal çözümlerle yanlarında olmaya çalışıyoruz" dedi.
"TAŞIDIĞIMIZ POTANSİYELE VE HER BİR ÜYEMİZİN, ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMA İRADESİNE SONSUZ GÜVENİYORUZ'
Ballı, "Finansal Kurumlar Birliği olarak, ekonomimizin kalkınması ve büyümesi için kamu otoritesine ve bakanlığınıza, her zaman olduğu gibi her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu bir kez daha ifade etmek isterim. Banka dışı finans sektörünün önünü açacak ve finans sistemi içindeki konumunu güçlendirecek düzenlemelerin de devreye alınmasıyla; sağlanacak katkının çok daha büyük olacağına eminiz. Taşıdığımız potansiyele ve her bir üyemizin, elini taşın altına koyma iradesine sonsuz güveniyoruz. Bu nedenle ihracata, ticarete ve yatırıma yönelik olarak oluşturulan Merkez Bankası, Eximbank, Kredi Garanti Fonu ve benzeri kamu kurumlarının kaynak tahsisine yönelik ekonomi programlarına sektörlerimizin de dahil edilmesinin faydalı olacağını düşünüyoruz. 2015 yılında ülkemize kazandırdığımız 'Finansal Kiralama Sözleşme Tescil Sistemi' ile 'Merkezi Fatura Kaydı Sistemi, 2020 yılında hayata geçirdiğimiz ve en iyi özel bulut projesi ve maliyet verimliliği alanlarında iki defa ödüle layık görülen BDDK onaylı Türkiye'nin ilk finans bulutu olan 'FKBulut Ortak Veri Merkezi' ve son olarak geçtiğimiz yıl yayınlamaya başladığımız 'FKB Ekonomik Görünüm Endeksi' bunlardan sadece birkaçı. Bu noktada İstanbul Üniversitesi'nin değerli akademisyenleriyle hazırladığımız FKB ekonomik yorum endeksine özel bir parantez açmak istiyorum. Bu çalışmayı, ticaret ve yatırım dünyamıza rehberlik etme hedefiyle yola çıkan önemli bir bilimsel çalışma olarak görüyor ve yarattığı etkileri memnuniyetle izliyoruz" ifadelerini kullandı.
Görüntü Dökümü:
-------
Kuruldan genel ve detaylar
Katılımcılardan genel ve detaylar
Ali Emre Ballı konuşması
===
11-BAŞAKŞEHİR'DE İTFAİYE ARACI DEVRİLDİ
Baran AKKAYA/İSTANBUL, (DHA)-BAŞAKŞEHİR'de ihbara giden itfaiye aracı, şoförün direksiyon hâkimiyetini kaybetmesiyle devrildi. Kazada itfaiye personeli hafifi yaralanırken itfaiye aracı olay yerine gelen vinçle yoldan kaldırıldı.
Kaza, saat 15.30 sıralarında Atatürk Bulvarı üzerinde meydana geldi. Bağcılar'daki yangına müdahale etmek yola çıkan itfaiye aracı, bulvar üzerindeki kavşakta şoförün direksiyon hâkimiyetini kaybetmesiyle yan yattı. Kazayı görenler polis, sağlık ve itfaiye ekiplerine haber verdi. Olay yerine gelen meslektaşlarının yardımıyla araçtan çıkarılan itfaiye personeli, sağlık ekiplerine teslim edildi. İtfaiye erleri atlatırken yan yatan itfaiye aracı çekiciyle kaldırıldı.
Görüntü Dökümü:
----------------------
-Kaza yapan itfaiye araç
-Ekiplerin eşyaları taşıması
-İtfaiye aracına müdahale edilmesi
-Genel ve detaylar







