Geri Dön
İstanbulDHA İSTANBUL BÜLTENİ - 2

DHA İSTANBUL BÜLTENİ - 2

DHA İSTANBUL BÜLTENİ - 2

1 - SULTANGAZİ'DE EŞİNİ VE KIZINI ÖLDÜRÜP İNTİHAR ETTİ

Özcan KILIÇ - Emin YEŞİL/İSTANBUL, (DHA)- SULTANGAZİ'de Hayrettin Kırbaş (70), eşi Hatica Kırbaş (67) ve kızı Zeliha Kırbaş (46) 'ı av tüfeğiyle öldürüp intihar etti.

Olay, gece saatlerinde Cebeci Mahallesi'nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, psikolojik tedavi gördüğü öne sürülen Hayrettin Kırbaş, eşi Hatice Kırbaş (67) ve kızı Zeliha Kırbaş (46) ile tartıştı. Tartışma sonrası Kırbaş, evdeki av tüfeğini alıp önce eşini ardından da kızını öldürüp intihar etti. Silah seslerini duyanlar polise haber verdi. Olay yerine gelen polis ekipleri kapısı kilitli olan daireye özel harekat polisleri eşliğinde girildi. Ekipler, evdekilerin hayatını kaybettiğini belirledi. 3 kişinin cansız bedeni incelenmek üzere Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı. Polisin olayla ilgili çalışması sürüyor.

Görüntü dökümü:

------------------------

(Cep Telefonu görüntü)

-Olay yerinden görüntü

-Polis ve sağlık ekiplerinden görüntü

(Aktüel)

-Olay yerinden genel ve detaylar

==============================

2 - VOLKAN KONAK SON YOLCULUĞUNA UĞURLANDI

Gülseren KARAPINAR-Harun ŞAHBAZOĞLU-Ceyda BIYIKLIOĞLU-Fırat ALKIZ/İSTANBUL,(DHA)-KKTC'de geçirdiği kalp krizi sonrası yaşamını yitiren Volkan Konak, Levent Barbaros Hayrettin Paşa Camii'nde düzenlenen cenaze töreninin ardından memleketi Trabzon'a uğurlandı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde 29 Mart'ta, konser sırasında kalp krizi geçirerek hastaneye kaldırılan ve tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayan sanatçı Volkan Konak'ın cenazesi dün İstanbul'a getirildi. Konak için bugün öğlen namazının ardından Levent Barbaros Hayrettin Paşa Camii'nde cenaze töreni düzenlendi. Törene Konak'ın ailesinin yanı sıra Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Oyuncu Melek Baykal, Nazlı Tosunoğlu, Müjdat Gezen ve sanatçı Orhan Gencebay, Koray Avcı, Linet, Hakan Altun, Berkay ve çok sayıda seveni katıldı. Tören sırasında yoğunluk nedeniyle bazı vatandaşlar bariyerleri aşarak alana girdi. Kısa süreli arbede yaşandı.

'HERKESİN BAŞI SAĞ OLSUN'

Volkan Konak'ın arkadaşı oyuncu Nazlı Tosunoğlu, "Sizin de başınız sağ olsun. Hepinizin kardeşiydi. Bizim olduğu kadar sizlerin de kardeşiydi. Herkesin başı sağ olsun" dedi.

'O HALKIN SANATÇISIYDI'

Oyuncu Melek Baykal, "Dimdik durdu. Ölürken bile dimdik durup, şarkısını bitirdi. Öyle öldü. Burada bir olay çıkmasın. O halkın sanatçısıydı. Biraz ona saygılı olalım ve bu tören onun hak ettiği şekilde neticelensin" dedi.

Görüntü Dökümü:

---------------------

-Cenaze genel ve detay görüntüler

-Oyuncu Nazlı Tosunoğlu röp

-Oyuncu Melek Baykal röp

-Cenazeden görüntü

-Cenaze namazı kılınışı

=============================

3 - BEYLİKDÜZÜ'NDE ÖZEL HASTANEDE SERUMDAN SONRA ÖLÜM İDDİASI

Canan İLARSLAN - Emir Efe BENLİOĞLU- Ulaşcan ÖZER/ İSTANBUL, (DHA)- BEYLİKDÜZÜ'nde özel bir hastaneye soğuk algınlığı şikayeti ile başvuran Şükrü Keleş(22) , iddiaya göre hastanede uygulanan serumun ardından, yoğun bakıma alındı. Hastanede bir süre kaldıktan sonra başka bir hastaneye sevk edilen Keleş, 9 gün sonra hayatını kaybetti. Anne Satı Keleş, "Adrenalin iğnesi hemşirenin, doktorun cebinde bulunması gerekiyormuş ama hemşireyi çağırdım bize serumu çıkarttırmadığı gibi iğne de yapmadı, tekrar gitti. Doktorla birlikte geldiler, baktılar. İkisi birden tekrar yanımdan ayrıldılar. Yine yapmadılar. Ben iğne yapıldığını bilmiyordum ama onların bilmesi gerekiyor. 2 kere geldiler o iğneyi yapmadılar. Aradan 15 dakika geçti, ilk 5 dakikada yapsalardı böyle olmayacaktı" dedi.

Olay, 6 Şubat 2025 tarihinde saat 20.30 sıralarında Beylikdüzü'nde özel bir hastanede yaşandı. İddiaya göre, Yaşar ve Satı Keleş çiftinin oğulları Şükrü Keleş soğuk algınlığı nedeni ile özel bir hastaneye başvurdu. Şükrü Keleş'e burada damar yolu açılarak öncelikle ağrı kesici serum takıldı ve ardından başka bir serum takıldı. Şükrü Keleş, takılan serumla birlikte fenalaşıp kusmaya başladı. Aile müdahale edilmesi için hemşireyi çağırdı ancak doktoru beklemesi gerektiği belirtilerek, seruma müdahale edilmedi.

KIRMIZI ALANA GÖTÜRÜLDÜ

Ailenin iddiasına göre, doktor geldiğinde baygın olan Şükrü Keleş sedyeyle kırmızı alana götürülerek müdahale edildi. Daha sonra yoğun bakıma alınarak entübe edilen Keleş ile ilgili aileye açıklama yapan doktorlar, hastanın nöbet geçirdiğini, nedenini bilmediklerini ve bu nedenle uyuttuklarını söyledi. Beyin tomografisi çekilen hastanın beyninde bir hasar olmadığı belirtildi.

Bunun üzerine Keleş ailesi, çocuklarının başka hastaneye sevk edilmesini istedi, ancak hastane yönetimi başka bir hastaneye sevki geciktirdi. Saatler sonra Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi'ne sevk edilen Şükrü Keleş'in, 8 gün sonra beyin ölümü gerçekleşti. Burada tedavi gören Keleş, 15 Şubat'ta doktorların yaptığı tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Kesin ölüm nedeninin belirlenmesi için Adli Tıp Kurumu'na kaldırılan Keleş'in cenazesi, yakınları tarafından teslim alındıktan sonra 16 Şubat'ta Tekirdağ Marmara Ereğlisi'nde defnedildi. Polis olayla ilgili inceleme başlatırken, ailenin avukatı suç duyurusunda bulundu. Hastane ile ilgili soruşturma başlatıldı.

'SERUMU TAKINCA OĞLUM KUSMAYA BAŞLADI'

Anne Satı Keleş, "Oğlumun biraz soğuk algınlığı vardı. Rahatsızlanmıştı, birlikte hastaneye gittik. Özel bir hastanede muayene oldu, serum yazdılar, 'Tahlil yapacağız' dediler. Serum takıldı, ilk olarak küçük parol taktılar. Bittikten sonra diğer serumu takınca 5-10 dakika içinde oğlum, 'Midem bulanıyor, kusacağım' dedi. Ben hemen hemşireye seslendim. Hemşire geldiğinde oğlum, 'Kolum yanıyor, serumu çıkartın' dedi ama hemşire 'Hayır siz de dokunmayın, doktor gelene kadar çıkarmayacağız' dedi. Hemşire gittikten sonra oğlum kusmaya başlamıştı. Sonra doktorla birlikte geldiler. Oğlum kusarken yan çevirdim. Doktorla hemşire tekrar odadan ayrıldılar. 3, 5 dakika sonra sedye ile birlikte geldiler. O sırada oğlum kollarımda bayılmıştı. Sonra sedyeye koyduk. Doktor kırmızı odaya giderken adrenalin hazırlayın diye kırmızı odadakilere seslendi. Odaya girdiler, 1 saat çıkmadılar. 1 saat sonra, 'hayatı riski var, pek iyi değil, entübe ettik', dediler. Yoğun bakıma aldılar" şeklinde konuştu.

'YOĞUN BAKIM UZMANIMIZ İZİNDE, DEDİLER'

Oğlu yoğun bakıma alındıktan sonra saat 02.00 sıralarında durumu ile ilgili doktorların bilgi verdiğini belirten anne Satı Keleş, "Doktorlar, 'İdrarını yaptı, vücut işlevlerini görüyor, belki düzelebilir' dediler. Sabah saat 08.00 gibi de başhekim, doktorlar bizi odaya çağırdılar, 'Uyanınca nöbet geçiriyor, geri uyutuyoruz, nedenini bilmiyoruz' dediler. Ben de gerekirse siz nedenini bulamazsanız başka bir yere sevk edelim, dedik. 'Sevke gerek yok, bizim göğüs hastalıkları uzmanımız bakıyor dediler. Anestezi uzmanımız bakıyor, yoğun bakım uzmanımız izinde' dediler. 'Beyin için emar röntgen çektik, nöroloji uzmanımız izinde ama biz uzmanımıza gönderdik, baktık beyinde bir şey yok' dediler. Ben de o an yoğun bakım uzmanı yok deyince biz araştırma hastanesine sevk edelim dedik. Sevkte 112'ye 'acil' yazmamışlar. 'Biz tedavisine devam ediyoruz' dediler. Hasta yakını isteği üzerine diye yazdıkları için 112 de bayağı bir süre gelmedi. Onlar da hiçbir işlem yapmadı. Biz 6 saat ambulans bekledik. En sonunda hep geçiştiriyorsunuz 6 saatte bir ambulans gelmez mi diye kavga ettik, tartıştık. Ondan sonra 15 dakika içerisinde ambulans geldi ama akşam saat 17.00 olmuştu" dedi.

'8 GÜN HASTANEDE KALDIKTAN SONRA BEYİN ÖLÜMÜ GERÇEKLEŞTİ'

Oğlunun Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi'ne sevk edildiğini belirten Keleş, "Cerrahpaşa'da da doktorlar, 'Son anda getirmişsiniz, durumu iyi değil, bakacağız' dediler. Cerrahpaşa'da 8 gün kaldı, 'Beyin ölümü gerçekleşti' dediler. Son 2 gün kalbi attığı için yine de bekledik ama cumartesi akşamı kaybettik. Zaten ilk sorun orada. En önemli şey ilk müdahale, o ilk müdahaleyi, o iğneyi yapması gerekiyormuş. Adrenalin iğnesi hemşirenin, doktorun cebinde bulunması gerekiyormuş ama hemşireyi çağırdım bize serumu çıkarttırmadığı gibi iğne de yapmadı, tekrar gitti. Doktorla birlikte geldiler, doktorla birlikte baktılar. İkisi birden tekrar yanımdan ayrıldılar. Yine yapmadılar. Ben iğne yapıldığını bilmiyordum ama onların bilmesi gerekiyor. İki kere geldiler ama o iğneyi yapmadılar. Aradan 15 dakika geçti, ilk 5 dakikada yapsalardı böyle olmayacaktı" diye konuştu.

'SARI SERUM OLMADIĞINI BAŞKA BİR DOKTORA DA ONAYLATTIK'

Hemşire ile doktordan şikayetçi olduğunu belirten anne Satı Keleş, "Söylememize, çağırmamıza rağmen erken müdahale etmediler maalesef. 'Bizim de uzmanlarımız var, biz tedaviye devam ediyoruz' dediler. O yüzden sevk gecikti. 112'ye 'acil' yazmadıkları için 6 saat ambulans bekledik. En sonunda kavga ettik, tartıştık, ondan sonra 15 dakika içinde ambulans geldi. Kendi ambulanslarıyla götürdük. Sarı serum değildi, beyaz serumdu. Avukatımız tarafından sarı serum olmadığına dair başka bir doktorlarla da onaylattık. Sarı serum değildi, ilacın fotoğrafı, bilgisi vardı. Serumun resmini çekmiştim. Otopsi yapıldı, 'şüpheli ölüm, adli vaka' diye geçiyor. Sonuç bekliyoruz. Tekirdağ Marmara Ereğlisi'ne defnettik. Hastaneden şikayetçiyiz, mahkemeye verdik. Hemşirenin de, doktorun da başhekiminde cezasını almasını istiyoruz. Bu işte ihmal var. İlk müdahaleyi yapmadılar. Oğlumu kaybettim" ifadelerini kullandı.

'SERUM ALERJİ YAPTIĞINDAN ADRENALİN İĞNESİNİN YAPILMASI GEREKİYORMUŞ'

Haklarını sonuna kadar arayacaklarını ifade eden baba Yaşar Keleş, "Oğlumuz yoğun bakımdayken, biz avukatımız aracılığıyla şikayetimizi bulunduk. Gereken işlemler yapılacak. Hem hastaneden hem doktorlardan, hemşireler hakkında gerekli işlemler yapılacak. Yapılan ilk müdahalenin yanlış olduğunu, yaklaşık 15 dakika sürdüğünü biraz önce eşim de söyledi, 3 sefer başına geliyorlar ama yine yapmıyorlar. Bu adrenalin iğnesinin 3 dakika veya 5 dakika içinde yapılması gerektiğini araştırmalarımızla öğrendik. Bizim canımız yandı, başkasının canı yanmasın. Ben sonuna kadar hukuki mücadelemi vermeye devam edeceğim. Oğlumuzun otopsi yapıldıktan sonra sonuçlarını bekliyoruz. Avukatımız ilgileniyor, gereken işlemleri yapacağız. Her zaman da davanın arkasındayım. Sonuna kadar da devam edeceğim. Şüpheli ölüm çünkü serum alerji yaptığında 3 dakika içinde adrenalin denilen o iğnenin yapılması gerekiyormuş. Onun yapılmadığını zaten eşim de söyledi. O anda o iğne yapılmış olsaydı, müdahale edilseydi çocuğum şu an yaşayacaktı" şeklinde konuştu.

'O ANDA O İĞNE YAPILMIŞ OLSAYDI ÇOCUĞUM ŞU AN YAŞAYACAKTI'

Davacı olduklarını belirten baba Yaşar Keleş, "Gerekli soruşturmalara başlandı. Hastaneden kamera görüntüleri alındığı söylendi. Şu an avukatımız da takip ediyor ve e-nabızdan doktorun yabancı olduğunu öğrendik. Yanlış hatırlamıyorsam Özbek bir doktor olduğunu tespit ettik. Canlar bu kadar ucuz olmamalı. Özellikle özel hastanelerde yapılan işlemlerin ticaret olduğunu düşünüyorum. Herkesin dikkat etmesini istiyorum. Bir can yandı bir can daha yanmasın. Sarı serum kesinlikle değil beyaz zaten, resmi de var. Başka bir doktor, sarı serum olmadığını onayladı" ifadelerini kullandı.

'TAMAMEN İHMAL OLDUĞUNA İNANIYORUM'

Baba Yaşar Keleş, "Hastanede kendisini başhekim olarak tanıtan bir doktor 08.30 gibi görüştüğümüzde; bir doktorun göğüs hastalıkları uzmanı, bir doktorun da anestezi uzmanı olduğunu belirtti. Yoğun bakım uzmanının izinli olduğunu söyledi. Bize yoğun bakımdan sordum, göğüs hastalıkları uzmanını tanıttı. Yalnız benim dikkatimi çeken şu; yoğun bakımdan sorumlu doktor, biz sevke gittiğimizde aşağıda göğüs hastalıklarına bakıyordu. Şunu merak ediyorum. Yoğun bakımdan sorumlu bir doktor yoğun bakımda mı olması gerekiyor hastanede, odasında farklı bir muayene mi yapması gerekiyor? İkinci sorum da, 'Tomografi çekildi, nöroloji uzmanına göstereceğiz' diyorlar. Nöroloji uzmanı izinli. Kime gösterdiler, nasıl gösterdiler? Bize beyinde herhangi bir hasar oluşmadığını söylediler fakat Cerrahpaşa'ya sevk ettiğimizde 'Beynin büyük bir hasar aldığını' söylediler. Zaten cuma günü beyin ölümü gerçekleşti, cumartesi akşamı da kalbi durdu. Burada beyinden aldığı bir hasar var ama özel hastanenin söylemiş olduğu beyninde hasar yok. Tomografiye kim baktı da bize beyinde hasar yok diyorlar. Nöbet geçirdiğini, nöbetin neden geçirdiğini araştırdıklarını söylüyorlar. Bizim uzmanlarımız var, cihazlarının yeni olduğunu söylüyorlar. Senin uzmanın var ama beyin tomografisine göğüs hastalıkları uzmanı mı baktı? Senin nöroloji uzmanı izindeyken kim baktı sonucunu söyledi? Onu da merak ediyorum. Burada tamamen ihmal olduğuna inanıyorum. Sonuna kadar da mücadelemizi vereceğiz. Oğlum 22 yaşındaydı. Üniversite 1'nci sınıfa gidiyordu ama sonra okumadı dükkanda yanımdaydı, beraber çalışıyorduk. Soruşturma Büyükçekmece Savcılığı'nda. Başvurumuzu yaptık. Sonuna kadar mücadelemize devam edeceğiz" dedi.

Görüntü Dökümü:

-----------------------

-Anne ve babanın oğlunun resmine bakması

-Ölen Şükrü Keleş'in fotoğrafı

-Anne Satı Keleş röp

-Baba Yaşar Keleş röp

-Genel ve detay görüntü

-Hastaneden serumla ilgili detay görüntüler

====================================

4 - KOL VE BACAK TANSİYONU ARASINDAKİ FARK, ÖLÜMCÜL DAMAR HASTALIKLARININ SİNYALİ OLABİLİR

Özlem YURTÇU KARABULUT- Emir Efe BENLİOĞLU / İSTANBUL, (DHA)- Her iki koldan ölçülen tansiyon farkı damar yırtılması gibi acile başvuru gerektiren hastalıkların belirtisi olabileceği gibi kol ve bacak tansiyonu arasındaki ciddi farklar ise kalp krizi ve felçlere yol açabilen periferik damar hastalıklarının işaretçisi olabilir. Acil Tıp Uzmanı Dr. Ayşegül İşlek Yüksel, en az haftada bir kez bacak tansiyonunun da ölçülmesi gerektiğini, kol ve bacak tansiyonu arasındaki düşük ya da yüksek farkların çeşitli damar hastalıklarının erken sinyali olabileceğini vurguladı.

Ayak bileğinden ölçülen bacak tansiyonu ile kalp damar hastalıkları ve diyabet gibi damar harabiyeti yaratan kronik rahatsızlıkların işaretini erkenden yakalamak mümkün. Acil Tıp Uzmanı Dr. Ayşegül İşlek Yüksel, haftada bir kez düzenli olarak ölçülmesi gereken bacak tansiyonunun, aynı yöndeki kol tansiyonundan 1 veya 2 birim yüksek çıkmasının beklendiğini, bundan çok daha yüksek sonuçların kalp krizlerine yol açabilen damar tıkanıklığı ile özellikle diyabette çok sık görülen damar kireçlenmesi belirtisi olabileceğini kaydetti. Daha düşük olması ise periferik arter hastalığı denilen ve kalp krizi ya da felç gibi ciddi sorunlara neden olabilen tablonun işaretçisi olabilir. Dr. Yüksel, sağ ve sol kol arasındaki yüksek farkların aort damarı yırtılması gibi ölümcül hastalıkların işaretçisi olabileceği için tansiyon kontrolü yapılırken, her iki koldan da ölçüm yapılması gerektiğinin altını çizdi.

'İKİ KOL ARASINDAKİ TANSİYON FARKI YÜZDE 20'DEN FAZLA OLMAMALI'

Dr. Yüksel, el bileğinden ölçüm yapan tansiyon aletlerinden ziyade, 'manşon' adı verilen koldan ölçüm yapan ev tipi otomatik tansiyon aletlerinin daha doğru sonuçlar verdiğini de sözlerine ekleyerek şunları söyledi: "Çoğu vatandaşımızın evinde otomatik tansiyon aleti vardır. Koldan ölçen de var bilekten ölçenler de var. Ama koldan ölçenleri daha çok tavsiye ediyoruz. Dinlenmiş şekilde, ayaklarımız yere temas edecek bir konumda ve oturur vaziyette tansiyonumuzu ölçmemiz gerekiyor. Tansiyonumuzu sağ koldan ölçüyorsak sol koldan da ölçelim. Çünkü sağ kol ve sol kol tansiyon farkının çok fazla olmaması gerekiyor. Yüzde 20'den daha fazla tansiyon farkı olursa, örneğin sağ koldan 12'ye 7 ölçtüğünüz bir tansiyon, sol kolda 8'e 5 çıkıyorsa, aradaki bu kadar yüksek fark, damar yırtılması dediğimiz ölümcül olabilecek aort diseksiyonunu akla getirir ki bizim için acile başvuru gerektiren bir tablodur"

'HAFTADA BİR KEZ BACAK TANSİYONU DA ÖLÇÜLMELİ'

Sağ kol ve sol kol arasındaki tansiyon farkının yanı sıra, 'ayak bileğinden' yani bacak tansiyonu adı verilen tansiyon ölçümünün de önemli olduğunu belirten Dr. Yüksel, "Bacaktan tansiyon ölçümü de bize bazı kalp hastalıkları hakkında işaretler verir. O nedenle haftada bir kez de olsa bacak tansiyonunun da ölçülmesi gerekli. Bunu yapmak için de koldan bağlanan tansiyon aletini aynı şekilde ayak bileğine bağlamak yeterli. Fizik kanunları her yerde geçerli; kol yukarıda, kalp ortada ve bacak da aşağıda. Dolayısıyla koldaki tansiyon düşük olsa da kan kalbe akabilir. Ama bacak tansiyonu düşükse, basınca ihtiyaç olduğu için kanın kalbe yeterli düzeyde gitmesi mümkün olmayabilir. Bu nedenle normal olan, bacak tansiyonunun koldan 1-2 birim daha yüksek çıkmasıdır" ifadelerini kullandı.

'FARK ÇOK YÜKSEKSE ŞEKER, ÇOK DÜŞÜKSE DAMAR TIKANIKLIĞI OLABİLİR'

Dr. Yüksel, kalp krizi ya da felçlere yol açabilen damar hastalıklarının işaretçisi olabilecek kol-bacak tansiyonu oranının 'Ankle-Brachial Index' yani ABI indeksi denilen bir ölçümleme sistemi kullanılarak belirlendiğini kaydederek "Ölçtüğümüz taraftaki bacak tansiyonunun büyük olanı, aynı taraftaki koldan ölçülen büyük tansiyona böleriz. Çıkan sonuç 0,9'dan daha düşükse, damar tıkanıklığı, kalp damar hastalıklarını düşünürüz. 1,5 katından yüksekse o zaman da şeker hastalığı ya da aterosklerotik hastalıklar yani damar kireçlenmesi aklımıza gelir. Yani kol ve bacaktan ölçülen tansiyon eşit olmayacak, 1-2 birim yüksek olacak. Diyelim tansiyon koldan 12 geldi. Aynı yöndeki bacak tansiyonunun 13-14 olmasını bekleriz. Ama 18-20 gelirse, bu bir probleme işaret eder. Eşit olması da varislerin işaretçisidir. Tansiyon koldan ölçüldüğünde yüksek çıktığı zaman klasik hipertansiyon aklımıza gelir. Ya da böbrek kaynaklı sekonder hipertansiyon düşünürüz. Ama kol 12, geldi bacakta da 9 geldi, yani çok düşük geldi; o zaman atardamarda bir tıkanıklık, periferik arter hastalığı dediğimiz çevre damarlarda problem olduğu anlarız" dedi.

Görüntü dökümü:

--------------------

-Dr. Ayşegül İşlek Yüksel röp

-Sağ ve sol koldan tansiyon ölçümü

-Sağ ve sol ayak bileğinden tansiyon ölçümü

-Tansiyon oranlarının nasıl hesaplandığı

=================================

5- KAĞITHANE'DE OTOMOBİLİN ÇARPTIĞI KADININ BACAĞI KOPTU; HASTANEDE HAYATINI KAYBETTİ

Doğan Can CESUR / İSTANBUL (DHA)- KAĞITHANE'de otomobiliyle yokuş aşağı ilerleyen Nurhan Barut (35), park halindeki bir araca, ardından da karşı istikametteki kaldırımda yürüyen Gülsüm Akgün'e (48) çarptı. Kaza sonucu bacağı koptuğu öğrenilen Akgün, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. Gözaltına alınan sürücü Barut tutuklanırken, aracın yokuştan indiği anlar kameralara yansıdı.

Kaza, 19 Mart Çarşamba günü saat 16.30 sıralarında Talatpaşa Mahallesi'nde meydana geldi. Edinilen bilgilere göre, caddede 34 GCZ 594 plakalı otomobiliyle yokuş aşağı hızla ilerleyen Nurhan Barut direksiyon hakimiyetini kaybetti. Barut otomobiliyle önce park halindeki bir araca ardından da karşı istikametteki kaldırımda yürüyen Gülsüm Akgün'e çarptı. Market alışverişinden döndüğü öğrenilen Akgün, kazada ağır yaralandı ve bacağı koptu.

HASTANEDE HAYATINI KAYBETTİ

Kazayı gören vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine sağlık ve polis ekibi sevk edildi. Kısa sürede olay yerine gelen sağlık ekipleri, ağır yaralı Akgün'ü yaptıkları ilk müdahalenin ardından ambulansla Şişli'deki Okmeydanı Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Şehir Hastanesi'ne kaldırdı. Ameliyata alınan Akgün, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak hayatını kaybetti. Kazaya neden olan sürücü Nurhan Barut ise polis ekipleri tarafından gözaltına alındı. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen Barut, 'taksirle öldürme' suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi. Öte yandan kazaya neden olan aracın yokuştan indiği anlar güvenlik kamerasına yansıdı. Polis olayla ilgili çalışma başlattı.

'ARAÇ, YOKUŞ AŞAĞI SÜRATLİ BİR ŞEKİLDE İNDİ'

Kazada park halindeki aracı hasar gören Elvan Bulut, "Araç, yokuş aşağı süratli bir şekilde indi. Ardından benim aracıma vurdu. Sonra da mantara vurdu. Oradan sonra da aşağıdan yukarı doğru yürüyen kadına çarptı. Kadının bacağı kesildi. Sonrasında itfaiye, polis ve sağlık ekiplerini aradık. Yaralı kadını hastaneye götürdüler. Benim aracımda da hasar var. Kapısı kırıldı, jant ve lastik parçalandı" dedi.

Görüntü Dökümü:

---------------------

(Güvenlik kamerası)

-Aracın yokuştan inişi

(Aktüel)

-Yaralı kadının ambulansa bindirilişi

-Kazaya karışan araçlar

-Polis ekipleri

-Vatandaşların sağlık ekiplerinden bilgi alması

-Elvan Bulut ile röportaj

-Genel ve Detay

=====================================

6- ÜSKÜDAR D-100 KARAYOLUNDA 3 ARACIN KARIŞTIĞI KAZADA 3 KİŞİ YARALANDI

Mert ORDU- Murat SOLAK/İSTANBUL, (DHA)- ÜSKÜDAR D-100 Karayolu'nda sapağı kaçırdığı için duran otomobile arkadan gelen başka bir otomobil çarptı. Kaza nedeniyle savrulan otomobile ise seyir halindeki yolcu otobüsü çarptı. Zincirleme trafik kazasında 3 kişi yaralandı.

Kaza, saat 12.00 sıralarında Üsküdar D-100 Karayolu'nda meydana geldi. İddiaya göre, 34 KLL 408 plakalı otomobilin sürücüsü sapağı kaçırdığı için yolda aniden durdu. Arkadan gelen 34 GAT 030 plakalı otomobil duran araca çarparak yola savruldu. Savrulan otomobile de aynı istikamete seyir halinde olan 07 LBS 06 plakalı yolcu otobüsü çarptı. İhbar üzerine olay yerine itfaiye, sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Olay yerine gelen itfaiye ekipleri 34 GAT 030 plakalı otomobilde sıkışan bir kişiyi çıkarıp sağlık ekiplerine teslim etti. Kazada araçlarda bulunan 3 kişi yaralandı. Yaralılar ambulanslarla hastaneye kaldırılırken, kaza nedeniyle trafik oluştu. Polis kaza ile ilgili inceleme başlattı.

Görüntü Dökümü

-------------------

- Ambulans görüntüsü

- Kazaya karışan araçların görüntüsü

- Olay yerinden görüntüler

- Genel ve detay görüntüler

==============================

7 - FATİH'TE KUYUMCU KURYESİNİ SOYAN İKİ KADIN YAKALANDI

Ali AKSOYER / İSTANBUL, (DHA)- FATİH'te kuyumcu kuryeliği yapan C.S.'nin çantasında bulunan 2,5 kilogram altın, 3 bin euro ve 3 bin doları çaldıkları iddia edilen iki kadın hırsız polis tarafından yakalandı. Hırsızlık anları güvenlik kameralarına yansırken, şüphelilerden S.Ö.'nün (54) daha önceden 71, A.Ö.'nin (36) ise 28 suç kaydı olduğu belirlendi. Şüpheliler adliyeye sevk edildi.

Fatih, Marmaray İstasyonu, Cağaloğlu girişinde kuyumcu kuryeliği yapan C.S., 25 Şubat'ta farklı firmalardan topladığı 2,5 kilogram altın, 3 bin euro ve 3 bin doların çalındığı şikayetiyle emniyete şikayette bulundu. C.S. polise verdiği ifadesinde "Topladığım para ve altınları Gebze Şubesi'ne götürmek için valize koydum. Marmaray durağına gitmek üzere iş yerinden ayrıldım. Yolda yüzü kapalı çarşaflı bir kadın bize çarptı. Turnikelerden geçtikten sonra çantanın içindeki altınların çalındığını fark ettim" dedi.

Hırsızlık Büro Amirliği tarafından olayla ilgili başlatılan soruşturmada polis güvenlik kameralarını inceleyerek şüphelilerin görüntüsüne ulaştı. Görüntülerde, çarşaf giyerek yüzlerini gizleyen şüphelilerin mağdurlara arkadan yaklaşarak hırsızlık yaptığı görüldü. Polisin yaptığı çalışma sonucu kimlikleri belirlenen şüpheliler S.Ö. ve A.Ö. adlı iki kadın Bursa'da gözaltına alındı. Şüphelilerden S.Ö.'nün daha önceden 71 suç kaydı olduğu ortaya çıktı. A.Ö. adlı şüphelinin ise polis kayıtlarına göre 28 suç kaydı olduğu tespit edildi.

Asayiş Şube Müdürlüğünde yapılan sorgularında suçlamaları kabul etmeyen iki şüpheli adliyeye sevk edildi.

Görüntü Dökümü:

-------------------

(Güvenlik kamera görüntüsü)

-Şüphelilerin hırsızlık yaptıkları ve kaçtıkları anlar

(Aktüel)

-Şüphelilerin adliyeye sevki

============================

8 - AK PARTİ İSTANBUL TEŞKİLATI, 200 BİN AİLEYE RAMAZAN ZİYARETİ GERÇEKLEŞTİRDİ

İSTANBUL,(DHA) - AK Parti İstanbul teşkilatı, Ramazan ayı boyunca dayanışma ve kardeşlik ruhunu en güçlü şekilde hissettirdi. İl Başkanlığı öncülüğünde 39 ilçede gerçekleştirilen kapsamlı ziyaretlerle 200 bin aileye ulaşıldı.

AK Parti İstanbul teşkilatı, Ramazan ayının bereketini paylaşmak, vatandaşların yanında olmak ve gönül köprüleri kurmak amacıyla 39 ilçede 200 bin aileyi ziyaret etti. İlçe teşkilatları tarafından her gün iftar ve sahur ziyaretleri gerçekleştirilirken, gençlik kolları üyeleri, 'İftara 5 kala' programı kapsamında 39 ilçede her gün iftar saatinde trafikte kalan vatandaşlara iftariyelik ikramında bulundu. Kapsamlı ziyaretler ile tespit edilen ihtiyaç sahiplerine destek olan teşkilat üyeleri, duaları paylaştı. AK Partili belediyeler ise Ramazan ayının manevi atmosferine uygun kültürel ve sosyal etkinlikler düzenleyerek, İstanbul'un farklı noktalarında Kur'an-ı Kerim tilavetleri, tasavvuf musikisi dinletileri ve geleneksel Ramazan eğlenceleri ile vatandaşlara huzurlu bir Ramazan yaşattı. Özellikle çocuklara yönelik programlarla, Ramazan ayının birlik ve paylaşma ruhu geleceğin nesillerine de aktarıldı.

'200 BİN AİLEYE MİSAFİR OLDUK'

AK Parti İstanbul İl Başkanı Abdullah Özdemir, Ramazan boyunca teşkilat mensuplarının sahadaki özverili çalışmalarına dikkat çekerek, "İstanbul'un her köşesinde 200 bin ailemize misafir olduk. Ramazan'ın birlik, beraberlik ve paylaşma ruhunu en güçlü şekilde yaşattık. İhtiyaç sahiplerimizin yanında olmak, onların duasını almak bizim en büyük kazancımızdır. Ramazan ayı boyunca İstanbul'un dört bir yanında gönül sofraları kuran, ihtiyaç sahipleriyle dayanışma içinde olan AK Parti İstanbul teşkilatımız, birlik ve beraberlik ruhunu en güçlü şekilde yaşatarak Türkiye Yüzyılı vizyonuna yakışan bir dayanışma örneği sergiledi. Her bir dava arkadaşıma emekleri için teşekkür ediyorumö dedi.

============================

9 - ESENYURT'TA KAZA YAPAN SÜRÜCÜ DİĞER ARACIN CAMINA TEKME ATTI, KAPIYI AÇIP SÜRÜCÜYE SALDIRMAYA ÇALIŞTI

Veysel TİMDU/İSTANBUL, (DHA)- ESENYURT'ta meydana gelen trafik kazasının ardından, aracından inen sürücü diğer aracın sürücüsüne saldırmaya çalıştı. Otomobilin camına tekme atarken yere düşen sürücü, daha sonra aracın kapısını açarak saldırmaya çalıştı. Sinirli sürücüyü çevredekiler sakinleştirdi.

Kaza bugün Güzelyurt Mahallesi Yıldırım Beyazıt Caddesi'nde meydana geldi. Cadde üzerindeki kavşakta 3 aracın karıştığı kaza sonrasında, araçlarda hasar oluştu. Yaralanan kimsenin olmadığı kazada, sürücülerden biri aracından inerek diğer aracın sürücüsüne saldırmaya çalıştı. Aracın camına tekme atarken yere düşen sürücü, daha sonra kapıyı açarak saldırmak istedi. Sinirli sürücüyü çevredekiler sakinleştirdi. Yaşananlar, çevredekiler tarafından cep telefonu ile görüntülendi. (DHA)

Görüntü Dökümü:

-------------

(Cep telefonu)

- Kaza yerinin görüntüsü

- Araca tekme atarken yere düşmesi

- Otomobilin kapısını açarak sürücüye saldırı girişimi

- Çevredekilerin müdahalesi

===========================

10- AVCILAR'DA HAVALANDIRMA BOŞLUĞUNA DÜŞEN MARTI KURTARILDI

İhsan DÖRTKARDEŞ / İSTANBUL, (DHA)- AVCILAR'da bir binanın havalandırma boşluğuna düşen martı, itfaiye tarafından mahsur kaldığı yerden kurtarıldı.

Ambarlı Mahallesi'ndeki 4 katlı binanın üçüncü katında oturan Ahmet Sar, evlerinin banyo bölümünden martı sesi geldiğini fark etti. Martı sesinin bir türlü kesilmemesi ve zaman zaman kanat çırpma sesi duyulması üzerine havalandırma boşluğuna düştüğünü anladı. Ahmet Sar, martıyı sıkıştığı yerden kurtarmak için itfaiyeden yardım istedi. Gelen ekip, ev sakinlerinden izin alarak banyodaki havalandırma penceresini söktü. Ardından, bir görevli, hayvan yakalama aparatı ile martıya ulaştı. Gövdesinden bağlanarak yukarı çekilen martı sıkıştığı yerden kurtarıldı. Yaralanmadığı belirlenen martı daha sonra bahçeye bırakıldı.

Ahmet Sar, "Martı havalandırma boşluğunda sıkışınca itfaiyeden yardım istedik. Gelip kurtardılar" dedi.

Görüntü Dökümü:

--------------------

-İtfaiyeciler binaya girerken

-Havalandırma penceresi sökülürken

-Aparatla kurtarılan martı

-Martının gövdesindeki aparat çıkarılırken

-Martı uçurulurken

-Ahmer Sar konuşurken

-İtfaiyeciler ve araçları

İlginizi Çekebilecek Diğer Haberler

Sıradaki Haber