Geri Dön
İstanbulDHA İSTANBUL BÜLTENİ - 2

DHA İSTANBUL BÜLTENİ - 2

DHA İSTANBUL BÜLTENİ - 2

1- ŞİŞLİ'DEKİ TRAFİK KAVGASI CİNAYETİNİN FAİLLERİ YAKALANDI

Ali AKSOYER/İSTANBUL,(DHA)- ŞİŞLİ'de otomobille yol kapatma kavgasında Eyüp Yandık'ı(24) bıçaklayarak öldüren Z.K.(18) ve yanında bulunan 2 şüpheli polis tarafından yakalandı. Şüphelilerin cinayeti işledikten sonra kaçtıkları anlar güvenlik kamerası tarafından görüntülendi.

Olay, Şişli Feriköy Mahallesinde 22 Aralık Pazar gecesi saat 00.30 sıralarında meydana geldi. Otomobiliyle sokaktan geçmek isteyen Eyüp Yandık, yolu kapatan başka bir otomobildeki şüphelilerle tartışmaya başladı. Kısa sürede tartışmadan kavgaya dönüşen olay sırasında, yakındaki restoranda bulunduğu öğrenilen şüpheli Z.K. dışarı çıkarak Eyüp Yandık'ı bıçaklayarak öldürdü. Şüpheli olayın ardından yanında bulunan kişilerle kaçtı.Cinayet Büro Amirliği ekipleri tarafından başlatılan çalışmada şüpheliler kısa sürede gözaltına alındı. 3 şüpheli Asayiş Şube Müdürlüğündeki işlemlerinin tamamlanmasının ardından adliyeye sevk edildi.(DHA)

Görüntü Dökümü

------

(Güvenlik kamerası)

-Şüphelilerin olay sıraasında otomobille uzakaştığı anlar

-Şüphelilerin adliyeye sevki

=========

2- İSTANBUL'DA ZİYNET EŞYASI VE OTOMOBİL ÇALAN SUÇ MAKİNELERİ YAKALANDI

Ali AKSOYER/İSTANBUL,(DHA)- İSTANBUL'da evlere girerek hırsızlık yapan ve park halindeki otomobilleri çaldıkları iddia edilen 3 kişi polis ekipleri tarafından yakalandı. Şüphelilerden Y.B.'nin(25) poliste daha önceden 68 suç kaydı ve ayrıca hakkında 14 yıl 2 ay 55 gün kesinleşmiş hapis cezası bulunduğu ortaya çıktı. Şüpheli K.K.'nin isei(26) poliste 60 suç kaydı bulunduğu, 22 yıl 1 ay 62 gün kesinleşmiş hapis cezası nedeniyle arandığı tespit edildi.

Asayiş Şube Müdürlüğü ve Oto Hırsızlık Büro Amirliği ekipleri Tuzla'da 21 Aralık Cumartesi günü mağdur S.B.'ye ait otomobilin çalınması üzerine soruşturma başlattı. Yapılan çalışmalarda şüphelilerin otomobili çalarken güvenlik kamera görüntülerine yakalandıkları belirlendi. Görüntüleri inceleyen polis ekipleri, şüphelilerin 22 Aralık Pazar günü Tuzla'da bu kez mağdur M.S.'nin evine girerek yaklaşık 150 bin lira değerinde altın ziynet eşyasını çaldıklarını belirledi.

68 SUÇ KAYDI OLDUĞU ORTAYA ÇIKTI

Oto Hırsızlık Büro Amirliği ekipleri düzenledikleri operasyonda kimliklerini tespit ettiği şüpheliler A.K.(29), Y.B.(25) ve K.K.'yi (26) gözaltına aldı. Şüphelilerden K.K.'nin poliste 60 suç kaydı bulunduğu ayrıca işlediği suçlar nedeniyle hakkında 22 yıl 1 ay 62 gün kesinleşmiş hapis cezası olduğu ortaya çıktı. Diğer şüpheli Y.B.'nin ise poliste 68 suç kaydı bulunduğu, ayrıca hakkında 14 yıl 2 ay 55 gün kesinleşmiş hapis cezası olduğu tespit edildi. İki şüphelinin cezaevi firarisi olduğu da belirlendi. Diğer şüpheli A.K.'nin ise poliste 12 suç kaydı bulunduğu öğrenildi.Asayiş Şube Müdürlüğü ve Oto Hırsızlık Büro Amirliğinde işlemleri tamamlanan şüpheliler adliyeye sevk edildi.

Görüntü Dökümü

------

-Şüphelilerin adliyeye sevki

-Şüphelilerin hırsızlık yaptıkları anlar

-Şüphelilerin Asayiş Şube Müdürlüğüne getirilmesi

-Şüphelilerin çaldığı ziynet eşyaları

==========

3- BEYOĞLU'NDA TRAMVAYIN ALTINDA KALDI - 1

Doğan Can CESUR / İSTANBUL, (DHA) - BEYOĞLU Tophane durağında 1 kişi tramvayın altında kaldı.İtfaiye ekipleri tarafından kurtarılan adam ambulansla hastaneye kaldırıldı.Yaralının durumunun ağır olduğu öğrenildi.(DHA)

Görüntü Dökümü

----

- Olay yerinden görüntü

- Tramvaydan ve itfaiye ekiplerinden görüntü

- Yaralının kurtarılma anları

===========

4- İSTANBUL'DA DEAŞ OPERASYONU: 5 KİŞİ YAKALANDI

Ayşe GÜREL/İSTANBUL (DHA)- İSTANBUL Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu tarafından, 'Terörizmin Finansmanı kanununa muhalefet' suçu kapsamında İstanbul'da operasyon düzenlendi. DEAŞ silahlı terör örgütüne üye olma ve DEAŞ adına çatışma bölgelerinde faaliyet yürüten örgüt mensupları için para toplama faaliyetlerinde bulunanlara düzenlenen operasyonda 5 kişi gözaltına alındı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu tarafından yürütülen soruşturma kapsamında DEAŞ silahlı terör örgütüne üye olma ve örgüt adına para toplayıp Türkiye'ye getirme ve paranın çatışma bölgelerine aktarılmasına aracılık eden şüphelilere yönelik operasyon düzenlendi. Silahlı terör örgütüne üye olma ve terörizm finansmanı kanununa muhalefet suçlarından yaıpılan çalışmada, 7 adrese eş zamanlı operasyon düzenlendi.

5 ŞÜPHELİ YAKALANDI

Sabah saat 07.30 sıralarında 7 farklı adrese yapılan eş zamanlı operasyonda, 5 kişi gözaltına alındı. Firari durumda olan 2 şüphelinin yakalanmasına yönelik çalışmaların ise devam ettiği öğrenildi. Şüphelilerin evlerinde yapılan aramalarda bulunan çok sayıda dijital materyal ve örgütsel dokümana el konuldu. Bir şüphelinin evinde yapılan aramada ise, 55 bin Euro nakit para ele geçirildi.(DHA)

========

5- PENDİK'TE ARACIN YAKIT DEPOSUNDA UYUŞTURUCU ELE GEÇİRİLDİ

Leyla YILDIZ/İSTANBUL, (DHA)- ANADOLU Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde, Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri Pendik Kurnaköy Gişeleri'nde operasyon düzenledi. Şüphe üzerine durdurulan aracın yakıt deposunda 40 parça halinde 35 kilo 650 gram uyuşturucu madde ele geçirildi. Gözaltına alınan yabancı uyruklu Y.S.A. tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu'nun koordinesinde Narkotik Suçlarla Mücvadele Şube Müdürlüğü ekipleri uyuşturucu operasyonu düzenledi. 21 Aralık Cumartesi günü düzenlenen operasyonda, Pendik Kurnaköy gişelerinde seyir halinde olan araç şüphe üzerine durduruldu. Yabancı uyruklu Y.S.A'nın kullandığı araçta yapılan aramalarda, yakıt deposuna zulalanmış 40 parça halinde 35 kilo 650 gram metamfetamin ele geçirildi. Gözaltına alınan yabancı uyruklu şüpheli Y.S.A, emniyetteki işlemlerinin ardından Kartal'daki Anadolu Adliyesi'ne getirildi.

'ARACI YOLA ÇIKACAĞIM GÜN GÖRDÜM'

Şüpheli Y.S.A. savcılık ifadesinde, "Ben daha önce Türkiye'de İstanbul Yusufpaşa'da yaşamıştım. Şu anda Irak'ta yaşamaktayım. Daha önce de İstanbul'a gelip gitmişliğim olmuştur. Emniyette ifademde de söylediğim üzere ben başkasının isteği üzerine bu aracı İstanbul'a getirdim. Bu araç benim üzerime kayıtlıdır ancak sözkonusu aracı yola çıkacağım gün gördüm. Bu araçta uyuşturucu madde olduğunu bilmiyordum. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum" dediği öğrenildi. Y.S.A. savcılık ifadesinin ardından sevk edildiği Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğince tutuklandı.(DHA)

==========

6- BAKIRKÖY'DE KAMYON ALT GEÇİDE SIKIŞTI; SÜRÜCÜYE PARA CEZASI KESİLDİ

Baran AKKAYA/İSTANBUL,(DHA)-BAKIRKÖY'de alt geçitten geçmeye çalışan kamyonun kasası sıkıştı. Kamyon ihbar üzerine olay yerine gelen ekiplerin çalışmaları sonucu sıkıştığı yerden çıkarıldı. Kamyon sürücüsüne 690 lira para cezası uygulandı.

Kaza, saat 12.00 sıralarında Ataköy Mahallesi Adnan Kahveci Bulvarında meydana geldi. 19 DL 692 plakalı hammade yüklü kamyon yolda ilerlediği sırada, alt geçidin bulunduğu yerden geçmeye çalıştı. Bu sırada kamyonun kasası alt geçide sıkıştı. Kamyonun kasası kırılırken, kazada ölen ya da yaralanan olmadı. SKazayı gören sürücüler polis ve itfaiye ekiplerine haber verdi. Olay yerine gelen ekiplerin çalışması sonucu kamyon sıkıştığı yerden çıkarıldı.SPolis ekipleri kamyon sürücüsüne 'Yasak geçiş saati ihlali' nedeniyle 690 lira idari para cezası uyguladı. (DHA)

Görüntü Dökümü

-------------

-Olay yerine gelen ekipler

-Sıkışan ve kırılan kasa

-Çıkarılma çalışmaları

-Genel ve detay görüntüler

=============

7- İSTANBUL'DA DEAŞ SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYESİ 3 KİŞİ YAKALANDI

İSTANBUL,(DHA)- İSTANBUL'da silahlı terör örgütü DEAŞ'a yönelik operasyon düzenlendi. Operasyonda, saldırı hazırlığında oldukları belirlenen 3 örgüt üyesi yakalandı. 2'si kadın 3 DEAŞ üyesinin cep telefonlarında el yapımı patlayıcı ve intihar yeleği yapımına ilişkin bilgiler olduğu tespit edildi.

İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ve İstihbarat Şube Müdürlüğü ekipleri, silahlı terör terör örgütü DEAŞ'ın Türkiye'deki faaliyetlerini deşifre edilmesi, örgüt mensuplarının belirlenmesi ve yakalanması amacıyla çalışma başlattı. Polis ekipleri, örgütle bağlantılı olduğu tespit edilen 3 hücre üyesini teknik ve fiziki takibe aldı. Yürütülen çalışmalarda Bağcılar'da adresi belirlenen hücre evine operasyon düzenlendi. Özel harekat polislerinin de katıldığı operasyonda, örgütle bağlantıları ortaya çıkarılan ve çatışma bölgeleriyle irtibatlı oldukları belirlenen M.A., R.K. ve T.A. isimli 2'si kadın 3 şüpheli yakalandı.

SALDIRI PLANLARI YAPTIKLARI TESPİT EDİLDİ

Yakalanan 3 kişinin üzerlerinden çıkan dijital materyaller ve cep telefonlarında el yağımı patlayıcı ve intihar yeleği yapımına ilişkin bilgiler olduğu ortaya çıktı. Saldırı planları yaptıkları tespit edilen 3 örgüt üyesi, ifadeleri alınmak üzere İstanbul Emniyet Müdürlüğü Vatan Yerleşkesi'ne götürüldü.

3 KİŞİ TUTUKLANARAK CEZAEVİNE GÖNDERİLDİ

Türkiye'deki bağlantıları ve irtibatları incelenen 3 kişi, Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından çapraz sorguya alındı. İfadeleri tamamlanan şüpheliler, 20 Aralık Cuma günü Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na sevk edildi. 3 örgüt üyesi tutuklanarak cezevine gönderildi.(DHA)

=========

8- BAŞAKŞEHİR'DE OKUL BAHÇESİNDE DÜŞEREK BEYİN KANAMASI GEÇİREN ÇOCUĞUN ANNESİNDEN İHMAL İDDİASI

Dilara ŞAHİN- Feridun AÇIKGÖZ / İSTANBUL, (DHA)- BAŞAKŞEHİR'de 12 yaşındaki Erdem Karaman, okul bahçesinde arkadaşlarıyla top oynadığı sırada ayağının kaymasıyla düşerek kafasını beton zemine çarptı. Annesinin hastaneye götürdüğü çocuk beyin kanaması geçirdiği belirlenerek ameliyata alındı. 10 gündür yoğun bakımda olan oğlunun zamanında hastaneye götürülmediğini, okulun bu konuda ihmali olduğunu iddia eden anne Hatun Karaman, "Arkadaşları akıllıca davranıp 'Erdem hayır revire götürelim seni' deyip revire bırakıyorlar çocuğumu. Revirdekilerde bir buz koyup, çocuğumu orada ölüme terk etmişler. Çocuğum düştüğü anda ambulans çağırabilirlerdi. Çocuğum şu an kanama geçirdi ve hala hayati tehlikesi devam ediyor" dedi. Okul yönetimi ise ihmal olmadığını savunarak, çocuğun annesine sağlıklı bir şekilde teslim edildiğini iddia etti.

Olay, 13 Aralık Cuma günü saat 10.30 sıralarında Başakşehir Oyakkent Ortaokul'unda meydana geldi. Arkadaşlarıyla birlikte yağışlı havada top oynamak için okul bahçesine çıkan 7'nci sınıf öğrencisi Erdem Karaman, ayağının kaymasıyla düşerek kafasını beton zemine çarptı. Erdem, arkadaşları tarafından revire götürülürken okul yönetimi ise annesi Hatun Karaman'a haber vererek okula çağırdı. Annesinin okuldan alarak Küçükçekmece Kanunu Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürdüğü çocuk, beyin kanaması geçirdiği tespit edilerek ameliyata alındı. 10 gün önce ameliyat edilen ve entübe olarak yoğun bakıma alınan Erdem Karaman hala uyandırılamazken, ailesi okul yönetimi hakkında suç duyurusunda bulundu. Soruşturma kapsamında polisin olayla ilgili çalışmalarının sürdüğü öğrenildi.

'AMBULANS ÇAĞIRMAMIŞLAR VE HALEN KENDİLERİNİ AKLAMAYA ÇALIŞIYORLAR'

Yaşadıklarını anlatan anne Hatun Karaman, "Geçen hafta Cuma, saat 10.30 sıralarında bana bir telefon geldi. Açtığımda 'Oğlunuz düştü. Ciddi bir şeyi yok, açık yarası yok' dendi. Hatta oğlum o durumdayken, benim telefon numaramı oğlumdan istemişler. 'Nasıl yani, siz herhangi bir yere götürmediniz mi? Ambulansı çağırmadınız mı?' dedim. 'Hayır annesi. Ciddi bir durum yok. İçiniz rahat etsin istiyorsanız, siz gelin götürün' dediler. Ben de bu durumda hiç zaman kaybetmeden, evdeki kıyafetlerimle okula gittim. Zaten 3 buçuk kilometre mesafede okul. Çocuğumu görmeye yukarı çıktığımda, revirdeydi ve yanında hiç kimse yoktu. Hemşire, sağlıkçı, revirde görevli hiç kimse yoktu. Sadece çocuğumun yanında sedyede yatan başka iki çocuk ve çocuğum vardı. Ben gittiğimde, çocuğum başına buz koymuş, masaya kafasını dayayıp uyuklamıştı. Onu o şekilde gördüğümde ben bittim. 'Çocuğum ya burada beyin kanaması geçiriyorsa, nasıl tek başına bırakırsınız? Koyduğunuz buz bile erimiş. Nerede buradaki insanlar?' dedim. Biraz da sesimi yükselterek söyledim anne olarak. Herkes o sesime odalarından çıkmaya başladı. Bir öğretmen çıktı. Ona, 'Hocam bu okulda 2 seferdir aynı şey oluyor. Benim kızımın başına da aynı olay geldi. Onda da aynı ihmali yaptınız. Eğer çocuğuma bir şey olursa ben gereken mercilere başvuracağım' dedim. Beni orada çocuğumla tek başıma bıraktılar. Ben tek başıma mücadele ederek çocuğumu hastaneye götürmeye çalıştım. Hastane okula çok yakın, karşısında sağlık ocağı var. Oraya bile götürebilirlerdi. Benim 19 dakikamı şu an temel almışlar. Ben çok uzakta da olabilirdim, şehir dışında da olabilirdim, trafikte kalabilirdim, aracım da olmayabilirdi ya da telefonuma ulaşılamayabilirlerdi. Çocuğuma herhangi bir şekilde ambulans çağırmamışlar ve halen kendilerini aklamaya çalışıyorlar" ifadelerini kullandı.

'ÇOCUĞUMU ÖLÜME TERK ETMİŞLER'

Hatun Karaman, "Çocuklarımız buraya eğitim almaya gidiyor. Zaten teneffüs olduğunda oynayacaklar. O kadar kaygan bir zemine, yağlı boya yapmanın anlamı yok ki. Madem hava yağışlı ve zeminler de kaygan, uyarı yapsınlar çocuklarımıza. Çocuk top oynarken, düşmüş sağına. Orada sadece iki arkadaşı çocuğuma eşlik etmiş. Kucaklayıp, önce banka oturtmuşlar. Kamelyada bir süre oturmuşlar ve çocuğum orada biraz ağlamış. Sonra, 'Ben iyiyim beni sınıfıma çıkartın' demiş arkadaşların. Çocuklarımız daha akıllı ve bilinçli. Onlar arkadaşlarını götürürken, nöbetçi öğretmen yok. 'Bu çocuğu nereye götürüyorsunuz? Nereye taşıyorsunuz? Ne oldu bu çocuğa?' diye soran yok. Arkadaşları, Erdem'i dinlemiyorlar. Erdem ağlıyor, 'Ben iyiyim beni sınıfıma çıkartın' diyor. Arkadaşları akıllıca davranıp, 'Erdem hayır, seni revire götürelim' deyip revire bırakıyorlar çocuğumu. Revirdekilerde bir buz koyup, çocuğumu orada ölüme terk etmişler. Ambulans çağırabilirlerdi çocuğum düştüğü gibi. Açık yara mı olması gerekiyor? Dikişlik mi olması gerekiyor müdahale edilmesi için? İç kanama diye bir şey var. Çocuğum şu an iç kanama geçirdi ve hala hayati tehlikesi devam ediyor. Yoğun bakımda 9 gündür, orada canıyla savaşıyor. Buna sebep olan herkes cezasını çeksin istiyorum" diye konuştu.

'BENİM ACIMA SAYGISIZLIK YAPIYORLAR'

İddiaya göre okul yönetimi olay sonrası, Anne Hatun Karaman'ın geç geldiğini öne süren bilgilendirme toplantıları düzenledi. Gözyaşları içinde evladının acısını yaşarken, acısına saygı duyulmadığını öne süren Karaman, "Kendilerini savunmak için, 'Anne 19 dakikada geldi' şeklinde slayt videolar gösteriyorlarmış. Halen, bu durumda benim acıma saygısızlık yapıyorlar. Daha çok benim canımı acıtıyorlar. Çok öfkeliyim, içim yanıyor. Anne olarak benim içim yanıyor. Benim çocuğum derslerinde çok başarılıydı, çok saygılı bir çocuktu, kimseye zararı yoktu. Hırçın bir çocuk değildi. Her çocuk gibi o da top oynamak istemiş. Öyle bir kaygan zemin yapmışlar ki. Çocuklarımızın oynadığı alanlara yağlı boya yapmak ne demek? Fayanslar cam gibi. Doğduğu gün oldu bir de o gün 12 yaşına girdi. 12 yaşında çocuğum o kazayı geçirdi" dedi.

OKUL YÖNETİMİ: İHMAL YOK

DHA muhabirinin telefonla ulaştığı okul yönetimi normal prosedürün uygulandığını belirterek; çocuğun annesine şuuru ve bilinci açık, sağlıklı şekilde annesine teslim edildiğini söyledi. Fiziki gözlemin yapıldığı, ambulansa ihtiyaç duyulacak bir durumun gözlenmediğini öne sürerek okulun ihmali olduğu iddialarını reddetti. (DHA)

Görüntü Dökümü

----------------------

-Erdem Karaman'ın hastane görüntüleri

-Erdem Karaman'ın doğum gününden fotoğraf

-Erdem Karaman'ın tedavi dökümünün fotoğrafı

-Hastaneden detay görüntü

-Okuldan detay görüntü

-Anne Hatun Karaman ile röportaj

-Okulun bahçe zemini detay görüntü

-Genel ve detay görüntüler

=========

9- BİLAL ERDOĞAN: PES ETMEDEN SESİMİZİ YÜKSELTMEYE, MAZLUMUN HAKKINI SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ

Gülseren KARAPINAR- Harun ŞAHBAZOĞLU / İSTANBUL, (DHA)- TÜRKİYE Gençlik Vakfı (TÜGVA) Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bilal Erdoğan, Milli İrade Platformu tarafından 1 Ocak'ta Galata Köprüsü'nde gerçekleştirilecek Filistin yürüyüşü öncesi düzenlenen basın toplantısına katıldı. Bilal Erdoğan, "İsrail'in Nazist, apartheid rejiminin sürdürdüğü soykırımın sona ermesi için, Filistinli kardeşlerimizin özgürlüklerine kavuşmaları için, 2024 yılı boyunca nasıl sabah 1 Ocak'ta Galata Köprüsü'nde yaptığımız etkinlikten itibaren çeşitli çalışmaların yapılmasını organize ettiysek desteklediysek sesin çıkarılmasına daha çok ses yükseltilmesine vesile olmaya çalıştıysak, inşallah 2025 yılı boyunca da 1 Ocak sabahından itibaren sabah namazlarımızı kılıp hep birlikte Galata Köprüsü'nde çoluk çocuk, ailece toplanıp, 2025 yılı boyunca da bu soykırım ne kadar sürerse sürsün biz de pes etmeden sesimizi yükseltmeye, zalimin zulmünü haykırmaya, mazlumun hakkını savunmaya devam edeceğiz" dedi.

Milli İrade Platformu tarafından 1 Ocak'ta Galata Köprüsü'nde gerçekleştirilecek olan Filistin yürüyüşü öncesi Eyüpsultan'daki TÜVGA Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenlendi. Toplantıya Bilal Erdoğan, TÜGVA Genel Başkanı İbrahim Beşinci, Önder Vakfı Genel Başkanı Abdullah Ceylan, MÜSİAD Genel Başkanı Mahmut Asmalı, Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, KADEM Genel Başkanı Saliha Okur Gümrükçüoğlu, TGSB Başkanı Ali Haydar Ustaosmanoğlu, TÜRGEV Genel Başkanı Hatice Akıncı Yılmaz, Cihannüma Vakfı Genel Başkanı Rıza Yorulmaz, İnsan ve Medeniyet Hareketi Genel Başkanı Kemal Özden, İlim Yayma Cemiyeti Genel Başkanı Yusuf Tülün ve İstanbul 2 No'lu Baro Başkanı Yasin Şamlı ve çok sayıda kişi katıldı.

'ZALİMİN ZULMÜNÜ HAYKIRMAYA, MAZLUMUN HAKKINI SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ'

Toplantıda konuşan Bilal Erdoğan, "İsrail'in Nazist, apartheid rejiminin sürdürdüğü soykırımın sona ermesi için, Filistinli kardeşlerimizin özgürlüklerine kavuşmaları için, 2024 yılı boyunca nasıl sabah 1 Ocak'ta Galata Köprüsü'nde yaptığımız etkinlikten itibaren çeşitli çalışmaların yapılmasını organize ettiysek desteklediysek sesin çıkarılmasına daha çok ses yükseltilmesine vesile olmaya çalıştıysak, inşallah 2025 yılı boyunca da 1 Ocak sabahından itibaren sabah namazlarımızı kılıp hep birlikte Galata Köprüsü'nde çoluk çocuk, ailece toplanıp, 2025 yılı boyunca da bu soykırım ne kadar sürerse sürsün biz de pes etmeden sesimizi yükseltmeye, zalimin zulmünü haykırmaya, mazlumun hakkını savunmaya devam edeceğiz. Bu kararlılıkta olduğumuzu unutturulmaya çalışılsa da gündemden düşse de çeşitli vesilelerle gündemde tutmaya devam edeceğiz" dedi.

'TÜRKİYE HER ZAMAN AHLAKİ DURUŞ SERGİLEDİ'

Bilal Erdoğan, "Arkadaşlarımız bu sene slogan olarak 'Bir Güneş Doğuyor'u seçmişler. Biraz ondan kaynaklı elbette tahmin edersiniz. İnsanlarda özgürlük için yeniden bir ümit eğer meydana geldiyse Suriye'deki son gelişmelerden dolayı ümit ediyorum ki Gazze'deki kardeşlerimiz için de bir ümit olmuştur. Rabbim hem Suriye'deki bütün Suriye halkının özgür, müreffeh, huzur içinde, Türkiye'yle barış içerisinde yaşadığı günleri bizlere göstersin. Hem de tabii ki Filistinli kardeşlerimizin kendi bayrakları, kendi sınırları, kendi ülkelerinde huzur ve barış içerisinde müreffef bir şekilde yaşayabilmelerini gördüğümüz günleri bizlere nasip etsin. Türkiye her zaman ahlaki duruş sergiledi. Türkiye'de toplumun çok geniş kesimleri bu ahlaki duruşları benimsedi ve destekledi. Geldiğimiz noktada millet olarak bunda payımız olduğunu düşünüyorum. İnşallah bunun devamı da gelir. İnşallah dünyanın başka bölgelerindeki başka mazlum insanların da özgürlüğü, huzuru, refahı için Türk toplumunun bu iradesi yine müessir olur" ifadelerini kullandı.

'HERKESİN FİLİSTİNLİ KARDEŞLERİMİZİN BU İNSANİ ÇIĞLIĞININ HASSASİYETİNİ YAŞAMASI GEREKİYOR'

Bilal Erdoğan, "İnsanlık ittifakı kimliğinden, ideolojisinden, dininden bağımsız olarak herkesin bu meseleyi sahiplenmesini gerektiriyor. Bizde bunu yapmaya çalışıyoruz. Çünkü Türkiye'de bile zaman zaman Filistin meselesinin dindar kesimin meselesi olabileceği veya belirli kesimlerin meselesi olabileceği düşünülerek, aslında oradaki insanların acısını paylaşmasına rağmen bazı kesimlerin bundan uzak tutulabildiğine şahit oluyoruz. Bu belki bilinçli bir tür algı çalışması. Malum soykırımcı İsrail'in etki ajanlarının bizim medyamızda da kamuoyunda da ne kadar aktif olduğunu ne kadar çalıştığını biliyorsunuz. Dolayısıyla biz insanlık ittifakından işte bunu kastediyoruz. Bu mesele, Filistin meselesi, dindar, dinsiz, Müslüman, Hristiyan, Yahudi hangi dini, hangi kimliğe, hangi ideolojiye mensup olursa olsun bütün insanlığın davasıdır. Sadece bu soykırımı destekleyen dünyada çok sınırlı bir kesim dışında herkesin Filistinli kardeşlerimizin bu insani çığlığının hassasiyetini yaşaması gerekiyor. Bu da ancak insanlık ittifakının kurulmasının yegane temelidir diye düşünüyoruz. Bunu sağlamaya çalışıyoruz" dedi.

Görüntü Dökümü:

-------------------

-Salondan genel detay görüntüler

-Katılımcılardan detay görüntü

-TÜGVA Genel Başkanı İbrahim Beşinci

-TÜGVA Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bilal Erdoğan konuşması

-Toplu fotoğraf çekimi

===========

10- PROF.DR. MİKDAT KADIOĞLU: DEPREMDE EN KRİTİK YERLER DENİZ KIYISINDAKİ BÖLGELER

Gülseren KARAPINAR- Fırat ALKIZ / İSTANBUL, (DHA)- İSTANBUL Teknik Üniversitesi (İTÜ) Afet Yönetim Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, "Halkın artık bazı şeyleri dikkate alması lazım. Çünkü bu bizim mahallemizde toplum tabanlı afete hazırlık, toplumun duyarlılığıyla başlıyor ve kendi sokağında, mahallesinde temizlikle başlıyor ve herkes sokağını temizlerse şehrimiz, mahallemiz temizlenecektir" dedi. Kadıoğlu ayrıca, "İstanbul'da depremde en kritik olan bölgeler deniz kıyısı olan bölgeler. Yani Marmara Denizi'ne kıyı olan dolgu alanları, heyelan bölgeleri olan bu 1999 depreminde de en çok zarar gören, bu kadar uzak olmasına rağmen sıkıntı yaşanmış bölgeler. Bir de tabii binanın sağlamlığı çok önemli" ifadelerini kullandı.

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Afet Yönetim Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, Üsküdar Kuzguncuk'taki mahallelerde riskli ve tehdit unsuru oluşturan yapıları inceledi. Mahallelerde depreme karşı hasarlı yapıların tespiti ve çözümü için şehir risk avcılığı ve şehir risk analizi yapmak ve farkındalık oluşturmak için hayata geçirilen eğitim programına çevre sakinleri de ilgi gösterdi.

'HALKIN ARTIK BAZI ŞEYLERİ DİKKATE ALMASI LAZIM'

İstanbul'daki mahallelerde depreme karşı çalışmaların yapılması gerektiğini belirten Kadıoğlu, "Bugün burada Kuzguncuk Mahallesi'nde, 'Vatandaş Bilimi' örneği olarak; şehir risk avcılığı, şehir risk analizi yapmak amacımız. Bu, mahalleliyi burada yaşayanları, etrafındaki sokakta ve caddedeki riskleri bina ve yerde bütün kent mobilyası olsun, binaların kendisi, binaların yüzeyindeki tabelalar, sokaktaki mazgallar gibi eksikleri ve güzellikleri, doğru örnekleri belirlemeyle ilgili bir bilinçlendirme çalışması bu. Bunun aslında Türkiye'nin her tarafında, özellikle de Marmara depremini, büyük bir depremi bekleyen İstanbul'da yapılması lazım. Vatandaşın, sokağında yaşadığı yerdeki eksikleri, yanlışları görmesi, bunu hem kendi tekrarlamaması hem de bunu yerel yönetimlerle birlikte çözmeyi öğrenmesi gerekiyor. Biz şimdi sokakta yürürken, dolaşırken çoğu zaman çoğu şeyin farkına varmıyoruz. Gündelik koşuşturmada yürürken anlamıyoruz. Bakıyoruz görmüyoruz. O yüzden böyle bilinçlendirerek, risklerin farkındalığını yaratmak ve sonra da oturup bunları kim çözecek? Nasıl yapacağız? Bunu işte belediye, valilik, bakanlık gibi yönlendirme yapmak için Marmara Bölgesi'nde ve Türkiye'de Mahalleli kendi yaşadığı, sokağında, caddesinde mahallesinde riskleri görmek. Bunları afete dönüşmeden, tehlike ortaya çıkmadan; mesela bugün biz dolaşırken çürümüş balkonlar gördük, balkonun altından insanlar geçiyor. Bu balkon çöküp kimseyi öldürmeden bunun için tedbir almak, bunun için bir yere müracaat etmek lazım. Belediyeden başlayarak valilik, tarihi eserler müdürlüğü. Halkın riski görüp çözüm için ilgililere doğru bir başvurması gerekiyor. Halkın artık bazı şeyleri dikkate alması lazım. Çünkü bu bizim mahallemizde toplum tabanlı afete hazırlık, toplumun duyarlılığıyla başlıyor ve kendi sokağında, mahallesinde temizlikle başlıyor ve herkes sokağını temizlerse şehrimiz, mahallemiz temizlenecektir" dedi.

'ŞİMDİ BİZ İSTANBUL'DA BÜYÜK KIYAMETİ BEKLİYORUZ'

İstanbul'da beklenen olası depreme karşı alınması gereken tedbirlere değinen Kadıoğlu, "Biliyorsunuz İstanbul da küçük kıyameti yaşamıştı, Marmara'daki depremle. Şimdi biz İstanbul'da büyük kıyameti bekliyoruz. Bu büyük kıyameti beklerken bir yandan hazırlık yapmamız gerekiyor. Burada çeşitli şekillerde hazırlık yapabiliriz. Binamızın sağlamlığına bakarız. Evimizdeki eşyaları sabitleyip sabitlemediğimize bakarız. Afete karşı hazırlığımız nedir, ne tür malzemelerimiz var. İlk yardım biliyor muyuz, yangın söndürmeyi biliyor muyuz, aile afet planımız var mı. Ondan sonra sokağa çıkıp, konu komşu birbirimize afette yardımcı olabilecek miyiz? Biz de sokağa çıktığımız zaman nerede toplanabileceğiz, sokakta deprem olunca hangi mobilyalar, hangi klimalar, hangi masalar harekete geçecek, trafiği kesecek, insanlara zarar verecek. Şu anda biliyorsunuz, bütün kışın caddede, sokaklarda böyle ısıtıcılar konmuş. Bunların tabii devrilme tehlikesi var. Bunların yangın çıkarma tehlikesi var. Bunları görebilmesi lazım insanların ve bunlar basit tedbirlerle azaltılabilirse bunlar hem normalde bir yangın tehlikesi oluşturmaz. Hem afette de bizim işimizi daha fazla zorlaştırmaz. O yüzden bilinçli olacağız, hazırlıklı olacağız. Deprem olduğu zaman da fazla can ve mal kaybına uğramayacağız. Japonlar gibi. Biz de tam bu yaptığımız şehir tehlike avı Japonlardan öğrendik biz bunları. Japonlar buna Town Watching (Yerleşim Ünitesi Analizi) diyorlar" şeklinde konuştu.

'İSTANBUL'DA DEPREMDE EN KRİTİK BÖLGELER DENİZ KIYISI OLAN BÖLGELER'

İstanbul'da deniz kıyısında olan bölgelere dikkat çeken Kadıoğlu, "İstanbul'da tabii depremde en çok kritik olan bölgeler deniz kıyısı olan bölgeler. Esas burada yaşayanların, buradaki eksikleri görmeleri gibi. Mesela bugün gördük, çok az hidrantı var. Bugün gördük, çok az mazgal var. Yani toplanma alanlarımız çok yetersiz. Yolda bir sürü engel var. Bunları vatandaşın görmesi lazım. Şimdi bunlar normalde göre göre kanıksamış olabiliyoruz. Ama afetlerde bunlar bizim hayatımızı daha da zorlaştıracaklar. O yüzden mahalle tabanlı risk analizi bu bilim, toplum bilim, toplumu bilimsel bakışa yönlendirme projesiydi. Toplum önce bu afete hazırlığı, kendine bir görev edinmesi lazım. Her şeyi devletten beklemek tabii yeterli değil. Devlet de afetleri tek başına yönetemez, halk olmadan. Bu halk, yönetim, toplum, idareciler, yönetimler, birlikte yapmamız gerekiyor. Bugün bunun bir örneğini burada yaptık. İstanbul'da tabii depremde en çok kritik olan bölgeler deniz kıyısı olan bölgeler. Yani Marmara Denizi'ne kıyı olan dolgu alanları, heyelan bölgeleri olan bu 1999 depreminde de en çok zarar gören, bu kadar uzak olmasına rağmen sıkıntı yaşanmış bölgeler zaten. Bir de tabii binanın sağlamlığı çok önemli. Zemin bina ve içindeki eşyaların sabitlenmemiş olması ayrıca insanların ne kadar zihinsel ve eğitim bakımından, beceri bakımından, yangın ve ilk yardım konusunda bilgili ve becerili olması çok önemli" ifadelerini kullandı.

Görüntü Dökümü

-------------

-Kuzguncuk Mahallesi'ndeki binalardan görüntü

-Riskli yapılar ve binaların görüntüsü

-Eğitim programına katılanlardan görüntü

-Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ile röportaj

-Genel ve detay görüntüler

=========

İlginizi Çekebilecek Diğer Haberler

Sıradaki Haber