Kılıçdaroğlu: Yaraları sarıp sarmalamak için olağanüstü kararlar almak zorundasınız
Semir ERSÖZLER- Burak YALMAN/HATAY, (DHA)- CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdarolu, Hatay'da depremde yaşamını yitirenlerin mezarlarını ziyaret etti. Ardından 'Millet Buluşması' toplantılarının ilkini gerçekleştiren Kılıçdaroğlu, "Olağanüstü bir dönem var. 50 bine yakın vatandaşımız hayatını kaybetti. Olayı toparlamak ve en azından yaraları sarıp sarmalamak için olağanüstü kararlar almak zorundasınız" dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Hatay'a gelerek depremde hayatını kaybeden vatandaşların mezarlarını ziyaret etti. Kılıçdaroğlu, ardından Geçici Yaşam Alanı'na depremzedelerle bir araya geldikten sonra Millet Buluşması toplantısına katıldı. Burada konuşma yapan Kılıçdaroğlu, "Türkiye coğrafyasında hepimiz birlikte ve huzur içerisinde yaşamak istiyoruz. Acılar varsa paylaşacağız. Mutlu günlerimiz varsa neşeleneceğiz. Beraber, birlikte olmak bu ülkenin geleceğini birlikte inşa etmek hepimizin boynunun borcudur. Hiçbir ayrım yapmadan, hiç kimseyi ötekileştirmeden 85 milyon insanı kucaklamak benim de boynumun borcudur. Zor günlerden geçiyoruz biliyorum. Acılarımız yoğunlaşıyor biliyorum. Acılarımızı hafifletmek için her birimiz tek tek elimizden gelen her türlü fedakârlığı yapıyoruz bunu da biliyorum. Ama bazı acılar var ki onlar yüreğimizin bir köşesinde devamlı durur. Belli dönemlerde hatırlarız. Bu acılardan birisini sizler de yaşıyorsunuz bizler de yaşıyoruz. Depremin yarattığı büyük acı sadece ülkemizde değil, bütün dünyada yankılandı. Birlikte olmak, beraber olmak yaralarımızı sarmak gibi bir hasreti asla unutmayacağız" dedi.
HATAY'DA İLK TOPLANTI
Kılıçdaroğlu, Millet Buluşmaları'nın ilkini Hatay'da gerçekleştirdiğini kaydederek, "Hatay'da ilk toplantıyı yapıyorum. Millete sesleneceğim bundan sonra. Benim boynumun borcu millete seslenmek ve doğruları anlatmak. Bayrağımızın ne kadar değerli olduğunu biliriz. Gözümüzü kırpmadan sadece bayrağımız için hayatımızı feda ederiz. Vatanımız da bizim için değerlidir. Bu yurt bize dedelerimizden miras kalan kadim bir yurttur. Biz gözümüzü kırpmadan yurdumuz için de her türlü mücadeleyi yaparız. Buraya gelmeden önce Hatay depreminde hayatını kaybeden vatandaşların mezarını ziyaret ettik. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanımız mezara Türk bayrakları ve Hatay Büyükşehir Belediyesi bayraklarını asmış. Hiçbir partinin değil, sadece Türk bayrağı ve Hatay Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın bayrağını asmış. Ankara'dan talimat 'bayrakları kaldırın' diye. Hayatımda hiçbir zaman bu kadar üzülmedim. 'Türk bayrağı, Hatay Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nın 'bayrağını indirin' diyor. Hatay Büyükşehir Belediyesi başka bir devlete mi ait arkadaşlar. Emin olun önce inanmadım 'Yahu böyle bir şey olmaz' dedim. Ama bunun olur olduğunu görmek, benim vicdanımda derin yaralar açtı. Asla kabul etmiyoruz" diye konuştu.
'OLAĞANÜSTÜ KARARLAR ALINIZ'
Olağanüstü bir dönemden geçildiğini ve 50 bine yakın vatandaşın hayatını kaybettiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Olağanüstü dönemlerde olağanüstü kararlar alınız. Olağanüstü bir dönem var yaşadık bunu. 50 bine yakın vatandaşımız hayatını kaybetti. Olağanüstü kararlar almak zorundasınız olayı toparlamak ve en azından yaraları sarıp sarmalamak için bunu yapmak zorundasınız. Belediyelerimiz en başta da ben olmak üzere depremin olduğu saatlerden itibaren hepimiz hareket halindeydik. Hiçbir ayrım yapmadan bir kişiyi nasıl kurtarabiliriz. Bir kişinin yarasını nasıl sarabiliriz diye her birimiz hareket halindeydik. Depremin olduğu yerde insanlarda büyük bir travma vardı ve yaşıyorlardı bunu. O şoku henüz atlatmamışlardı ama bizler Anadolu'dan akın akın insanlar geldi, belediye başkanlarımız geldi. Dolasıyla yaraları sarmaya çalıştık. Arama kurtarma ekipleri, çadırlar, yiyecekler, konteynerler bütün bunların hepsi yapıldı ve süratli bir planlama yaptık. Depremin yaşandığı 10 ile 11 büyükşehir belediye başkanımız koordinatör olarak derhal görev başında olmaları için çağrı yaptık ve hemen gittiler."
'TÜRKİYE YENİ BİR UFKU GÖRECEK'
Hatay'ın sanayi, eğitim ve tarım kenti olduğunu kaydeden Kılıçdarolu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hatay, gözbebeğimizdir, kadim bir kenttir. Görkemli bir tarihi olan kenttir. Dolasıyla bu kente bütün dünya titriyor. Bu kentin onarımı gerekiyor. Kurallarına, tarihine göre, tarihi dokusuna göre, ruhuna göre yeniden onarılması gerekiyor. İnşallah bunu yapacağız. Göreceksiniz, 14 Mayıs'tan sonra da yeni bir güne başlayacağız hep beraber. Bu yeni günde göreceksiniz Hatay'da, Kahramanmaraş'ta, bütün Türkiye'de yeni bir anlayışı, yeni bir ufku görecek. Hiç kimsenin ötekileştirilmediği bir ufku görecek. Öyle bir tablomuz var ki; esnafın dükkanı yıkılmış, sanayicinin fabrikasında hasar var. Çiftçi yem bulamıyor. Bütün bunların çözülmesi lazım. Şimdi diyorlar ki; 'çiftçinin borcu var, ödesin' Nasıl ödeyecek. Esnafın kredi borcu var, ödesin. Dükkân yıkılmış, faizini de mi ödeyecek. Nasıl ödesin, bırak faizi anaparayı ödeyemez. Fabrika çalışmıyor. Herkes kenti terk etmeye başlamış. Bakın olağanüstü hallerde olağanüstü kararlar alınır diye sözlerime başlamıştım. Çiftçinin, esnafın, üreticinin, sanayicinin bir an önce kendisine dönmesi için ona güç vereceksiniz, destek vereceksiniz. Esnaf dediğiniz sıradan bir insan değildir. Kentin ruhudur esnaf. Dükkânını 'Bismillah' ile açar. İnsanlar önce esnafa giderler. Dükkân yıkılmış, faiz istiyorsun. Ne dedim 'olağanüstü kararlar alacaksınız' bir diyeceksiniz ben esnafın bankalarda olan kredilerini faizlerini siliyorum, ana parayı da siliyorum, dükkanı yıkılmışsa daha ne olsun. Çiftçinin çek borcu var. Yahu her kişi bir tarafa dağıldı kardeşim. Herkes bir yerlerde. Emin olun devlet yönetiminde kural şudur, bir olayla karşılaştığınızda derhal planlarsınız. Kısa, orta, uzun dönemde ne yapacağım planlarsınız. Bu planı çalıştırırsınız. Aksi halde devleti yönetemezsiniz. Kuralları koyarsınız ve herkes o kurallara uyar. Böyle yapmak zorundasınız."
'BEŞERİ SERMAYEDE BÜYÜK KAYIP VAR'
Kılıçdaroğlu, beşeri sermayede büyük kayıplar olduğunu kaydederek, şu ifadeleri kullandı: "Adıyaman'a, Malatya'ya, Kahramanmaraş'a gittim. Buraya da benim 4'üncü gelişim. Mühendisi, mimarı, doktoru, ustabaşı, sanayicisi, fabrikalarda çalışan nitelikli eleman kenti terk etmiş vaziyette. Bu insanların geri gelmesi lazım. Fabrikaların çalışması, esnafın dükkan açması lazım. Kısa vadede yapılması gereken şeylerdir bunlar. Esnaf geldi, 'dükkan açmak istiyoruz yer yok' dediler. Bir sanayici, 'tek katlı prefabrik dükkanlar yapabiliriz' dedi. Milletvekilime söyledim, 'yer bulun' bizler hemen yapalım. Bir ay içerisinde gelsin esnaf dükkanını açsın orada. Yer bulun, bize yer verin. Okullar açılması lazım. Yıkıldı, yapın derhal, okulları açın. Yapamıyorsanız bize söyleyin, biz söyleriz okulların tamamını yaparız biz. Özel okullarda çalışan öğretmenler onların da derdi var. Eğitim bitmiş onlar da parasız kalmışlar. Bir kenti kent yapan unsurlardan birisi de o kentteki entelektüel birikimdir. Yani mimarı, mühendisi, avukatı, sanayicisi, üniversitesidir. Yani eğitim kurumlarıdır. Bunların olmadığı bir kent, kent olmaktan çıkar. Kenti kent yapan, şehri şehir yapan bu ruhtur, bu ruhun korunması lazım. Bununla ilgili önlemlerin alınması lazım. Fabrikada çalışacak işçi yok, herkes çıkmış. Yahu çözümü basit, söyledim. 50 sefer söyledim diyeceksiniz ki olağanüstü bir durum var. Deprem bölgesinde çalışmak isteyen işçilerden vergi almayacağım, sigorta primi almayacağım devlet olarak, ben yatıracağım diyeceksiniz. O zaman kişi gelir, burada çalışmaya başlar. Bir avantajım olsun ben riskli bölgede çalışıyorsam. Devlet bunu yapmak zorundadır. Bunu yapmadığınız taktirde kimse gelmez, bu fabrikalarda çalışmaz. Uzun süre öyle kalır. Olağanüstü dönemlerde devletin olağanüstü fedakarlık yaptığı dönemlerdir. Rahmetli Ecevit, Marmara'da büyük deprem olduğu zaman derhal vergi kanunları çıkarmıştı. Yeni vergi kanunları. Herkes elini cebine atsın ve biz bu yaraları saralım. Düzenli olarak da toplanan paraların nerelere harcandığını Başbakanlık internet sitesinde yayınlıyorlardı. Bunların olması lazım. Olmadığı zaman devlet yönetilmiyor, bir sorun var demektir."
'ASBESTİ DÜŞÜNÜYORLAR MI?'
Depremin üzerinden 37 gün geçtiğini ancak hala molozların ve enkazın olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, "180 milyon ton enkaz, bir yerlere taşınacak. Asbesti düşünüyorlar mı acaba? Gerekli önlemler alınmadığı taktirde bu kentlerin kanser üreten bölgelere dönüşebileceklerini düşünüyorlar mı acaba? Allah rızası için bir çevre mühendisiyle görüştüler mi acaba? Devleti yöneten kişi bütün ayrıntılarını düşünmek zorundadır. Nasıl düşünür, çağırır liyakatli kadroları, hepsini çağırır 'Beyler ne yapacağız' der. Mimarı, mühendisi, doktoru, avukatı, herkesle görüşür. Bu olayı nasıl biz en kısa zamanda çözeriz ve yaraları en azından sarıp sarmalayabiliriz, bunu yapması lazım. Hep afetten sonrasını düşünüyoruz. Devleti yönetenlerin unutmaması gereken temel bir kural daha var. Afetten sakınma, bu hiç konuşulmuyor. Yani afet olmadan önce biz öyle önlemler almalıyız ki afet olduğunda ya hiç can kaybı olmasın veya asgari olsun. Elin oğlu yapıyor, Japonya yapıyor. Bizden daha yüksek depremler oluyor. Kimsenin burnu kanamıyor. Neden? Afetlerden sakınıyorlar."
'YATIRIMLARIN BU BÖLGEDE YAPILMASI LAZIM'
Deprem bölgesinden işin uzmanlarıyla bir rapor hazırladıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, "750 bin depremde yıkılan, orta ve ağır hasarlı bina var. 250 bin güçlendirilmeye muhtaç güçlendirilecek, 500 bin de yeniden inşa edilecek konut var. 750 bin konut ne demek? 750 bin kapı, dolap, 750- 800 bin ya da bir milyon musluk demek. O zaman eğer bunları yapacaksanız. Bu bölge için özel bir yasal düzenleme yapacaksınız. Bu bölgede bütün bu yatırımların bu bölgelerde yapılması lazım. Kapının, pencerenin, kablonun hepsinin bu bölgede yapılması lazım. Yani bu bölge kapıyı gidip başka bir yerden almayacak, buradaki fabrikadan alacak. Burada fabrika kurulacak ve devlet diyecek ki 'hiç meraklanma kardeşim, sen fabrika mı kuruyorsun, kapı pencere mi? Gel kur, senden 5 yıl vergi almayacağım, 3 yıl almayacağım sana teşvik vereceğim, gel burada kur istihdam yarat.' Dolayısıyla siz lojistik olarak da büyük maliyete katlanmayacaksınız. İstihdam yaratacaksınız. Bölgeye ayağa kaldıracaksınız ve bütün konutları depreme dayanıklı yapacaksınız. Yani afetten sakınan bir politikayı izlemiş olacaksınız. Bu istihdam yaratır. Hepsini yaptık, sonra ne olacak? Gayet basit. Türkiye'nin gücü var. Orta Doğu’ya Afrika'ya bütün fabrikalar ihracat yapabilirler. Bölge bu çerçevede ele alınıp değerlendirilmek zorundadır" ifadelerini kullandı.
Programın ardından Kılıçdaroğlu, Mersin Büyükşehir Mersin Büyükşehir Belediyesi'nin kurduğu çadır kenti, sonrasında da İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin Eşrefpaşa Hastanesi Hatay Sağlık Merkezi'ni ziyaret etti. (DHA)