ANKARA - Dervişoğlu: Sayın Erdoğan, Sayın Bahçeli'nin sözlerinin arkasında mıdır?
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, "Sayın Devlet Bahçeli, sözünün sonuna kadar arkasındaymış. Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Devlet Bahçeli'nin sözlerinin arkasında mıdır, değil midir, bu millet bunu merak etmektedir. Kamuoyunun merakını mucip bu konularda bir açıklama yapmasını bekliyor, milletin yüreğine su serpmesini de temenni ediyorum" dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu. Dervişoğlu, kadına ve çocuğa karşı işlenen suçlara dikkat çekerek, İstanbul Sözleşmesi'ni ilk fırsatta tekrardan yürürlüğe koyacaklarını söyledi. Dervişoğlu, "Açılım süreci ağızlarınız, BOP hezeyanlarınız ve ümmetçilik oyunlarınız, Türk vatanını Lübnanlaştıramayacak, Türk ordusunu Iraklaştıramayacak, Türk devletini Suriyelileştiremeyecektir. İşte Türk kadınından korkularının iç yüzü buradadır. İstibdat zincirini önce ona geçirmelidirler ki Türk vatanı ve Türk kimliği parçalanabilsin. Haksızdırlar, suçludurlar ve tam da bunun telaşı ve korkusu içindedirler ama korkmayacağız, direnmekten geri durmayacağız. Türk kadınının yanında, mücadelesinde omuz omuza, meydanlarda yumruklarımız havada duracağız. İYİ Parti olarak; kadının konumunun korunması ve o konumun yükseltilmesinin mücadelesini veriyoruz. Atalarımızdan öğrendiğimiz örfün ve Atatürk’ten bize emanet bırakılan değerlerin icabını yerine getiriyoruz. Bir avuç meczubu memnun etmek için bir gece yarısı kaldırdıkları İstanbul Sözleşmesi'ni de yine bu yüzden unutmuyoruz. Emin olunsun ki ilk fırsatta çok daha güçlü şekilde yürürlüğe koyacak, bunu yaparken de bir kanun lafzı olmaktan çıkartıp, bir bilinç meselesi olarak kadına karşı şiddet meselesini, tam da Türk’e yaraştığı şekilde çözeceğiz" dedi.
'GÖZLERİNİZ KÖR, KULAKLARINIZ SAĞIRDI'
Dervişoğlu, 'Yenidoğan çetesi' ile ilgili, "Bu çetenin 'eli kanlı bebek katili başı' mahkemedeki ifadesinde 'Hastanelerde hasta kavgası var' demiştir. Ne demektir bu? Hak ve ihtiyaç sahipliğinin değil, para ve torpili olanın tedavisine ulaşabildiği sistem kurmuşlar demektir. Hasta- hastane ilişkisi değil, müşteri ilişkisi kurulmuş demektir. Bebekler de bu müşteri ilişkisine kurban edilmiş demektir. Bir kamu hizmeti anlayışı değil, bir ticaret ve kar anlayışı, can güvenliğinin önüne geçirilmiştir, demektir. Bu belli ki buz dağının görünen yüzüdür. Bu olaylar cereyan ederken, bugün Sağlık Bakanı ve 2016-2024 yılları arasında İstanbul İl Sağlık Müdürü olan zat 'Neden istifa edecekmişim ki' diyor? Elbette neden istifa edesiniz ki? Sizin göreviniz, Türk milletine karşı görevleri yerine getirmek değil ki. Onları yapamadığınızdan ötürü neden Türk milletinden af dileyesiniz. Saray ve avanesinin çıkarlarına hizmet etmekle görevlisiniz. Affınız da ancak o çıkarlar tehlikeye girdiğinde söz konusu olabilir. O yüzden 8 yıl boyunca siz ve sizden öncekiler gibi, bebeklerin can pazarlığına gözleriniz kör, kulaklarınız sağırdı" diye konuştu.
'ÇALIŞAN ANNELER YARARLANIYOR'
Kreş tartışmalarıyla ilgili Dervişoğlu, belediyelerin sosyal yardım kurumu işlevi görmek zorunda kaldığını ifade ederek, "Devlet yönetiminde biz-onlar ayrımı yapmak. İşte bu bölücülüktür. Sözde devleti yönetmek görev ve iddiasına sahip olanlar, bu görevlerini yerine getirmediği gibi işleyenleri de bozuyor, kurumların köküne kibrit suyu ekiyorlar. Cumhurbaşkanı ve artık sekreterden başka bir şey olmayan bakanları, kendi görev sahalarındaki işlerle meşgul olmadıkları için belediyeler, adeta bir sosyal yardım kurumu işlevi görmek zorunda bırakılmaktadır. Bilinsin ki bu durum, iktidarın zavallılığının bir sonucudur. Kim yararlanıyor kreşlerden kardeşim? Gece gündüz çalışmak zorunda kalan vatandaş yararlanıyor, özellikle de çalışan anneler yararlanıyor. Bu kadınlar, alın teriyle evlerine üç kuruş getirirken, yakalarında parti rozetleri mi var? Siz kimi cezalandırıyorsunuz? Siz kimin hizmet alma hakkını, kimden kaçırıyorsunuz? Siz kendinizi ne zannediyorsunuz? Ve iş bu haldeyken, okullara temizlik malzemesi koymaktan aciz bir bakan çıkıp, boyundan büyük o lafları yüzsüzlükle edebiliyor" dedi.
'MİT, MUHABERAT DEVLETİNİN APARATI DEĞİLDİR'
MİT'in CHP'yi bilgilendirmesine değinen Dervişoğlu, "Cumhurbaşkanı'nı, Milli Güvenlik Kurulu’nu, kabineyi ve TBMM’yi gereken konularda bilgilendirmesi söz konusu olan MİT, iktidar partisinin yöneticilerine düzenli brifing vermektedir. Bu yanlışa dikkat çekmesi gereken ana muhalefet yöneticileri ise bu akıl dışılığı meşrulaştıracak davranış bozuklukları içinde hareket etmektedirler. Aslına bakarsanız bu anlayışa payanda olmaktadırlar. Normalleşmeyi, 'kötü emsalleri örnek alma' olarak okuyan bir muhalefet anlayışı, iktidar olmayı, iktidara benzemek zannetmektedir. Biri 'iç cephe' derken, diğeri 'normalleşme' diyerek, sarayın izah memurluğuna soyunmaktadırlar. Sarayın örnek aldığı şey; bir Cumhuriyet devleti değil, bir muhaberat devletidir. Bizim tüm verilerimiz partili cumhurbaşkanının elinin altındadır. Onun emrinde bir istihbarat teşkilatının bu verilere ulaşım imkanı irademizi zaten ziyadesiyle tehdit etmektedir. Bu veriler sadece sarayda, MİT'te değil; bu verileri çaldırdılar. Bu veriler onun bunun elinde. Bu veriler Amerika'da, Rusya'da, İsrail'in, Türkiye düşmanlarının elindedir. Türk devletinin istihbarat başkanı 20 yaşındaki genç bir meclis muhabiri gibi o siyasetçi, bu siyasetçi gezip haber taşımaz, kulis bilgisi de nakletmez. MİT, muhaberat devletinin bir aparatı değildir. O kurumun ambleminde ay yıldız vardır, Türk vatanı vardır ve Mustafa Kemal Atatürk vardır. Herkesi görevinin şuur ve sorumluluğuyla hareket etmesi gerektiği hususuna vurgu yapıyor, sorumluları devlet adabına, devlet insanına yakışır bir şekilde hareket etmeye davet ediyorum" diye konuştu.
'AÇIKLAMA YAPMASINI BEKLİYORUZ'
Dervişoğlu, teröristbaşının Meclis kürsüsünde konuşmasını istemekle başlayan tartışmaların şimdi bir başka yöne evrilerek, DEM yöneticilerinin İmralı'ya gidip bebek katiliyle görüşmelerinin önünün açılmak istendiğini söyledi. Dervişoğlu, "Bu öneri iktidar ortağı tarafından yapılınca DEM eş başkanları durumdan vazife çıkarıp, Adalet Bakanlığı'na müracaat ederek ziyaretin temini için talepte bulunmuştur. Geride bıraktığımız hafta içinde bizzat teröristbaşı ile 6 aylık bir görüş yasağı getirilmiştir. Böyle bir yasağın olduğunu bile bile konuyu gündeme getirmenin taşıdığı maksada söyleyeceklerimiz vardır; ama asıl merak ettiğimiz Recep Tayyip Erdoğan'ın suskunluğunu ne zaman bozacağıdır. Abdullah Öcalan isimli canibaşının Meclis kürsüsünden terör örgütüne seslenmesine, DEM yöneticilerinin İmralı'ya gidip çözüm adına kendisiyle görüşmelerine Sayın Cumhurbaşkanı hangi pencereden bakıyor, konuyla ilgili hangi değerlendirmelerde bulunuyor bunu öğrenmek istiyoruz. Sayın Devlet Bahçeli, sözünün sonuna kadar arkasındaymış. Sayın Recep Tayyip Erdoğan Sayın Devlet Bahçeli'nin sözlerinin arkasında mıdır, değil midir, bu millet bunu merak etmektedir. Kamuoyunun merakını mucip bu konularda bir açıklama yapmasını bekliyor, milletin yüreğine su serpmesini de temenni ediyorum" dedi. (DHA)
Haber: Aybala MELEK/ANKARA, (DHA)-