Anadolu Efes Başantrenörü Ataman: Yönetim ya bizleri aldattı ya da ortada çarpık bir durum var
Anadolu Efes Başantrenörü Ergin Ataman, takımının hedeflerinden yabancı oyuncu kuralına, kulüplerin yönetim şeklinden genel kurul üyesi olduğu Galatasaray Kulübü'ne dair bir çok konuda Doğan Haber Ajansı'na (DHA) özel açıklamalarda bulundu.
PTT Erkekler Türkiye Kupası'nı kazanarak moral bulan Anadolu Efes'te koç Ergin Ataman, "Kupa şampiyonluğunu geride bıraktık. Bizim için önümüzde en önemli hedef lig. Türkiye liginde şu anda averajla 5'inci sıradayız. Üst sıralarda yer alan takımlarla aramızda bir iki galibiyetlik farklar var. Biz bunu kolay ulaşabileceğimiz bir puan farkı olarak görüyoruz. Onun için Play-Off'lara ilk 3 sıra içerisinde girerek ligde geçmiş yıllarda olduğu gibi final oynayarak şampiyon olmayı hedefliyoruz. EuroLeague'de şu an için bir iddiamız yok. Çünkü ben geldiğim dönemde büyük bir ölçüde iddiasını yitirmiş bir takım vardı. İç sahada iyi galibiyetler aldık ama deplasmanlardan galibiyet çıkaramadık. Kalan maçlarda prestij mücadelesi vereceğiz. Her maçı tabii ki kazanmak için oynayacağız ama EuroLeague'de bu sezon için bir hedefimiz yok. Ancak Anadolu Efes EuroLeague'de her sene yukarılara çıkmış, Final Four kovalamış bir takım. Önümüzdeki yıl yapacağımız bazı takviyelerle yeniden Anadolu Efes'i EuroLeague'in en güçlü kadrolarından ve takımlarından biri haline getireceğiz" diye konuştu.
"OBRADOVİC İLE YAŞANAN GERGİNLİK ÇOK BÜYÜTÜLDÜ"
Fenerbahçe Doğuş Başantrenörü Obradovic ile yaşadığı gerginliğin çok büyütüldüğünü söyleyen Ataman, "Bu olay Türkiye'de yaşadığımız için ve bu olaylardan çok hoşlanan bir toplum olduğumuz için çok büyütüldü. Bu tip olaylar Avrupa'da EuroLeague'de olabilen şeyler. Artık geride kaldı. Maçlardan bile daha fazla konuşuldu. Sonuçta kapandı. Bundan sonra onların farklı hedefleri var bizim farklı hedeflerimiz var. Mutlaka yine karşı karşıya geleceğiz. Ama ben bu olayı kapattım" açıklamasını yaptı.
"HER ZAMAN FUTBOLUN BİR ADIM ARKASINDA KALIYORSUNUZ"
Spor kulüplerinde dernek statüsünü ve sahiplik sistemini değerlendiren Ataman, "Müessese kulüplerinde daha iyi bir organizasyon var. Çünkü basketbol orada 1'inci spor. Bugün bakıldığı zaman Anadolu Efes'te sadece basketbol var. Bu kulüpte sabahtan akşama kadar basketbol konuşuluyor ve düşünülüyor. Alt yapı çalışmaları ciddi anlamda yapılıyor. Günlük düşüncelerden ziyade uzun vadeli plan ve programlar yapılıyor. Bu durumda dezavantaj ne? Türk sporunda 3 büyükler gerçeği var. Anadolu Efes, özellikle Türkiye Ligi maçlarında ciddi bir taraftar desteği bulamıyor. İstanbul'da bu fazla oluyor. Deplasmanlarda bu durum biraz daha farklı. Anadolu Efes'te geçmişte oluşan ekolünün getirdiği bir sempati var. EuroLeague'de ise başarıyla aynı oranda seyirci sayısı artıyor. Geçmişten günümüze gelen bir Efes ekolü var ve herkes tarafından sevilen Milli takım gibi bir takım hüviyetine büründü ama bu durum başarılarla da alakalı. Kulüp takımlarında ise bu böyle değil. Takımlarda fanatizm daha fazla ve daha çok bağımlılık var. Futbol seyircisi hem futbolu hem de basketbolu birlikte takip ediyor. Orada da dezavantajlar her zaman futbolun bir adım arkasında kalıyorsunuz. Uzun vadeli plan program yapmak daha zor oluyor, yönetimler değişiyor, yöneticiler değiştiğinde bir takım amatör yöneticiler geliyor ve o amatör yöneticiler sizin patronunuz oluyor. Onlarla vizyon ve felsefe açısından anlaşmazlıklarınız oluyor. Bir taraftan da çok büyük bir taraftar desteğine sahip oluyorsunuz. Büyük bir camia ve bu her yerde büyük bir etki uyandırıyor. Federasyon ve hakem üzerinde etkiniz oluyor. Bunlar artılar ve eksiler" ifadelerini kullandı.
"FEDERASYONLAR, KULÜPLERİN BASKISI ALTINDA BİR KARAR VEREMİYOR"
Türk sporunda çok tartışılan takımlardaki yabancı sporcuların fazlalığı konusuna da değinen Ergin Ataman, "Yarışmacı olmak önemli. Kulüpler düzeyinde her zaman yukarıları hedeflemek zorundasınız. Bunun için de ne kadar çok yabancı oynatıyorsanız o kadar çok kadronuzu güçlendirme şansına sahip oluyorsunuz. Ama bu felsefeyle de zarar gören milli takım oluyor. Kulüpler alt yapıya önem vermeyi bırakıyorlar. Kısa vadede çözüm üretilmeye çalışılıyor. Bu da milli takımlar düzeyinde Türk sporuna darbe vuruyor. Özellikle basketbolda sahada 5 kişi oynuyor ve bu 5 kişinin yabancı olması ve rakibinizin de aynı şekilde sahada yer alması ayrıca bunun isminin Türkiye ligi olması iki de yabancı koçun kenarda olmasına izleyiciler pek anlam veremiyor açıkçası. Avrupa ligi maçlarında buna bir kısıtlama koyamazsınız. Bu durumuna bir denge gerektiğini düşünüyorum. Türkiye'de bazı hakları olması gerektiğini düşünüyorum. Milli takımın oyuncu havuzunu genişletmek ve bu oyuncuların tecrübe kazanmasını sağlamak özellikle genç oyuncuların takımlarında süre lamasını sağlamak gerekiyor. Bu konuda federasyonlara büyük bir iş düşüyor. Federasyonlar kulüplerin baskısı altında yıllardır bir karar veremiyor. Olanda Türk milli takımlarına oluyor. Türkiye A Milli Futbol Takımı, Rusya'da dünya kupasında yer alamayacak. Basketbol milli takımı ise 2017 Avrupa şampiyonasında belki çok iyi mücadele etti belki ama sonuçta baktığınızda kendi ülkenizde yapılan bir turnuvada sadece Belçika ve İngiltere gibi basketbolda hiç yeri olmayan ülkeleri yenerek ilk 16'da eleniyorsunuz. Sizin liginiz Avrupa'nın en iyi ligi en büyük ekonominin döndüğü yer Türk basketbolu. Fakat bu ekonominin yüzde 90'ı dışarıya kayıyor. Sonuçta da milli takımlar bundan zarar görüyorlar. Buna tedbir alması gerekenler sporumuzu yönetenler. Çünkü kulüpler kendilerini düşünürler. Bende bugün Anadolu Efes Kulübü'nün hocası olarak kendi menfaatlerimi düşünürüm. Ama federasyonlar global düşünmeli. Sonuçta Türk halkı milli takımların başarısı herkesi kenetlendiren bir unsur. Kulüplerde fanatizm var. Bir kulübün başarılı olması diğer kulübü mutlu etmediği oluyor. Ama milli takımın başarısı tüm ülkeyi mutlu ediyor. Bu konuda tedbir alınmalı ve ortak bir nokta bulunmalı. Sadece kulüplerim menfaati konusunda ilerlenirse gelecekte milli takımın başarılı olması hayal olacak" şeklinde konuştu.
"FATİH TERİM, TÜRK OYUNCULARIN AĞIRLIKLI OLDUĞU BİR TAKIMLA UEFA KUPASI'NI KAZANDI"
Futbolda başarılı olmasının basketboldan daha zor olduğunu belirten Ataman, "Futbolda başarılı olmak daha zor. Siz bugün futbolda 200 milyon Dolar'lık bir takımda kursanız Şampiyonlar Ligi'nde şampiyon olmanız imkansız. Bir Ronaldo'yu bir Messi'yi o tarz futbolcuları Türkiye'ye getiremezsiniz. Çünkü bu futbolun globalliğinde olan bir problem. Bu aşama aşama olur. Önce liginizin kalitesini artıracaksınız sonra ligin ekonomisi yükselecek sonrasında da büyük oyuncular Türkiye'ye gelecek kulüplerde Avrupa'da başarı kazanacak. Basketbolda bu daha farklı. Organizasyonlar daha sağlam ve daha iyi yapılıyor. İyi oyuncuları daha küçük bütçelere getirebiliyorsunuz. Bugün 35-40 milyon Dolar'lık bütçelerle EuroLeague'de şampiyon olabiliyorsunuz. 6-7 milyon Dolar'lık bütçeyle EuroCup'ta şampiyon olabiliyorsunuz. Devlet, futbol ve basketbola büyük destek veriyor ama futbolun desteği çok büyük boyutlarda. Naklen yayın gelirlerinin 500 milyon Dolar olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Basketbolda ise bu sadece 5 milyon Dolar. Bazı büyük kulüplerde gelen başarılar neticesinde basketbolun bile futbolun önüne geçtiğini görüyoruz. O nedenle burada bir denge sağlanması gerektiğini düşünüyorum. Ama en önemli sorun büyük kulüplerin alt yapılarına baktığımda eskiden çok daha fazla oyuncu çıkıyordu. 2000 yılında o futbolcularla Fatih Terim, Türk oyuncuların ağırlıklı olduğu bir takımla UEFA Kupası'nı kazandı. O günlerden sonra alt yapıdan çıkarak taraftarın sevgisini kazanan çok az oyuncu görüyorum belki 4-5 tanedir" dedi.
"YÖNETİM YA BİZLERİ ALDATTI YA DA ORTADA ÇARPIK BİR DURUM VAR"
Ergin Ataman, Galatasaray Kulübü başkanlığı ve Riva- Florya projeleri ile olarak da şunları söyledi: "Bir Galatasaray Genel Kurul Üyesi olarak başkanlığı hayal etmem, düşünmem gayet doğal. Türk sporuna üst seviyede 25 yıldır hizmet ediyorum. Hem Türkiye'nin en büyük kulüplerinde çalıştım, Avrupa'da büyük kulüplerde çalıştım. Dünya sporunu yakından takip ediyorum. Gerek Amerika, gerekse Avrupa ile iyi ilişkilerim var. Hatta futbol dünyasında yakından tanıdığım arkadaşlarım ve dostlarım var. Önümde 10 yıllık bir süreç var. Bugünden 2026 için bir plan program söylemek çok zor. Ama tarih yaklaştıkça bende bir plan, program yapmayı düşünüyorum. Kulüplerin yönetiminde mutlaka o spordan anlayan, sporcu geçmişi olan, spor yapmasa bile yöneticilik geçmişi olan insanların olması gerektiğini düşünüyorum. Bu şekilde kulüplerin sportif başarıya ulaşması sağlanırken, diğer taraftan işin ekonomik kısmı da önemli. İkili ilişkiler çok önemli. Ben bunları kendimde görüyorum. Ekonomi bölümü mezunuyum, 3-4 tane yabancı dil biliyorum ve Uluslararası ilişiklerim çok iyi. Kulüp başkanlarının da kendi ceplerinden kulüplere para vermesinin doğru olmadığını düşünüyorum. Bir dönem Yıldırım Demirören'in Beşiktaş'ta 100 milyon TL'lik bir parası kaldı. Kim ne veriyorsa sonra geri alıyor. Bunun da doğru olmadığını düşünüyorum. Kulüpler harcamalarını, plan programlarını, kurumsallık dahilinde yapmalı. Şu an Galatasaray'ın içinde bulunduğu durumu analiz etmem kolay değil. Mali tabloları çok iyi bilmiyorum. Galatasaray'da çalıştığım dönemde konuşulan bir şey vardı. Riva ve Florya projeleri hayata geçtiğinde Galatasaray'ın ekonomik olarak çok güçlü hale geleceği, bütün sorunlardan kurtulacağı, tüm borçlarını temizleyeceği, ileriye çok daha güvenle bakılacağı konuşuluyordu. Bu 2-3 yıl önceydi. Şimdi hayretle görüyorum ki Riva ve Florya projesi hayata geçti ve Galatasaray eskisinden de daha zor durumdaymış gibi bir tablo var. Yönetim, tarafları, spor adamlarını ve bir genel kurul üyesi olarak bizleri aldattı ya da ortada çarpık bir durum var. Önemli olan bu mali tabloları iyi analiz etmek ve hayalci olmamak ya da gerçekleri paylaşmak. Bizimle paylaşılan gerçek bu değildi. Şu an Galatasaray'ın durumuna baktığım zaman endişe verici bir durum gözüküyor" diye konuştu.