Doç. Dr. Muallaoğlu: Azalan fiziksel aktivite kanser riskinin artırıyor
Hareketli bir yaşam tarzının önemini vurgulayan Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Sadık Muallaoğlu, “Azalan fiziksel aktivite, kanser riskinin artmasıyla ilişkilidir. Hareketsiz bir yaşam tarzının kanser ölümlerinin yüzde 5'iyle ilişkili olduğu tahmin edilmektedir” dedi.
Kansere neden olan etkenlere ilişkin açıklama yapan Liv Hospital Ankara Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Sadık Muallaoğlu, “Aşırı kilo, hareketsizlik, sigara ve alkol kullanımı ile aşırı kilonun, hücrenin genetik yapısında hasara yol açarak, kanser riskini artırıyor. Kansere neden olabilecek çevresel faktörler, aşırı güneş radyasyonuna veya yapay ultraviyole radyasyona maruz kalma, hava kirliliği, kapalı ortamlarda radon gazı, içme suyundaki yüksek arsenik, asbest liflerine maruz kalmak" diye konuştu.
“OBEZİTENİN 13 KANSER TÜRÜNDE RİSKİ ARTIRDIĞI BELİRLENMİŞTİR”
Hareketli bir yaşam tarzının önemini vurgulayan Doç. Dr. Muallaoğlu, "Azalan fiziksel aktivite, kanser riskinin artmasıyla ilişkilidir. Hareketsiz bir yaşam tarzının kanser ölümlerinin yüzde 5'iyle ilişkili olduğu tahmin edilmektedir. Bununla birlikte, kanserden korunma sağlayabilecek fiziksel aktivitenin optimal süresi, yoğunluğu ve sıklığı bilinmemektedir. Daha fazla fiziksel aktivite, birçok farklı kanser türü için azalan risk ile ilişkilidir. Ancak en ilgi çekici veriler, kolon ve meme kanseri riskindeki azalma ile ilişkilidir. Obezitenin 13 kanser türünde riski artırdığı belirlenmiştir. Obezite cerrahisinin katkıları üzerine yapılan bir araştırmada, geçtiğimiz 7 yıllık takipte kansere bağlı ölümlerde yüzde 60 azalma görülürken yine obezite cerrahisi ile genel kanser riskinde yüzde 33'lük bir azalma gözlenmiştir. Kolon kanseri, postmenopozal meme kanseri, endometriyal kanser ve pankreas kanseri gibi kilo ile ilişkili kanserlerde yüzde 40 ila 55'lik azalmalar sağlanmıştır" ifadelerini kullandı.
YAŞAM TARZININ KANSERLE İLİŞKİSİ
Kansere neden olan etkenlerden bahseden Doç. Dr. Muallaoğlu, "Yaşam tarzı faktörleri, akciğer, kolorektal, prostat ve meme kanseri gibi dünya çapında yaygın olanlar da dahil olmak üzere çeşitli kanserlerle ilişkilendirilmiştir. Çok sayıda kanser risk faktörü tanımlanmış olsa da dünya üzerinde kanser ölümlerinin çoğunda tütün kullanımı, aşırı kilo, yetersiz beslenme ve fiziksel hareketsizlik sorumlu tutulmuştur. Küresel Hastalık Yükü (Global Burden of Disease Study) çalışması, dünya çapında erkeklerde kanser ölümlerinin yüzde 50,6'sının ve kadınlarda yüzde 36,3'ünün davranışsal, çevresel ve mesleki veya metabolik risk faktörlerine bağlı olabileceğini söylemektedir. Sigara içmek tüm yetişkinler için önde gelen risk faktörü iken, diğer önemli risk faktörleri arasında enfeksiyonlar, alkol kullanımı, yüksek vücut kitle indeksi ve güvensiz cinsel ilişki yer almaktadır" şeklinde konuştu.
“TÜTÜN KULLANIMI HAYATIMIZDAN 13 YIL ALIYOR”
Tütün kullanımının kanser ölümlerini büyük ölçüde arttırdığına dikkat çeken Doç. Dr. Muallaoğlu, şu bilgileri paylaştı:
"Tütün kullanımı kanserin önlenebilir en önemli nedenidir ve dünya çapındaki toplam kanser ölümlerinin yüzde 21'inden ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki tüm kansere bağlı ölümlerin yüzde 30'undan sorumludur. Sigara içenlerin yaklaşık yarısı tütüne bağlı bir hastalıktan ölmektedir ve yetişkin sigara içenler tütün kullanımına bağlı olarak ortalama 13 yıl önce yaşamlarını kaybetmektedirler. Sigara içmek akciğer kanseri için en güçlü risk faktörüdür. Riski 10 ila 20 kat artırır. Sigara içmek ayrıca löseminin yanı sıra ağız boşluğu, burun boşluğu, paranazal sinüsler, nazofarenks (geniz), gırtlak, yemek borusu, pankreas, karaciğer, mide, serviks, böbrek, kalın bağırsak ve mesane kanserlerinin de nedensel bir faktörü olarak gösterilmektedir. Bu durum aynı zamanda puro, pipo, dumansız tütün, nargile için de geçerlidir. Sigarayı bırakmak, tütünle ilişkili hastalıkların çoğunda riskin azalmasına ve tüm nedenlere bağlı ölümlerin azalmasına yol açar. Ayrıca hem kanser riskinde azalma hem de sigaraya bağlı kanseri olan hastalarda ikincil bir kanser gelişme riskini de azaltır."
“GÜNEŞ IŞINLARI CİLT KANSERİNE NEDEN OLABİLİR”
Güneşten gelen radyasyonun hem melanomatöz hem de melanom dışı cilt kanserinin birincil nedeni olduğunu söyleyen Doç. Dr. Muallaoğlu, "Ultraviyole radyasyon genetik mutasyonlara neden olur ve cildin bağışıklık sistemine müdahale ederek vücudun anormal hücreleri reddetme yeteneğini sınırlar. Bronzlaşma için ultraviyole maruziyeti insanlarda kanserojen olarak kabul edilmiş, 35 yaşından önce bronzlaşma kabinlerini kullanan hastalarda melanom riskinde yüzde 75'lik bir artış tespit edilmiştir" açıklamasında bulundu.
Kanserin günümüzde sıklığının özelikle gelişmekte olan ülkelerde arttığını belirten Doç. Dr. Muallaoğlu, "Kanser, tüm tıbbi gelişmelere karşın ölümcül bir hastalıktır. Kanserde hem tarama hem de önleme stratejileri ile birçok kanserden ölüm oranı azaltabilir. Tarama da yakalanan anormalliklerle kanser klinik olarak belirginleşmeden yani erken dönemde tespit edilerek tedavinin en etkili olduğu erken dönemde müdahale olanağı doğar. Önleme stratejileri ise kanseri teşvik eden çevresel ve yaşam tarzı risk faktörlerini değiştirmeye odaklanır" dedi. (DHA)