Geri Dön
Sağlık-YaşamDeprem stresi kalp ameliyatlarını artırdı

Deprem stresi kalp ameliyatlarını artırdı

Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cengiz Köksal, depremin yarattığı stres ve anksiyetenin, sağlıklı insanlarda kalp şikayetlerini artırdığını, ilaçla takip edilen kalp hastalarında ise ameliyatların mecburi hale gelmeye başladığını söyledi.

Büyük afetin üzerinden bir ay geçti ancak yarattığı travma ve kaygı bozukluklarının etkileri yeni yeni ortaya çıkmaya başlıyor. Uzmanlar, strese bağlı kalp sorunlarında artış yaşandığına dikkat çekerek, özellikle daha önceden takipli kalp hastalarının stres kaynaklı diyerek, çarpıntı, tansiyon yüksekliği gibi belirtilerini geçiştirmemesi gerektiği ve zamanı gelmemiş olsa bile mutlaka doktor kontrolüne gitmesi gerektiğini kaydediyor.

Deprem stresi kalp ameliyatlarını artırdı

Bezmialem Vakıf Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Cengiz Köksal, sadece son haftada 8 hastasının çarpıntı ve stres şikayetiyle kendisine başvurduğunu ve bu hastalardan ikisine ameliyat yapmak zorunda kaldığını anlatan Prof. Dr. Köksal, depremin yaşandığı bölgelerde de kalp krizi vakalarında artış yaşandığını vurguladı. Prof. Dr. Köksal, TV'lerde ya da sosyal medyada depremin olacağı güne dair kehanette bulunanların da insanlardaki stresi daha da artırdığını, bunun da kalp şikayetlerini tetiklediğini kaydetti.

DEPREM BÖLGESİNDE KALP KRİZİ VAKALARINDA ARTIŞ

Prof. Dr. Köksal, genç yaştakilerde de strese bağlı tansiyon nedeniyle ana damar yırtılmalarında artış görülebileceğini vurguladı. Prof. Dr. Köksal, "Büyük afet yaklaşık 13 milyon kişiyi etkiledi. Bir sürü sağlık sorunları yaşıyoruz. Ama belki ihmal ettiğimiz en önemli sorun, kalp problemleri. Bu hastalar yüksek kaygı, yüksek endişe, ölüm korkusu ile birlikte yaşamaya başladı ve devam eden artçı sarsıntılar da bunu daha çok pekiştiriyor. Yüksek kaygı ve endişe, çarpıntı ve tansiyon yüksekliği yapıyor. Bu da hastalarda aşikar kalp problemlerinin ortaya çıkmasına neden oluyor. Özellikle de 50 yaş ve üstü, depremi bölgede yaşayan insanlar, hele bir de sürekli kullandıkları ilaçları varsa ve alamadılarsa ciddi kalp problemleri yaşıyorlar. Şu anda belki tam sayı henüz belli değil ama, bölgedeki arkadaşlarımızdan duyduğumuz kadarıyla maalesef deprem bölgelerinde kalp krizi vakaları arttı" dedi. 

KAYGI VE ENDİŞE KALP VE İNME RİSKİNİ 6 KAT ARTIRIYOR

Yüksek kaygı ve endişenin, kalp krizi ve inme riskini 6 kat artırdığının bilimsel olarak da ispatlandığını belirten Prof. Dr. Köksal, şunları söyledi: "Son hafta içinde yaklaşık 8 hastam geldi. 8 hastamın da şikayeti çarpıntı ve tansiyon yüksekliğiyle nefes darlığıydı. Bunlardan iki hastayı özellikle ayıkladım, bunlara ameliyat gerektiğini söyledim maalesef. Bir hastam çok tipikti, 1999 depremini yaşamış, hala o korkuyla yaşıyor ve son depremden sonra bu korkuları artmış ve maalesef şikayetsiz takip ettiğimiz bu hasta grubunu, kaygı ve endişelerin artması nedeniyle ameliyat grubuna almak zorunda kaldık."

GENÇ YAŞTAKİLERDE AORT DAMARI YIRTILMA RİSKİ

Depremden sadece belli bir yaşın üstündekilerin değil, genç yaşlı demeden pek çok insanın kalp hastalıkları riski açısından etkilendiğine de dikkat çeken Prof. Dr. Köksal, "Aslında bu büyük felaketten sonra bütün nüfus grubumuz, genci ve yaşlısı maalesef kalp hastalığı yönünden risk altında. Çünkü kaygı ve endişe sonucu salınan hormonlar çarpıntıyı arttırıyor, en önemlisi de tansiyonu yükseltiyor. Genç yaşlarda yüksek kontrolsüz, yüksek tansiyon ise kalp krizi riski kadar, ana (aort) damarda yırtılma riski de taşıyor. Özellikle gençlerin de bu kaygıyla yaşamaya devam ettikleri sürece kalp krizi ve ana damarda yüksek tansiyon, yüksek basınçla beraber yırtılma riski çok fazla" diye konuştu.

DEPREM KAHİNLİĞİ YAPMAK TOPLUMU DAHA ÇOK GERİYOR

İnsanların yaşadığı kaygı ve endişenin azaltılması gerekirken TV'lerde veya sosyal medyada tarih vererek deprem tahminlerinde bulunan astroloji uzmanları ya da bu türden kişilerin toplumun stresini daha çok artırdığına da değinen Prof. Dr. Köksal, şunları söyledi: "Özellikle altını çiziyorum, uzun süreli kaygı ve endişe, kalp krizi ve inme riskini 6 kat arttırıyor. Lütfen gelecek olan depremler, olası felaketler için insanlara sürekli uyaran vermekten vazgeçelim. Bununla ilgili yapılan tahminler insanlara kaygı ve endişe yaşatmaya devam ediyor. İnsanların kaygı ve endişeleri arttığı sürece de kalp krizi ve inme riski daha da artacaktır. İki grup hastamız var risk bakımından. Birisi gerçekten kaygı ve endişe sonucu çarpıntı ve tansiyonu yükselen hastalar, göğüs ağrısı tarif edenler. Biz bunlara kabaca EKO veya birtakım testler yaparak gerçek kalp hastası olup olmadığını ayırt edebiliyoruz. Eğer gerçek kalp hastası değillerse psikolojik destek için ilgili birimlere yönlendiriyoruz. İkinci grup ise risk altında olan, 60 yaş ve üstü, şeker hastası, sigara içen, obez hastalar. Ya da daha önceden kalp hastalığı tanısı konmuş veya müdahale edilmiş kalp hastaları. Bu grupta çok daha yakın takip gerekiyor. Daha önceleri şikayeti olmadığı için ameliyat etmediğimiz hastalar var ama artık biz bu hastaları nefes darlığı, çarpıntı şikayetlerinden dolayı yavaş yavaş ameliyat grubuna almaya başladık."