Geri Dön
PolitikaTBMM İliç Maden Kazası Araştırma Komisyonu, TMMOB mühendislerini dinledi

TBMM İliç Maden Kazası Araştırma Komisyonu, TMMOB mühendislerini dinledi

TBMM İliç Maden Kazası Araştırma Komisyonu, Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'ne (TMMOB) bağlı mühendisleri dinledi.

TBMM İliç Maden Kazası Araştırma Komisyonu, TMMOB mühendislerini dinledi

Erzincan'ın İliç ilçesindeki maden ocağında meydana gelen ve 9 işçinin göçük altında kaldığı toprak kaymasının tüm yönleriyle araştırılarak muhtemel maden kazalarının önlenmesine yönelik tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu, AK Parti Bolu Milletvekili Yüksel Coşkunyürek başkanlığında toplandı. Coşkunyürek, "Komisyon çalışmaları kapsamında bugüne kadar yaklaşık olarak 66 saat süren 12 toplantı yapılmış, yerinde incelemeler ve çalışma alanlarımızla ilgili faaliyetlerde bu süre 100 saatin üzerine çıkmıştır. Komisyon toplantılarımızda 5 kamu kurumundan, 5 üniversiteden, sendikalardan ve ruhsat sahibi şirket yetkililerinden olmak üzere toplam 90 kişi bugüne kadar dinlenmiştir. Komisyon toplantılarımız kapsamın da komisyonumuzun görev alanıyla ilgili tüm kamu kurum ve kuruluşları dinlenmiş, maden kazasının teknik değerlendirilmesi, altın madenciliği, çevre ve halk sağlığı, toksikolojiyle ilgili akademisyenlerimizden bilgiler edinilmiş, kazanın gerçekleştiği madendeki ruhsat sahibi şirket yetkilileri dinlenilmiş, maden sahalarında iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili sendikalarımız dinlenmiştir. İlgili odalar, akademisyenler, sivil toplum örgütleri ve sektör temsilcilerini dinlemeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

'10-11 TEMMUZ'DA UŞAK KIŞLADAĞ ALTIN MADENİNİ İNCELEYECEĞİZ'

Coşkunyürek, komisyonun maden kazasının gerçekleştiği İliç ve Balıkesir’de bulunan İvrindi madeninde incelemelerde bulunduğunu hatırlatarak, komisyonunun 10 -11 Temmuz'da Uşak Kışladağ altın madeninde yerinde inceleme yapacağını söyledi. Ayrıca Çoşkunyürek, bakanlıklardan, yargı organlarından, firmalardan, meslek kuruluşlarından, sendikalardan, STK'lardan, üniversitelerden ve akademisyenlerden talep ettikleri 53 bilgi talep yazısının 44'ünün cevabının geldiğini ve sürecin bu şekilde takip edildiğini ifade etti.

'FACİA GERÇEKLEŞMEDEN ÖNCE İŞLETMENİN KAPATILMASI GEREKTİĞİNİ SÖYLEDİK'

Komisyon Başkanı Coşkunyürek'in ardından sunum yapan TMMOB Genel Sekreteri Dersim Gül, altın madeni işletmesini ilk kez 2008 yılında takip ettiklerini vurgulayarak, "Biz facia gerçekleşmeden önce de şu cümleleri kullanıyorduk, 'İliç Kompleks Altın Madeni İşletmesi faaliyetlerine son verilmelidir, işletme kapatılmalıdır' diyorduk. Bunu neden söylüyorduk? Konumu itibarıyla Fırat Nehri gibi; 3 tane barajımızı, 10-11 tane ilimizi ve sınır aşan niteliği dolayısıyla 3 tane ülkeyi geçen bir nehrin su toplama havzası içerisinde yer alıyor oluşu; arazinin topografyası, eğimi ve yapısından zaten bir altın madeninin ki burada bir madencilik faaliyeti değil, sizlerin de bildiği üzere kompleks bir işletme, bu işletmenin burada faaliyetine izin verilmemesi gerektiği konusunda bir değerlendirmemiz, tespitimiz vardı. Dolayısıyla biz o günden itibaren, 'Burada kesinlikle bu işletmeye izin verilmemesi gerekir, işletmenin izin çalışma süresinin de sonlandırılması ve kapatılması gerekir' diyorduk. Bu facianın da göz göre göre geldiğini daha önceki açıklamalarımızda çok şekilde ifade ettik. Hem ülkemizin gördüğü en büyük çevre felaketinin olması yanında, aynı zamanda 9 emekçi kardeşimizin de hayatını kaybetmesi dolayısıyla bir iş cinayeti içeriği taşıyan bir süreçle karşı karşıyayız" diye konuştu.

'FACİA GELİYORUM DEDİ'

Dersim Gül, altın madeni işletmesine dair konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı:

"2008 yılında işletmeye alınan, 2010 yılında işletmeye geçen, bu süreçte bir kaç tane bizim tespit ettiğimiz ve 'Geliyorum' diyen facianın öncülü olan işaretleri vardı. Çok önemli gündemler olmasına rağmen kamuoyundan gizlenmeye, saklanmaya çalışılan gelişmeler yaşadık biz İliç’te. Bir sülfürik asit tankeri İliç merkezde devrildi ve tonlarca sülfürik asit aktı, toprağa karıştı, kanalizasyona karıştı; yalanlandı, inkar edildi ve bununla ilgili doyurucu açıklamalar da yapılmadı ve üzeri örtüldü. Bu, bize bir şey işaret ediyordu; Arkasından yine 2019 yılında, Kemah-Kuruçay ayrımında yine bir sülfürik asit tankeri derenin hemen kenarına uçarak dere yatağının içerisinde sülfürik asidi etrafa yayarak bir kaza yaşanmıştı. Bizim yine duyduğumuz ama, ne derler, basına yansımayan, fotoğraflayamadığımız birçok bu tarz benzeri kazaların İliç’te şimdiye kadar yaşandığını yöre halkından ve o işletmede çalışan birçok arkadaşımızdan duyum almıştık. Burada, bu sürecin yönetilemediğini, daha doğrusu işletmenin taşıdığı risklerin karşılanamadığının ve karşılanamayacağının işaretleri geliyordu. Yine, 27 Mart 2022 tarihinde liç sahasında meydana gelen kayma da bu işaretlerin bir parçasıydı. Daha sonra 21 Haziran 2022 tarihinde siyanürlü solüsyon taşıyan boruda yaşanan sızmanın korunaklı alan yani sızıntı alanı dışına taşması, dere yatağına karışması sonucunda yaşadığımız bir facia vardı. Burada da kamuoyunun bilgilenmesi engellendi, inkar edildi."

'ÇED OLUMLU KARARINA AÇTIĞIMIZ DAVA HALEN SÜRÜYOR'

Gül, sızma olayının ardından Erzincan Valiliği ve Belediyesine başvuruda bulunduklarını hatırlatarak, "Müracaatımızla işletmenin acilen durdurulması gerektiğine yönelik bir müdahale sürecini hızlandırdık o aşamada. İşletmenin durdurulması gerekiyordu ama maalesef onun da üzeri örtüldü, önce inkar edildi, sonra kabullenilmek zorunda kalındı. Bakanın açıklamasıyla en üst düzeyde para cezası uygulanarak bir idari cezayla süreç geçiştirildi. Tepkiler arttığı için Bakanlık işletmeyi durdurdu, bir süre sonra, 22 Eylül tarihinde yeniden işletilmeye başlandı. Yapılan en büyük yanlışlardan biri de işletmeye yeniden izin verilmesiydi. O zaman yine, bizim önerilerimiz dikkate alınmadı, yani bu geliyorum diyen facianın küçük kilometre taşlarından biri de bu siyanür sızıntısı sonrası kamu kurumlarının göstermiş olduğu bu tavır ve tutum zincirleme olarak bir süreci başlatmış oldu. Çünkü risk sahasındaki kaymanın birçok teknik nedenlerinden biri de aynı zamanda geliyorum diyen, uzun vadeli hareket sürecinin de içerisinde, onunla etkileşim halinde kırılmış olan, patlamış olan boru süreciydi. Biz bu süreçte 2021 yılında verilen, 'ÇED olumlu' kararına bir dava açtık, bu davamız hala sürüyor" ifadelerini kullandı.