Geri Dön
PolitikaTBMM Genel Kurulu'nda, 'İzmir'de yangında ölen 5 kardeş' tartışması yaşandı

TBMM Genel Kurulu'nda, 'İzmir'de yangında ölen 5 kardeş' tartışması yaşandı

TBMM Genel Kurulu'nda, İzmir'in Selçuk ilçesinde anneleri Melisa Akcan'ın kapıyı üzerlerine kilitleyip hurda toplamaya gittikten sonra çıkan yangında hayatını kaybeden yaşları 1-5 arasında değişen 5 kardeş ile ilgili tartışma çıktı.

TBMM Genel Kurulu'nda, 'İzmir'de yangında ölen 5 kardeş' tartışması yaşandı

TBMM Genel Kurulu, 'Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ni görüşmek üzere Meclis Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca başkanlığında toplandı. Genel Kurul'da grup başkanvekillerinin söz aldığı bölümde; AK Parti, CHP ve DEM Parti arasında tartışma çıktı. DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, "İzmir yangınında 5 kardeş yaşamını yitirdi. Bu kardeşlerin isimlerini size okumak istiyorum unutmayın diye, Fadime Nefes 5 yaşında, Funda Peri 4 yaşında, Aslan Miraç 3 yaşında, Masal Işık 2 yaşında ve Aras Bulut Akcan 1 yaşında. Anne ihmalden gözaltında ama siz o evi gördünüz mü? Esas ihmalde bulunan sizlersiniz, keşke fırsat olsa da sizi ihmalden gözaltına alsak çünkü ihmalinizin belgesi nerede mi? İşte bütçede, Bütçe Komisyonunda görüşülüyor. Neyi ihmal ettiğiniz için o çocuklar yanarak can verdi biliyor musunuz? Bütçeden o çocuklara para ayırmak yerine kaynakları silaha ayırdığınız için, bütçeden o çocuklara kaynak ayırmak yerine, yoksullukla mücadele etmek yerine o kaynakları sermayeye ayırdığınız için. Belgesi bütçede, gidin, bakın; sermayenin 3 trilyon lira vergi borcunu siliyorsunuz, sonra da anne gözaltında. 'Annenin ihmalinden çocuklar öldü', hayır, sizin ihmalinizden bu ülkede çocuklar ölüyor ve o çocuklara bir öğün yemeği çok gören zihniyet sermayeye 3 trilyon lirayı peşkeş çekebiliyor. Bunu kabul etmiyoruz. Bu ihmalin sorumlusu bu iktidardır, bu iktidarın aslında ekonomi politikalarıdır" ifadelerini kullandı.

'SOSYAL DEVLET İLKESİNİN YAŞAMA GEÇİRİLMESİ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUZ'

Ardından Genel Kurul'da söz alan CHP Grup Başkanvekili Murat Emir ise İzmir'de yaşanan yangın ile ilgili, "O evin ben üzülerek resmini göstermek istiyorum. Bu resmi gösterirken büyük acı çektiğimi de bilmenizi isterim. Ama bu devirde, bu dünyada 5 çocuğun böylesine bir şekilde, böylesine bir yoksulluk içerisinde ve ihmal sonucunda yaşamını yitirmesi asla kabul edilemez. Burada her birimizin sorumluluğu olduğunu, her birimizin yapabileceği bir şeyler olduğunu, hele hele bu Mecliste görev yapan her bir milletvekiline görev düştüğünü bilmek zorundayız. Elbette ki ülkeyi yönetenler iktidar partisi, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı iktidar partisinde. Mutlaka yapılması gerekenler var, eksik yapıldığı çok belli ama bugün burada, bir tartışmayı, bir suçlamayı, bir eleştiriyi büyütmek yerine şu resim karşısında vicdanları ayağa kaldırıp, elimizi uzatıp gerçekten ne yapılması gerekiyorsa yapalım demek gerekiyor. CHP Grubu olarak özellikle bütçe çalışmaları yaptığımız bu süreçte, bu tip çocuklara ve ailelere mutlaka sosyal yardımların ulaştırılması, bu çocukların mutlaka koruma altına alınması ve ülkemizdeki derinleşen yoksulluğun mutlaka giderilmesi için, sosyal devlet ilkesinin yaşama geçirilmesi için neler yapılması gerekiyorsa tek tek yapılması gerektiğini düşünüyoruz" diye konuştu.

'MECLİS OLARAK, KURUMLARIN ELİNİ GÜÇLENDİRMELİYİZ'

AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin ise çocukların evde yalnız bırakılmasının anlaşılabilir olmadığını kaydederek, "Şimdi, bu konuyla ilgili olarak yapılan çalışmalara baktığımız zaman şunu görüyoruz. Ailenin babası hapiste, 8 yıl hapis cezası almış, annenin maalesef pek çok suç kaydı var ve Aile Bakanlığı, kaymakamlık üzerinden bu konudan haberdar olmuş. Yani bu çocukların gerekli özenle bakılmadığını görmüş, belediyede görmüş. Nihayetinde, çok yakında bir tarihte, 9/1/2024 tarihinde, Asliye Hukuk Mahkemesine başvurarak bu çocuklarla ilgili olarak hem sağlık konusunda hem de ailenin genel olarak bir danışmanlık alması üzerine bir karar çıkmış. Bu vesileyle de Aile Bakanlığı tam 18 defa bu ailemizi ziyaret etmiş. Bu ziyaretlerde aileye sağlık konusunda yardımcı olunmuş, mali destekler verilmiş; burada rakamlar da var, aylık düzenli olarak destek verilmiş aileye, kaymakamlığın verdiği destek dışında destekler verilmiş. Fakat tüm bunlara rağmen yani belediyenin, kaymakamlığın, bakanlığın, mahkemenin verdiği özene, alakaya rağmen bu sonuç hasıl olmuş. Aile Bakanlığı çocukların yeteri kadar bakılamadığını gördüğü için, bu çocukların tamamını, 5'ini de devlet korumasına almayı aileye önermiş fakat aile bu talebi reddetmiş. Şimdi, buradan bizim şunu yapmamız gerekiyor: Bu tarz bu konumda olan aileler için biz Meclis olarak nasıl bir düzenleme yapmalıyız? Yani eğer aileler buna müsaade etmiyorsa bunun karşısında devletin, kamu kurumlarının, bakanlıkların elini güçlendiren bir düzenleme yapmamız gerekiyor" dedi.

'18 DEFA GİTTİĞİNİZ İÇİN Mİ ÖLDÜ BU ÇOCUKLAR?'

AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin'in açıklamaları üzerine söz alan DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, "Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının gitmesi, 18 defa görüşmesi, kurumsal işleyişe yönelik çalışmaları bir tarafa, çocuklarını vermek istemeyebilirler. Yani siz gideceksiniz, illaki zorla mı çocukları alacaksınız, işte zihniyet burada zaten sorun olarak karşımıza çıkıyor. Önemli olan, yerinde onların sosyal yaşamı içinde ve yoksullukla baş edebilmiş bir şekilde o ailenin korunması. Hani hep lafa gelince, 'Ailenin bütünlüğü, ailenin bütünlüğü' aklınıza soyadında mı geliyor? Ailenin bütünlüğü, sosyal yaşam meselesinde karşınıza çıkmalı. Yoksullukla mücadele edecek bir programınız var mı sizin? Yok. Siz o evi gördünüz mü hiç? O ev gibi evlerde yaşayan yüz binlerce çocuğumuz var. 4 milyon aile yoksulluk sınırı altında sosyal yardım alıyor. Dolayısıyla Türkiye'deki fotoğraf budur. Bu fotoğrafa doğru yerden yaklaşıp neden sonuç ilişkilerini doğru koyup yoksullukla mücadele edersek çocuklarımızın yaşamlarını kurtarabiliriz. Aksi halde, burada her seferinde ölen çocukların arkasından ağıt yakan anmalarla günümüzü geçirmeye devam ederiz. Sorun budur, bu sorunu çözecek misiniz, çözmeyecek misiniz? Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı gitmiş de görmüş de incelemiş de, 18 defa oraya gitmiş. 18 defa gittiğiniz için mi öldü bu çocuklar?" değerlendirmesinde bulundu.

'BAKANLIK YIL İÇERİSİNDE AİLEYE, 110 BİN 705 LİRA DESTEK VERDİ'

DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli'ye cevaben söz alan AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, "Ben bilerek yapılan destekleri söylemedim, ailemize bir yıl içerisinde 110 bin 705 lira Bakanlığımız tarafından, kaymakamlık üzerinden de 9 bin lira civarında. Ayrıca, elektrik tek tek, kalem kalem var, desteği verilmiş, başka destekler verilmiş fakat şu var: Aile tüm bunlara rağmen çocuklarına kendi bakmayı tercih etmiş. Biz şunu görüyoruz, kimsenin çocuğunu zaten zorla alma kastı yok. Bakınız, eğer öyle olsaydı başka bir. Öyle bir imkan da yok zaten ama şu da var, burada annenin de hayat tarzı işte acılı günde söylemek istemiyorum. Yani annenin de çocuklarına bakmayla ilgili bir meselesi varsa bununla alakalı hep çağrıda bulunuyorum, yani hep beraber ortak yeni bir sistem üzerinde konuşalım diyorum. Yani siz dönüyorsunuz, dolaşıyorsunuz, her şeyi bir paraya bağlıyorsunuz. Yani bütün mesele, bu problemlerin olmasının sebebi parasal sebepler mi?" diye sorarken DEM Parti Muş Milletvekili Sezai Temelli, 'Evet' yanıtını verdi. Özlem Zengin bunun üzerine, "Değil. Bunun altında başka sebepler var. Konuşalım yani onları da arka tarafta size izah edeyim. Yani ailenin içerisinde olan başka problemler de var. Bu kadar acılı bir günde dönüp dolaşıp bütün meseleyi sadece paraya bağlanmanızı hakikaten anlamakta zorlanıyorum" ifadelerini kullandı.

'PARAYA BAĞLAYAN SİZSİZSİNİZ'

AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin'in açıklamaları üzerine söz alan DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, "Biz hiçbir şeyi paraya bağlamıyoruz, paraya bağlayan sizsiniz. İşte bütçeniz orada, paradan başka bir şey yok, bütün hesaplarınız parayla ilgili. Sermayeye vergi indirelim, ona teşvik verelim, müteahhitlere ödememiz aman aksamasın, halkın üzerine vergi yükleyelim, her şey para; sermayenin partisi olduğunuz için böyle, halkın partisi olsanız sosyal meseleleri toplumsal barış içinde çözersiniz. Dolayısıyla, mesele, '130 bin lira verdik', '30 bin lira daha verdik.' İşte, paraya bağlamışsınız; onu söylemeyin. Sosyal adaleti sağlayın, gelir dağılımını düzeltin, mesele bu. Paraya bağlayan sizsiniz. Bu paranın etkisinden kurtulsanız belki de bu meseleleri çözeceğiz" diye konuştu.

'MECLİSÇE EL KOYALIM, BÖYLESİNE ACILAR YAŞAMAYALIM DEMENİZ GEREKMEZ Mİ?'

CHP Grup Başkanvekili Murat Emir ise yaşanan olaydan ders alınması gerektiğini ve iktidarın bu sorunları çözmekle yükümlü olduğunu söyledi. Emir, "Biz her yıl sürekli buraya geliyoruz, getiriyoruz; şu yoksulluğu, derin yoksulluğu araştıralım, el atalım diyoruz. Türkiye'de 8 milyon kişinin aylık geliri asgari ücretin üçte 1'inden daha az, bir kuruş sosyal güvenlik primi ödeyemiyor. Dolayısıyla, buralara bakıp, 'Buralarda hepimizin sorumluluğu var, buraya Meclisçe el koyalım, bu sorunları çözelim, bir daha böylesine acılar yaşamayalım' dememiz gerekmez mi? Ve buradaki en büyük sorumluluk iktidar partisine düşüyorken dönüp burada hiçbir şey yapmamayı kabullenemiyoruz. Gelin, bunu bir fırsata çevirelim, kuralım bir araştırma komisyonu, hep beraber bu konuyu tartışalım" dedi.

'SADECE KONUŞMAK İÇİN VERİLEN ÖNERGELERİ REDDEDİYORUZ'

CHP Grup Başkanvekili Murat Emir'e cevaben söz alan AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, "Anlaşılmak ne kadar zor hakikaten. Diyor ya, 'Anlam arayışı', yani hayattaki en önemli şey anlaşılmak. Ben de tam böyle söylüyorum, tam" derken araya giren CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, "Niye reddediyorsunuz Sayın Başkan? Reddetmeyin o zaman önergelerimizi" dedi.

Özlem Zengin bunun üzerine, "Neyi reddetmişim, anlamadım ben. Beraber yapalım diyoruz beraber yapalım; bunu söylüyoruz. Sadece konuşmak için verilen önergeleri reddediyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

'MECLİS ARAŞTIRMA KOMİSYONU KURULMASI GEREKİRSE KURALIM'

Saadet Partisi Grup Başkanvekili İsa Mesih Şahin ise "Biz Özlem Hanım'ı anladık, onu ifade edelim öncelikle. Tabii, yiğidi dövelim de hakkını da verelim. Şimdi, burada iktidar partisinden bence güzel bir teklif geldi, önemli bir sorunda, 'Bunu masaya yatıralım, birlikte bir çözüm yolu bulalım' gibi değerli bir teklif geldi. Biz bunu önemsiyoruz, bu konu önemli; bu anlamda Meclis araştırması komisyonu kurulması gerekiyorsa komisyon kuralım, kanun çalışması yapılması gerekiyorsa birlikte yapalım. Ben bu anlamda bu teklifi değerli bulduğumu ifade ediyorum. Özlem Hanım'ı da anladığımızı tekrar ifade ediyorum" ifadelerini kullandı. (DHA)

TBMM GENEL KURULU'NDA, 'KAYYUM' TARTIŞMASI

TBMM Genel Kurulu'nda DEM Parti Grubu'nun Meclis Başkanlığına sunduğu, 'Kayyum rejiminin neden olduğu toplumsal ve ekonomik tahribatların araştırılması' başlıklı araştırma önergesinin görüşüldüğü sırada milletvekilleri arasında, 'Kayyum' tartışması çıktı. Önergenin gerekçesini açıklamak üzere söz alan DEM Parti Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık, "Şimdi, hani diyorsunuz ya, 'Dağa bayıra gidiyor' diye, kim ki bu alçaklığı yapıyorsa, bu halkın parasını sağa sola gönderiyorsa adı alçaktır. Şimdi, senin ne hakkın var alıp bu parayı Kırklareli'ye gönderiyorsun? Geçen gün Özgür Özel de söyledi, çıktı, açıkladı; ne dedi biliyor musun? Süleyman Soylu'ya hediye edilen tespihler 350 milyon lira. İşte, kayyum dediğimiz bu, halkın iradesine bu şekilde ipotek koyuluyor. Siz oraları gasbediyorsunuz, oraları kuşatmaya çalışıyorsunuz. Açık, net olarak söylüyoruz. Bakın, geçen gün Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki, 'Ne idiğü belirsiz insanlar." Çok ayıp be, ayıp be, bizim hepimizin nerelerden geldiğimizi siz bizden çok iyi biliyorsunuz" ifadelerini kullandı.

'KAYYUM UYGULAMASINDAN VAZGEÇMENİZ İÇİN KAÇ SEÇİM GEÇMESİ LAZIM'

Saadet Partisi Grubu adına önerge üzerine söz alan Grup Başkanvekili Bülent Kaya, "Birçok demokratik ilkeyi, evrensel hukuk ilkesini yok sayan, çok önemsediğimiz ve sizlerin de önemsediğinden hiç şüphem olmayan terörle mücadeledeki meşruiyet problemini ortaya çıkaran bir durumdur kayyum uygulaması. Dolayısıyla, gelin bu kayyum uygulamalarının ülkemize, demokrasimize, hukuk devletine, uluslararası çevrelerde Türkiye'ye, milletimize hiçbir faydası olmadığını, en fazla da Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kendisine bir faydası olmadığını hep beraber görelim ve bu muhasebeyi yapalım. Kayyumdan önceki bölgedeki oy oranlarınıza bakıp bugünkü oy oranlarınıza bakarsanız, aslında bu kayyum politikalarının en fazla sizin partinize zarar verdiğini çok net bir şekilde görmeniz lazım. 2014'te seçilmiş başkanlara 2016'da kayyum atadınız, millet 2019'da bu uygulamanızı tasvip etmedi, tekrar kayyum atadınız, 2024'te yeniden seçime gittiniz ve yeniden buna cevaz vermediğini ortaya koydu. Kaç seçim geçmesi lazım bunun yanlış olduğunu görüp anlayabilmeniz için?" diye konuştu.

'HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜNE DAYALI BİR ÇÖZÜMÜ SAVUNUYORUZ'

İYİ Parti Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun ise 674 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye atıfta bulunarak, "Bu kararnameyle belediye meclisi yok sayılarak başkanvekili atamaya İçişleri Bakanlığı ve valilik yetkili kılındı. Terör faaliyetleri nedeniyle görevden alınan belediye başkanlarının yerine seçim yapılamayacak olmasının yasal boşluk ve belirsizlik yaratması keyfi uygulamalara yol açmaktadır. Anayasamızın 127'nci maddesi yerel yönetimlerin halk iradesine dayalı olarak yönetilmesini öngörmekte ve bu yönetimlerin özerkliğini güvence altına almaktadır. Ancak kayyum atamaları, halkın seçtiği yerel yöneticilerin görevden alınarak yerine merkezi idare tarafından atanan kişilerin görevlendirilmesi bu özerklik ilkesine açıkça aykırıdır. İYİ Parti olarak biz terörle mücadeleyi elbette çok önemsiyoruz ancak hukukun üstünlüğüne dayalı bir çözümü savunuyoruz" dedi.

'BU HUKUK TANIMAZ KAYYUM ZİHNİYETİNİ KABUL ETMİYORUZ'

Yargı eliyle siyasetin dizayn edildiğini söyleyen CHP Antalya Milletvekili Aliye Coşar, görevinden uzaklaştırılan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer ile ilgili süreci hatırlatarak, "Adalet Bakanı’na soruyoruz; madem hukuk devletiyiz, yargıya güven neden düşmektedir? Hukuk katledildi, yargı üzerindeki siyasi baskı arttı, özel yetkili savcıların yerini AKP'nin savcısı Akın Gürlek aldı, Adalet Bakanı tanımadıkları Anayasa'dan alıntı yaparak aklımızla alay etti. Bu hukuk tanımaz kayyum zihniyetini kabul etmiyoruz. En yüksek enflasyon, en düşük yargıya güven oranından sonra AKP iktidarı kendi rekorlarını kırıyor; Mardin Belediyesine hukuksuz bir şekilde 3'üncü kez kayyum atanıyor, adaylıklarında hiçbir hukuki engel yokken, seçildikten sonra uydurma gerekçelerle millet iradesi gasbediliyor. Peki, kayyumlar belediyelerde ne iş yapıyor? Kayyumların belediyeleri nasıl borçlandırdığını, bu kadar borca rağmen halka hizmet etmediklerini gördük, belediyenin bütçesinden kimlere tespih hediye ettiklerini gördük, rantçı anlayışı gördük" değerlendirmesinde bulundu.

'DEVLETİN KAYYUMU OLMAK, DAĞIN KAYYUMU OLMAKTAN DAHA ŞEREFLİDİR'

AK Parti Grubu adına önerge üzerine söz alarak kürsüye gelen Bitlis Milletvekili Turan Bedirhanoğlu ise, "Demokrasiden bahsediyoruz değil mi? Şu an kürsüdeyiz, sakin bir şekilde dinlersiniz, sonra da gelip söz alırsınız. Böyle bir inisiyatifin karşısında bu şekilde, devletin kayyumu olmak dağın kayyumu olmaktan daha şereflidir, bunu da burada ifade etmek istiyorum. Burada bu gündem maddelerini konuşurken bakın, demokrasiden bahsediyorsunuz ama bu kürsüde konuşmamızı sabote ederek demokrasiyi engelliyorsunuz. Tabii, bir yanda bu güzelim memleketimizde hiçbir şey yokken bir sabah uyandık, devletimiz, hükümetimiz bir karar aldı ve dedi ki, 'Belediyelere kayyum atıyoruz.' Bu kadar basit değil herhalde. Neydi bizi belediyelere başkan vekili görevlendirme sürecine iten sebepler? Eğer vatandaşın oyuyla seçilmiş belediye başkanları, ben de Kürt'üm, ben de Kürt'üm, ben de atandım. Belediyelerin araç ve gereçlerini barikat ve çukur kullanmaya yönlendirirseniz kayyum atanır. Belediyecilikten, mesela, 'Alt yapı hizmeti' dediğimizde, yollara ve kapaklara EYP döşemeyi anlıyorsanız, 'Üst yapı hizmeti' dediğimizde hendek ve barikat kurmayı anlıyorsanız kusura bakmayın ama devlet sahipsiz değildir ve yeri geldiği zaman gereğini yapar" ifadelerini kullandı.

'VALLAHİ SİZ BİR YALANCISINIZ'

Genel Kurul'da milletvekilleri arasında, 'Sataşma' polemiği yaşanırken söz alan DEM Parti Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık, "Vallahi siz bir yalancısınız, hem kayyumcu hem talancı hem de yalancısınız. Bakın, ben, bana bağırmayın, bana bağırmayın. Dönüp diyecek ki, 'Cephane var.' Dönüp diyecek, 'Silah var.' Size ne söyleyeyim? Gelip burada, 'Bakın, ben belediye başkanlığı yaptım, benim yerime de kayyum atandı.' Kayyum atandığında Başbakan dönüp diyor ki İçişleri Bakanına, 'O kentte huzur var; ne çatışma var ne silah var ve büyük bir hizmet var.' Ama siz çıkıp diyorsunuz ki, 'Cephanelik var, bilmem ne var,' Bunun adı, 'Yalan' değil de nedir? Siz kayyumsunuz değil mi? Şırnak Belediyesinden, 3 beldeden 4 yerden maaş alıyorsun; sen tabii, onun için çıkıp kayyumu savunacaksın. Sen belediyenin bütün imkanlarını alıp burada peşkeş çekeceksin. Gelip buralarda yalan söyleyeceksiniz" diye konuştu.

'BUNLAR SİZİN BOYUNUZU AŞAR'

Genel Kurul'da tartışmalar sürerken CHP Grup Başkanvekili Murat Emir, "Niye? Çünkü kayyum atamak lazım, niye? Çünkü Esenyurt'un rantına çökmek lazım. Burada hukuk yok, burada adalet yok, burada delil yok, burada gerçek bir iddianame yok, gerçek bir yargılama yok. Burada ne var? Fiilen Esenyurt'ta Belediye Başkanının Belediye Başkanlığı koltuğuna çökme var, milli iradeyi, halkın iradesini gasp etme var. Dolayısıyla mevcut konuları teker teker tartışırsak yanlışlardan kurtulmuş oluruz. Remzi Kartal'la yemek yiyen gelip burada oturacak, 'Ben bilim adamı olarak oturdum' diyecek. O sırada zaten bilim adamı olan, bir sosyoloji profesörü olan Ahmet Özer'in adı geçti diye, telefonda görüştü diye 10 yıl sonra hatırlayacaksınız, Belediye Başkanlığı koltuğundan edeceksiniz; buna da, 'Adalet' diyeceksiniz, öyle mi? Geçin bu işleri. Bunlar sizin boyunuzu aşar" dedi.

'HUKUKUN GEREKTİĞİ GİBİ YAPILIYOR'

AK Parti Bitlis Milletvekili Turan Bedirhanoğlu, DEM Parti Ağrı Milletvekili Sırrı Sakık'a cevaben, "Bizi yalancılıkla suçlamak kimsenin hakkı da değil, haddi de değil, birincisi o. İkincisi, bakın Sırrı Bey'in kendi gerekçesinde diyor ki bakın, 'Sadece Mardin'de bir önceki vali, kayyum dahil bütün yönetim mekanizması yolsuzluk ve hırsızlık dolayısıyla tutuklanmış ve dava konusu olmuştur. 'Sizin ifadeniz. Demek ki biz hukuku işletiyoruz. Yanlış yapan kim varsa yanlış yapan birileri varsa bizim atamış olduğumuz birileri de olsa hukukun gereği gerektiği gibi yapılıyor" değerlendirmesinde bulundu.

'ELİNİZDE BİR TANE BELGE YOK, HEP YALAN, HEP İFTİRA'

AK Parti Bitlis Milletvekili Turan Bedirhanoğlu'nun konuşması esnasında DEM Partili milletvekilleri, 'Kayyımsın sen kayyım', 'Kayyım geç yerine' şeklinde sözlerle karşılık verdi. Genel Kurul'da tartışmalar sürerken söz alan DEM Parti Grup Başkanvekili Sezai Temelli, "Müfterisin, neden biliyor musun? Burada geliyorsun, herhangi bir gerçeklik üzerinden konuşmuyorsun. Tamamen halkı aldatmaya, kandırmaya, yanıltmaya çalışıyorsun. Ortada kayyum gerçekliği var. Kayyum talandır, kayyum soygundur, kayyum hırsızlıktır, kayyum darbedir. Bu kürsüden kayyumu savunmak zaten başlı başına kabul edilebilir bir şey değildir ama kabahat sende değil seni vekil yapanda. Bir kayyumu vekil yapanda kabahat, seçme seçilme hakkına, demokrasi hakkına saygı göstermeyende kabahat çünkü kayyum faşizmdir, bunu kabul edin. Gelelim yalanlarınıza, sürekli olarak yok, 'Dağa para gitti.' Yok, 'Oraya para gitti.' Ya, bir tane belge getirin buraya, bir gün bir belge getirin buraya, Allah için bir belge getirin buraya, bir gün, söylediğiniz şeyi kalkın kanıtlayın. Ya, bir tane mahkeme kararı getirin. Ya, burada yalana battık, doyduk yalana. Elinizde bir tane belge yok, hep yalan, hep iftira" ifadelerini kullandı.

'BÖYLE BİR ŞEY OLMAZ'

Genel Kurul'da, Bitlis Tatvan'da yapılan arazi satışları tartışması da yaşandı. AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, "Şimdi, enteresan bir tablo ortaya çıkıyor. DEM Grubunun Grup Başkanvekili kürsüye geliyor, bizim hatibimizi konuşturmayan hanımefendiler cıyak, cıyak bağırarak kendi başkanlarını da konuşturmuyorlar. Böyle bir şey olmaz. Bravo, devam, devam, tam gaz, alışkınsınız, alışmışsınız, devam, çığlık çığlığa devam ediniz. Kürsüdeki hatibin süresini bağırarak yok eden bir anlayış var aynen şu anda olduğu gibi. Şunu bilmeliler; kendi partilerinde kim, nerede, nasıl milletvekili olduğuna karar veriyor bilmiyorum ama bizim partimizde ekibimiz ve Cumhurbaşkanımız karar veriyor. Kendilerine kimler karar veriyor bilmiyorum ama şu çığlıklara bakarsak kendi gruplarının bir dahli yok, onlar başka bir yerden herhalde karar alıyorlar, böyle bir şey olmaz" diye konuştu. 

'BU MADDELER ASLINDA YENİLİK DOĞURMUYOR'

TBMM Genel Kurulu'nda, Gelecek Saadet Grubu Antalya Milletvekili Serap Yazıcı Özbudun, "Bu teklif metni daha önceki kanunlar gibi torba yasa niteliğini taşıyor. Torba kanun olması nedeniyle Anayasamızın 2'nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesinin belirlilik unsurunu ihlal ediyor. Bu eleştirilerimizi komisyonda dile getirdiğimiz halde dikkate alınmamıştır. Teklifin ismi ile içeriği arasında ciddi bir uyumsuzluk var. Başlığı okuyan herkes ağırlığın Noterlik Kanunu’nda olduğunu düşünür ancak öyle değil. Kanunun ağırlık noktasını Anayasa'ya aykırı hükümler oluşturuyor. Şöyle bir endişemi dile getirmek istiyorum; neden isimler böyle seçiliyor, kamuoyu yanıltılmak mı isteniyor? Bir diğer sorun, Noterlik Kanunu’nda değişiklik yapan hükümlerin ilginç bir boyutu var. Çünkü bu maddeler aslında yenilik doğurmuyor. Uzun yıllardır ülkemizde uygulanan ama kanuni dayanağı olmayan hususlara kanuni dayanak getiriyor. Örneğin noterde işlem yaptığınızda nakit olarak değil kredi kartıyla ödeme yapılmayı sağlayan husus zaten yıllardır böyle uygulanıyor. Noterlerin onu nöbetçilik sistemiyle çalışabilmesi de yıllardır uygulanıyor. Dolayısıyla burada kanun yapma tekniğimizle ilgili ciddi bir sorun var. Önce kanun gelir sonra idare bunu uygular dolayısıyla önce bu kanunlar yapılmalıydı. Bu yönüyle de teklif ciddi bir sorun içeriyor" dedi.

'SUÇ YARATMA İLKESİ SADECE KANUN KOYUCUNUNDUR'

Özbudun, etki ajanlığını düzenleyen teklifin 16'ncı maddesinin geri çekildiğini söyleyerek, "Eğer böyleyse çok memnun oluruz çünkü öylesine muğlak kavramlarla suç tanımı yapılmış ki bu tanım karşısında suç yaratma yetkisi anayasaya aykırı olarak yargı kuruluşlarına geçecek. Devlet otoritesinin bireyin hayatında en kuvvetle uygulaması alanıdır. Bu sebeple devletin ceza hukukundaki yetkileri sınırlanır. Suç yaratma ilkesi sadece kanun koyucunundur. Bu madde gerçekten geri çekilmişse buradan teşekkür etmek istiyorum ama bir şerh ile. Tekrar bu maddeyi birtakım kelime oyunlarıyla önümüze getirmemeleri kaydıyla. Çünkü sık sık bu hadiseye tanıklık ediyoruz. Ülkenin milli menfaatlerini korumak adına insan haklarını feda edecek olursak içinden geçmekte olduğumuz otoriterleşme süreci korkarım ki totaliter bir düzenin kurulmasıyla sonuçlanır" ifadelerini kullandı.

'ANAYASANIN İLK 4 MADDESİ PAZARLIK KONUSU EDİLEMEZ'

İYİ Parti Afyonkarahisar Milletvekili Hakan Şeref Olgun ise "Anayasa'nın ilk 4 maddesi pazarlık konusu edilemez. Her kim ki bu maddelerin değiştirilmesini savunuyorsa o kişi kim olursa olsun bu ülkenin kuruluş felsefesine, milletimizin ortak iradesine ve bağımsızlık mücadelesiyle kazanılmış değerlerine saldırmaktadır. Birçok kişi bu değişiklik taleplerini demokrasi, özgürlük ve reform gibi kulağa hoş gelen kavramlarla süsleyerek toplumun önüne getirmeye çalışıyor. Bu talepler Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerini dinamitlemeye yönelik bir girişimdir. Anayasayı ihlal etmeye çalışanlara sesleniyorum; İYİ Parti olarak bu devleti ve milleti kökünden sarsacak hiçbir girişime geçit vermeyeceğiz" diye konuştu.

'İHTİYAÇLARI KARŞILAYACAK VE YAPILACAK DÜZENLEMELERE DESTEĞE AÇIĞIZ'

Bugüne kadar çıkartılan 9 yargı paketinin yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını güçlendirmediğini aktaran Olgun, "Aksine yargının siyasallaşmasını pekiştirmiştir. Artık adalet arayışları siyasi çıkarların gölgesinde kaybolmuştur. Hukuk yalnızca iktidarın bir aracı olmuştur. AKP iktidarının casusluk suçuna dair TCK'ya eklemeyi planladığı maddenin geri çekilmesini memnuniyetle karşılıyoruz. TCK'da zaten casusluk suçuna dair kapsamlı düzenlemeler mevcuttur. Dolayısıyla mevcut düzenlemede devletin güvenliğini tehlikeye atacak eylemleri engellemek adına yeterli çerçeveyi sunmaktadır. Dünyanın hızla değişen dinamikleri ve yeni tehditler göz önüne alındığında bu düzenlemelerin zaman zaman gözden geçirilmesi gerekebilir. Bu şekilde yeni güvenlik ihtiyaçları ortaya çıkarsa biz de vatanseverlik bilinciyle bu ihtiyaçları karşılayacak ve yapılacak düzenlemelere desteğe açığız" dedi.

'ANAYASAYA AYKIRILIK SÖZ KONUSU'

DEM Parti Hakkari Milletvekili Onur Düşünmez ise "Bizler bütün kanun tekliflerinde aynı cümleleri söylemeye devam ediyoruz. Getirdiğiniz torba yasalar halkın beklentilerini karşılayacak düzeyde değil. Yoksulluk bu ülkenin en kıyıcı sorunudur. Bütün torba yasalarda olduğu gibi bunda da anayasaya aykırılık söz konusudur. İsmine Noterlik Kanunu dediğimiz bir çorba yasayla karşı karşıyayız. Çorba yasa hem Noterlik Kanunu içeriyor hem avukat ve stajyer avukatların sorunlarına ilişkin hem casusluk gibi maddeyi hem başsavcı kıdemliliğini içeriyor. Bu torba yasaların olumlu olan düzenlemelerine de maalesef torba yasa olduğu için evet oyu kullanamıyoruz. Bir düzenleme yapacaksak tüm muhalefeti dinleyerek, halkın çıkarları için ortak bir şekilde düzenleyelim dedik. Bu torba yasada cezaevlerine ilişkin önemli bir madde getiriyoruz ama onu da iyi hal şartına bağlayarak anayasada tanınan eğitim hakkına bir darbe vuruyoruz. Bizler toplumun beklentileri olan yasal düzenlemeleri yapmakla mükellefiz. Kanun gerekçelerinin hiçbir geçerliliği yok çünkü onlar da kanunun kendisi gibi baştan savma ve anlaşılabilir değil" ifadelerini kullandı.

Genel Kurul'da yaşanan tartışmaların ardından Meclis Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca, önergeleri oylamaya sundu. Önergeler, AK Parti ve MHP'li milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.