Kurtulmuş: Toprak bütünlüğü temin edilmiş bir Filistin'in kurulması Orta Doğu barışının en temel şartlarındandır
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, 1967 sınırlarında, bağımsız, bütünleşik, egemen ve başkenti Kudüs olan Filistin devletinin kurulması için çalışılması gerektiğini belirterek, "Sadece kağıt üzerinde var olan, mahalle mahalle bölünmüş bir Filistin değil, toprak bütünlüğü de temin edilmiş bir Filistin'in kurulması hem İslam dünyasının en temel ödevlerinden hem de Orta Doğu barışının en temel şartlarından birisidir" dedi.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, İslam İşbirliği Teşkilatı Parlamento Birliği'nin (İSİPAB) Filistin’deki gelişmelere ilişkin gerçekleştirdiği çevrim içi toplantıya katıldı. Kurtulmuş, toplantıda yaptığı konuşmada, Filistin'deki insani krizin çözülebilmesi için acil ateşkesin temin edilmesi ve Gazze'de yaşayan masum ve mazlumlara insani desteklerin ulaştırılmasının tarihi bir sorumluluk olduğunu belirterek, "Bu, bütün insanlığın üzerine büyük bir vecibedir ama özellikle biz Müslüman ülkelerin halkları ve yöneticileri üzerinde ise hiçbir şekilde eksik bırakmamamız gereken tarihi bir sorumluluktur" diye konuştu.
Türkiye olarak ateşkesin ve insani yardımların temin edilmesi için büyük bir gayretle mücadele ettiklerini aktaran Kurtulmuş, insani yardımların Gazze'ye ulaşmasına işgal rejiminin müsaade etmediğini, uluslararası camianın da bu trajediye karşı sessiz kalmayı sürdürdüğünü dile getirdi. İnsani krizin kısa vadede çözülmesine odaklanırken uzun vadede ise siyasi krizi çözecek adımların atılması gerektiğini vurgulayan Kurtulmuş, bu doğrultuda 1967 sınırlarında, bağımsız, bütünleşik, egemen ve başkenti Kudüs olan Filistin devletinin kurulması için çalışılması gerektiğini söyledi.
"Sadece kağıt üzerinde var olan, mahalle mahalle bölünmüş bir Filistin değil, toprak bütünlüğü de temin edilmiş bir Filistin’in kurulması hem İslam dünyasının en temel ödevlerinden hem de Orta Doğu barışının en temel şartlarından birisidir" ifadesini kullanan Kurtulmuş, Mescid-i Aksa başta olmak üzere tüm kutsal mekanların masumiyetinin korunması ve yasa dışı yerleşimciler meselesinin çözüme kavuşturulmasının önemli olduğunun altını çizdi.
'ÖZGÜR BİR FİLİSTİN DEVLETİNİN KURULMASI GEREKİYOR'
Başta Batı ülkeleri olmak üzere bazı ülkelerin Filistin’deki sivil kayıplara karşı sessiz kalmalarının insanlık için utanç vesilesi olduğunu belirten Kurtulmuş, "Siviller arasında bazılarının hiyerarşi oluşturduklarını görüyoruz. Yani söz konusu Müslümanların yaşadığı dram olunca sessiz kalanlar ama dünyanın başka yerinde bir kötülük ortaya çıktığında buna karşı seslerini çıkartanlar, aslında insanlar arasında bir hiyerarşi ortaya koyuyorlar. Bu, açık bir insanlık suçudur, açık bir ırkçılıktır. Türkiye olarak bunu kabul etmediğimizi bir kez daha ifade etmek isteriz" değerlendirmesinde bulundu.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, dünya barışının teminat altına alınması için Orta Doğu’da özgür bir Filistin devletinin kurulması gerektiğini ifade ederek, şunları kaydetti:
"Gerilimin daha fazla büyümemesi, bu kargaşanın, bu ateşin başka bir şekilde yaygınlaşmaması için dünyanın başka tarafından gelen üçüncü ülkeleri uyarmak da vazifemizdir. Eğer Orta Doğu'da devam eden bu gerilim, bu şekliyle devam ederse, bazılarının yaptığı gibi bu ateşin üstüne benzinle gidilirse, bu ateş dünyayı yakar. Onun için herkesin hassas olması, aklını başına alması lazım."
'DÜNYADA YENİ BİR KÜRESEL SİSTEME İHTİYAÇ OLDUĞU AYAN BEYAN ORTADADIR'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Dünya 5’ten büyüktür' sözünü hatırlatan TBMM Başkanı Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şimdi teklif ediyoruz; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplansın. Toplansa ne olacak? Toplandığında o konseye gelecek bir kınama kararı ya da İsrail'e karşı bir yaptırım kararı Konsey’deki dayıları tarafından veto edilecek. Dolayısıyla dünyada hakkaniyetli, adaletli, yeni bir küresel sisteme ihtiyaç olduğu ayan beyan ortadadır. İnşallah bu insanlık trajedisi yeni bir dünya sisteminin kurulmasının kapılarını açacak ve bu ihtiyacın karşılanması da hep beraber çalışarak temin edeceğimiz bir husus olacaktır. Hiç şüphesiz bütün bunları dünyaya karşı söylerken, şöyle iğnenin ucunu da biraz kendimize batırmamız lazım. Bizler de dünyada yaklaşık 2 milyar nüfusa sahip olan Müslüman ülkelerin temsilcileri olarak sesimizi daha yüksek perdeden çıkarmamız gerektiğini unutmamamız gerekiyor. Ümit ediyoruz ki İslam ülkeleri de kendi aralarındaki bu toplantıları sonuçsuz bırakmaz. Sesimizi en yüksek perdeden, bütün mazlumların duyacağı kadar değil, bütün zalimlerin korkacağı kadar çıkartmak zorundayız. Bunun için her uluslararası platformda biz sözümüzü daha kuvvetli bir şekilde dile getireceğiz."
'İSRAİL'İN İŞLEDİĞİ SAVAŞ SUÇLARINA KARŞI BÜTÜN DÜNYA KAMUOYUNUN DİKKATİNİ ÇEKMEK ZORUNDAYIZ'
İSİPAB’ın Filistin gündemli toplantısı sonucunda güçlü bir deklarasyonun ortak bir bildiri olarak kamuoyuyla paylaşılmasını isteyen Kurtulmuş, şu değerlendirmede bulundu:
"Biz Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak 12 Ekim'de Meclis’te grubu bulunan bütün partilerin ortak imzasıyla kuvvetli bir bildiriyi dünya kamuoyuyla paylaştık. İnşallah bugünkü toplantının pratik sonuçlarından birisi olarak, Sayın Cezayir Meclis Başkanının en başta teklif ettiği çok kuvvetli bir deklarasyonun bu toplantı sonunda ilan edilmesini biz de Türkiye olarak teklif ederiz. Bu deklarasyonda dört konunun altı en azından çizilmeli ve siyasi çözümle ilgili üç temel meselenin de altının çizilmesi lazım. Öncelikle bu deklarasyon, İsrail'in işlediği suçlara, savaş suçlarına karşı bütün dünya kamuoyunun dikkatini çekmek zorundadır. Bu deklarasyon, mazlum Filistin halkına karşı desteğimizi ilan eden ve somut birtakım yardım çalışmalarına güç veren bir deklarasyon olmalıdır. Aynı zamanda bütün İslam ülkelerinin, aralarındaki siyasi ve fikir farklılıklarına rağmen Filistin davasına tam bir bağlılığının da ifade edildiği bir deklarasyon olmalıdır. Son olarak, bu deklarasyon uluslararası camiaya tarihi sorumluluklarını hatırlatmalı, içinde bulundukları bu sessizliği aşarak bundan sonraki süreçte mazlum Filistin halkının hiç olmazsa topyekûn bir soykırıma, hatta topyekûn bir etnik temizliğe tabi tutulmaması için üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye uluslararası camiayı da davet etmelidir."