Geri Dön
PolitikaKurtulmuş: İsrail bölgeyi ateş çukuruna çevirdi

Kurtulmuş: İsrail bölgeyi ateş çukuruna çevirdi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş, İsrail’in bölgeyi ateş çukuruna çevirdiğini belirterek, “Yeni dönemin belirsizliklerini arttıran bir önemli gelişme olarak da bu çok kutupluluk sürecinde İsrail'in bir yıldır devam eden ve bölgeyi ateş çemberine değil, ateş çukuruna çevirdiği ve bu çok büyük çukurun içine bütün bölge ülkelerini itmeye çalışıyorlar. Delicesine davranışlarıyla, meczup tavırlarıyla siyaset dışı, akıl dışı tavırlarıyla da aslında o açtıkları çukura kendileri de düşmeye aday bir ülke olarak, yönetim olarak duruyorlar” dedi.

Kurtulmuş: İsrail bölgeyi ateş çukuruna çevirdi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş, Düzce Üniversitesi 2024-2025 Akademik Yılı açılış törenine katılmak için geldiği kentte ilk olarak Valiliği ziyaret etti. Kurtulmuş, daha sonra Düzce Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi salonunda düzenlenen törene geçti. Törene, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un yanı sıra Düzce Valisi Selçuk Aslan, AK Parti Düzce Milletvekili Ercan Öztürk, Düzce Belediye Başkanı Faruk Özlü, Düzce Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nedim Sözbir, akademik personel ve öğrenciler katıldı.

Açılış töreninde konuşan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, önümüzdeki dönemin en temel özelliklerinden birisinin çok kutupluluk olacağını belirterek, “Amerika Birleşik Devletleri'nin Afganistan'dan apar topar çekilmesiyle birlikte o tek kutuplu olduğu empoze edilen sistem de çöktü. Şimdi önümüzde yeni bir dönem var. Bu dönemin nasıl gelişeceği, nasıl yeni gelişmelerle dünyanın hangi güç içerisinde hareket edeceğini henüz bugünden bütünüyle bilmemiz, bilebilmemiz mümkün değil. Tabii ki bazı tahminler, bazı öngörülerde bulunuyoruz. Ama şunu çok açık bir şekilde söyleyebiliriz ki önümüzdeki dönemin en temel özelliklerinden birisi çok kutupluluk olacak. Artık dünya ne iki hudutlu ne tek kutuplu bir dünya olmayacak. Çok kutuplu bir dünya olacak. Bu da şu demektir; başta bizim içinde bulunduğumuz coğrafya olmak üzere dünyanın birçok yerinde yeni güç merkezleri, yeni güçlü ülkeler ortaya çıkacak, yeni dengeler ve yeni denklemler oluşacaktır. Size moral vermek için, kendime moral vermek için söylemiyorum. Çok kutuplu yeni dünyanın gelişmeleri içerisinde bu bölgenin büyük ülkelerinden birisi olan Türkiye olacaktır.” diye konuştu.

‘TÜRKİYE, ÇOK KUTUPLU DÜNYA DENGELERİNİN EN ÖNEMLİ ÜLKELERİNDEN OLACAK’

Kurtulmuş, Türkiye’nin önümüzdeki dönemin çok kutuplu dünya dengelerinin en önemli ülkelerinden birisi olacağına dikkat çekerek, şöyle konuştu:

“Bugün itibarıyla genç, diri nüfusu itibarıyla Türkiye'nin konumu itibarıyla, yani hangi denklemi alırsanız alın içinde vazgeçilemez bir ülke olarak varoluşu itibarıyla Türkiye önümüzdeki dönemin bu çok kutuplu dünya dengelerinin en önemli ülkelerinden birisi olacaktır. Küresel kuzey, küresel güney dengesinde, Müslüman, Hıristiyan ülkeler arasındaki dengede, Asya, Avrupa dengelerinde, dünyanın bütün stratejik geçiş yollarından olması, dünyanın bütün enerji imkanlarının, bir kapısı olabilecek potansiyele sahip olmasından dolayı Türkiye bu coğrafyanın yükselen yıldızı olmaya, dünya denkleminde güçlü bir ülke olmaya adaydır. Ancak şunu da biliyoruz ki bu coğrafyada biz zaten ecdadımızı buraya adım attığı günden itibaren öyle yan gelip yatarak hiçbir şekilde bir rahatlık içerisinde geçirmedik. Hep mücadeleyle geçirdik. Hep ileri hedefler önümüze koyarak ilerleyeceğiz. Hep daha ileriye doğru gittik ve inşallah bundan sonra da daha ileriye gideceğiz.”

İSRAİL’E TEPKİ

TBMM Başkanı Kurtulmuş, İsrail’in bölgeyi ateş çukuruna çevirdiğini ifade ederek, “Yeni dönemin belirsizliklerini artıran bir önemli gelişme olarak da bu çok kutupluluk sürecinde İsrail'in bir yıldır devam eden ve bölgeyi ateş çemberine değil, ateş çukuruna çevirdiği ve bu çok büyük çukurun içine bütün bölge ülkelerini itmeye çalışıyorlar. Delicesine davranışlarıyla, meczup tavırlarıyla, siyaset dışı, akıl dışı tavırlarıyla da aslında o açtıkları çukura kendileri de düşmeye aday bir ülke olarak, yönetim olarak duruyorlar. İsrail’in bir yıldır devam ettirdiği bu katliamda, bu soykırımda aslında dünyadaki dengeleri çok derinden sarsan fevkalade bir gelişme olarak orta yerdedir. Ancak İsrail’in bu saldırgan tavrının, dünyada yeni bir gelişmeye de sebep olabileceğini de görüyoruz. Kendisine dokunulamayan bir ülke olduğunu iddia eden, var sayan, Amerika Birleşik Devletleri ve bazı Avrupa ülkeleri olmak üzere kendisine hiçbir şekilde dokunulamayacağını zanneden İsrail’e Amerika’nın bütün desteğine rağmen, Birleşmiş Milletler’in bütün engellemelerine rağmen, dünyanın hemen hemen tamamı karşı çıkmış, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin başvuru ile Uluslararası Adalet Divanı’nda da dokunulamaz zannedilen İsrail’e dokunulmuştur. Önümüzdeki dönemde çok daha önemli gelişmelerin olacağını hep birlikte göreceğiz. Esasında bugün 7 Ekim, bütün televizyonlarda da İsrail işgalinin başlaması, 1 yıl oldu deniliyor. İsrail, Gazze’yi işgale 2023 yılında başlamadı. Bu senaryonun birinci perdesi var. İkinci perdesi var. Öncelikle 1917’de Osmanlı cihan devleti, Filistin topraklarından çekilmek zorunda kalınca oraya, İngilizler geldiler ve yönetmeye başladılar. İngilizlerin bölgede ele aldığı yönetimle birlikte yaptığı ilk iş Filistin’in topraklarına yerleştiler. İlk olarak 1917’de ilk olarak yerleştiler. O haritayı biliyorsunuz. Oraya yasa dışı yerleşimciler yerleştirilmeye başlandı. Arkasından 1948 ile birlikte İsrail, ilhak, imha ve işgal politikalarını duraklamadan devam ettirdi. İki tepe aldı üstüne yattı, Birleşmiş Milletler kınadı. Arkasında Amerika var. İstediğiniz kadar kınayın. Kararlar çıktı. Onlarca karar var. Çekilin buralardan diye. Şehirleri işgal etti. Genişledi, genişledi, genişledi ve fevkalade güçlü bir şekilde bugünkü güne hazırlandı. Oyunun birinci perdesi 1917’de açılmıştır” ifadelerini kullandı.

‘OYUNUN İKİNCİ PERDESİ 2003 YILINDA AÇILMIŞTIR’

İsrail’in dünya üzerinde kurmaya çalıştığı oyunun sahneye konulduğunu söyleyen Kurtulmuş, “Oyunun ikinci perdesi ise 2003 yılında açılmıştır. 2003 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nin Irak’ı işgaliyle birlikte başlayan süreç. Hemen arkasından 2011 yılında Arap baharı olarak başlayan yeni gelişmeler bölgede tam da İsrail'in bugünü için hazırlığın başlangıcıdır. Irak’ın işgaliyle birlikte ve arkasından gelişen süreçlerde bölgedeki ülkelerin tamamı İsrail'e karşı çıkabilecek, ona mani olabilecek ülkelerin tamamı bölünme, parçalanma ve iç savaş sürecine sürüklenmiştir. Şöyle bir gözden geçirelim. Irak paramparça olmuştur. Suriye paramparça olmuştur. Lübnan, şimdi İsrail yasa dışı bir şekilde Lübnan'ı işgali hazırlanıyor. Ama Lübnan neredeyse önce Müslüman Hıristiyan iç savaşıyla, arkasından da 2003’ten sonraki gelişmelerle birlikte mahalle mahalle bölünmüş, tamamıyla böyle kolay bir lokma olarak hazırlanmıştır. Sudan, Libya, fiziki olarak bölünen ülkelerden bahsediyorum. Suriye, Suriye'den bahsediyoruz. Ve bu anlamda ne yazık ki bazı ülkelerde siyaseten yönetilemez hale getirilmiştir. Böylece ikinci perdeyle birlikte bölge ülkelerinin tamamı birbiriyle düşman, birbiriyle rakip, birbiriyle çelişen, birbiriyle çatışan ülkeler, halklar ve etnik yapılar mezhebi yapılarda birbirlerine karşı hale getirilmişlerdir. Dolayısıyla ikinci perde maalesef acı bir gelişme olarak yine arkasından yüz binlerce insanı, yaralı, ölü bir şekilde bırakarak gerçekleştirilmiş, ikinci perdenin kapanmasıyla birlikte üçüncü perde yani Gazze’nin fiilen işgaliyle birlikte başlayan süreç gerçekleşmeye başlamıştır” dedi.

ÜÇÜNCÜ PERDE DEVAM EDİYOR

Oyunda üçüncü perdenin sergilendiğini ve halen işgal çabalarının devam ettiğini kaydeden Kurtulmuş,

“Üçüncü perde devam ediyor. Ve burada hazır bu kadar bölge ülkelerine dağınık bulmuşken İslam ülkelerini bu kadar inisiyatifsiz, bu kadar korkak, bu kadar siyaseten etkisiz bulmuşken ve arkasında gemileriyle, uçaklarıyla, askeri gücüyle, siyasetiyle, Batı ülkelerinin, büyük ülkelerin kendi yanında bulmuşken İsrail diyor ki, Netanyahu ve çetesi diyor ki; biz de son vuruşumuzu yapalım. Arzımevudu gerçekleştirelim. Değerli arkadaşlar, dünya sistemini ciddi şekilde yerden yere vuran dünya sistemini bundan sonra süreçte gerçekten yeni gelişmelere gebe bırakan bu saldırgan tavrın bütün ülkeler tarafından önlenilmesi dünya barışı için en önemli şarttır. Türkiye’nin de bütün insanlarının uyanık olması lazım. Saflığa kapılmamamız gerekiyor” dedi.

Milli meselelerde bir olmak gerektiğini belirten Kurtulmuş, “Bildiğiniz gibi İsrail Devleti'nin bayrağının üstündeki mavi çizgi Fırat Nehri'ni altındaki Mavi çizgi ise Nil nehrini sembolize eder. Yani Nil’den, Fırat'a bütün bu coğrafya siyonistlerin elini altına girmeden bu harekatı bitirmemeye yemin etmiş vaziyettedirler. Onun için uyanık olmak, ne yapıldığını yapılmak istendiğini gayet iyi görmek ve Türkiye olarak önce kendi topraklarımız, kendi milletimizi, kendi vatanımızı en iyi şekilde korumak ve bölgenin birliğini, dirliğini sağlamak için mücadele etmemiz lazım. Öncelikle uyanık olmak, bu meselelerde Orta Doğu'daki meselelerde ve dünya meselelerinde Türkiye'nin içerisinde ne kadar farklı fikirlere sahip olursak olalım siyaseten hangi parti programları, teklifleri halkanıza sunuyor olursak olalım. Milli meselelerimizde bir beraber ve bütünleşik olmak mecburiyetindeyiz. Bunu sadece bir siyasi partinin mensubu olarak değil, sadece vatanını seven bir vatansever olarak değil, aynı zamanda Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak da bir sorumluluk olarak görüyorum. Siyaseten fikirlerimiz farklı olabilir. Gittiğimiz istikametler A'dan Z'ye birbirine zıt olabilir. Ama milli menfaatlerimiz özellikle önümüzdeki yeni dönemde Türkiye'nin imkanlarını ve kabiliyetlerini arttırma azmimiz, gayretimiz ve başta siyonistlerin hedefleri olmak üzere ülkemize karşı birtakım niyetler içerisinde olanlara karşı da ortak bir duruşu sergilememiz bizim milli vazifemizdir. Diyoruz ki ne yapılacak? Birincisi uyanık olacağız. İkincisi birlik ve beraberlik içerisinde olacağız. Değerli kardeşlerim, eğer Türkiye bu konudaki bu birliğini, beraberliğini devam ettirirse Allah'ın izniyle bölgedeki oynanan oyunları çözebilecek bir iradeyle ortaya koyacaktır. Bu süre içerisinde bendeniz şahsen 161 kişi, meclis başkanı, başbakan ve cumhurbaşkanı seviyesinde ikili görüşmelerimiz olmuş. Bir yıl içerisinde. Şunu sizi temin ederek söyleyebilirim ki devlet, hükümet olarak, millet olarak hep beraber olan, aynı çizgide duran ve bu konuda tek ses çıkaran neredeyse dünyadaki ender ülkelerden birisi Türkiye'dir Allah'a çok şükür.”

“BİRLİK İÇERİSİNDE UYANIK OLACAĞIZ”

Kurtulmuş, birlik içerisinde uyanık olmak gerektiğini dile getirerek, “Bu duruşumuzu devam ettireceğiz. Birlik içerisinde uyanık olacağız. Bize dokunmaz, bize gelmez demeyeceğiz. Şöyle bakın, sadece öncesine, hatta biraz daha gidip 30 yıl öncesine gidin bakın. Bölgede 20 yıl önceki meselelerin hemen tamamına yakını bizim sınırlarımızın çok uzaklarındaydı. Adım adım bu tehlikenin yaklaştığını ve Türkiye'yi de içine alacak, hatta Türkiye'yi de açtıkları bu ateş çukuruna atma niyeti içerisinde olduklarını gayet yakinen biliyoruz. Bunun için bu birlik, beraberlik içerisinde hareket edeceğiz. Değerli kardeşlerim bu kapsamda inşallah yarın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Dışişleri Bakanımız ve Milli Savunma Bakanımız bölgedeki gelişmelerle ilgili hususlarda milletvekili arkadaşlarımızı çok geniş bir şekilde bilgilendirecekler ve böylece parlamentodaki milletvekillerine, milletin temsilcileri olarak bu konuda atılacak adımlar konusunda bilgilendirilecek ve görüşlerini ifade edeceklerdir” ifadelerini kullandı.

TÜRKİYE’NİN UYANIK KALMASI İÇİN ÇALIŞACAĞIZ

Türkiye’nin bu oyun içinde uyanık kalması gerektiğini söyleyen Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye'nin aydınları olarak, Türkiye'nin beyni olan üniversitelerimiz olarak bu konudaki çalışmalarımızı da süratle sürdüreceğiz. Ayrıca bölge halkları arasındaki farklılıkların, ayrılıkların giderilebilmesi için de gayret sarf edeceğiz. Özellikle son zamanlarda Suriye ve Mısır'da normalleşme meselesi adımları ise tam da bu amaçla atılan, atılmaya çalışılan adımlardır. Böylece bölge halkları ve devletleri arasındaki mümkün olduğu kadar yakın dayanışmanın test edilmesi her birimizin menfaatinedir. Ayrıca üçüncü olarak üzerinde duracağımız konu, insanlık cephesinin güçlendirilmesidir. Bu süre içerisinde bütün baskılara rağmen özellikle batı ülkelerinde demokrasinin güçlü olduğu, sivil toplumun güçlü olduğu ülkelerde, Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere, Avrupa ülkelerinin çoğu başta olmak üzere bunların hesap edemediği bir gelişme oldu. Bunların hepsinin tek tek dosyaları bizde var. Mesela dünyaca ünlü eski Yunanistan Maliye Bakanı iyi bir iktisatçıdır. Berlin Üniversitesi’nde konferans vermeye gittiği zaman antisiyonist fikirleri dolayısıyla Almanya'ya sokulmadı. Sonra bir şekilde Almanya'ya girdi. Kendisinden Berlin Üniversitesi'nde vereceği konferansı vermemesi için baskı yaptılar. Adam kongre salonuna kadar gitti. Sonuçta konferans salonunun kapısını kilitleyerek, konuşturmadılar. Dünyanın birçok yerinde siyonizm karşıtı öğretim üyelerinin kapının önüne konulduğunu biliyoruz. Konuşturulmadıklarını biliyoruz. Bu kadar büyük baskılara rağmen sivil toplum kuruluşlarının büyük bir şekilde Batı kamuoyunda sokaklara çıktığı, milyonlarla hatta on milyonlarla ifade edilecek büyük kalabalıkların dünyanın birçok ülkesinde bu vahşete, bu katliama, bu soykırıma, bu etnik temizliğe dur diyebilecek bir insanlık gösterisi içerisinde olduklarını gördük. Türkiye'nin özellikle bu kadar büyük imkan ve fırsatları varken bilimde ve teknolojide, kültürde ve sanatta manevi ve maddi anlamda her türlü gelişmeyi gerçekleştirecek gücünün olduğunu biliyoruz.” (DHA)

STK TEMSİLCİLERİYLE BİR ARAYA GELDİ

Düzce Üniversitesi 2024-2025 Akademik Yılı açılış törenine katılmak için kente gelen Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş, ilçede bulunan Erol Güngör Kültür Merkezi’nde Sivil Toplum Kuruluşları (STK) temsilcileriyle de bir araya geldi. Burada yapılan buluşmaya Vali Selçuk Aslan, Belediye Başkanı Faruk Özlü ve temsilciler katıldı. STK temsilcileriyle düzenlenen toplantıda konuşan Kurtulmuş, "Bizim siyasi hayatımız boyunca önem verdiğimiz meselelerden birisi sivil toplumun görüşü, ne düşündüğünü, bulundukları şehre ve ülkeye ilişkini hedeflerinin, kanaatlerinin ne olduğunu yerinde dinlemektir. Siyaset, sadece siyasi partilerle yapılan bir faaliyet değil, aynı zamanda sivil toplum başta olmak üzere toplumun çeşitli kanaatlerinin de bir arada görüşülebildiği, farklı görüşlerin mütalaa edilebildiği, bu farklı fikirlerin münazarası sonucunda da o şehirle, o bölgeyle ilgili önemli kanaatlerin kesinleştiği bir ortamda gerçekleşir. Biz başından itibaren, her zaman sivil toplumun oldukça güçlü olmasını, toplumun sesinin çok çıkmasını, fikirlerini açık bir şekilde ortaya koymasını, hatta STK’lar arasındaki rekabetin de o şehrin ve ülkenin gelişmesi açısından büyük katkı sağlayacağına inanırız. Bu vesile ile gittiğimiz her yerde STK temsilcileri ile bir araya gelmek, sizi dinlemek, sizlerin görüşlerinize, tekliflerinize şahit olmak bizim için önem arz etmektedir” dedi.

‘FEVKALADE HIZLI DEĞİŞİMLERİN YAŞANDIĞI BİR DÖNEMDEYİZ’

Ülke olarak önemli bir zaman diliminden geçildiğini belirten Kurtulmuş, “Bizim Cumhuriyet’in ikinci asrına girmiş olmamız, yani Türkiye Yüzyılı olarak önümüze koyduğumuz daha büyük hedeflerin, daha güçlü Türkiye’nin oluşması için her birimizin üzerine büyük sorumluluklar düşüyor. Bunları hayata geçirmenin ötesinde, aynı zamanda hem bölgemizde hem dünyada yeni bir dönemin başladığı, fevkalade hızlı değişimlerin yaşandığı bir dönemdeyiz. Onun için imkanlarımızı, fırsatlarımızı elimizde ne var ne yok bütün bunları ortaya koymak, ülke olarak da bu imkan ve fırsatlardan en iyi şekilde yararlanmak mecburiyetindeyiz. Bunu yaparken de eş zamanlı olarak üzerimize düşen en büyük sorumluluk ülkemizi her türlü tehlike ve riskten, arındırmaya ve uzaklaştırmaya gayret etmektir” diye konuştu.

‘BİZİM ARZU ETMEDİĞİMİZ ŞEY YIKICI OLMAKTIR’

STK’lara birlik ve beraberlik çağrısında bulunan TBMM Başkanı Kurtulmuş, “Bütün bunları yapabilmenin birinci şartı, birlik ve beraberlik içinde olmaktır. İnsanların fikirleri farklı olur, STK’ların uğraş alanları farklı olur ama biz aynı ortak hedef, aynı ortak istikamet içerisinde yürüyen unsurlar olmak zorundayız. Fikirlerimizin farkı olması, bizim zayıfladığımız anlamına gelmez. Biliyorsunuz hakikatin kıvılcımları, fikirlerin çarpışmasından ortaya çıkar. Fikirlerin çarpışmasından, projelerin, Türkiye’ye ve bölgeye ilişkin kanaatlerin dile getirilmesinden memnun oluruz. Bizim arzu etmediğimiz şey yıkıcı olmaktır. Yani ‘Fikir söylüyorum, doğruları dile getiriyorum’ derken yıkıcı olmamak. Karşı taraftakini yok saymamak, ötekileştirmemek ve kimse karşıda gördüğümüz, onu sadece fikirlerimizin rekabet içinde olduğu insanlar olarak görmeliyiz. Bu anlamda sivil toplumun herkesin farklı alanlarda çalışacak, sivil toplumda farklı toplumsal alanda çalışan grupların iş birliği içinde hareket etmesi, valimizle, belediye başkanımızla, milletvekillerimizle, üniversitemizle toplumun farklı kesimleriyle işbirliği içerisinde hareket etmesi ise bizleri sadece sevindirir. Bu işbirliğinden Düzce’ye ve memlekete hayır geleceğine inandığımız için bundan memnun oluruz” dedi.

Kurtulmuş, “Ayrıca tecrübemiz gösteriyor ki, bir ilde STK ve ili yönetenler, hep beraber, herkes aynı hedefe yönelirse inanın ki sonuç mutlaka alınır. Bir şehirde ortak konularda hedefler birleştirilmişse bundan sonuç alınır ama birisi başka bir şey, öteki başka bir şey söylerse, ülkeyi yönetenler de yönetim makamında olanlar da çok ciddiye almazlar, farklı istikametlere çekilen yerlerde maalesef sonuç alınmaz. Düzce’deki STK’lardan beklentimiz, şehri ilgilendiren müşterek hedeflerde de ortak görüşlerinizi oluşturabilmek ve bunu siyasete, karar vericilere, şehri yönetenlerin önüne koyabilmeniz” ifadelerini kullandı.

‘BÖYLE BİR DÜNYADA GÜÇLÜ OLMAKTAN BAŞKA ÇAREMİZ YOKTUR’

Bölgede yaşananlara da dikkat çeken Kurtulmuş, “Bu coğrafyada maalesef, sözünüz güçlü değilse ayakta duramazsınız. Söylediğiniz sözün arkasında bir güç yoksa onun da bir kıymeti yoktur. Hele hele Netanyahu ve çetesinin, dünyayı artık kural bazlı bir dünya olmaktan çıkardığı, dünyanın tamamen kuralsız bir hale getirildiği, kim güçlüyse onun sözünün güçlü olduğu, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere, bütün kurum ve kuruluşların çöktüğü şu ortamda, orman kanunlarının geçerli olduğu böyle bir dünyada güçlü olmaktan başka çaremiz yoktur. Sadece askeri güçten bahsetmiyorum. Ekonomik, kültürel, sanayideki gücünüzü, üretim kapasitenizi, toplumsal gücünüzü, dayanışmanızı maksimum seviyeye çıkarmadıysanız, bu orman kanunlarının geçerli olduğu günümüz dünyasında ayakta duramazsınız. Bunun için hep beraber, güçlü bir şekilde milli menfaatlerimizin çerçevesinde, birlik ve beraberlik içerisinde yolumuza devam edeceğiz. Biri başka, birisi başka istikamete atmayacak. Herkes ne yapıyorsa, yaptığının en iyisini yapmaya gayret edecek. Herkes ne yapıyorsa sadece ben, sadece kendi çevrem, sadece kendi yakınlarım, sadece benimle birlikte olanlar değil, bütün milletin hayrına olacak bir şekilde işlerini gözden geçirecek. Eğer böyle yaparsak, bu coğrafyada güçlü bir şekilde yolumuza devam ederiz. Büyük ve güçlü Türkiye hedefini gerçekleştiririz. Önümüzdeki asrın Türkiye’nin yüzyılı olmasını, hayal, hedef olmaktan çıkarır, çocuklarımız ve torunlarımız için gerçekleşen bir çaba haline getiririz. Güçlü Türkiye hedefinin olmazsa olmazı, her bir şehrin güçlü olmasıdır. Bir şehrimiz çok güçlü ama bazı şehirlerimiz onlara ayak uyduramıyorsa ‘Topyekun kalkınma’ dediğimiz, ‘Topyekun Anadolu topraklarının, Türkiye topraklarının gelişmesi’ dediğimiz şey gerçekleşmiş olmaz. Biz sadece 81 ilimizden ve 85 milyon insanımızdan sorumlu değiliz” ifadelerine yer verdi.

‘ADAMLARIN FİLİSTİNLİ FİLAN DİYE BİR DERDİ YOK’

TBMM Başkanı Kurtulmuş sözlerini şöyle tamamladı:

“Bu kadar çok insanın hayattan koparıldığı, 41 bin, 42 bin insanın hayattan koparıldığı, insanlık o kadar aciz hale getirilmiştir ki ne yazık ki kaç kişinin şehit olduğunun rakamları bile sağlıklı bir şekilde tutulamamıştır. Hala yıkıntıların altında insanların olduğu endişesi söz konusudur. Milyonlarca insan yerinden edilmiştir. Birçok şehir vurulmuştur. Böylesine kanunsuz, böylesine kural tanımaz şekilde devam edenlere dünyada ne yazık ki arkasında bazı kişiler olduğu için, başta Amerika. Bir şey yapılamıyor gibi görünüyor ama sizi temin ederim ki bu caniler, bu soykırımcılar yaptıklarının hesabını bütün uluslararası mahkemelerde verecekler ve bu cezasız kalmayacak, yaptıklarının hesabını ödeyeceklerdir. Bu karşımızdaki canavar bir ölüm mekanizmasıdır. Buna karşı uyanık olmak zorundayız. Çok net söylüyorum adamların Filistinli filan diye bir derdi yok. Araptır, Acemdir, Sunnidir, Şiidir, Türktür, Kürttür gibi bir derdi yok. Bütün bölge halklarını kendi kontrolüne almak istiyorlar. Bir ateş çukuru açmış ve o ateş çukurunun içerisine bütün ülkeleri, halkları atmak istiyorlar ama görmüyor ki o çukura düşecek olan kendisidir.” (DHA)