CumhurbaÅŸkanlığı Sözcüsü Kalın'dan The Economist'e tepki
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "The Economist dergisinin kapağında görüyorsunuz. Batı basınında seçimlere giderken Türk milletinin hür iradesini vesayet altına almaya çalışan bir bakış açısının yaygınlaştırılmaya başladığını görüyoruz. Tabii bu yeni değil biz alıştık. Her seçim döneminde bunu yaptılar. Bundan sonra da yapmaya devam edecekler. Yine yanılacaklar, geçmişte yanıldıkları gibi" dedi.
"YENÄ° DÃœNYA DÃœZENÄ°N KURULAMADIÄžINI GÖRÃœYORUZ"Â
Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar BaÅŸkanlığı (YTB) tarafından Türkiye Mezunları Forumu, ÅžiÅŸli'deki bir otelde düzenlendi. Foruma CumhurbaÅŸkanlığı Sözcüsü Ä°brahim Kalın da katıldı. Kalın, Sovyetler BirliÄŸi'nin dağılmasının ardından dünyada bir düzen kurulmadığını belirterek "1990 yılından bu yana geçen döneme baktığınız zaman 30 küsür yıllık dönemde yeni dünya düzenin kurulamadığını, adaletin tesis edilemediÄŸini, herkes için barış, istikrar ve refahın saÄŸlanamadığını açık ve net bir ÅŸekilde görüyoruz. Aynı Avrupa merkezci bakış açısı. Bugün silah sanayinden iletiÅŸim araçlarına, kültür estetiÄŸi tasarrufundan, medyaya, siyasetten uluslararası iliÅŸkilerden finansal kuruluÅŸlara kadar her alanda etkisini sürdürmeye de devam ediyor. Bu gidiÅŸata itiraz eden sesler, ülkeler elbette var. Bunların başında da bildiÄŸiniz gibi Türkiye geliyor. Özellikle CumhurbaÅŸkanımızın dünya beÅŸten büyüktür ve daha adil bir dünya mümkün sloganıyla ifade ettiÄŸi bu reform çaÄŸrısı aslında sadece BirleÅŸmiÅŸ Milletler Güvenlik Konseyi'nin reforme edilmesinden ibaret bir ifade çaÄŸrı deÄŸil. Bu bir küresel adalet çaÄŸrısı. Kelimenin en geniÅŸ manasıyla adaletin siyasi ve etik bir deÄŸer haline gelmesi. YaÅŸanan insanların hayatlarına dokunan bir gerçeklik haline gelmesi çaÄŸrısıdır.  Adalet kelimesi bildiÄŸiniz gibi bizim geleneÄŸimizde çok özel ve derinlikli yeri olan bir kelimedir. Arapça'da adale kökünden gelir. Ve her ÅŸeyi yerli yerine koymak demektir. Her ÅŸeyin hakkını teslim etmek ve her ÅŸeyi koymak demektir. Birkaç gün önce basında çıktı. Grönland bölgesinde son birkaç asırda tespit edilebilen en yüksek sıcaklıklar yaÅŸanıyor. Yani buzullar erimeye devam ediyor. Bakın ocak ayındayız. Muazzam bir kış kuraklığı yaşıyoruz. Dünyanın baÅŸka yerlerinde baÅŸka iklim hadiseleri yaÅŸanıyor. Bazen öyle bir ÅŸey oluyor ki bir ülkenin güneyinde orman yangınları varken kuzeyinde 200-300 kilometre ötede sel felaketleriyle uÄŸraÅŸmak durumunda kalabiliyorsunuz ki biz iki sene önce bununla uÄŸraÅŸmak zorunda kalmıştık. Korkarım iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi ve küresel krizi önümüzdeki yıllarda bütün insanlığı bu manada merkezinden sarsmaya devam edecek" diye konuÅŸtu. Â
Â
"Ä°FTÄ°RA HABERLER YAYMAYA BAÅžLADILAR"
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, The Economist Dergisi'nin kapağını eleştirerek  Türkiye'nin dünyada kurulmuş olan küresel düzen için reform istediğini belirtti. Kalın, "Biz Türkiye olarak Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bu talebimizi ve iddiamızı her platformda dile getiriyoruz. Birileri elbette bundan rahatsız oluyor. Türkiye'nin küresel düzeni reforme edilmesi gerektiğini, adalet üretemediğinin belirtmesini hazmedemeyen, bundan rahatsız olan çevrelerin bulunduğunu biliyoruz. Aslında Cumhurbaşkanımız burada küresel düzene bir ayna tutuyor. Küresel düzenin sahipleri aynada gördükleri suretten ve rahatsız oldukları ve kendilerini düzeltmeye çalışmak yerine aynayı tutan kişiye taş atmayı tercih ediyor. O yüzden de Türkiye'yi oyun bozan, ekseni batıdan kayan, taleplerimizi yerine getirmeyen gibi bir çerçevede analiz ediyorlar. Bunun son örneğini de The Economist dergisinin kapağında görüyorsunuz. Seçimlere giderken demokratik ilkeler çerçevesinde vatandaşların sandığa gidip oy kullandığı bir demokrasi düzenine dahi müdahale edercesine, seçmenin oy tercihini ve hür iradesini etkilemeye çalışırcasına Türkiye'de yeni bir diktatörlüğün kurulduğu, seçimlerin mutlaka gene tırnak içinde Erdoğan'ın lehine sonuçlanacağı çünkü Erdoğan'ın veya iktidarın bu seçimlere müdahale edeceği gibi birtakım yalan, yanlış iftira haberleri yaymaya başladılar. Böyle bir algı oluşturmaya başladıklarını görüyoruz. Çeşitli vesilelerle ben de bir tanesine cevap verdim. Batı basınında seçimlere giderken Türk milletinin hür iradesini vesayet altına almaya çalışan bir bakış açısının yaygınlaştırılmaya başladığını görüyoruz. Tabii bu yeni değil biz alıştık. Her seçim döneminde bunu yaptılar. Bundan sonra da yapmaya devam edecekler. Yine yanılacaklar. Geçmişte yanıldıkları gibi. Ben bir vesileyle bazı bu analistlere ve gazetecilere hep şu örneği veriyorum. Her seferinde Türkiye'deki seçimlerle ilgili bir takım bulunuyorsunuz ve yanılıyorsunuz. Çünkü Türkiye'nin sosyolojisini tanımıyorsunuz. Türk milletinin seçmenin davranışlarını, davranış kodlarını bilmiyorsunuz. Türkiye'nin geçirdiği süreçleri bilmiyorsunuz. Zihninizdeki kalıpları gelip Türkiye'ye uyarlamaya çalışıyorsunuz. Bu kalıplar Türkiye'ye uymadığı zaman da kalıpları değiştirmek yerine Türkiye'yi suçluyorsunuz. Ama her seferinde de bu tahminleriniz yanlış çıkıyor" diye konuştu.