Geri Dön
PolitikaCumhurbaşkanı Erdoğan: Bu millet, AK Parti'ye hiç kırmızı kart göstermedi

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu millet, AK Parti'ye hiç kırmızı kart göstermedi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 20 yıllık futbolculuk hayatında hiç kırmızı kart görmediğini belirterek, "Bu millet AK Parti'ye hiç kırmızı kart göstermedi" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu millet, AK Parti'ye hiç kırmızı kart göstermedi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Adana'daki AK Parti 8'inci Olağan İl Kongresi'ne katılmak üzere kente geldi. Kongrenin yapılacağı Yüreğir ilçesindeki Serinevler Spor Salonu'nda gelen Erdoğan, salon dışında toplanan kalabalığa otobüs üzerinden hitap etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu millet, AK Partiye hiç kırmızı kart göstermedi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kongrenin Adana'ya hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum. Bugün Adana'nın havası aynen insanları kadar güzel. Şimdi sizlerle 2028'e çok daha farklı bir şekilde hazırlanacağız. İnşallah bir daha trafik kazasına Adana'mızı kurban etmeyeceğiz. Onun için çok çalışmaya var mıyız? Özellikle hanım kardeşlerimizden çok büyük gayret bekliyoruz. Gençlerden de bekliyoruz. İnşallah el ele omuz omuza 2028'e hazırlanacağız. Ve birileri kırmızı kart göstermeye gayret ediyor. Bunların ne yaptıkları belli değil, varsın onlar devam etsin. Ömer Bey'in de ifade ettiği gibi, kırmızı kartı kimlerin gösterdiği bellidir. Ama bunlar orta hakemliği yapmadılar. Onların eline kırmızı kart tutuştururuz, yola devam ederiz. 20 yıllık futbolculuk hayatım var, hiç kırmızı kart görmedim. Ama bunlar, bu işten anlamazlar. Nerede, ne zaman, hangi kart gösterilir, bilmezler. Bu millet, AK Parti'ye hiç kırmızı kart göstermedi" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha sonra salona geçerek AK Parti'lilere hitap etti.

'BÜYÜK HEDEFLERİMİZ VAR'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Serinevler Spor Salonu'nda gerçekleştirilen AK Parti Adana İl Kongresi'ne katıldı. Burada partililere hitap eden Erdoğan, "Bulunduğumuz her makam, milletimizin bize emanetidir. Bu görev bize ülkeye ve millete hizmet etmemiz için tebliğ edilmiştir. Hırsı, kibri, senlik benlik kavgasını yanımıza yaklaştırmadık. Aşkla şehrimize, ülkemize, partimize ve davamıza hizmet ettik. Bizim büyük hedeflerimiz var. Bunun için gerekirse benliğimizi, nefsimizi ayaklar altına alacağız. Bunun için gerekirse gecemizi gündüzümüze katacağız. Bunun için gerekirse her türlü fedakarlıkta bulunacağız. Muhalefetin bizi çekmeye çalıştığı tuzaklara düşmeyeceğiz, iş üretmeye, hizmet üretmeye, gönül siyasetiyle gönüller kazanmaya bakacağız. Milletin gönlüne gireni, unutmayın kimse oradan çıkartamaz. Ama şunu da unutmayın. Milletin gönlünden düşeni de kimse kurtaramaz. Unutmayınız bizim bu millete sadece şükran borcumuz değil aynı zamanda can borcumuz da vardır. Bu borcu ödemenin tek yolu ise eksikleri tamamlayıp, güçlü yönlerimizi tahkim ederek partimizi daha da büyütmektir. Ülkemize daha çok eserler, milletimize daha çok hizmet kazandırmaktır. Büyük kongremizin ardından bu doğrultuda büyük bir seferberlik başlatarak seçimlerde en az yüzde 50 alma hedefimize odaklanacağız. Biz muhalefet gibi hiçbir vizyon ortaya koymadan, hiçbir program geliştirmeden, hiçbir projeye kafa yormadan siyaset yapamayız. Kart oyunlarıyla muhalefetçilik oynayanların içler acısı haline bakarak, 'Bu iş tamam' diyemeyiz. AK Parti’nin hiçbir mensubu sadece başkalarının zaaflarından medet umarak, armut piş ağzıma düş mantığıyla hareket edemez" dedi.

'SURİYE'Yİ BÖLME PROJELERİ ÇÖKMÜŞTÜR'

Erdoğan, Suriye'deki gelişmelere de değinerek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Suriye'de Baas rejiminin 61 yıllık zulüm düzeni ve 14'üncü yılına giren kanlı savaş nihayet sona erdi. Suriyeli kardeşlerimiz özgürlükleri uğruna 1 milyon kişiyi kurban verdiler. Ama rejimin acımasız saldırılarına sabırla direnmekten bir an olsun vazgeçmediler. İnsanlığımızın ve kardeşliğimizin sınandığı bu süreçte, biz de inancımıza, kültürümüze, tarihimize yakışır bir politika izledik. Biz ne yaptık? Mazluma kucak açtık. Garibin elinden tuttuk. Yetime kol kanat gerdik. Soframıza bir tabak da muhacirler için koyduk. Hatırlayın biz mazluma, muhtaca, mağdura sahip çıkarken, 14-28 Mayıs seçimlerinde karşımızdaki aday çıktı, bir seçim vaadi olarak, 'Hepsini geldikleri yere göndereceğiz' dedi. Sağa sola etiket yapıştırarak Suriye’deki zulümden, işkenceden, katliamdan, terörden kaçıp ülkemize sığınan bu mazlumları hedef gösterdiler. Hitlervari yöntemlerle güya siyaset yaptılar. Peki sonuçta ne oldu? Milletimiz bu merhametsizliğe, bu vicdansızlığa, bu nefret siyasetine sandıkta gereken cevabı verdi. Sonra da partisi oturduğu koltuğu altından çekip aldı. Şimdi ne kapısını çalan var, ne yüzüne bakan var. Türk siyasi tarihinin tozlu raflarında kötü bir hatıra olarak unutuldu. Biz, bize yakışanı yaptık. Nefret siyaseti güdenler de kendilerine yakışanı yaptılar. Neticede kazanan merhamet oldu, dayanışma oldu, kardeşlik oldu. İşte bugün Arap, Türk, Türkmen, Çerkez Hristiyan, Dürzi, Nusayri ve diğer tüm unsurlarıyla Suriye özgürleşti. Dahası 13 yıllık hasretin ardından misafirlerimiz de yurtlarına, başları dik dönüyorlar. Biz, gönüllü olarak ülkelerine dönmek isteyen kardeşlerimize gereken kolaylığı gösteriyor ama kimseyi de buna zorlamıyoruz. Ülkedeki yeni yönetim, tüm dini, mezhebi ve etnik kesimleri kucaklayan mutedil bir anlayış sergiliyor. Yeni yönetimin Suriye'nin siyasi ve coğrafi birliğini sağlama yönünde gösterdiği samimi gayreti takdirle izliyoruz. Bu gelişme ile Suriye'yi 3 parçaya bölerek kolayca yutulacak lokmalar haline getirme projesi çökmüştür. Türkiye olarak Suriye'nin yaşadığı acıları ve yıkımları süratle geride bırakarak yeniden bir bütün, güçlü müreffeh bir ülke haline gelmesi için kardeşlerimize her türlü desteği vereceğiz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu millet, AK Partiye hiç kırmızı kart göstermedi

'SADECE SİYASET YAPTILAR'

Suriye'den sonra Gazze'den de yüreklerdeki yangına su serpen müspet haber aldıklarını vurgulayan Erdoğan, konuşmasının devamında şunları söyledi:

"Bizim de yoğun gayret ve telkinlerimizde Filistin direniş hareketi Hamas ile İsrail arasında ateşkes için mutabakata varıldı. 15 ay sonra inşallah Gazze halkı bir nebze olsun rahat nefes alacak. İsrail hükümeti 467 gündür uyguladığı soykırıma ve katliama rağmen Gazzeli kardeşlerimizin direniş iradesini kıramamıştır. 363 bin kilometrekare büyüklüğündeki bir alana hapsettikleri yaklaşık 2 milyon kardeşimizi aylarca bombaladılar. Çocukları öldürdüler. Hastaneleri yerle bir ettiler. Okulları, camileri kiliseleri enkaza çevirdiler. Doktorları, sağlık çalışanlarını, gazetecileri alçakça katlettiler. Gıda sırası bekleyen sivilleri vurdular. Bebekleri açlığa mahkum ederek ölümlerini seyrettiler. Tam 467 gün boyunca her türlü zulmü, her türlü gaddarlığı Gazze'de sergilediler. Ama Gazzeli kardeşlerimize diz çöktüremediler. Çoğu çocuk ve kadın 50 binden fazla insan şehit edildi. 110 binden fazla sivil yaralandı. 10 binden fazla Gazzelinin nerede olduğu hala bilinmiyor. Son asrın en büyük soykırımlarından biri, hem de 467 gün boyunca tüm dünyanın gözleri önünde yaşandı. Tüm bunlara rağmen Filistin halkı teslim olmadı, teslim alınamadı, diz çökmedi, pes etmedi. İsrail'in özellikle de Netanyahu'nun ateşkes ihlallerinde sicilinin epey kabarık olduğunu çok iyi biliyoruz. Bu sefer buna izin verilmemelidir. Gazze'de tekrar eskiye dönülmemesi için herkes üzerine düşeni yapmalı. İsrail üzerinde sürekli baskı kurulmalı. Türkiye olarak nasıl 467 gün boyunca Gazzeli kardeşlerimizi bir an olsun yalnız ve sahipsiz bırakmadıysak, inşallah ateşkes döneminde de Gazze'nin kanayan yaralarını sarmak için tüm imkanlarımızı harekete geçireceğiz. Savaş ve insanlık suçu işleyenlerden tek tek hesap sorulması amacıyla verdiğimiz mücadele, artarak devam edecek. Gazzeli kardeşlerimi bir kez daha muhabbetle selamlıyorum. Desteğimiz ve duamız Gazzeli kardeşlerimizle. İnşallah ateşkes döneminde de Gazze'nin kanayan yaralarını sarmak için tüm imkanlarımızı harekete geçireceğiz. Biz mazlumdan, mağdurdan, adaletten yana tavır aldık. Avrupa bize ne der, Amerika bize ne der, siyonist lobi bize ne der, bunların hiçbirine aldırmadık. Hiçbirine kulak asmadık. 'Bizim yerimiz, mazlumun yanıdır' dedik. Bütün dünya sağır ve dilsiz kesilmişken, bu kardeşiniz hakkı söyledi. Hiç kimseden çekinmeden haklının yanında yer aldı. Elbette bu uğurda ciddi bedel ödedik. Haksız yere eleştiriye muhatap olduk. Ahlaksız ve alçakça iftiralara maruz bırakıldık. Aslını çok iyi bildikleri halde ticaret konusundan silah ve yakıt meselesine kadar ellerine ne geçerse hoyratça üzerimize fırlattılar. Bunların hiçbirini unutmadık. Filistinli ve Suriyeli kardeşlerimizin Türkiye için dua ettiği bir dönemde 3-5 oy uğruna yalan söyleyen müfterileri unutmadık ve unutmayacağız. Filistin davası gibi milli bir meselede, Türkiye düşmanlarının kuklası haline gelenleri unutmadık ve unutmayacağız. Açık ve net söylüyorum, bunları yapanların derdi hiçbir zaman Filistin olmadı, bunların derdi Gazzeli masumlar, mazlumlar olmadı, Suriyeli muhacirler olmadı. Sadece siyaset yaptılar. Sadece mazlumları istismar ettiler. Bu insani trajedileri oy devşirmek için pervasızca kullandılar. Şüphesiz tarih, en büyük hakemdir. Kimin haklı kimin haksız olduğunu ortaya çıkartmaktadır. Gelecekte her iki meselede de Türkiye'nin nasıl izzetli, nasıl vicdanlı, yürekli bir duruş sergilediği, Allah'ın izniyle daha iyi anlaşılacaktır."

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu millet, AK Partiye hiç kırmızı kart göstermedi

'GİDİN KART OYUNU OYNAYIN, KIRMIZI KARTLARDAN PUZZLE YAPIN'

Erdoğan, konuşmasında ana muhalefete yönelik şöyle dedi:

"Biz gerek içeride, gerek dışarda çok boyutlu çok kapsamlı, her aşaması hesaplanmış, bir strateji yürütürken, ana muhalefetin durumunu siz de görüyorsunuz. Vizyon, proje, eser, ülkeye ve millete hizmet etmek gibi bir dertleri yok. Hadi bunları bir tarafa bıraktık. Biraz ciddiyet, ağırbaşlılık arıyoruz, onu dahi bulamıyoruz. Siyaset mi yapıyorlar, lunaparkta oyun mu oynuyorlar, anlayabilene aşk olsun. Gençlerin, çocukların eğlencesi haline geldiler. Tabii bir de kendi içlerinde eksik olmayan kavgaları var. Kim kimi hançerliyor, kim kimin kuyusunu kazıyor belli değil. İş yapmak, hizmet üretmek yerine sürekli birbirlerine çelme takma peşindeler. Artık ayyuka çıkan yolsuzluk, hırsızlık, usulsüzlük vakalarını burada saymıyorum bile. Çünkü orası tam anlamıyla bir gayya kuyusu. Deşildikçe, üzerine gidildikçe, kabuğu kazındıkça altından daha beter, daha utanç verici skandallar patlak veriyor. Para kuleleri, şişirilmiş konser faturaları ve ihale yolsuzlukları dışında, 'İşte bizim eserimiz' diye gösterebilecekleri hiçbir icraatları yok. Şimdi de çıkmışlar, savaş ilanından söz ediyorlar. Bir de 'Biz bilmiyoruz, sen nasıl biliyorsun?' diyorlar. Sayın Özel'e buradan soruyorum; Ya Allah aşkına sen neyi biliyorsun da bunları bileceksin? Neyi takip ediyorsun da bunları takip edeceksin? Esenyurt'u mu takip ediyorsun? Beşiktaş Belediyesi'ni mi takip ediyorsun? Oralarda olan şu son gelişmelerden hala haberin yoksa, sen artık bu görevi bırak. Herhalde birileri de gelip zaten elinden bu görevi alacaklar. Esad uçakla kaçarken, 'Bir an önce Esad'la görüşülmeli' diyecek kadar hadiselere bigane olan sen değil misin? Milletin bildiğini sen bilmiyorsan bu kimin suçu? 85 milyonun takip ettiğini, sen takip etmiyorsan bu kabahat kimin? Yargıyı, bizi, mahkemeleri suçlayacağına, CHP'yi zehirli bir sarmaşık gibi saran bu soygun düzeniyle gidip mücadele etsene. Şayet harami arıyorsan, etrafını çevreleyen haramilere baksana. Hani o meşhur şiirinde Ülkü Tamer ne diyor; 'Hem dersini bilmiyor hem de şişman herkesten' diyor ya, Sayın Özel'in yargıya akseden yolsuzluk davaları üzerinden savurduğu tehditler de tam olarak böyle. Hem dersini bilmiyor, hem de cehaletini bağırarak, çağırarak Türk siyasetine hiç yakışmayan ifadeler kullanarak kapatmaya çalışıyor. Her suçüstü yakalandıklarında 3-5 gün aslan kesiliyorlar fakat daha sonra süt dökmüş kediye dönüyorlar. CHP Lideri Sayın Özel'e samimi tavsiyem şudur, siz bu işleri bırakın, siz gidin kart oyunu oynayın, siz gidin poker masalarında kart dağıtın, kırmızı kartlardan puzzle yapın. Onlarla oynayın, onlarla oyalanın."

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu millet, AK Partiye hiç kırmızı kart göstermedi

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerinin devamında Adana'ya yapılan yatırımları anlatıp, AK Parti'nin İl Kongresi’ne katılmak üzere Mersin'e geçti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu millet, AK Partiye hiç kırmızı kart göstermedi

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN, MERSİN'DE

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Adana'dan sonra Mersin'de AK Parti'nin 'İl Kongresi'ne katıldı. Servet Tazegül Spor Salonu'nda gerçekleştirilen kongreye katılan partililere hitap eden Erdoğan, "Mersin sadece şehirlerden bir şehir değildir. Mersin bu ülkenin, bu milletin huzurunun güvencesidir. Mersin birliğimizin, dirliğimizin, birlikte yaşama kültürümüzün sembolüdür. Toroslar'da, Yörük çadırlarının üstünde tüten duman sönmedikçe, devletimiz de milletimiz de istikbale güvenle bakmaya devam edecektir. Mersin'de diğer vilayetlerimizden gelen, kendini Mersinli kimliğiyle ifade eden, şehrine aidiyet duyan insanların sarsılmaz birlikteliği, başka hiçbir kıymetle ölçülemez. Mersin de sinesine gelen hiç kimseyi Yörük diyerek küçümsememiş, Kürt diyerek ötekileştirmemiş, Arap diyerek dışlamamış, Suriyeli diyerek hakir görmemiş, şu şehirden, bu şehirden diyerek sınıflandırmamıştır. Çünkü burası medeniyetler yatağı, coğrafyamızın kadim halklarının ve inançlarının tamamının bakiyesine ev sahipliği yapan bir şehirdir. Mersin'in bu göz alıcı tablosuna kimse halel getiremez. Allah'ın izniyle bu şehir, dünyaya kardeşlik hukuku dersi veriyor, vermeye de devam edecektir. Doğu Akdeniz'in en stratejik liman şehri olarak ekonomimize can katmaya devam edecek. Bereketli topraklarıyla sadece kendi vatandaşımızı değil, tüm insanlığı beslemeye devam edecek. Velhasıl, beşeri zenginliğiyle, fiziki coğrafyasının güzelliğiyle, muhteşem potansiyeliyle Mersin, 'Türkiye Yüzyılı'nda adından daha çok söz ettirecek. Mersin'deki bu güzel iklimi bozmayı, Allah'ın izniyle kimse başaramayacak. Hiçbir siyasi çıkar, hiçbir sosyal ve kültürel farklılık, hiçbir şahsi hesap Mersin'i Akdeniz'in örnek şehri yapan bu vasfına zarar vermenin gerekçesi olamaz. AK Parti'nin 22 yılı geride bırakan iktidarları döneminde, Mersin'in nereden nereye geldiğini, akıl ve vicdan sahibi herkes kabul edecektir. Bu şehrin siyasi, etnik, mezhebi fanatizme değil; zengin potansiyelini harekete geçirecek vizyona, esere, hizmete, yatırıma ihtiyacı var. Mersin'e işte bu gözle bakıyoruz. Mersinli'ye işte bu hissiyatla sahip çıkıyoruz. Mersinli kardeşlerimizin de bizim bu hasbi yaklaşımımıza, samimi yürek açışımıza karşılık vereceğinden şüphe duymuyoruz. Bugüne kadarki seçim sonuçlarının sebeplerini Mersinli'de değil, kendimizde arıyoruz. Suç varsa bizim, yanlış varsa bizim. Ama bunu hep beraber telafi edeceğiz. Demek ki daha çok çalışmamız, daha çok gönüle girmemiz, daha çok emek vermemiz, ter dökmemiz gerekiyor. İnşallah kongremiz böyle bir dönemin, yeni bir heyecanın, yeni bir atılımın miladı olacaktır" dedi.

'AĞIR BEDELLERİNİ ÖDEDİK'

Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Ülkemizin ilk 80 yılına asırların yorgunluğuyla, Birinci Dünya Savaşı'nın yükü altında kalan Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçişin sancıları damga vurmuştur. Tek parti faşizminin milletimizin inancına, tarihine, kültürüne yönelik tahrip edici baskıcı politikalarının ağır bedellerini ödedik. Bu tahribatın önü rahmetli Menderes'le birlikte başlayan bir demokrasi ve kalkınma hamlesiyle kesilmeye çalışıldı. Ama Türkiye'nin büyümesini, güçlenmesini, kendi ayakları üzerine dikilmesini istemeyen emperyalistler de boş durmadı. Ülkemizi darbeler, cuntalar, ideolojik kavgalar, ekonomik çöküşler, sosyal çalkantılarla dolu bir döneme soktular. Bu sancılı yıllar, darbelerin ardından, 'Bizim çocuklar başardı' mesajını kulaktan kulağa fısıldayanların eseridir. Eski Türkiye, artık bitti. Bu kaos fırtınası, Türkleri sadece sokaklarını temizleyecek, fabrikalarında çalışacak işçiler olarak görenlerin adımıdır. Rahmetli Özal, bu oyunu fark edip siyasi ve ekonomik reformlarla ülkemizi asli istikametine çevirmek istediyse de kirli oyunlarla başa çıkamadı. Merhum Özal'a neler yapıldığını, hangi iftiraların atıldığını hiçbir zaman unutmadık. İşte 80 yıllık bu sancılı sürecin ardından AK Parti adeta bir Anadolu ihtilali ile iktidara geldi. Tabii ki bu devrim öyle kolay gerçekleşmedi. Devrin müesses nizamı ve arkalarındaki güç odakları AK Parti'nin öncülüğündeki Anadolu ihtilaline karşı da büyük bir direnç gösterdi. Siyasi ve toplumsal provokasyonlardan, hukukun ayaklar altına alındığı Cumhurbaşkanlığı seçimi krizlerine kadar nice senaryolar devreye alındı. Yetmedi, bölücü örgütünden FETÖ'süne hatta sınırlarımıza dayanan DEAŞ'ına kadar envaiçeşit cinayet şebekesini harekete geçirdiler. Bölücü örgütün hiçbir ahlaki ve akılcı gerekçesi olmayan Çukur eylemlerini hatırlayın. FETÖ'nün önce 17-25 Aralık, ardından 15 Temmuz darbe girişimlerini hatırlayın. Ekonomimize yönelik aleni saldırıları, tehditleri, ambargoları, tuzakları hatırlayın. Muhalefetin gönüllü figüranlığını yaptığı Türkiye’ye diz çöktürme senaryolarının tekmili birden üzerimize boca edildi. Hani Mehmet Akif, Çanakkale Savaşı'nı anlatırken diyor ya 'Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk. Sadece bir hadise var ortada vahşetler denk' Evet bizim de istiklalimize ve istikbalimize yönelen saldırılar rengarenkti. Sadece sinsi niyetleri ortaktı. Hamdolsun milletimiz de kafa kafaya, kol kola, kalp kalbe verip bu alçak hesapları hep birlikte boşa çıkardık. Yine Akif'in diliyle ifade edersek, 'Asım’ın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek. İşte çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek.' Gerçekten bu millet üzerine akın akın gelen saldırılar karşısında gösterdiği asil duruşla, kadınıyla, erkeğiyle, genciyle, yaşlısıyla her bir ferdiyle namusunu çiğnetmemiş, Asım’ın nesli olduğunu ispatlamıştır. Tabii milletimizin bu güçlü desteği AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak mesuliyetimizi daha da artırmaktadır."

'BİZ ZALİMLER GİBİ KİMSEYİ ZORLA YERİNDEN ETMEYİZ'

Suriye'deki 61 yıllık Baas rejiminin yıkılması ve ülkede kuşatıcı yeni bir yönetimin iş başına gelmesinin Mersin'e etkisine de etkisinin olacağını anlatan Erdoğan, şöyle dedi:

"Çünkü burası halen 183 binin üzerinde geçici koruma statüsündeki Suriyeli muhaciri misafir eden, ensar ruhlu bir şehirdir. Ülkelerindeki evlerini, işlerini yeniden ayağa kaldıracak Suriyeli kardeşlerimizden bir kısmı şüphesiz vatanlarına geri dönecektir. Suriye toparlandıkça, zulmün ve yıkımın izleri silindikçe inşallah ülkemiz de birlikte tüm dünyadan muhacirler dönüş yoluna girecektir. Ama hep söylediğimiz gibi kalanlara kapımız da gönlümüz de daima açık olacaktır. Biz zalimler gibi kimseyi zorla yerinden etmeyiz, kimsenin hayatını zindana çevirmeyiz. Kendini bilmez 3-5 ırkçı fanatiğin Türkiye-Suriye dayanışmasına gölge düşürmesine göz yummayacağız. Suriye'nin siyasi birliğini, toprak bütünlüğünü, sosyal barışını, imanını sağlamaya yönelik her gayrete destek vereceğiz. Görüyoruz ki Türkiye'ye özellikle büyük bir teveccüh ve güven söz konusu. Suriyeli kardeşlerimizin Türkiye deyince yüzü gülüyor. Bunu geleceğimiz adına çok kıymetli bir kazanım olarak değerlendiriyoruz. Bu ülkenin topraklarını işgal eden terör örgütlerini ya silah bıraktırarak ya bertaraf ederek Suriye üzerinde yeni senaryolar uygulanmasının önüne geçmekte kararlıyız. Bilhassa ülkenin üçte birini işgal altında tutan YPG terör örgütüne karşı en küçük bir müsamahamız yoktur. Yakında bu meseleyi kökten çözerek adımları atmaya başlayacağız. Örgütün çok güvendiği güçlerin bölgedeki çıkarları ve hesapları değiştiği için gölgesine sığınarak küstahlaşacakları kimseyi bulamayacaklar. Avrupa'dan yükselen çatlak seslere ise aldırış etmiyoruz. Avrupalılar önce kendi meselelerini çözsünler. Ondan sonra gelip bölgemize nizam vermeye kalksınlar. Böl-parçala-yönet politikasıyla son bir asırdır bu bölgede diledikleri gibi cirit atanların devri bitmiştir. Coğrafyamızda kardeşliğin, barışın ve istikrarın rüzgarı esiyor. Kalkınma ve refahın egemen olacağı yeni bir dönemin kapıları aralanıyor. Artık bölgenin geleceğini, bu toprakların kadim halkları belirleyecektir. Doğal kaynaklar üzerindeki her türlü tasarruf da bölgenin asıl sahiplerinin uhdesinde olacak. Allah'ın izniyle kimse bunun önüne geçemeyecek. İşte 2-3 gün önce biliyorsunuz, Suriye'nin Dışişleri Bakanı, Savunma Bakanı birlikte ziyaretime geldiler. Benden sonra Dışişleri Bakanımla, Savunma Bakanımla, İstihbarat Başkanımızla ayrıca toplantılar yaptılar. Çünkü şimdi hazırlığımız Suriye'nin geleceğine. Kardeşlerim, bu yeni dönem Mersin'in önünde de büyük fırsat pencereleri açacaktır. Şehrimizin şimdiden buna kendini hazırlaması gerekiyor. Aynı şekilde Gazze'de ateşkesle sağlanmaya çalışılan barış da bölgenin siyasi ve sosyal atmosferini değiştirecektir. Gazze örneği, zulmün asla galip gelemeyeceğinin çarpıcı bir ispatıdır. İsrail, Gazze'de ve diğer Filistin şehirlerinde uyguladığı zulümle dünyanın farklı yerlerinde yaşayan Musevilere de zarar vermiştir. Çünkü İsrail'in yaptığı kadın, çocuk ve masumların katliamından sonra artık hiç kimse bu topluluklara İkinci Dünya Savaşı'nda maruz kaldıkları soykırımın getirdiği mahcubiyet duygusuyla bakamayacaktır. Herkesin zihninde İsrail'in fırsatını bulduğunda kendi mensuplarından başka tüm insanları katledebileceği düşüncesi yer etmiştir. Fanatik Siyonistler, bu düşünceyi destekleyecek görüşlerini dini ve ideolojik argümanlarla pervasızca dile getirmekten çekinmiyor. En çok hedef aldıkları ülkenin Türkiye, toplumun da Türk milleti olması, bizim bu zulme karşı sesimizi en çok yükselten devlet ve millet olmamızdan kaynaklanıyor. Kimseden korkmadan, çekinmeden, sözümüzü sakınmadan hakkı ve hakikati haykırdık. Bizim için dünyanın neresinde bir mazlum, bir mağdur, bir garip varsa yardımına koşmak, zulme karşı elimizle, dilimizle, kalbimizle mücadele etmek, hem dini bir vecibe hem de milli bir vazifedir. Rabb'im bizlere, ecdattan miras aldığımız bu hasleti, yeni nesillere daha güçlü bir şekilde aktarabilmeyi nasip etsin diyorum."

'BÖLÜCÜ TERÖR BELASI BERTARAF EDİLECEKTİR'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Mersin'i yakından ilgilendiren bir diğer gelişme, terör örgütü PKK'nın feshedilmesini, silahlarının teslim edilmesini ve militanlarının dağıtılmasını hedefleyen gayretlerdir. Cumhur İttifakı ortağımız Sayın Bahçeli'nin konuyu gündeme getirmesiyle başlayan gelişmeler, nihai aşamasına yaklaşmaktadır. Bölücü örgüt, şayet elebaşının çağrısını dinleyip gereğini yerine getirirse, siyasi uzantısı da üzerine düşenleri yaparsa, bunun kazananı 81 vilayeti ve 85 milyon ferdiyle tüm Türkiye olacaktır. Eğer örgüt çağrıya uymayı reddeder, siyasi uzantısı da ipe un sermeye kalkarsa, biz zaten başarıyla yürüttüğümüz operasyonlarımızla meseleyi kendi mecrasında çözeriz. Tercihimiz, ülkemizin 40 yılına, on binlerce canına, yüzlerce milyar dolar kaynağının heba olmasına yol açan bu meselenin suhuletle, samimiyetle, kalıcı ve kati bir şekilde tarihe karışmasından yanadır. Bölücü terör belası öyle veya böyle bertaraf edilecektir. Elbette kahraman şehitlerimizin her türlü hesabı üzerinedir. Herkesin takip ettiği üzere tüm çalışmalar şehitlerimizin aziz hatıralarına, şehit yakınları ve gazilerimizin hassasiyetlerine en küçük bir halel getirmeyecek şekilde yürütülmektedir. Buradan tekrar hatırlatmak isterim ki gerek ülke içinde gerek bölgemizde gerekse dünyada attığımız her adımın bir gayesi vardır. Bu da ülkemizin Türkiye Yüzyılı'na, geçmişin tüm sorunlarından arınmış, yüklerinden kurtulmuş, mevcut imkanlarını en üst düzeyde kullanan hedeflerine kararlılıkla yürüyen bir devlet olarak girmesidir. Artık yeni hayaller kurma, yeni projeleri hayata geçirme, yeni şeyler söyleme, yeni adımlar atma vaktinin geldiğine inanıyoruz. Biz bölgede istikrar istiyoruz, güvenlik istiyoruz, huzur ve refah istiyoruz. Biz Türkler, Araplar, Kürtler olarak hep beraber kazanalım istiyoruz. Bizimle bu yolda yürüyecek herkese kollarımız da kapımız da yüreğimiz de açıktır. Zihinlerinin gerisinde başka hesaplar olanlar da hiç kusura bakmasınlar artık kimseye bunları yutturamazlar, kimseyi kandıramazlar, kimsenin zihnini ve kalbini bulandıramazlar."



Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu millet, AK Partiye hiç kırmızı kart göstermedi