Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Uçum: İlk üç maddenin 'değiştirilmezlik ilkesi' korunmalı
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, yeni anayasa tartışmasına ilişkin, "İlk üç maddenin ve ilk üç maddeye ilişkin 'değiştirilmezlik ilkesi'nin korunması gerekir. Ayrıca değiştirilmezlik ilkesi kurucu neslin gelecek kuşaklara nasihatidir, söylendiğinin aksine sonraki neslin iradesine ipotek koymak değildir, bu maddeten mümkün de olmaz" dedi.
Mehmet Uçum, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, yeni anayasa tartışması bakımından iki konuya açıklık getirmek gerektiğini belirterek, "Öncelikle belirtelim ki ilk üç maddenin ve ilk üç maddeye ilişkin 'değiştirilmezlik ilkesi'nin korunması gerekir. Aktüel gündeme bakılırsa aslında ilk üç maddedeki esaslar tartışma konusu değil. Türkiye toplumunun ilk üç madde konusunda genel mutabakatı olduğu görülüyor. Aktüel açısından mesele gelecek kuşaklar bakımından ilk üç maddeye ilişkin değiştirilmezlik ilkesinin anlamıdır. Bu yönüyle değiştirilmezlik ilkesi yaklaşımı gelecek kuşaklara ülkesel birikimin korunmasıyla ilgili güçlü bir siyasi ve hukuki perspektif sunmak anlamına gelir. Ayrıca değiştirilmezlik ilkesi kurucu neslin gelecek kuşaklara nasihatidir, söylendiğinin aksine sonraki neslin iradesine ipotek koymak değildir, bu maddeten mümkün de olmaz. Çünkü nihayetinde her kuşak kendi kuruculuğunu yapma hakkına sahiptir. Ancak her yeni kuruculuk önceki neslin birikimine dayanmak zorundadır. Aksi takdirde devletin, ulusun ve ülkenin devamlılığını sağlamak riske girer. Hatta devamlılık sağlanamaz. Diğer deyişle hiçbir yeni kuruculuk geçmişi sıfırlayarak yapılamaz. Nesnel olarak da öznel olarak da bu imkansızdır. Bu nedenle değiştirilmezlik ilkesi ülkesel birliğin ve devamlılığın temeli demektir. Bu temele sahip çıkmak da gelecek neslin ödevidir. Bu ödevi hatırlatacak değiştirilmezlik ilkesini vurgulamak da mevcut neslin görevidir" dedi.
'YENİ ANAYASA TÜRK VATANDAŞLIĞI KAVRAMINI KORUYACAK'
Uçum ayrıca, "Vatandaşlık toplumun özelliklerine ve çeşitliliğine göre değil; milletin niteliklerine ve birliğine göre belirlenir; vatandaşlık toplumun üyesi olmaktan doğmaz, milletin mensubu olmaktan kaynaklanır. Türk vatandaşlığının içeriğini Cumhuriyet vatandaşlığı oluşturur. Yani Türk vatandaşlığı kurtuluş ve kuruluş sürecinin ortaya çıkardığı olgusal bir vatandaşlıktır. Kesinlikle bir etnisiteye dayanmaz ve asla ırki bir vatandaşlık değildir. Atatürk 'Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir' tanımını yapmıştır. Bu tanımdan yola çıkarak belirlemek gerekirse Türk vatandaşlığı Cumhuriyetin kurucusu olan Türk milletinin mensubu olmaktır. Bu nedenle Türk vatandaşlığı anayasa ile verilen bir vatandaşlık yani anayasal vatandaşlık değil anayasa ile tespit ve teşhis edilen ve anayasa ile hukuku oluşturulan vatandaşlıktır. Yeni anayasa Türk vatandaşlığı kavramını elbette koruyacaktır. Çünkü Türk vatandaşlığı kavramı anayasa hukukuyla üzerinde oynanacak yani sadece hukukun konusu olan bir kavram değildir. Türk vatandaşlığı ismiyle de içeriğiyle de tartışılamaz" ifadelerini kullandı.
'DEĞİŞTİRİLMEZLİK, DARBECİLİKLE İLGİLİ DEĞİLDİR VE 1924'TEN BERİ VARDIR'
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, 'değiştirilmezlik ilkesi'nin anayasal geçmişine ilişkin sosyal medya hesabından açıklamada bulundu. Uçum, "Hem 1924 Anayasası'nda hem de 1961 Anayasası'nda Cumhuriyete ilişkin değiştirilmezlik hükmü vardır. 1982 Anayasası ise değiştirilmezliğin kapsamını genişletmiştir. 1924 Anayasası 102'nci maddesinin son fıkrası aynen şöyledir: 'Bu kanunun, devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki birinci maddesinde değişiklik ve başkalama yapılması hiçbir türlü teklif dahi edilemez.' Yine 1961 Anayasasının 'Devlet şeklinin değişmezliği' kenar başlıklı 9'uncu maddesi 'Devlet şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki anayasa hükmü değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez' hükmünü içerir. Ayrıca darbe anayasasından kurtulmak başka bir şeydir, devamlılığı sağlamak başka bir şeydir. Değiştirilmezlik devamlılıkla ilgilidir, darbecilikle ilgili değildir ve 1924'ten beri vardır. Öte yandan örneğin darbe anayasalarında da hak ve hürriyetler var, darbe anayasalarında var diye hak ve hürriyetlerden vaz mı geçilecek. Her konu darbecilikle izah edilemez. Üzerine söz söylenen anayasaları okumadan, bilmeden iddialı çıkışlar yapmak da tuhaf bir durum olsa gerek" dedi.