Bakan Yumaklı: Jeotermal enerjinin tarımda kullanılması maliyet avantajı sağlayacak
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, tarladan rafta oluşan fiyat farkına karşı, gündelik tüketimde yeri olan sebze-meyve ürünlerinin tüketilen yerlere yakınlığını sağlamaları gerektiğini söyledi. Yumaklı, bu amaçla Balıkesir Gönen'de dünyanın en büyük jeotermal ısıtmalı tarıma dayalı organize sanayi bölgesini kuracaklarını belirterek, "Bütün büyük şehirlere çok hızlı bir biçimde orada üretilen ürünlerin sevki söz konusu olabilecek. Tarımdaki en büyük girdi maliyetlerinden bir tanesinin enerji olduğunu düşünürsek sadece turizm amaçlı kullandığımız jeotermal enerjinin tarımda enerji oluşturmakta kullanılması bize çok ciddi bir maliyet avantajı da sağlayacak" dedi.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Ankara'da basın kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. Yumaklı, tarladan sofraya giden bütün süreçlerde girdi maliyetlerini düşürmek, verimlilik ve kaliteyi artırmak, tarımı dijitalleştirmek, yönetimi sadeleştirmenin en önemli gündem maddeleri olduğunu söyledi. Yumaklı, "Dinamiklerimize baktığımızda geniş üretim havzalarına sahip bir coğrafyadayız biz. Bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretimiyle, ormancılık faaliyetleri açısından büyük potansiyelimiz var. Birçok üründe kendimize yeterliyiz, önemli bir kısmında da yeterli olma potansiyeline sahibiz. Coğrafi konum ve olası pazarlara yakınlık açısından da yine stratejik bir konuma sahibiz. Tüm bu parametreler ışığında hedefimiz üreticiyi güçlendirmek, tüketiciyi de korumak. Hedeflerimizi 4 ana başlık altında topladık. Bunlardan birisi sürdürülebilirlik, diğeri verimlilik, bir diğer kayıtlılık ve son olarak da kalite" dedi.
'ÜRETİMİN PLANLAMASINI MASA BAŞINDA ÇALIŞMADIK'
Yumaklı, üretimin planlanması konusunun gündemde olduğunu söyleyerek, "Halihazırda yasal alt yapısı oldu, bununla ilgili ikincil mevzuatlar yani üretim planlamasının hayata geçmesi için şu anda son hızla devam ediyoruz. İhtiyacımız, toprak durumumuz, su yapımız bütün bunları gözeterek bir üretim planlaması yapmamız gerekir. Arkadaşlarımızın da bütün çalışmaları bu yönde. Ayrıca sözleşmeli üretim de yine üretim planlamasının ayrılmaz bir parçası. İkincil mevzuat düzenlemelerinin yanında bunların uygulanması için teknolojik alt yapıyla bilgi işlem alt yapısı çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Tarımsal üretimin planlanmasını çalışırken sadece kendimiz Ankara’da masa başında planlama yapmak gibi niyetimiz yoktu, planımız da yoktu. İlk görüşler alındıktan itibaren sektörün tüm paydaşlarının katıldığı ve bütün illeri kapsayan bir program başlattık. Şu anda bu tamamlandı" dedi.
'EKİLMEYEN TARIM ARAZİLERİ ÜRETİME KAZANDIRILACAK'
Yumaklı, diğer bir konunun ekilmeyen tarım arazilerinin üretime kazandırılması, ekonomiye kazandırılmasıyla ilgili olduğunu söyleyerek, "Herhangi bir tarım arazisinin 2 yıl üst üste ekilmemesi sebebi ne olursa olsun bizim için önemli bir gösterge. Bununla ilgili arkadaşlar coğrafi bilgi sistemler de dahil olmak üzere bunların belgelenmesiyle ilgili süreçleri başlatmış oldu. 2 yılın sonunda ekilmeyen tarım arazisi var ise eğer biz mülkiyetten bağımsız olarak ve mülkiyet tarafına hiç dokunmaksızın önce hangi lokasyondaysa o, sonra halkayı genişleterek eğer talipli çıkmazsa mümkün olduğu kadar o bölgenin de insanlarının ya da girişimcilerinin talebini oluşturmak üzere böyle bir kendilerine teklifte bulunacağız. O tarım arazisinin ekilmesiyle ilgili kabul eden, orayı kiralayan kişiler orayı ekecekler o tarım arazisinden elde edilen kira da mülkiyetin sahibi kimse, kaç ortak varsa, 1-5 hiç fark etmez onların hesaplarına mülkiyetleri oranın da yatırılmış olacak" diye konuştu.
Bakan Yumaklı, Su Kanunu'nun hazırlanması çalışmalarının başladığını, Mera Kanunu ile ilgili de değişiklik hazırlıklarının başladığını belirtti.
'DÜNYANIN EN BÜYÜK TARIMA DAYALI ORGANİZE SANAYİ BÖLGESİ GÖNEN'DE'
Yumaklı, verimlilikle alakalı Türkiye’de 100 lokasyonda jeotermal enerjiye dayalı olmak üzere ihtisas organize sanayi bölgeleri kurulacağını belirterek, "Bugüne kadar 41 ilde 39 tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgesine Bakanlığımız tarafından tüzel kişilik kazandırıldı. Bunlardan 10’unda altyapı çalışmaları tamamlandı ve yatırımcıların hizmetine sunuldu. Sanıyorum çok kısa bir sürede, çünkü ciddi bir yatırımcı talebi de var burada üretime başlanacak. Bu yıl tüzel kişilik kazanan bir projemiz Balıkesir Gönen’de 8 bin dekarlık alana kurulacak ve dünyanın en büyük Jeotermal Isıtmalı Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesi olacak. Elbette projede jeotermalin yanı sıra yine ülkemizin büyük avantajlarından olan rüzgar-güneş ve biyokitle enerjileri de olmak üzere kullanılacak. Bugüne kadar bu projeye 626 yatırımcı, 42 bin dekar alan için yatırım ve parsel talebinde bulundu" dedi.
'BARAJDAN TARLAYA SU KAYIPLARI AZALTILACAK'
Yumaklı, barajdan tarlaya giden süreçte akıllı sulama yatırımları, modern sulama sistemleri ile su kayıplarını azaltmayı hedeflediklerini belirtti. Yumaklı, "Tarlaya kadar olan süreç, hatta tarladan sonra sulama alanındaki süreçte su kaybımız var. Gelecek dönem bizlere bu konuda hakikaten çok ciddi tedbirler almayı emrediyor. Su konusu önümüzdeki dönemin en önemli konularından olacak. Ülkemiz, yılda kişi başına bin 313 metreküp kullanılabilir su miktarıyla su stresi altındaki ülkelerden. Su zengini de değiliz, su fakiri de değiliz; ama su stresi altındaki ülkelerden birisiyiz. 2030’da bunun bin 200 metreküpe gerileyeceğini tahmin ediyoruz. Yani bin 313 metreküp bin 200 metreküpe düşecek. Eğer bu 1000 metreküplerin altına düşerse kişi başına kullanım, işte o zaman su kıtlığıyla yüzleşmiş olacağız. Elbette ki şu anda böyle bir risk yok; ama bu geleceğe dair perspektifi mutlaka hepimizin bilmesi gerekir. Dolayısıyla su kaynaklarımızı verimli kullanmak adına Emine Erdoğan Hanımefendi’nin himayelerinde 'Su Verimliliği Seferberliği Eylem Planı'nı hayata geçirdik. Bu uygulamaya kararlılıkla devam edeceğiz. Sadece bu kampanyanın başlangıcından sonra malumunuz deprem olayı yaşadık, dolayısıyla bir miktar sekteye uğradı, şimdi yeniden kaldığımız yerden daha güçlü devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
'TARIM SAYIMI YAPILMASI İÇİN ÇALIŞMA YÜRÜTÜYORUZ'
Yumaklı, istatistik işletme bilgisi, hayvan sayısı, arazi bilgisi gibi tüm verilerin sayılması ve kayıt altına alınmasını içeren tarım sayımı konusunda hazırlıkların tamamlandığını söyledi. Yumaklı, "TÜİK tarafından bunun sayım metodolojisi, bütçesi ve teknik yöntemleri yürütülüyor, inşallah en kısa zamanda Hazine ve Maliye Bakanlığımızla bir protokolle kurumlar arası görev ve sorumlulukları belirleyerek çok uzunca bir süredir yapılmamış tarım sayımını da gündeme getirmiş olacağız" dedi.
Yumaklı, Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıtlılık oranının yüzde 65 olduğunu, kayıtlılık oranını yüzde 80'in üzerine çıkarmayı hedeflediklerini belirtti. Yumaklı, yapay zeka teknolojisiyle başta rekolte tahminleri olmak üzere, tarımın bütün unsurlarında teknolojiyi kullanmak arzusunda olduklarını kaydetti.
'KENDİ KÜTÜPHANEMİZİ OLUŞTURUYORUZ'
Bakanlık olarak özellikle zeytinyağı, bal, fındık ve tıbbi aromatik bitkiler başta olmak üzere Türkiye’nin coğrafi işaretli ürünlerinin haritalandırılması, kütüphanelerinin oluşturulması ve tescil belgelerinin alınmasına yönelik yeni adımlar atıldığını belirten Yumaklı, "Dünyada kabul görmüş en yeni teknolojilerden nükleer manyetik rezonans cihazını laboratuvarlarımızda kullanmaya başladık. Şimdi sizin herhangi bir ürünün kaliteli olup olmadığını ya da taklit olup olmadığını anlayabilmeniz için bunu karşılaştıracağınız bir gerçeğinin olması lazım, yani böyle bir kütüphanemizin olması lazım. Şu anda bu kütüphaneyi oluşturmaya başladık, yani çok hızlı hareket ediyoruz, bir süre sonra artık çok netameli konularda yurt dışına gönderilerek, onların kütüphanelerini kullanarak yapılan bu karşılaştırmalar artık ülkemizde bizim kendi teknolojimizde yapılmaya başlanacak" dedi.
'418 YANGINI İHA'LAR TESPİT ETTİ'
Yumaklı, bu yıl 8 Ağustos’a kadar meydana gelen bin 212 orman yangınının 418’inin İHA’lar tarafından ilk anda tespit edildiğini belirterek, "İlk anda ne demek, siz oraya genişlemeden-büyümeden müdahale ediyorsunuz, aslında onlar orman yangını olarak yansımıyor, ama bizim kayıtlarımıza mutlaka yansıyor. Uçak, helikopter ve yine İHA’lardan oluşan 134 hava aracımız var, diğer kurumların rezerv araçları da bunlara dahil. 4 bin 800 kara aracımız var, 25 bin orman işçimiz var ve 118 bin gönüllüden, eğitim almış gönüllüden bahsediyorum, bir ordumuz var, bunlarla mücadeleyi sürdürüyoruz orman yangınlarına karşı. Yine ormanlarla alakalı yapay zeka uygulamaları, dijital harita, elektronik etiketleme gibi teknolojik imkanlar pilottan genel uygulamaya geçti. Arkadaşlar da bununla ilgili bütün Türkiye’deki varlıklarımızı bu anlamda kayıt altına almaya devam ediyorlar" dedi.
Soruları da yanıtlayan Bakan Yumaklı, zeytinyağında rekolte düşüklüğü olmadığını belirterek, "Türkiye’de rekolte düşüklüğü yok, aksine bu yıl beklentinin de üzerinde. Ancak elbette ki iklim değişikliklerinin etkisini an be an takip ediyoruz. Önümüzdeki yıl içinde rekoltede biz herhangi bir değişiklik beklemiyoruz" dedi.
'FİYAT FARKINA KARŞI ÜRÜNLER TÜKETİLEN YERLERE YAKIN OLMALI'
Bakan Yumaklı, tarladan rafa oluşan fiyat farkına ilişkin, "Gündelik tüketimde yeri olan işte domates gibi veya diğer ürünler gibi, sebze-meyve ürünleri gibi bunların tüketilen yerlere yakınlığını sağlamamız gerekir, bu kadar net. Çünkü Antalya’dan İstanbul’a 900 kilometre, zaman, ısı vesaire, harcanan emek, diğer maliyetler bunu kaçınılmaz hale getiriyor. İkincisi, elbette ki girdi maliyetleriyle alakalı unsurlardan en önemlisi, bitkisel üretim için konuşacak olursak; gübredir, mazottur ve diğer sulamayla ilgili konulardır. Bunların hepsiyle tek tek ilgileniyoruz. Gübre ve mazot desteği diye bir desteğimiz var bizim. Gübre ve mazot desteğini biz önceki dönemlerde nasıl yapıyorduk? Çiftçi eylül ayında diyelim üretime başladı, üretimini yaptı, bütün girdilerini alıyordu, tam hasada yakın bir dönemde geçmişe ait destekleri kendisine Şubat-Mart ayında ödeniyordu. Geçen sene biz bunu üretim döneminin önüne çektik. Girdi maliyetlerinin içerisinde önemli bir bölümü de finansman. Burada 10 liraya alacağı bir şeyi, eğer siz peşin parayla 10 liraya alacağı bir ürünü destekleri daha sonra alacağı için işte 12 liraya alacaksa, o aradaki 2 lira ilave bir maliyet olarak geliyor, dolayısıyla biz bunu engellemeye çalıştık ve büyük oranda da başarılı oldu" diye konuştu.
'ÇOK HIZLI HAREKET EDİYORUZ'
Bakan Yumaklı, daha ucuz üretim ve kent tarımı ile ilgili de "Bizim 'kent tarımı' diye formülüze ettiğimiz bir husus, eğer mümkünse hani şehirlerin durumuna göre o da şehirlerin ne kadar yakınında olabilirse elbette o kadar iyi; ama büyükşehirlerin çeperlerinde olabilir ancak bu. Onun için de özellikle tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgesi bu açıdan çok önemli. Bir tanesini Balıkesir Gönen'de dünyanın en büyüğü olacak, yani lokasyon olarak baktığınızda bütün büyük şehirlere çok hızlı bir biçimde orada üretilen ürünlerin sevki söz konusu olabilecek. Tarımdaki en büyük girdi maliyetlerinden bir tanesinin enerji olduğunu düşünürsek özellikle bizim sadece turizm amaçlı kullandığımız jeotermal enerjinin tarımda enerji oluşturmakta kullanılması bize çok ciddi bir maliyet avantajı da sağlayacak. Çok hızlı hareket ediyoruz, uzun zaman almayacaktır. Buralarda üretime başlandığında hakikaten fark edecek" dedi.
'İSTANBUL'UN SUYU YÜZDE 64,8'DEN YÜZDE 36'YA DÜŞTÜ'
Bakan Yumaklı, barajlardaki doluluk oranlarına ilişkin, "Aktif doluluk oranları Ankara için yüzde 37,8, İstanbul için yüzde 36, İzmir için yüzde 19.9. Bursa için geçen sene bugün yüzde 58, bu yıl bugün yüzde 80. Özellikle Ankara-İstanbul çok konuşuluyor. Ankara geçen yıl yüzde 33,4, İstanbul geçen yıl yüzde 64,8, İzmir yüzde 24,5. Geçen yıl ile karşılaştırıldığında Ankara’nın hemen hemen aynı olduğunu, ama İstanbul’un yüzde 64,8’ten yüzde 36’ya düştüğünü görebiliyoruz. Biz burada işletmeyle alakalı bir sorun olduğunu düşünüyoruz. Zamanında eğer İstanbul’daki barajlara gerekli aktarımlar yapılmış olsaydı, şu anda bu doluluk oranları sezona çok daha yüksek oranlarda geçmiş olacaktı" dedi.
'İLGİLİ BELEDİYENİN ÖZEN GESTERMESİ GEREKİR'
Yumaklı, İstanbul'un kullandığı suyun yüzde 77’sini Melen kaynaklarından elde ettiğini söyleyerek, "Geri kalanını da diğer barajlardan. Dolayısıyla geçtiğimiz dönemde İstanbul’un ihtiyacı olan suya farklı kaynaklardan katkı yapma konusunun olmadığını görüyoruz. Bir de tahminimiz odur ki bazı maliyetlerden kurtarmak için diyelim işletme düzeninde olması gereken zamanda olması gereken suyun barajlara aktarılmaması sebebiyle İstanbul’daki barajlarda geçen yıla göre 64,8’den yüzde 36’ya düştüğünü görüyoruz. Tamamen işletme konusu, burada ilgili belediyenin bu konuya özen göstermesi gerektiğini söyleyebilirim. Suyun en çok kullanıldığı döneme hazırlık yapmanız gereken zamanda siz eğer barajlarınızı doldurmuş olsaydınız, bugün bu oranları daha yüksek görmüş olacaktık. O barajların içerisinden işte o kuraklık görüntülerine de gerek olmamış olacaktı. Bu tamamen işletme olayıdır, onu söyleyeyim. Burada bizim tahminimiz, enerjiyle alakalı giderleri kısma adına zaman zaman bu regülatörlerden aktarılan suyunu durdurulduğu yönünde. Hem su tüketimi arttı, hem geçmiş yıllardan daha az yağış geldi, hem de çekilebilecek maksimum bu regülatörlerden su çekilmediğinde ortaya bu görüntü çıkıyor maalesef" değerlendirmesinde bulundu.