Bakan Tunç: Kadına şiddeti meşru göstermeye çalışan hiçbir bahaneyi kabul etmiyoruz
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Kadına şiddet, yalnızca bir kadını değil; bir aileyi, bir toplumu, nesilleri yaralayan bir kötülüğün yansımasıdır. Bu bakımdan kadına karşı şiddeti meşru göstermeye çalışan hiçbir bahaneyi kabul etmiyor, bu tür temelsiz savunmaları reddediyoruz" dedi.
TBMM Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığı Araştırma Komisyonu, AK Parti İstanbul Milletvekili Hulki Cevizoğlu başkanlığında toplandı. Komisyon Başkanı Cevizoğlu, Türkiye'de özellikle son 23 yıl içinde kadına karşı şiddet ve ayrımcılıkla mücadele edilmesine yönelik temel kanunlarda reform niteliğinde yasal düzenlemeler gerçekleştirildiğini söyledi, Cevizyoğlu, "Mevzuatımız 'şiddete sıfır tolerans' şeklinde bir yapıya kavuşturulmuştur. Bu alanda kurumlarımızda önemli çalışmalar halen yoğun biçimde yürütülmektedir. Yasalardaki değişimin toplumsal yaşama yansıması ve toplum tarafından kişiselleştirilmesi, geliştirmesinde uygulamacıların tutumları da çok önem taşımaktadır. 'Şiddete karşı sıfır tolerans' şeklinde yürütülen politikalarımızın hedefi şiddetten arınmış bir toplumdur" dedi.
'KADINA ŞİDDET, EN AŞAĞILIK SALDIRIDIR'
Komisyonda Adalet Bakanı Yılmaz Tunç sunum yaptı. Bakan Tunç, insan onurundan üstün bir kimlik olmadığını vurgulayarak, "Kadına yönelik şiddet, bu insanlık onuruna yöneltilmiş en karanlık, en çirkin, en aşağılık saldırıdır. Şiddetin hiçbir türünü kabul etmediğimiz gibi, özellikle kadına yönelik olanını tartışmasız biçimde reddediyoruz. Kadına yönelik şiddeti, insanlık ailesinin tamamına yöneltilmiş bir ihanet olarak görüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın ifadesiyle 'Kadına şiddet insanlığa ihanettir.' Çünkü kadına şiddet, yalnızca bir kadını değil; bir aileyi, bir toplumu, nesilleri yaralayan, kökleri derine inen bir kötülüğün yansımasıdır. Bu bakımdan kadına karşı şiddeti meşru göstermeye çalışan hiçbir bahaneyi kabul etmiyor, bu tür temelsiz savunmaları reddediyoruz. Ve bundan sonra da şiddeti meşru göstermeye çalışan her söylemin ve davranışın karşısında en güçlü şekilde durmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
'TEDBİR MAHKEMELERİ KURDUK'
Kadın hakları ve kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında gerek anayasal gerek yasal gerek de uygulamaya yönelik birçok düzenleme hayata geçirdiklerini belirten Bakan Tunç, şunları söyledi: "2012 yılında yürürlüğe giren 6284 sayılı kanunla; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesini amaçladık. 2020 yılında Adalet Bakanlığı bünyesinde de Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Adli Destek ve Mağdur Hizmetleri Dairesi Başkanlığını kurduk. Böylece çocuklar ve kadınlar başta olmak üzere; adli süreçte suç mağdurlarının korunmasını amaçlayan kurumsal yapıyı oluşturduk. 6284 sayılı kanunda öngörülen tedbirler hakkında karar vermek üzere her adliyede tedbir mahkemeleri (ihtisas mahkemeleri) belirledik. Halihazırda sadece 6284 sayılı kanunda öngörülen tedbirler hakkında karar vermek üzere iş yoğunluğunun fazla olduğu Ankara, İstanbul ve İzmir başta olmak üzere büyük illerimizde tedbir mahkemeleri görev yapmaktadır. Kadına yönelik şiddetle ilgili soruşturmaların daha etkin yapılabilmesi için sadece belirli Cumhuriyet savcılarının görev aldığı Özel Soruşturma Büroları ile Tedbir Mahkemelerinin kurulmasını sağladık. Hali hazırda, 81 ilde toplam 242 adliyede bu soruşturma büroları faaliyet göstermektedir."
'İNFAZ ORANLARINI KADEMELİ OLARAK ARTIRDIK'
Cezaları artıran düzenlemelere ilişkin de bilgi veren Bakan Tunç, "'Töre saikiyle' kasten öldürme suçunu, Türk Ceza Kanunu'ndaki en ağır yaptırım olan 'ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası' olarak düzenledik. Cinsiyet farklılığı nedeniyle ayrımcılık yapmayı suç olarak düzenledik. 2005 yılında yürürlüğe giren yeni Ceza Muhakemesi Kanunuyla cinsel saldırı suçlarından dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda mağdura baro tarafından avukat görevlendirilmesini isteme hakkı verdik. Yine 2014 yılında cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçların cezaları ve infaz oranlarını kademeli olarak artırdık" dedi.
'STRATEJİ BELGESİNDE KADINA YÖNELİK BİRÇOK HEDEFE YER VERECEĞİZ'
'Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyon'una 8 Mayıs 2024 tarihinde kapsamlı bir sunum gerçekleştirerek istişarelerde bulunduklarını hatırlatan Tunç, bu uygulamalar ile mevzuat çalışmalarında değerlendirilmek üzere önemli çıktılar elde edildiğini söyledi. Tunç, "Bu çıktıları dikkate alarak hazırlıklarını tamamladığımız 2024-2028 yıllarını kapsayan Türkiye Yüzyılı Yargı Reformu Strateji Belgemizi yakın bir zamanda Sayın Cumhurbaşkanımız kamuoyuyla paylaşacak. Hukukun üstünlüğünü esas alan, öngörülebilir ve gecikmeyen bir adalet sistemi vizyonuyla geniş kesimlerin görüşlerini alarak hazırladığımız Strateji Belgemizde; kadın haklarının korunmasına yönelik yeni uygulamalar geliştirilmesine, kadına karşı şiddetle etkin mücadele edilmesine, kadınların adalete erişiminin güçlendirilmesine yönelik birçok hedef ve faaliyete yer vereceğiz. Belgemizi tüm paydaşların görüşlerini alarak çalışmalarımızı olgunlaştırıyoruz. Bu kapsamda burada ifade edeceğimiz düşünce ve görüşler bizler için büyük önem taşımaktadır. Her birini not edeceğiz" dedi.
'BİOSİS UYGULAMASINI HAYATA GEÇİRECEĞİZ'
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, TBMM Kadına Karşı Şiddet ve Ayrımcılığı Araştırma Komisyonu'na sunum yaptıktan sonra milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Bakan Tunç, CHP İzmir Milletvekili Sevda Erdal Kılıç'ın 'Denetimli serbestliği bulunan kaç kişi var?' sorusuna, "Mevcutta 927 kişi bulunuyor. Elektronik olarak takibi yapılan 1500 kapasite var. 'BİOSİS' (Biyometrik İmza Yöntemi ile Takip Sistemi) adını verdiğimiz proje kapsamında bütün denetimli serbestlik yükümlülüklerini elektronik izleme yöntemiyle takip edebilecek bir altyapıya kavuşturma çalışmamız var. Bunun mevzuat altyapısını hazırlamıştık. Türksat'la iş birliği içerisinde önümüzdeki yıl bu çalışmayı hayata geçireceğiz ve bu konuda daha etkin bir uygulama başlamış olacak" diye yanıt verdi.
'KOMİSYON RAPORLARININ TAKİP EDİLMESİ GEREKİYOR'
CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala ise '2022 yılında kadına yönelik şiddetle mücadeleye ilişkin kurulan komisyondan çıkan raporlardan faydalanıldı mı' diye sordu. Bakan Tunç, "Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde her yasama döneminde gerçekten çok önemli komisyon çalışmaları oluyor. Ben de geçmişte bunların içerisinde bulundum. Çocuk istismarının önlenmesiyle ilgili araştırma komisyonunun başkanlığını da yapmıştım. Bütün kesimleri dinlemiştik ve yaklaşık 500 sayfalık rapor oluşturmuştuk. Genel Kurul'da da sunumunu yapmıştık. Rapordaki sonuç kısmına öneriler eklemiştik. Bu önerilerin yapıldığını bizzat takip etmiştim ama Meclis'te raporları izleme kurulu yok. Hazırlanan raporların uygulanıp, uygulanmadığını takip edecek bir düzenleme de gerekiyor" dedi.
'FAİLLER EKONOMİK VE SOSYAL ZORLUKLARDAN ETKİLENİYOR'
Bakan Tunç, 'Failin tipolojisiyle ilgili bir araştırma var mı?' sorusuna da Adalet Bakanlığı ve Ankara Üniversitesi'nin ortak bir çalışması olduğunu belirterek, "Burada 'Suç Failleri Üzerinden Kadına Yönelik Şiddetin Araştırılması Sonuç Raporu' hazırlandı ve tespitlere baktığımız zaman, yüksek oranda büyük şehirlerde yaşamlarını sürdürmüş olan faillerin, buralarda yaşamanın getirdiği ekonomik ve sosyal zorluklardan etkilenmiş olabileceği, faillerin çoğunluğunun sahip olduğu düşük eğitim seviyelerinin öfke düzeyleriyle ilişkilendirildiği, çoğunlukla hizmet sektöründe nitelik gerektirmeyen işlerde ve işçi statüsünde çalıştıkları, çalışma durumlarıyla öfke düzeyleri arasında anlamlı ilişkiler tespit edildiği, ekonomik durumunu 'çok kötü' olarak nitelendiren katılımcıların öfke düzeylerinin en yüksek düzeyde olduğu, katılımcıların çoğunluğunun daha önce tutuklanma ve cezaevine girme deneyimi yaşadığı, bu kişilerin bir suç döngüsü içinden çıkamadıklarının düşünüldüğü, katılımcılardan çoğu zaman alkol kullandığını söyleyenlerde öfke düzeylerinin yüksek olduğu, katılımcıların uygun tedavi almadıkları, psikolojik sıkıntıların öfkenin dışa vurumuna etki ettiği, katılımcıların yaşamlarının bir döneminde mutlaka şiddetin olduğu, şiddete maruz kalabildiği gibi şiddete tanık da oldukları, çocukluğunda aile içinde şiddeti deneyimleyen katılımcıların kendi evliliklerinde de şiddeti bir araç olarak kullandıkları şeklinde sonuçlar çıktı" diye konuştu.