YÖK Başkanı Özvar: Sorunlara karşı daha dirençli bir sistem oluşturmamız önem arz etmektedir
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Erol Özvar, pandemi sonrası uluslararası öğrenci hareketliliğinde gözle görülür azalma yaşandığını söyledi. Yükseköğretimde artan rekabetin kalite ve inovasyonu teşvik ederken, kaynak dağılımındaki adaletsizliği de beraberinde getirdiğini ifade eden Prof. Dr. Özvar, "Yükseköğretimin paydaşları olarak mevcut sorunlara karşı birlikte hareket etmemiz ve daha dirençli bir sistem oluşturmamız önem arz etmektedir" dedi.

YÖK Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, Atatürk Üniversitesi'nin ev sahipliğinde düzenlenen 'Bölge Üniversiteler Koordinasyon Toplantısı'na katıldı. Bölgedeki 16 üniversite rektörünün de katıldığı toplantıda konuşan Prof. Dr. Özvar, bugünün dünyasında yükseköğretim alanının pek çok ekonomik ve stratejik zorlukla karşı karşıya olduğunu bildirerek, "Özellikle Covid 19 pandemisi sonrası dönemde uluslararası öğrenci hareketliliğinde gözle görülür bir azalma yaşanmıştır. Bu durum, yükseköğretim kurumlarını daha fazla burs ve teşvik vermeye, stratejik iş birlikleri geliştirmeye zorlamaktadır. Ancak, rekabetin yoğun olduğu küresel yükseköğretim piyasasında, tüm üniversitelerin bu değişimlere ayak uydurabilmesi fevkalade zor bir mesele haline gelmiştir. Yükseköğretimde artan rekabet, kaliteyi ve inovasyonu teşvik ederken aynı zamanda kaynak dağılımındaki adaletsizlik sorununu da beraberinde getirmektedir. Bazı ülkeler, yükseköğretim sistemlerini güçlendirerek dünya sıralamalarında yükselmeyi başarırken, daha az kaynağa sahip üniversiteler bu yarışın dışında kalma riskiyle karşı karşıyadır. Bu durum, ülkeler arasındaki eşitsizliği derinleştirmekte ve yükseköğretimde küresel bir kutuplaşmayı beraberinde getirmektedir. Tüm bu zorluklar, üniversiteleri sadece kısa vadeli finansal sorunlara değil, uzun vadeli sürdürülebilirlik stratejilerine de odaklanmaya zorlamaktadır. Üniversiteler, gelir kaynaklarını çeşitlendirmenin yanı sıra, araştırma ve inovasyon kapasitesini artıracak ortaklıklar kurmak suretiyle ayakta kalmaya çalışmaktadır. Türk yükseköğretim sisteminin küresel çaptaki bu tür sınamalara ne şekilde cevap vereceği bizim öncelikli meselelerimizden biridir. Yükseköğretimin bütün paydaşları olarak mevcut sorunlara karşı birlikte hareket etmemiz ve daha dirençli bir sistem oluşturmamız önem arz etmektedir. Kaynakların daha etkin kullanımı ve sürdürülebilir bir yükseköğretim için üniversitelerimiz arasındaki iş birliğini geliştirmemiz gerektiği açıktır. Üniversitelerimizin bölgesel olarak bir araya gelerek iş birliği ve güç birliği yapmasının yükseköğretim sistemimize yeni imkanlar sağlayacağına inanıyorum. Bölge üniversitelerimiz ortak dersler, müfredatlar ve programlar oluşturmayı ciddi bir şekilde değerlendirmelidir. Her bir üniversitemiz diğer üniversitelerimizin tecrübelerinden faydalanmalıdır. Akademisyenlerimiz halihazırda bir araya gelerek ortak projeler ve araştırmalar yürütüyor. Ancak bunu daha sistematik bir iş birliğine dönüştürebileceğimizi düşünüyorum. Özellikle ortak araştırma merkezlerinin kurulması ve ortak proje sayısının artırılması gibi uygulamalar sahip olduğumuz insan gücü ve teknik kapasitenin en verimli şekilde kullanılmasına olanak sağlayacaktır. Her üniversitemiz güçlü olduğu alanlarda sahip olduğu kapasiteyi diğer üniversitelerin istifadesine sunabilir. Üniversitelerimizin ortak araştırma merkezleri kurabilmesi için yasal mevzuat uygundur. Ankara'da Gazi Üniversitesi, Ankara Üniversitesi ve ODTÜ iş birliğiyle kurulan NÖROM bunun bir örneğidir. Benzer ortak araştırma merkezlerini, Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki üniversitelerimiz de bir araya gelmek suretiyle kurabilir. Bunun için üniversitelerimizin vakit geçirmeden aralarında istişarelere başlamalarının ve gerekli adımları atmalarının fevkalade faydalı olacağına inanıyorum. Yükseköğretim Kurulu olarak biz de üniversitelerimize her türlü desteği vereceğiz" diye konuştu.
Yapay zekaya dayalı yeni çözümlerin, bazı geleneksel mesleklerin önemini yitirmesine neden olduğunu belirten Prof. Dr. Özvar, bu değişimin eğitim kurumlarını iş gücü piyasasında değişen beceri beklentilerine uyum sağlamaya yönlendirdiğini söyledi. Eğitimle sektör ihtiyaçları arasında ortaya çıkabilecek uyumsuzluğu önlemek amacıyla Yükseköğretim Kurulu olarak son yıllarda çeşitli önlemleri hayata geçirdiklerini kaydeden Özvar, bu önlemlerden ilkinin program müfredatlarını sektör temsilcileriyle iş birliği içinde güncellemeleri olduğunu bildirdi. Yeni ortaya çıkan ve talep gören yetkinliklerin öğrencilere kazandırılmasını amaçladıklarını söyleyen Prof. Dr. Özvar, alınan bir önlemin de üniversitelerde sunulan staj ve iş yeri uygulama imkanlarının çeşitlendirilmesi ve sürelerinin artırılması olduğunu belirterek, 'Organize Sanayi Bölgelerinde Meslek Yüksekokulu' uygulamalarının bu alandaki bir örnek olacağını ifade etti.
'TOBB İLE GÜÇLÜ BİR BAĞ KURULACAK'
İleriki günlerde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile çok önemli bir protokol imzalayacaklarını anlatan Prof. Dr. Özvar, şunları söyledi:
"Bu protokolle, Türkiye'nin farklı illerindeki meslek yüksekokulları ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'ne bağlı oda ve borsalar arasında güçlü bir bağ kurulacaktır. Böylece, üniversitelerimiz iş dünyasının taleplerini yakından takip edecek, sektörel beklentilere uygun eğitim programları geliştirilecek ve öğrencilerimiz iş dünyasına daha donanımlı bir şekilde hazırlanacaktır. Meslek yüksekokullarına yönelik izlediğimiz politikaların son derece stratejik ve derinlikli olduğunun altını önemle çizmek isterim. Yükseköğretimde geleneksel kalıpların dışına çıkarak daha dinamik, daha uygulanabilir ve sektörle iç içe bir yükseköğretim anlayışını yerleştirmek istiyoruz. Üniversitelerimizin özellikle meslek yüksekokulları aracılığıyla sanayi, teknoloji, sağlık, tarım ve hizmet sektörleri ile daha güçlü bir bağ kurmasını ve ülkemizin istihdam dinamiklerine katkıda bulunmasını hedefliyoruz. Bu anlamda önemli bir yapısal dönüşüm gerçekleştirdiğimizi ifade etmek isterim."
Bir süre önce 'Sağlıkta Dijitalleşme' ile 'Tarımda Dijital Teknolojiler' çalıştaylarını yaptıklarını ifade eden Prof. Dr. Özvar, "Bu çalıştayın başlıca hedefi, Sağlık Bakanlığı ile iş birliği içinde sağlık eğitiminde dijitalleşmeyi sağlama, istihdama duyarlı ve sektörle uyumlu bir eğitim modelini ortaya çıkarma yönünde bir yol haritası belirlemekti. Tarım sektöründe dijital dönüşüm sürecini destekleyecek eğitim modellerinin oluşturulmasını ve istihdam dostu programların nasıl yaygınlaştırılabileceğini tartıştık. Tarım eğitiminin; dijital yetkinlikleri artıran, veri temelli karar alma becerilerini güçlendiren ve teknolojiyi etkin kullanabilen insan kaynağı yetiştirmeye odaklanan bir yapıya kavuşturulmasını önemli görüyoruz. Yükseköğretim Kurulu olarak, tarımda dijital teknolojilere dayalı lisans ve ön lisans programlarının oluşturulmasını, mevcut programların revize edilmesini ve sektörle iş birliklerinin derinleştirilmesini teşvik ederek, ülkemizin tarımsal üretim kapasitesini ve küresel rekabet gücünü artırmayı hedefliyoruz" dedi.
20 ÜNİVERSİTEDE 72 PROGRAM AÇILDI
Yapay zekanın uzun zamandır gündemlerinde olduğunu kaydeden Prof. Dr. Özvar, "Günümüzde yazılım ve yapay zeka tabanlı dijital meslekler, en fazla talep gören kariyerler arasında yer almaktadır. Bu doğrultuda, geçtiğimiz yıl yürüttüğümüz kapsamlı çalışmalar sonucunda 20 üniversitede 72 yeni ön lisans ve lisans programı açılmıştır. Söz konusu programlar, tam doluluk oranıyla eğitim vermeye başlamış olup ülkemizin dijital beceri açığının kapatılmasında önemli rol oynayacaktır. Yaklaşık 1 ay önce, geçtiğimiz yıl yapay zeka ve bilişim tabanlı programlar açan 20 üniversitenin rektörleri ve gelecek yıl benzer programlar açmayı planlayan 50'den fazla üniversitenin rektörleriyle bir araya geldik. Bu toplantıda, mevcut programların durumunu ve açılması planlanan programlara ilişkin önerileri değerlendirdik. Bu programların sayısını, kalite standartlarından ödün vermeden önümüzdeki yıllarda artırmayı hedefliyoruz" diye konuştu.
Yükseköğretim Kurulu olarak, üniversitelerin bulundukları bölgelere daha fazla katkı sağlamalarını, ülkenin kalkınma hedeflerine doğrudan hizmet etmelerini önemsediklerini belirten Prof. Dr. Özvar, 'Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması Programı'nı çok kıymetli gördüklerini söyledi. Üniversitelerin güçlü yönlerini ön plana çıkarıp, bilimsel araştırmalarının ve akademik faaliyetlerinin bölgesel ihtiyaçlarla daha fazla örtüşmesini sağlamak istediklerini kaydeden Özvar, program kapsamında yer alan üniversitelerin bilimsel çalışmalarının yanında bulundukları bölgelerin ekonomik, sosyal ve kültürel gelişiminde önemli bir rol oynayacağına inandıklarını söyledi. Prof. Dr. Özvar, çok zengin doğal kaynaklara, tarım ve hayvancılık potansiyeline ve kültürel mirasa sahip olan Doğu Anadolu Bölgesi'nde 'Misyon Farklılaşması Programı'na dahil olan üniversitelerden daha fazla proje ve somut çıktı beklediklerini bildirdi. Özvar'ın konuşmasının ardından toplantı basına kapalı olarak devam etti.