Geri Dön
GündemTÜDAV: Savaş Karadeniz'de biyo-çeşitlilik, gıda ve çevre güvenliğini tehdit ediyor

TÜDAV: Savaş Karadeniz'de biyo-çeşitlilik, gıda ve çevre güvenliğini tehdit ediyor

Türk Deniz Araştırmaları Vakfı (TÜDAV), Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın Karadeniz'de biyoçeşitlilik, deniz, gıda ve çevre güvenliğini tehdit ettiğini açıkladı. Savaşın etkilerini incelemek için bölgesel bir izleme programı öneren TÜDAV, savaş hukukuna Karadeniz gibi kapalı bir denizin çevresinde yaşanan savaşın doğal hayatı birçok yönden olumsuz etkilediği bildirildi.

TÜDAV: Savaş Karadeniz'de biyo-çeşitlilik, gıda ve çevre güvenliğini tehdit ediyor

TÜDAV açıklamasında, Karadeniz'in aşırı balık avcılığı, iklim değişimlerinin olumsuz etkisi, deniz kirliliği ve suyundaki besin artışıyla biyo-çeşitlilikte kriz yaşayan bir su alanı olduğunu bildirdi. Ekolojik yıkımlara Ukrayna'nın Tuna Nehri'nde açtığı Bystroe Kanalı, ender-tehlike altında bulunan bitki ve hayvan türleri ile Karadeniz'in su bütçesini değiştirmesinin de etkisi olduğu belirtildi. 

"HER GÜN BOMBALARIN PATLADIĞI BİR ALAN"

Savaşın acımasızlığı içinde doğaya verdiği  zararların konuşulmadığı belirtilen açıklamada şöyle denildi: "Her gün bombaların, silahların patladığı bu alanları, üreme ve beslenmek için seçen, göçen ve yumurtlayan türlerin tehdit altına girmesi kaçınılmaz. Onlarca askeri geminin manevra yaptığı, ateş alarak yandığı, balistik füzelerin düştüğü Odesa Körfezi, Karadeniz'de kıyısal balık türlerinin ve yunusların beslenme alanlarıdır. Ayrıca, bu bölgede birçok denizel canlı türüne yaşam ortamı sağlayan ve Karadeniz'de hızla azalan, koruma altında bulunan kırmızı alg yataklarının tahrip olması biyo-çeşitlilik için endişe kaynağıdır." 

TÜDAV açıklamasında Mariupol açıklarında füzeyle vurulan ve batan gemiden sızan petrolün miktarı ve acil müdahale için nasıl bir planlama yapıldığına ilişkin bilgi alınamadığı da belirtildi.  

"KARADENİZ SAVAŞ YÖNTEMİ OLARAK KULLANILAMAZ"

Cephe hattı olarak kullanılan Dinyeper Nehri'nin bölgenin büyük bir tarımsal sulama ve içme amaçlı su kaynağı olduğu belirtilen açıklama, mühimmatlardan çıkan gaz ve zehirli kimyasallardan etkilenmemesinin mümkün olmadığı bildirildi. Açıklamada şu dikkat çeken değerlendirmeler yapıldı: "Bir 'Hidrolik savaş' olduğu bilgisi var. Yani nehrin yatağının değiştirilerek, güçlü bir su debisinin saldıran taraf için engel olarak kullanıldığı iddia ediliyor. Bu durum kirleticilerin geniş bir alana yayılması anlamına gelir. Çevresel Modifikasyon Tekniklerinin Askeri ya da Saldırı Amaçlı Kullanımının Yasaklanması Anlaşması'na göre (ENMOD), bir savaş yöntemi olarak çevrenin bilinçli bir şekilde değiştirici yöntemlere tabi tutulması yasaklanmıştır." 

"KARADENİZ'DEKİ MAYIN SAYISINI KİMSE BİLMİYOR"

Savaş nedeniyle Karadeniz'e atılan, kopan ve sürüklenen mayınların kesin sayısının bilinmediği belirtilen açıklamada "Türkiye ve Romanya'da bulunan mayınların patlatılması sırasında deniz ekosistemi ve canlılara verilen zararların boyutları, ne kadar canlı türünün öldüğü bilinmiyor. Bu mayınları kimin attığı, eski mi yoksa yeni mi o konuda bile çelişkili açıklamalar var. Rus kaynaklarına göre Azak Denizi ve Kerç Boğazı'nın da mayınladığı anlaşılıyor. Bu doğruysa tehlike sadece Batı değil, Doğu Karadeniz'de de deniz ulaşım ve ticaret hatları tehdit altındadır. İki ülkenin gerçek bilgileri, başta Uluslararası Hidrografi Bürosu (IHO) ve Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) gibi ilgili uluslararası kurumlar ile kıyıdaş ülkelere şeffaf bir şekilde vermeleri gerekmektedir" denildi. 

"SAVAŞIN ÇEVRESEL ETKİLERİ İÇİN KOMİSYON KURULMALI" 

Mayın tehlikesi nedeniyle İğneada'dan Kefken'e kadar balık avcılığının gece yasaklandığı hatırlatılan açıklamada, savaşan ülkelerin Türk balıkçıların zararlarını karşılaması için bir komisyon kurulması gerektiği belirtildi. Açıklamada şöyle denildi, "Savaş uzar, mayın sayısı artar ve yasak başka yerler için de genişletilirse bu düpedüz balıkçılıkta ekonomik yıkım demek olabilir. Karadeniz Ukrayna'nın tahıl, balık avcılığının en az yüzde 60'nı yapan Türkiye'nin de balık ambarıdır. Yoğun bombardıman sonucu toprağa ve suya, daha sonra denize karışan yanıcı, yakıcı, zehirleyici, radyoaktif ve patlayıcı savaş mühimmatlarının ekosistemde nasıl tahribat yaptığı ve savaş sonunda yapacakları incelenmelidir. Bu nedenle çok geçmeden Karadeniz ülkeleri ve Birleşmiş Milletler'in ilgili uzman kurumlarının ortak bir komisyonla savaşın çevresel tahribatıyla ilgili durumu incelemesi ve kamuoyunu bilgilendirmeleri önerilmektedir."  

"KARADENİZ'İN KORUNMASI KOMİSYONU GÖREVİNİ YAPMALI"

Yoğun gemi gürültüsü ve düşük frekanslı sonarların denizdeki canlı türleri, özellikle yunuslar için ciddi bir tehdit olduğu belirtilen açıklamada "Denizin su tabakası yüzre 92 oranında hidrojen sülfür yani, zehirli gaz içermektedir. Karadeniz'in okyanusla tek bağlantısı ise Türk Boğazlar Sistemi yoluyla oluyor. Bütün bu konularda merkezi İstanbul'da bulunan ve görevi Karadeniz'in korunması olan, Karadeniz'in Kirliliğe Karşı Korunması Komisyonu'ndan bir açıklama görülmemiştir. TÜDAV bu kurumu görevini yapmaya davet etmektedir" denildi. Açıklamada savaş hukukuna, bombalanmayan dini yapılar, hastaneler, arkeolojik alanlar gibi başta sulak alanlar ve hassas ekosistemlerin de eklenmesi gerektiği belirtildi.