Geri Dön
Gündem Sinan Ateş davası başladı; avukatların MHP adına katılma talebine ret

Sinan Ateş davası başladı; avukatların MHP adına katılma talebine ret

Ankara'da eski Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin davada 22 kişinin yargılanmasına başlandı. İlk duruşmayı CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu da takip etti. Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş, duruşma öncesi yaptığı açıklamada, "Bugün eksik bir iddianame ile yarım bir mahkeme kurulacak. Beklentimiz, eksik olan bu iddianamenin ve iddianamedeki boşlukların tamamlanarak yeni ve doğru bir iddianamenin yazılması ve yargılamanın hızlı bir şekilde yapılmasıdır" dedi.

Sinan Ateş davası başladı; avukatların MHP adına katılma talebine ret

Eski Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı ve Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sinan Ateş, 30 Aralık 2022'de silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti. Ateş'in öldürülmesine ilişkin soruşturma kapsamında 22 kişi hakkında iddianame hazırlandı. Ankara 32'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edilen iddianamede; tetikçi Eray Özyağci, Vedat Balkaya, Suat Kurt için 'Tasarlayarak kasten öldürme' ve 'Tasarlayarak öldürmeye teşebbüs' suçlarından 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis talep edildi. Doğukan Çep ve Tolgahan Demirbaş'ın da suça azmettiren olarak ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmaları istendi. Zekeriya Asarkaya, Hakan Saraç, Ufuk Köktürk, Mehmet Yüce, Mustafa Uzunlar, Aşkın Mert Gelenbey, Murat Can Çolak, Osman Bayraktar, Caner Güney, Umut Ersoy, Çağlar Zorlu, Aytaç Ataç, Emre Yüksel, Serdar Öktem, Erdem Karadeniz, Alper Atay, Mustafa Ensar Aykal'ın da 'suça yardım eden' olarak 'Tasarlayarak kasten öldürme' suçundan cezalandırılmaları talep edildi. Sanıkların bugün Sincan Ceza İnfaz Kurumları kampüsünde yargılanmasına başlandı. İlk duruşmayı CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da takip etti. Duruşma salonunda Özel ve Kılıçdaroğlu, yan yana oturdu.

AYŞE ATEŞ: HEDEFİMİZDE SADECE SUÇLULAR VAR

Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş, duruşma öncesi basın mensuplarına açıklamada bulundu. Ateş, "Bugün eksik bir iddianame ile yarım bir mahkeme kurulacak. Bizim buradan beklentimiz ve isteğimiz; ayrılan dosyadaki 17 kişi hakkında gerekli işlemlerin hızlı bir şekilde yapılması ve dosyamıza eklenmesidir, eksik olan bu iddianamenin ve iddianamedeki boşlukların tamamlanarak yeni ve doğru bir iddianamenin yazılması ve yargılamanın hızlı bir şekilde yapılmasıdır. Hedefimizde sadece suçlular var, suçluların adil bir şekilde yargılanmasından başka hiçbir talebimiz yok" dedi.

Ateş, Sinan Ateş'in Mersin'de yapılan bazı ticari bilgileri toplayarak istihbarat yetkilerine teslim ettiğine yönelik iddiaları ilişkin de "Bahsedilen durum, iddialardan ibaret. Bugüne kadar elimdeki somut delillere, bilgi ve belgelere dayanarak konuştum. Bugünden sonra da öyle konuşacağım. Eğer bir gün o konuyla alakalı somut bir bilgi ve belge elimize ulaşırsa, o gün onunla alakalı da yorumumu söyleyeceğim ama şu an için böyle bir şey mevcut değil. Ancak Mersin olayı tabii ki de bizim olayımızın öncüsü, oradan başlayarak onun da değerlendirilerek oradaki ifadelerin de gerekli ifadelerin de alınarak dosyaya konulması ve hep birlikte işlem görmesi gerektiğini mahkeme heyetine ileteceğim" diye konuştu.

Ateş, aralarında CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de bulunduğu birçok siyasi ismin duruşması takip etmesine ilişkin ise "Siyasi parti genel başkanları ve onların arkasındaki kamuoyu da tıpkı sizler gibi bizi yalnız bırakmadı. Bu milletin akıl ve vicdan sahibi ferdi bizim yanımızda. Hepsine çok teşekkür ediyorum" dedi.

ÖZDAĞ: UMUDUMUZ SUÇLULARIN ADALETE TESLİM EDİLMESİDİR

Davayı takip eden Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ da bu alçakça cinayetin gerçekleşmesinden bu yana ülkede yaşananların hukuk devletini nasıl tasfiye edildiğinin açık kanıtı olduğunu söyledi. Özdağ, "Başından sonuna kadar yaşanan bütün gelişmeler hukukun üstünlüğü ilkesinin askıya alındığını göstermiş ve neticede Ayşe Ateş Hanımefendi davayla ilgili hiçbir görevi ve yetkisi olmayan altını çizerek söylüyorum; görevi ve yetkisi olmayan Cumhurbaşkanından yardım istemek zorunda kalmıştır. Bu durum bile olayın geldiği noktanın vahametini göstermek için yeterlidir. Umudumuz; bundan sonra mahkeme sürecinin, hiç olmazsa belirli temel ilkeler çerçevesinde anayasaya ve yasalara uygun yürümesi ve gerçek suçluların adalete teslim edilmesidir. Bu olmaz ise kamu vicdanında çok derin bir yara açılacak, hiçbirimiz can güvenliğimiz konusunda güven içerisinde olamadığımız, olamayacağımız gibi katillerin cezalandırılacağı hususunda da bir güvenceyle halk karşı karşıya olmayacaktır" dedi.

ÖZGÜR ÖZEL: BU İŞİN PEŞİNİ BIRAKMAYACAĞIZ

Ankara'da eski Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin davayı takip eden CHP Genel Başkanı Özgür Özel, bir süre duruşmayı takip ettikten sonra Sincan Ceza İnfaz Kurumları kampüsü önünde basın mensuplarına açıklamada bulundu. Özel, cinayeti azmettirenlerin, katkı verenlerin, yardım ve yataklık edenlerin, getirenlerin ve götürenlerin belli olduğunu söyleyerek, "Ama iddianame tam işin gitmesi gereken tarafına gittiği yerde kesilmiştir. Yarım, güdük, natamam bir iddianameyle görülmekte olan bir davayla karşı karşıyayız. Bugün biz önceki dönem Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte ve çeşitli siyasi partilerin genel başkanları, üst düzey temsilcileriyle bu davayı izlemek üzere geldik. Davanın duruşma düzeni açısından endişe edecek hiçbir şey yok. Sayın Ayşe Ateş'in bir yanında ben oturdum, bir yanımda Hukuk İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız, bir yanında Sayın Kemal Kılıçdaroğlu vardı. 'Adalete ulaştık' diyene kadar biz onların yanında durmaya devam edeceğiz. Ama çok belli ki, ilk başta verilen bütün ifadeler; 'yanlış söylemişim', 'onu söylediğimi hatırlamıyorum', 'bunu söyledim, doğru yazmamışlar, çarpıtmışlar' gibi kendilerine bugün verilen yeni vazifeyi yerine getirmeye çalışan bir tetikçi ve bir azmettiriciyle birlikteydik. Ettiği telefonları hatırlamayan, aldığı talimatları hatırlamayan, verilen konumlar hatırlamayan, görüştüğü kişileri hatırlamayan ama birilerinin bağlantısını ortadan kaldırmak için yeni şeyler hatırlayan bir tetikçi ve bir azmettirici gördük. Esas azmettiricilerle bağı ortadan kaldırmak için üst düzey bir çaba gördük. Ama bunu herkes görüyor, herkesin gözünün önünde gerçekleşiyor. Bu işin peşini bırakmayacağız" dedi.

'KANLAR TEMİZLENDİ AMA GERÇEKTE CENAZE ORTADA DURUYOR'

Özel, bütün hukuki süreci takip edeceklerini belirterek, "Dava görüldüğü müddetçe Cumhuriyet Halk Partisi'nde en az 2 genel başkan yardımcısı, hukukçu milletvekilleri davayı takip edecekler. Ben de fırsat buldukça bu davayı takip edeceğim. Nasıl Soma davasının üzerinden ilgimizi hiç azaltmadıysak, nasıl Çorlu tren kazasından ilgimizi hiç azaltmadıysak, Sinan Ateş cinayetinde de azaltmayacağız. Birincisi aileye olan sorumluluğumuzdan dolayı, ikincisi ülkenin başkentinde böyle bir cinayetin sahipsiz bırakılmamasından dolayı. Oradan Sinan Ateş'in naaşı kaldırıldı, kanlar temizlendi ama gerçekte cenaze ortada duruyor. Sahip çıkması gerekenler sahip çıkmadığı için, bir taziye bile yazmadıkları için, bir başsağlığı bile dilemedikleri için cenaze orada duruyor. Ve herkesin endişesi o ki o cenazeyi orada bırakıp, o cinayetin üstüne sis perdesi indirmeye çalışanlar; birileri tarafından talepleri doğrultusunda korunuyor, kollanıyor ve müdahale ediliyor" diye konuştu.

'TÜRKİYE'Yİ SİSE BOĞMAYA ÇALIŞIYORLAR'

Özgür Özel, polisin görevini yaptığını ancak iddianamede adı geçmesi gereken eski milletvekilleri ve parti yöneticilerinin adının geçmediğini söyleyerek, "Bütün arabaların plakaları var, bir arabanın yok. Onun da adı; siyah Audi. Sonra o Audi'nin içinden hangi genel başkan iniyor? O aracı ona kim tahsis etmiş? Bütün Türkiye biliyor; bir tek iddianameyi yazanlarla kabul edenler, bilmiyor. Biz bu sisin inmesine, bu cinayetin alelade bir cinayetmiş gibi üstünün örtülmesine seyirci kalmayacağız, sonucu ne olursa olsun kalmayacağız.

Günü geldiğinde kimse 'Kral çıplak' demiyorsa biz diyeceğiz ama o iki kız evladın, gözü yaşlı eşin, annenin, babanın, kardeşlerin ve Türkiye'de siyaset yapan ve siyasi duruşundan dolayı endişe duyan kimsenin 'Ya benim de sonum Sinan Ateş gibi olur' deyip, korkmasına izin vermeyeceğiz. Kim korkarsa korksun, biz korkmayanları, geri adım atmayanları, susmayanları, sinmeyenleri, siyasi çıkar için parti içi ya da ittifaklar arası bir kanlı cinayete sessiz kalmayanları temsil ediyoruz. 'Bu işe karışacak kim varsa çeksin cezasını' deseler; partilerini de rahatlatacaklar, kendilerini de rahatlatacaklar, hareketlerini de rahatlatacaklar. 'Cinayete karışan kim varsa çeksin cezasını' deseler; ittifaklarını da rahatlatacaklar ama bırakın rahatlatmayı, Türkiye'yi sise boğmaya çalışıyorlar, bundan sonrası için gözdağı vermeye çalışıyorlar" ifadelerini kullandı.

MUHARREM İNCE: HİÇBİRİMİZİN BU ÜLKEDE YAŞAMA GARANTİSİ YOK

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce de bir süre duruşmayı izledikten sonra açıklama yaptı. İnce, "Bu ülkenin sokaklarında, bu ülkenin dağında, bayırında, başkentinde rahatça yürüyebilir miyiz, yaşamamız garanti mi, normal yaşayabilir miyiz, diye merak ediyordum hep. Bugün gördüm ki, hiçbirimizin bu ülkede yaşama garantisi yok. Tesadüfen yaşıyoruz. Bir ülkenin başkentinde bir Ülkücü kardeşimiz katlediliyorsa ve mahkeme de bir tiyatro salonu gibiyse muhalif olanlara neler olmaz.

Bu ülkede muhalif olanlara, solculara, Alevilere, Kürtlere azınlıklara neler olmaz? Doğrusu çok merak ediyorum; bu ülkenin mahkemeleri adalet dağıtmadığı sürece; yargısı eşit, adil, etkin olmadığı sürece ne ekonomisi düzelir, ne eğitimi düzelir, ne tarımı düzelir. Ben burada gördüm ki, buradan doğru bir sonuç çıkmayacak. Bu ülkenin yargısını düzeltmeden, bu ülkenin yargısını adalet dağıtır konuma getirmeden ekonomisini, mutluluğunu, sokaklarını düzeltmek mümkün değildir. Yine de umudumu yitirmek istemiyorum, yine de adalete güvenmek istiyorum ama gördüğüm ilk görüntüler umutlarımı yitirmeme yol açtı" dedi.

AVUKATLARIN KATILMA TALEBİNİN REDDİNE KARAR VERİLDİ

Ankara 32’nci Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen duruşmaya 22 tutuklu sanığın tamamı katıldı. Cinayetin azmettiricisi olduğu iddia edilen sanık Doğukan Çep, 'Bay Kemal nerede' diye bağırdı. Jandarmalar tarafından salondan çıkarılan Çep, bir süre sonra mahkeme başkanının talebiyle yeniden salona getirildi. Avukatlar İbrahim Ethem Yiğit ve Çağrı Can Pak, MHP adına davaya katılma talebinde bulundu. Sanıklar ve avukatları talebin kabul edilmesini istedi. Savcı ise katılma talebinin reddini istedi. Mahkeme başkanı, MHP’nin suçtan zarar gören sıfatı bulunmadığı gerekçesiyle katılma talebinin reddine karar verdi. Avukatlar salonun izleyici bölümüne alındı.

‘POLİS ARKADAŞLARIM, BERABER GİDELİM DEDİLER'

Ardından sanıkların savunmasına geçildi. İddianamede Sinan Ateş cinayetinin tetikçisi olarak yer alan Eray Özyağcı, emniyetteki ifadelerinin baskı altında alındığını öne sürerek, "Sinan Ateş’e ulaşmaya çalışıyordum. Bir dosya için bana sözünü tutmadı. Benden para istedi. Suat ağabeyi aradım, 'Yardım eder misin’ dedim. ‘Evet’ dedi. Doğukan ağabey ile beraber otoparka gittik. Otururken bana ‘Her şeyi ayarladım, Ankara’ya gitmem kaldı’ dedi. Benden Sinan Ateş’i ayaklarından vurmam talep edildi. Polis arkadaşlarım Ankara’ya eğlenmeye gidecekti. 'Beraber gidelim' dediler. İfadelerimde Doğukan Çep’i korumak için kendim tasarlamışım gibi ifade verdim, yalan söyledim. Doğukan Çep bana Gölbaşı’nda gideceğim konumu atmıştı, 'Sinan Ateş'i sadece ayaklarından vur uzaklaş' dedi, ben de önlerine çıktım Sinan Ateş’in sağlı sollu sadece ayaklarına ateş ettim. Ateş ettikten sonra Ateş’in yanındaki şahıslar bana karşılık verdiler. Ardından ‘Reisi vurduk, reisi vurduk’ diye bağırdıklarını duydum. Olaydan sonra Doğukan Çep beni aradı, ‘Sinan Ateş ölmüş, ben sana sadece yarala demedim mi’ dedi. ‘Ben öldürmek istemedim, ben bu adamı öldürmedim’ dedim. Akşam tekrar aradı, ‘Vedat yakalanmış sakın İstanbul’a gitmeyin, orada saklan çıkma dışarı’ dedi. 4 güne yakın kadar kaldık. Ben Doğukan Çep ağabeyimin Sinan Ateş ile sorunlarından dolayı ayaklarına sıktım. Ben öldürmedim, nasıl öldürüldüğü araştırılsın istiyorum. Tahliye talebim yoktur" diye konuştu.

'BU DAVANIN BAŞ AKTÖRÜYÜM'

Mahkemeden izin almadan konuşan, sanıklardan silahlı eylemi organize ettiği iddia edilen Doğukan Çep, "Ben bu davanın baş aktörüyüm, azmettiricisiyim, ifade vermek istiyorum" dedi. Mahkeme Başkanı 'Sıran gelince konuşursun, otur yerine" diye karşılık verdi.

İddianameye göre tetikçi Eray Özyağcı’yı olay yerine getiren ve oradan kaçıran motokurye sanık Vedat Balkaya ise emniyette verdiği ifadeleri baskı altında verdiğini öne sürerek "Doğukan Çep, alacağının olduğunu, tahsilatı ise Eray Özyağcı’nın yapacağını söyledi. Beni kandırarak buraya getirdiler, ben alacak verecek durumu için araç konusunda yardımcı olmak için oraya gittim. Burada birinin vurulacağını bilmiyordum. Eray’ın vurduğu kişinin öldüğünü emniyette öğrendim. Beni kandırdılar, yaptıkları iyiliğin altında kalmamak için yardım etmek istedim. Suç işlemedim yasa çiğnemedim. Tahliyemi talep ediyorum" diye konuştu.

'TAKSİYE BİNDİM, SİLAH SESLERİNİ DUYDUM'

İddianamede, cinayet öncesi keşif yapan olarak yer alan sanık Suat Kurt, Doğukan Çep’in kendisinin manevi kardeşi olduğunu söyleyerek kendisinden ricada bulunduğunu iddia etti. Eray Özyağcı’yı tanımadığını iddia eden Kurt, "Doğukan Çep, ‘Ankara gider misin; adres vereceğim bu şahıs adrese kaçta giriyor kaçta çıkıyor, ne yapıyor ne ediyor?’ dedi. 'Dövülecek, en fazla ayaklarından yaralanacak' dendi. Olayın olduğu gün Eray’ın orada olduğundan haberim yok. Eray’ı İstanbul’dan geldiğinde karşılayan benim. Rahmetlinin adreslerini atan benim. Benim meselem de değil, olayı ben yaptırmışım gibi ne torbacılığımız kaldı ne başka bir şey. Ben sadece bilgileri attım" dedi. Doğukan Çep’in kendisine adres bilgilerini attığını belirten Kurt, Ateş’in adrese giriş çıkış saatlerini Çep’e söylediğini belirtti. Eray’la Doğukan telefonda görüşürken Sinan Ateş’in vurulacağını öğrendiğini iddia eden Kurt, "Adamı gördüğümü Doğukan’a söyledim. Geldiklerini söyledim. Doğukan ‘Ağabey sen taksiye bin git’ dedi. Taksiye bindim, taksideyken silah seslerini duydum. Sonra otobüs değiştirip kaçtım" dedi.

'AYAKLARINDAN VURDURMAYA GÖNDERDİM'

Sanıklardan Doğukan Çep ise cinayeti kendisinin azmettirdiğini söyleyerek "Dışarıdaydım, aranıyordum. Bir gün sabah namazında Ateş’le yan yana kıldık. 2013’te ceza aldım. 'Yardımcı olabilir misin' dedim Ateş’e. Ateş de ‘Ne demek, yardımcı olurum’ dedi. Telefonda olayı anlattım. 2020 yılında telefonum çaldı; 'Kanalı buldum dosyayı halledecekler, 1 milyon lira istiyorlar' dedi. 'Ben o kadar bulamam' dedim. ‘200 bin verelim peşinat geri kalanı hallederiz’ dedi. Parayı bir otelde verdim, ayrıldık. Bazen İstanbul’dan birilerini soruyordu. 2021 yılında tekrar telefonum çaldı; 'Kardeşim 200 bin lira daha lazım aynı kişiler değil, farklı kişilere vereceğiz' dedi. Borç harç hallettim verdim. Kız Kulesi'nin karşısında bir gün oturuyorlar beni çağırdılar; 'iş uzun sürebilir ama hallolacak' dedi. 2022 yılı Kasım ayı 'Artık sona yaklaştık, paranın tamamını vermen lazım' dedi. Ankara’ya geldim. Parayı verdim bir poşette. Poşeti beyaz bir arabaya koydu, arabanın plakasını da gördüm. Aralık ayı başlarında aradım. ‘Haber bekliyorum ben de’ dedi. ‘Ağabey hani sonuna gelmiştik?’ dedim. 2-3 gün sonra tekrar aradım; ‘müsait değilim’ dedi telefonu kapattı. Daha sonra aradım açmadı. Dedim ki 'benim paraya el koydu, 'ben bunu ayaklarından vuracağım' dedim. Ben öldürmeye gönderseydim ‘öldürmeye gönderdim’ derdim. Ben gerçekten ayaklarından vurdurmak istedim. Ben 4'üncü gün yakalandım İstanbul’da. Bir baktım ölmüş, istemediğim bir şeydi üzüldüm. Ben cezama razıyım; ama ayaklarından vurmaya gönderdim. Suikast yapmaya gelen adam ayaklarına sıkmaz, arkasından, sırtından atar, kimse de görmez" dedi.

Çep, Sinan Ateş'in gövdesine isabet eden kurşunun olay sırasında onun yanında bulunan arkadaşı Selman Bozkurt’un silahından çıktığını iddia ederek, araştırılmasını talep etti ve tahliye talebinin olmadığını söyledi.

Sanıkların savunmalarının ardından duruşmaya ara verildi.

'SULANDIRMAYA YÖNELİK ADIMLAR ATILIYOR'

Ankara'da eski Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin davayı takip eden İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, basın mensuplarına açıklama yaptı. Dervişoğlu, herhangi bir siyasi kimlik sahibi olduğu için duruşmada bulunmadığını söyleyerek, "Mevkidaşımız olan merhum Sinan Ateş'in katliyle alakalı olarak kendi dönemimizin Ülkü Ocakları Genel Başkanlarıyla birlikte adaletin takipçisi olacağımızı göstermek üzere geldik. Gördük ki, her zaman olduğu gibi yine vicdanlar yalnız, adalet de öksüz bırakılmış. En başından itibaren iddianamenin yetersizliği üzerinde söz söyledik. Hatta bunun bir iddianame değil, bir ibraname olarak tarihe geçeceğini ifade ettik. Bugün gördük ve anladık ki iddianamenin yetersizliği üzerine bir de duruşmanın sulandırılmasına yönelik birtakım adımlar atılıyor. Şartlar ne olursa olsun adalet elbet bir gün tecelli edecektir. Bu cinayet ortada kalmayacak. 'Ya adalet ya kıyamet' demeye devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

'SUİKASTIN ÜSTÜNÜN ÖRTÜMESİ DAVASI'

Gelecek Partisi İstanbul Milletvekili ve Grup Başkanvekili İsa Mesih Şahin de karar aşamasına kadar bu davayı takip edeceklerini söyledi. DEVA Partisi Sözcüsü İdris Şahin de "Bu dava siyasi bir suikastın üstünün örtülmesi davasıdır. Adalete hizmet etmeyecek bu dava gerçeğin üstünü kapatmayı amaçlamaktadır. İçeride özellikle olayın azmettiricisi olduğunu söyleyen ismin vermiş olduğu ifadelerle de bunu son derece net bir şekilde görüyoruz. Şu ana kadar vermiş olduğu ifadelerin tamamen tersini ifade eden ve olayı sadece kendisi ve etrafındaki belirli bir sınırlı grupla yönlendirmeye çalışan bir şekliyle milletin aklıyla dalga geçen bir kısım ifadelerle karşı karşıya kaldık. Soruşturma sürecinde deliller karartılmaya çok çalışılmış, görevli savcılar değiştirilmiştir. Bugün de zaten ifade veren sanıkların bir kısmının doğrudan dosyanın savcılarını hedef aldığını ve bu savcıları hedef alırken de 'MHP Lideri Sayın Bahçeli'nin ismini verirseniz sizi kollayacağız' noktasında bir kısım ifadelerin geçtiğini ifade etmektedirler ki bu da yapmış olduğumuz tespitlerin ne derecede haklı olduğunu göstermektedir" dedi.

Milli Yol Partisi Genel Başkanı Remzi Çayır ise duruşma salonunda tiyatro oynandığını savunarak, "Sinan Ateş cinayeti faili meçhulden kurtulmadığı müddetçe Türk siyaseti temizlenemez, Türk toplumu temizlenemez" dedi.

'AZMETTİRİCİ' DEMİRBAŞ: KAMUOYU ALGISIYLA TUTUKLANMIŞ BİR İNSANIM

Verilen öğle arasının ardından duruşmaya devam edildi. İddianamede 'azmettirici' sıfatıyla yer alan, eski Ülkü Ocakları Genel Merkez yöneticisi Tolgahan Demirbaş, suçlamaları reddettiğini belirterek, "Maktulle hiçbir ilişkim, arkadaşlığım yoktur. Diğer sanıkları da hayatımda hiçbir yerde görmedim. Kutsal saydığım tüm inançlar üzerine yemin ederim ki, böyle bir olayın olacağından haberim yoktu" dedi.

Demirbaş, iddianamede 'azmettirici' sıfatıyla yer almasına ilişkin de "İddianameyi defalarca okudum kimin neyi azmettirdiğini anlayamadım. Bana hiçbir zaman azmettiricilikle ilgili bir soru sorulmamıştır. Ben maktule ait hiçbir bilgiyi hiç kimseye göndermedim. Telefonumdan çıkan bilgilerin maktule ait olduğu söyleniyor; ben maktulün evinin, işinin nerede olduğunu bilmiyorum. Olay olup bittikten sonra bir camiayı zan altında bırakmak suretiyle ve kamuoyu algısıyla tutuklanmış bir insanım. Cep telefonumu olayla alakam olmadığını göstermek için şifresiyle polise teslim ettim" diye konuştu.

Demirbaş, maktul Sinan Ateş'in eşi Ayşe Ateş hakkında bilgi toplayıp toplamadığına ilişkin soru üzerine de "Hiçbir arkadaşımızın, hiçbir Ülkücünün kadınla, çocukla işi olmaz. Maktulün çocukları kadar mağdur değil ama benim ailem, çocuğum da mağdur. Tahliye talep ediyorum" ifadelerini kullandı.

'RESMEN KANDIRILDIM'

Tutuklu sanıklardan tetikçi Eray Özyağcı, Vedat Balkaya ve Suat Kurt'un Ankara'da konakladığı evin sahibi tutuklu Zekeriya Asarkaya ise, üzerine atılı suçları kabul etmeyerek, "Sinan Ateş'in kim olduğunu bile olaydan sonra öğrendim. Bu kişileri tanımam etmem, resmen arada kandırıldım. Evimin karşısında kamera var, bilsem bunları misafir eder miyim? Her şeyin üzerine yemin ederim, benim böyle bir cinayetin işleneceğinden haberim yoktur. Tahliye talebi ne demek, ben beraatimi talep ediyorum. Rahatsızım, hastalığım ilerledi" dedi.

Suat Kurt'un Ankara'da kalacağı evi organize ettiği iddia edilen sanık Hakan Saraç, "Benim bu yaşanan olayla bir alakam yoktur. Eğer bir alakam varsa dünyanın en namussuzu benim. Geçmişte yaptığımız hataların bedelini 20 sene cezaevinde kalarak ödedim. Ben ailemle vakit geçirmeyi seven birisiyim. Neden suç işleyim ki. Tahliyemi talep ediyorum" diye konuştu.

'ARANDIĞI BİLSEM ASAYİŞ EKİPLERİNE TESLİM EDERDİM'

Özel harekat polisi olarak görev yapan ve tetikçi Eray Özyağcı'yı cinayetten iki gün önce İstanbul'dan Ankara'ya getirdiği iddiasıyla yargılanan Aşkın Mert Gelenbey de Özyağcı'nın arkadaşı olduğunu söyleyerek, "Eray arka koltukta oturuyordu, beraber sohbet ederek geldik. Ankara'ya gelince ağabeyimi aldık. O esnada Eray arka koltuğa geçti. Ben şoför koltuğuna geçtim. Uygulama noktasında çevrildik, ben aracın farlarını kapatıp, iç ışığını açtım. Polis memurları da 'Gençler devam edin' dedi. Biz de hiçbir evrak göstermeden yolumuza devam ettik. Eğer Eray Özyağcı'nın aranması olduğunu bilseydim, onu asayiş ekiplerine teslim ederdim" ifadelerini kullandı.

Duruşmaya yarın devam edilecek.