İstanbul'un acili ona emanet: Komşusuyla tartışan ambulansı arıyor
İstanbul'un yeni 112 Acil Hizmetler Başkanı Dr. Abdurrahman Kavuncu ilk kez DHA'ya konuştu. İstanbul'daki acil sağlık hizmetlerinin 1994'teki kuruluş ekibinde de yer alan Dr. Kavuncu, "112'nin emekleyen dönemini de biliyorum. Şimdi maraton yapıyoruz. Dünyanın örnek gösterilen sayılı sistemlerinden biriyiz. Vakaya ulaşma süremiz saatlerden, ortalama 8 dakikaya indi. Hedefimiz bunu daha da kısaltabilmek. Günde 8-10 bin acil çağrısı geliyor. Çağrı merkezinde süzülen ve vakaya dönüşen çağrı sayısı ise 3 bin civarı. Bu 3 binin de yaklaşık yüzde 10'u ambulansa gerek olmayan vakalar çıkıyor. Dolayısıyla vatandaşlarımızın gerçekten acil olmayan durumlar için araması söz konusu. Komşusuyla kavga edip ambulans çağıran var. 112 hizmetleri sadece hayati tehlike durumundaki hastalara hizmet veren bir sistem" dedi. Dr. Kavuncu, sağlıkta şiddete en çok maruz kalan ekibin acil ve ambulans ekipleri olduğuna da dikkat çekerek sağlık profesyonellerine şiddete asla müsamaha göstermeyeceklerini de kaydetti.
İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü'ndeki görev değişiminin ardından, 112 Acil Hizmetler Başkanlığı'na getirilen Dr. Abdurrahman Kavuncu ilk kez DHA'ya konuştu. İstanbul'da acil sağlık hizmetleri sisteminin 1994'te ilk kez kurulduğu dönemde de rol oynayan Dr. Kavuncu, 112'nin bugün, emekleme aşamasından maraton koşucusu haline geldiğini söyledi. Dr. Kavuncu, acil sağlık hizmetlerinde en çok yaşanan şiddete maruz kalma olaylarından, yeni hedeflerine kadar en önemli başlıkları Demirören Haber Ajansı için değerlendirdi. Dr. Kavuncu, “İstanbul'un yeni Acil Sağlık Hizmetleri Başkanıyım ama aslında yeni değil, eski sayılırım. 112'nin ilk kuruluş döneminden itibaren kurucuları arasında yer alıyorum. Emekleyen dönemlerini biliriz 112'nin. Şimdi maraton yapıyoruz, dünyanın örnek gösterilen sayılı sistemlerinden birisi haline geldik. İlk kurulduğu dönemlerde vakaya ulaşma süremiz, ki acilde ana kriter budur; vatandaş alo dedikten sonra hastaya ulaşma süresidir, bazen saatleri bile buluyordu. Şu an 8 dakikaya kadar düşmüş durumda bu süre. Benim de projelerimde her zaman en önemli kriteri oluşturuyor, inşallah çok daha kısa sürelere ulaşmayı hedefliyoruz" dedi.
Â
10 BİN ÇAĞRININ YAKLAŞIK 2 BİN 500'Ü GERÇEK VAKA
İstanbul'da vatandaşlara yaklaşık 350 istasyonda konuşlanabilen 500'den fazla ambulansla acil sağlık hizmeti verildiğini kaydeden Dr. Kavuncu, “Bunların içinde yenidoğan, obez ambulansı gibi özel ambulanslar da var. 5 binden fazla çalışanımız var. Sürücüsünden çağrı merkezine, doktoruna kadar. Günde 8-10 bin arası çağrı alıyoruz. Bu ambulans taleplerinin içerisinden çalışanlarımız profesyonelce süzüyorlar ve günlük yaklaşık 2 bin 500- 3 bini ambulans çıkışına, yani gerçek vakaya dönüşüyor. Bunların da yüzde 10'u gibi bir kısmı da, olay yerinde ya da adresinde bırakılan veya başka araçla hastaneye naklenmiş yani ambulansa gerek olmayan bir grup var. Gerçekten acil çağrılar bu geriye kalan kısmı oluşturuyor aslında. Gerçekten kimler aramalı, kimler aramamalı derseniz, diş ağrısına bile ambulans talebi oluyor. Çağrıların kalitesi, hakikaten hastanın hayatını tehdit eden durumlarla ilişkili olmalı. Komşusuyla anlaşamadığı durumda bile ondan şikayetçi olmak için ambulans çağırıyor vatandaşımız. Buna tabii ki hayır diyoruz" şeklinde konuştu.
Â
“KAP-GÖTÜR SİSTEMİNİ UYGULUYORUZ"
Dünyada iki türlü acil ambulans sistemi uygulandığını da belirten Dr. Kavuncu, bunlardan birinin içinde sadece paramedik veya acil tıp teknisyeni (ATT) ekibinin bulunduğu ve ilk müdahalesinin olay yerinde yapılıp hastanın bir an önce uygun hastaneye ulaştırıldığı 'kap-götür' sistemi olduğunu, diğerinin ise doktorlu ambulansla hastaya olay yerinde uzun uzun müdahalelerin gerçekleştirildiği sistem olduğunu söyledi. Dr. Kavuncu, Türkiye'de vaka ve olay yerinin imkanlarına göre her iki sistemin hibrit bir şekilde uygulanabildiğini ama vatandaşların olay yerinde uzun uzun müdahaleye uygun tavrı olmaması ve geniş ulaşılabilir hastane ağlarımızın bulunması nedeniyle ülkemiz için 'kap-götür' sisteminin çok daha uygun olduğunu söyledi. Dr. Kavuncu, şu bilgileri verdi: “Hekimli ve hekimsiz ambulans uygulamaları örnekleri var. Türkiye'de ikisinin birlikte uygulandığı bir model sürdürülüyor. Amerika'da da örneğin kap-götür yöntemi uygulanır. Ama Avrupa Birliği'nde örneğin Fransa'da doktorlu ekiple hastaya adresinde uzun uzun müdahale yapılan bir model ağırlıkta. Bizim kap-götür yöntemi çok daha uygun çünkü bir taraftan İstanbul'da gerçekten çok geniş bir hastane ağımız var" dedi.
Â
“VAKAYA EN UYGUN HASTANEY YAPAY ZEKA YARDIMIYLA BELİRLENİYOR"
Ambulans ekiplerinin vakaya ulaştıktan sonra hastanın nakledileceği hastaneyi kendi isteklerine göre seçmediklerini, ana komuta merkezinde; hastanın durumu, onu karşılayacak kapasitede bir hastane şartlarının yapay zeka yardımıyla da belirlenerek hastanın hızla o hastaneye götürüldüğünü vurgulayan Dr. Kavuncu, sanıldığı gibi özel hastane ya da kamu hastanesi seçiminin ambulanstaki ekip tarafından yapılmadığının altını çizdi. Dr. Kavuncu şunları söyledi: “Hastayı aldıktan sonra hastane seçimini aslında yine bizim çağrı merkezimiz düzenliyor. Ekiplerin en kısa sürede hangi hastaneye gidebileceğine, yapay zekanın da yardımıyla, hastanın durumuna göre karar veriliyor. Tabii bunu mutfağında büyük bir çalışma var. Hangi hastanenin acil servisinde ne iş yapılır, o hastanede hangi branşlar var, yoğun bakımından tutun da diğer imkanlarına kadar bakılır, gece mi gündüz mü, hafta sonu mu, orada nöbetçi bir ekip var mı, bunların hepsi öncesinde işlenir, kayıt altına alınır ve 'size şu hastaneyi öneriyoruz' şeklinde bir sonuç çıkar. Üniversite hastanesi olur, Sağlık Bakanlığı hastaneleri olur, özel hastaneler olabilir. Sisteme hastanelerin kabiliyetlerini giriyorsunuz, yatak sayılarını, branşlarını, yoğun bakımda doluluk boşluk oranlarını, vakaya ulaşan ekip hastanın olası tanısını merkeze bildiriyor. Böylece o branşın olmadığı hastaneye değil de hastanın hayati durumu açısından en uygun yere sevki sağlanıyor. Yapay zeka dediğim şey bu aslında. Size o bilgileri süzüp en uygun adrese yönlendiriyor."
Â
“SAĞLIKTA ŞİDDETE ASLA TOLERANS GÖSTERMEYECEĞİZ"
Sağlıkta şiddete en çok ambulans çalışanları ve acil çalışanlarının maruz kaldığını da vurgulayan Dr. Kavuncu, bu yeni dönemde şiddete asla müsamaha göstermeyeceklerinin altını çizerek sözlerini şöyle noktaladı: “Ambulans çalışanlarımız ve acil serviste çalışanlar şiddetle ilk muhatap olan kesim. İnsanlar işin dozunu artırıp farklı hallere getirebiliyorlar. Şiddete maruz kalmada rekor gerçekten ambulans hizmetlerinde. Bu anlamda bizim çok ciddi Beyaz Kod ihbarlarımız oluyor. Ayda 30'a yakın Beyaz Kod vakası yaşıyoruz ki bu çok büyük bir rakam. Her türlü hakarete, sözlü ve fiziksel şiddete maruz kalıyor arkadaşlar. Üstelik çalışanlarımızın çoğu kadın ve hanımlara saldırı da çok fazla oluyor. En son yaşadığımız bir ambulans görevlimizi bir akaryakıt istasyonunda darp etmişlerdi. Bununla ilgili çok hızlı bir aksiyon aldık. Hemen Emniyet Müdürlüğümüz, İçişleri Bakanlığımız, Adalet Bakanlığımız ve Cumhuriyet Savcılığımızla irtibata geçtik, sağ olsunlar gerçekten çok ilgi gösterdiler ve hızla müdahalede bulundular. Yerinde tespitlerle o kişiler tutuklandı. Sağlıkta şiddete hiçbir şekilde toleransımız yok" ifadelerini kullandı.