Görme engelli ikiz kardeÅŸlerden üstün baÅŸarı
17 Ağustos 1999'daki 7,2 büyüklüğündeki Gölcük depreminde Suna Yüksek yaşadığı yoğun stres nedeniyle ikizlerini 27 haftalık dünyaya getirdi.Görme engelli olarak dünyaya gelen Burak ve Fatih Yüksek kardeşler eğitim aldıkları süre boyunca türlü zorluklarla karşılaştı. Buna rağmen yılmayan ikiz kardeşler Burak ve Fatih Yüksek, kendi başarı öykülerini yazdı.Eğitim hayatları boyunca türlü zorluklarla karşılaşan ikiz kardeşler, Yeditepe Üniversitesi'nden onur derecesiyle mezun olup hayallerindeki mesleklerine kavuştu. Çocuklarını her zaman destekleyen Suna Yüksek, "Kariyerlerinin başındalar daha ama ikisi de çok iyi bir kurumda, iyi yerlerde çalışıyorlar. Çocuklarımız ilkokula bile alınmazken, şimdi Yeditepe'den mezun iki genç ve bu benim için, bir anne için çok gurur verici birşey" diye konuştu.
İkiz kardeşler Burak Yüksek (25) ve Fatih Yüksek(25), 1999'da yaşanan 17 Ağustos 1999'daki 7,2 büyüklüğündeki Gölcük depremi sırasında anneleri Suna Yüksel'in yaşadığı stres nedeniyle erken doğdu. 27 haftalık ve görme engelli olarak dünyaya gelen ikiz kardeşler eğitim hayatları boyunca da zorluklarla karşılaştı. Okula alınmak istemeyen 2 kardeş, eğitim hayatında üstün başarı göstererek Yeditepe Üniversitesi'nden onur belgesi ve dereceyle mezun oldu. Burak Yüksek, Türk Hava Yolları'na bağlı bir şirkette erişilebilirlik uzmanı, Fatih Yüksek ise özel bir bankada çevirmen olarak çalışıyor.
Â
'BENÄ° MOTÄ°VE EDEN YABANCI DÄ°LE MERAKIM OLDU'
Rus Dili ve Edebiyatı bölümünü yüzde 100 burslu kazanıp bölümü dereceyle bitiren Fatih Yüksek, "İlkokulda, anaokulunda görme engelli çocukların yaşayabileceği sıkıntıları yaşadım. Biz ikiz olduğumuz için ikimiz de o sıkıntıları yaşadık. Öğretmenlerimiz bizi kabul etmemek için ellerinden geleni yaptılar. Ama biz bu engelleri aşabildik. Eğitim yolumuzda ilerleme katedebildik. Bize okulda, 'Sizin yeriniz körler okulu, siz burada yapamazsınız' denirdi. Bana özellikle öğretmenim böyle cümleler kurardı. Ben de buna rağmen ilerledim. Sabırla, ailemin de arkamda durmasıyla beraber ilerledim ve şu anda Yeditepe Üniversitesi Rus Dili ve Edebiyatı mezunuyum. Yüzde 100 burslu orayı kazandım. Bu cümlelerine rağmen başardım. Beni motive eden yabancı dile merakım oldu. İnternetten belgeseller seyrederdim. İngilizce izliyordum. Rus Dili ve Edebiyatı okurken Rusça'yı da artık iyice öğrenmeye başladığım için Rusça da izlemeye başladım bu tür belgeselleri. Bilimsel makaleler, bilgiler, çeşitli konularda okuyordum. Bu benim motivasyonum oldu. İlkokulda sadece dayanmak zorunda olduğumu biliyordum. Ne kadar katlanırsam bir gün bitecek bunu biliyordum. Zaten çocuk aklımla gidecek başka bir yer yok diye düşündüm. Başka bir seçenek olsa onu kullanırsın; ama bu durum bana motivasyon verdi. Ben de dile olan ilgime daha çok sarıldım. Bu sayede kendimi geliştirdim ve ilkokula bile almamalarına rağmen yüzde 100 burslu olarak Yeditepe Üniversitesi'nden mezun oldum" dedi.
Â
'İLKOKUL MÜDÜRÜ KAZANAMAZLAR DEMİŞTİ'
Aynı üniversitenin Çeviri Bilimi bölümünden mezun olan Burak Yüksek ise, "Yeditepe Üniversitesi'nde Çeviri Bilimi bölümü mezunuyum. Türk Hava Yolları'nın iştiraki olan bir şirkette, havacılığın genel olarak engelliler açısından kolaylaştırılmasına yönelik çalışmalar yapıyorum. İlkokul müdürü bizim lise sınavımızla ilgili, 'Feriştahı gelse kazanamaz' demişti. Biz liseyi de kazandık, üniversiteyi de kazandık. Şimdi kariyerimizin başındayız" ifadelerini kullandı.
Â
'ÇOCUKLARINIZIN YERİ GÖRME ENGELLİLER OKULU DEDİLER'
Anne Suna Yüksek, zorlukların kendisini ve çocuklarını yıldırmadığını belirterek, "Çocuklarımız 1999 yılında doğdular. 17 Ağustos depreminden ben çok fazla korkmuştum. Onun için 27 haftalık dünyaya geldiler. Göz de en son gelişen organ olduğu için görmeleri gelişmedi. Bu nedenle görme engelli doğdular. Çocuklarımızın görmeyeceğini öğrendiğimizde onları nasıl büyüteceğimiz telaşına düşmüştük aslında. Çocuklarımız için 3 yaşından sonra özel öğretmen tuttuk, bu şekilde kaynaştırma eğitimine hazırlamaya başladık. Büyük bir hevesle gittiğimiz okuldan maalesef bize, 'Sizin çocuklarınızın yeri görme engelliler okulu' dediler; ama biz aldığımız destekler sonucu orada okuyabileceklerini söyledik. Özellikle Fatih'in öğretmeni bu konuda bize çok diretti, ama onların önümüze çıkardığı her engeli biz çalışmamızla, azmimizle, çocuklarımızla birlikte aştık. Onların ilkokulda çektikleri, daha çok Fatih'in çektiği zorluklarla birlikte daha çok kamçılandık. Çocukları okula almamak için bize bin bir bahane sundular. 'Merdivenlerden nasıl inecekler, tuvalete nasıl gidecekler, koridorlarda birileri çarpacak' gibi korkularımız vardı. Ama biz bunların hepsinin önlemini zaten almıştık. Biz 5'inci katta oturuyoruz, 5 kat merdiven inip çıkıyorlar, tuvaletin yerini kendileri biliyorlar, kendileri gidebiliyorlar. Böyle ufak bahanelerle bu çocukları eğitim hayatından soyutlarsak, toplum için de bence büyük bir kayıp olacaktır" şeklinde konuştu.
Â
'BİZİM ÇEKTİKLERİMİZİ BAŞKA ÇOCUKLAR ÇEKMESİN DİYE DERNEK KURDUK'
Anne Yüksek, görme engelli çocuklar için dernek kurduklarını belirterek, "Çocuklarımız için çok büyük emek verdik, ertesi gün okuyacakları hikaye kitaplarını öğretmen önceden söylüyordu ve ben akşam eve gelince o hikaye kitaplarını kabartma alfabeyle basıp okula öyle gönderiyordum. Çocuklarım arkadaşlarından geri kalmasın, onlar da okuyabilsinler diye. Bizim çektiklerimizi başka çocuklar ve ailelerinin çekmemesi için görmeyen çocukların aileleriyle birlikte 'Parıltı Görmeyen Çocuklara Destek Derneği'ni kurduk. Bizim gibi olan çocuklardan hangisi eğitiminde zorluk çekiyorsa, dernekle birlikte onlara yardım ediyoruz. Fatih bir gün geldiğinde, 'Benim yerim burası değilmiş, körler okuluymuş anne beni buradan alın' dedi. Biz de ona, onun da bütün çocuklar gibi o okulda okumanın hakkı olduğunu, her çocuk gibi eğitim haklarının olduğunu ve yasal olarak da orada okuması gerektiğini anlatarak öğretmene karşı bir direnç gösterdik. Bu bizim için daha bir hırs oldu. Her zaman başarılı bir çocuk oldu, Burak ile birlikte. Bunda aslında öğretmeninin de katkısı büyük. Çünkü o bizi zorladıkça biz hep daha iyisini yapıyorduk. Üniversiteye başladıklarında dil bölümünü seçmeyi tercih etti ikisi de, ikisi de onur derecesiyle mezun oldu. Kariyerlerinin başındalar daha ama ikisi de çok iyi bir kurumda, iyi yerlerde çalışıyorlar. Çocuklarımız ilkokula bile alınmazken, şimdi Yeditepe'den mezun iki genç ve bu benim için, bir anne için çok gurur verici bir şey" diye konuştu.