Edirne'de tarihi caminin restorasyonunda bahçe duvarlarında mezar taşı kullanılmış
Edirne'de 15'inci yüzyılda Fatih Sultan Mehmet'in eşi Sitti Mükrime Hatun tarafından yaptırılan 'Sitti Şah Hatun Camisi'nin, geçmişteki restorasyonunda bahçe duvarlarının bir kısmında, haziresindeki mezar taşlarının kullanıldığı ortaya çıktı. Trakya Üniversitesi'nden emekli sanat tarihçisi Prof. Dr. Engin Beksaç, "Bu çok uzun süreçlerden beri yapılmakta olan bir durum. Yani camilerde, mescitlerde yapılan bütün restorasyon çalışmaları esnasında ilk defa tahrip edilen yerler genellikle bu hazireler oluyor. Bunun planlı ve programlı olmayışından, restorasyon yapan şirketlerdeki uzman bazı kişilerin ilgisizliğinden maalesef bu duvarlar mevcut" dedi.
Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet'in eşi Sitti Şah Sultan tarafından 1482'de yaptırılan Edirne'deki Sitti Şah Sultan Camisi, geçmiş dönemlerde birçok restorasyon gördü. Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Başkanlığı'ndan geçen ay emekli olan Prof. Dr. Engin Beksaç, bu restorasyonlar sırasında, caminin bahçe duvarlarında haziresindeki mezar taşlarının kullanıldığını tespit ettiklerini belirterek, restorasyon çalışmalarında, uzmanların ilgisizliği nedeniyle ilk tahrip edilen yerlerin genellikle bu mezar taşlarının olduğunu söyledi.
’EDİRNE MEZARLIKLAR KONUSUNDA CİDDİ BİR TEDBİR ALMAMIŞ’
Sadece Sitti Şah Sultan Camisi'nde değil, pek çok cami duvarında bu şekilde mezar taşlarının kullanıldığını gördüklerini dile getiren Beksaç, "Şöyle bir durum var. Bu Edirne için doğal bir durum. Hani sadece Sittişah Hatun Mescidi'nde değil, diğer mescitlerin bahçelerinde ve hatta kabristanlarda duvarlarda kullanılmış olan mezar taşlarını görebiliyoruz. Yani yoğun olarak karşımıza çıkan bir durum. Sittişah Hatun Camisi bir Fatih dönemi yapısı ve daha doğrusu bu sürecin uzantısı olan 2'nci Beyazıt devriyle falan devam eden süreçte yapılan bir mescit. Fakat işin ilginç tarafı burası Edirne'de halk arasında çok uzun yıllar hani kutsiyeti olan bir yer olarak bilindiği için etrafındaki haziresine çok sayıda defin yapılmıştır. Edirne'nin pek çok mescidinde ve camisinde biz bu definleri görebilmekteyiz.
Zaman içinde Edirne'de büyük bir harabiyet yaşandığı süreçte bu mescit de bundan nasibini almıştır, diğer buna benzeyen mescitler de bundan nasibini almış ve bu onarım çalışmaları sırasında hazirede yapılan temizlikler esnasında burada defnedilmiş olan şahısların mezar taşları maalesef bazen kasten kırılarak, bazen kırıkları toplanarak duvarlarda kullanılmıştır. Yani sadece Sittişah Hatun Cami duvarı için değil, bu diğer bütün mescitler de karşımıza çıkacak bir durum. Edirne maalesef mezarlıkları konusunda hiçbir zaman ciddi bir tedbir almamış ve bunları tüketmiş bir şehirdir" diye konuştu.
'MAALESEF BİR MEZAR TAŞI KIYIMI VAR'
Mezarların büyük bölümünün Osmanlı dönemi mezarı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Beksaç, "Mezarlıklar Osmanlı mezarlıkları yani Osmanlı devrinde kullanılan mezarlıklar. Buradaki mezarlıkta mesela taşlara baktığınız zaman da bunu netlikle görebiliyorsunuz. Daha 15'inci yüzyıldan başlayarak 16, 17, 18, 19 hatta 20'inci yüzyıl başına kadar süren zaman içinde burada definler yapıldığını gayet netlikle görmek mümkün.
Esasında bunlar korunabilirdi, hala da korunabilir. Yani şu anda da Edirne'de mezarlıklar konusunda çok ciddi bir çalışma olduğu kanısında değilim. Her tarafında şehrin darmaduman edilmiş, araştırılması gereken çok sayıda Osmanlı mezarlığı var ve bunların maalesef yeni definlerle birlikte eski kabirlerin tahrip edildiğini ve yok edildiğini görüyoruz. Mesela bu şehir mezarlıkları için de geçerli. Edirne'de maalesef bir mezar taşı kıyımı, bir mezarlık tahribatı var" dedi.
'HEPSİ OSMANLI HATIRASI'
Prof. Dr. Beksaç, şehir mezarlıklarının 20'inci yüzyılın başlarından sonra yaygın hale geldiğini, bu tarihe kadar kişilerin cami hazirelerine defnedildiğine de dikkat çekti. Beksaç, "Bilindiği gibi mezarlıkların Osmanlı devrinde kullanılmaya başlanması Batı örnekleri doğrultusunda 20'inci yüzyılın başlarından sonra şehir mezarlıkları kullanılıyor. Ondan önceki süreçlerdeki bütün definler genellikle mescitler, camiler ile diğer dini birimlerin tekkelerin ve dergahların çevresinde yapılmaktaydı. Zaman içinde bu 20'inci yüzyıl sonrasında batılılaşmanın etkisiyle özellikle Avrupa'ya gidip gelen kişilerin etkisiyle birlikte şehir mezarlıklarına dönüştü. Esasında bu küçük mescitlerin, camilerin çevresindeki alanlarda çok sayıda defin vardı. Yani aradan geçen yüzlerce yılın getirdiği definler vardı.
Bunlar bir Osmanlı hatırasıydı. Hele hele Osmanlıcıyız, diyenlerin özellikle koruması gereken bir hatıraydı. Maalesef şu anda gördüğünüz gibi kabristandan geriye kalan bütün taşlar duvarda ama bu son süreçlerin değil yani bu çok uzun süreçlerden beri yapılmakta olan bir durum. Yani camilerde, mescitlerde yapılan bütün restorasyon çalışmaları esnasında ilk defa tahrip edilen yerler genellikle bu hazireler oluyor. Son zamanlarda bunun planlı ve programlı olmayışından, restorasyon yapan şirketlerdeki uzmanların bazı kişilerin ilgisizliğinden maalesef bu duvarlar mevcut" diye konuştu.