Başı ve elleri sargılı çalışmalara katılan Orman İşletme Şefi: Biz de atalarımız gibi canımızı hiçe saydık
Çanakkale'deki yangına müdahale için giderken trafik kazası geçiren ve tedavisi sonrası başında ve ellerindeki sargıyla yangın bölgesindeki çalışmalara katılan Eceabat Orman İşletme Şefi Ahmet Yüksel, "109 yıl önce de burada atalarımız canlarını hiçe saymışlar. 109 yıl sonra da biz de elimizden geldiğince mücadelemizi ettik, canımızı hiçe saydık" dedi. Dün sabah saatlerinde kontrol altına alınan ve 700 hektarlık ormanın zarar gördüğü yangının ardından bölgede 109 yıl önce patlamayan top mermileri de gün yüzüne çıktı. Ayrıca bölgede yangında ölen bir kaplumbağa görüntülendi.
Eceabat ilçesi Büyükanafarta köyü yakınındaki ormanda önceki gün saat 10.00 sıralarında yangın çıktı, rüzgarın etkisiyle geniş bir alana yayıldı. İhbar üzerine bölgeye Çanakkale Orman Bölge Müdürlüğü'ne bağlı 8 uçak, 12 helikopter, 51 arazöz ve 780 personel sevk edildi.
Milli Savunma Bakanlığı (MSB), Orman Genel Müdürlüğü'nün talebi üzerine 4'üncü Kara Havacılık Alay Komutanlığı'ndan 1 adet S-70 tipi helikopter de bölgeye gönderildi. Tedbir amacıyla Tarihi Gelibolu Yarımadası'ndaki 57. Alay Şehitliği ile Conkbayırı ziyarete kapatıldı.
YANGINA GİDEN ORMAN ŞEFİ, EKİBİYLE KAZA GEÇİRDİ
Yangına müdahale için bölgeye giden 17 AAC 399 plakalı kamyonet ile otomobilin Bigalı köyü yakınlarında çarpışması sonucu kamyonetteki Eceabat Anafartalar Orman İşletme Şefi Ahmet Yüksel ve beraberindeki 2 ormancı hafif yaralandı.
Yaralılar ambulansla hastaneye kaldırılarak tedaviye alındı. Yüksel, 7 saatlik tedavisinin ardından aynı gün taburcu edildi. Yüksel, taburcu olur olmaz başında ve ellerindeki sargıyla yangın bölgesindeki çalışmalara katıldı.
'BU YANGINDAN GİTMEYE VİCDANIM EL VERMEDİ'
Yangın günü ihbarı aldıktan sonra bölgeye doğru hareket ettiklerini söyleyen Ahmet Yüksel, "Bigalı köyü civarlarında bir trafik kazası geçirdik. Yaralamalı bir trafik kazasıydı. Oradan ambulansla önce Eceabat'ta hastaneye daha sonra Çanakkale'de hastaneye sevk edildim. Tedavi süreci sırasında yangının büyüdüğüyle alakalı haberler gelmeye başladı. Yangın, tamamıyla benim sorumluluk alanımda olan Çanakkale Savaşları'nın olduğu bu kutsal topraklarda gerçekleşiyordu. Her geçen dakika yangın büyümeye, artmaya devam ediyordu. Hastanedeki doktorlardan tek ricam bir an önce beni taburcu etmeleriydi.
Doktorlar, özellikle yangına gitmememi, yangının çok büyüdüğünü, başımdan darbe aldığım için yangına gitmemin tehlike olacağını söyledi. Hatta bir günlük raporu zorla yazdılar. Hastaneden taburcu olduktan sonra işletme müdürlüğü merkezine geldim. Yangın kıyafetlerimi giyerek yangın sahasına geldim. Sayın Bakanımız, Genel Müdürümüz, Bölge Müdürümüz hepsi yangın sahasındaydı. Gözetleme kulesinden yangını gözetliyorlardı. Tamamıyla benim geri dönmemi, dinlenmemi tavsiye ettiler, söylediler, ısrar ettiler. Fakat bu topraklar için binlerce can verilmişken, tamamıyla kendi sorumluluk alanımdaki bu yangından gitmeye vicdanım el vermedi. O dakikadan sonra 2 gün boyunca mücadelemiz devam ediyor" dedi.
'YANGIN SAVAŞÇILARIYIZ'
Ahmet Yüksel sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yangın savaşçılarıyız. Elimizden ne gelirse yeşil vatan için onu yapmak istiyoruz. Özellikle bu kutsal topraklarda elimizden faydalı bir şey geliyorsa ne mutlu bize. 109 yıl önce de burada atalarımız canlarını hiçe saymışlar. 109 yıl sonra da biz de elimizden geldiğince mücadelemizi ettik, canımızı içe saydık. O an çok kötüydü. Yangın sürekli rüzgarın etkisiyle yön değiştiriyordu, çok büyümüştü.
Yangının bir an önce önüne geçmemiz, yangını kontrol altına almamız gerekiyordu. Bu ekip işi. Sadece ben değil bütün arkadaşlarımız canını hiçe sayarak özverili bir şekilde bu kadar büyük bir yangını çok kısa sayılabilecek bir sürede kontrol altına aldık. Soğutma çalışmaları devam ediyor" diye konuştu.