Gençlerin yüzde 55'i akrabalarıyla aynı apartmanda oturmak istemiyor
Areda Survey, kişilerin akraba ilişkilerine yönelik Türkiye genelinden 3 bin 30 kişinin katılımıyla bir araştırma gerçekleştirdi. Araştırmanın sonuçlarını da Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan değerlendirdi. Buna göre, 55 yaş üstü katılımcıların yüzde 61'i akrabalarıyla aynı apartmanda / semtte oturmayı isterken, 18-34 yaş aralığındaki katılımcıların yüzde 55'i aynı apartmanda / semtte oturmayı istemiyor. Prof. Dr. Tarhan, akraba ile aynı semtte oturmak istememeyi 'kültürel bir erozyon' olarak değerlendirdi.
Akraba ilişkilerinin Türkiye ve dünyada farklı şekillendiğini belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, çalışmanın, özellikle hızlı dijitalleşmenin akraba ilişkileri üzerindeki etkisini ortaya koyduğunu ifade etti. Araştırmaya göre akraba ilişkilerinin hem en güçlü hem de en zayıf olarak değerlendirildiği yıl 2022 oldu. Türk halkının yüzde 47'si akraba ilişkisini güçlü olarak tanımlarken, yüzde 19,7'si zayıf olarak nitelendirdi. Akraba ilişkilerinin güçlü olduğu diğer yıl ise yüzde 43,5 ile içinde bulunduğumuz 2023 yılı oldu. 2021 yılında ise yüzde 57,4 ile akraba ilişkilerini orta düzeyde değerlendirenler dikkat çekti.
“AKRABA YALNIZLIĞIN İLACI"
İnsanın tek başına yaşamaya göre yaratılmadığını bu nedenle yalnızlığın insana zarar verdiğini dile getiren Prof. Dr. Tarhan, "İnsanı tek başına uzun süre bırakırsan şizofrenik reaksiyon gösterebilir. Yalnızlıkla ilgili yapılan çalışmalarda ileri yaştaki insan için günde bir paket sigara içmeye bedel olacak kadar zarar verdiği ortaya çıkmıştır. Akraba da bu yalnızlığın ilacı konumundadır. Ama Türkiye'deki akraba ilişkilerinin profili de önemlidir" diye konuştu.
“KOVİD SOSYAL İLİŞKİLERİ ETKİLEDİ"
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, genellikle ilişkilerin orta düzeyde çıktığını belirterek 2022'de 'güçlü' sonucunun yüksek çıkmasının nedeninin kovid sürecinin etkisi olduğunu ifade etti. 2022'de kovidin insanların sosyal ilişkilerini etkilediğini, 2021-2022'de insanların kendini zayıf ve güçsüz hissetmesi nedeniyle bir arayış içinde olduklarını dile getirdi.
“2022'DE YAKIN AKRABA ARAYIŞI DAHA FAZLA"
Prof. Dr. Tarhan 2022'nin yakın akraba ilişkisiyle ilgili farkındalık oluşturduğunu belirterek şöyle devam etti:
"Yakın akraba ilişkilerini daha fazla sorguladıkları bir dönem, o yüzden 2022'de güçlü diyenler yüksek çıkmış, zayıf diyenlerin de 2022'de son üç yıla oranla yüksek çıkması ilginç. Bakış açısı olarak; insanlar akraba ilişkisi kötüyse daha da zayıf olduğunu hissediyor. Yani zayıf olanlarınki belirginleşiyor. Yani 2022'de yakın akrabalarla ilişki arayışının daha fazla olduğu bir yıl denebilir. Çoğunlukla insanlar 2022'de akrabalarıyla güçlü ilişki kurma eğilimindeler. Yakın akraba bağı olmayanlar da olmadıklarını fark etmişler."
ERKEKLERİN KADINLARA GÖRE AKRABA İLİŞKİLERİ DAHA ZAYIF
Araştırmada, akrabalarla ilişkiler cinsiyet ve yaş durumuna göre de ayrıldı. Cinsiyete göre, kadınların yüzde 45,3'ü 'İlişkilerimiz güçlü'; yüzde 48,1'i 'İlişkilerimiz orta düzeyde'; yüzde 6,6'sı 'İlişkilerimiz zayıftır' dedi. Erkeklerin yüzde 41,7'si 'İlişkilerimiz güçlü'; yüzde 46'sı 'İlişkilerimiz orta düzeyde'; yüzde 12,3 'İlişkilerimiz zayıftır' diye belirtti.
“KADIN BEYNİ DAHA EMPATİK"
Kadınlarda akraba ilişkilerinin erkeklere göre daha güçlü olmasını Prof. Dr. Tarhan, kadınların daha empatik olmasına bağladı. Prof. Dr. Tarhan, "Ruh sağlığı, sinir sistemi, beyindeki algılaması açısından kadın beyni daha empatik algılamaya açıktır. Empatik demek sosyal ilişkiye farkındalığının yüksek olması, sosyal ilişki bağı kurması, birleştirici olma ve yalnızlığı giderme; Akrabaları ile yakın olmayla ilgili kadın beyni bir adım öndedir" dedi.
“ERKEKLER BİREYSELLİĞE DAHA YATKIN"
Erkeklerde akraba ilişkilerinin zayıf olmasının nedenini bireyselliğe yatkın olmalarına bağlayan Prof. Dr. Tarhan, "Erkeklerde de zayıfın ağırlıklı çıkmasının nedeni erkeklerin bireyselliğe yatkın olmasıdır. Otonomik davranmaya daha yatkınlardır. Takım çalışmasına yani akraba ilişkilerine karşı isteksiz olmasıyla açıklanabilir. Kendini geliştirdikçe yakın ilişkiler erkeklerde güçlenir. Aile içi travmalar da burada etkili olmuştur. Bu istatistik İsveç, Norveç'te yapılsa sayılar tamamen tersi çıkar" ifadelerini kullandı.
Akraba ilişkileri yaş gruplarına göre incelediğinde ilgili çekici sonuçlara ulaşıldı. Araştırmaya göre akraba ilişkilerini zayıf olarak nitelendirenlerin büyük çoğunluğunu yüzde 11,6 ile 55 yaş ve üzeri oluşturuyor. Diğer yaş gruplarına göre akraba ilişkilerini zayıf olarak nitelendiren 55 yaş ve üzeri, aynı zamanda yüzde 45,7 ile akraba ilişkilerini en güçlü olduğunu belirten grup içerisinde yer alıyor.
“GENÇLER YAŞLILARI YALNIZ BIRAKIYOR"
Araştırma yaş gruplarına göre incelendiğinde 55 yaş ve üzeri hem en 'güçlü' hem de en 'zayıf' sonuçlarını veriyor. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, iki zıt hissiyatın bu grupta yer almasının sebebini şöyle açıkladı:
"55 yaş ve üzerinde yalnızlık daha az beklenirdi. 2018'de Manchester Üniversitesi'yle BBC'nin yaptığı bir yalnızlık çalışması var. 'Çok yalnızım' diyenlerin oranı 16-24 yaş arası yüzde 40, 75 ve üzeri ise yüzde 27 çıktı. Yani gençlerde yalnızlık oranı çok daha fazla. 50 bin kişi ile yapılmış bir çalışma. Dolayısıyla böyle bakınca Türkiye henüz iyi bir konumda. 55 yaş ve üzerinin daha fazla yalnız hissetmesi gençlerin yaşlıları yalnız bırakmasıyla ilişkilidir."
“MODERNİZM BİZİ BENCİLLEŞTİRDİ"
Akraba ilişkilerinin zayıflamasını modern toplumların doğal getirisi olarak yorumlayan Prof. Dr. Tarhan, "Tabi, bu araştırma 10 - 20 sene sonra tekrar yapılsa bu istatistik büyük ihtimal tersine dönmüş ve Avrupa'daki gibi olacak. Modernizm bizi bencilleştirdi. Bireyselleşmeyi bencilleşme gibi anladık, paylaşım azaldı. Sosyal çabalar azalıyor ve bu akrabadan uzaklaşmaya sebep oluyor. Doğu toplumlarında modernizmden sosyolojik açıdan en çok etkilenen toplum olduk" ifadelerini kullandı.
Araştırmada eğitim seviyesi ilköğretim ve altı olanlar yüzde 45,8 ile akrabalarıyla ilişkilerinin güçlü olduğunu belirtmiştir. Ayrıca yüzde 43,3'ü 'İlişkimiz orta düzeydedir' yanıtını vermiş ve yüzde 10,8'i ilişkilerinin zayıf olduğunu söylemiştir. Eğitim düzeyi lise olanların yüzde 44,7'si 'İlişkilerimiz güçlü'; yüzde 46,1'i 'İlişkilerimiz orta düzeydedir' ve yüzde 9,1'i 'İlişkimiz zayıftır' yanıtını vermiştir. Eğitim seviyesi lisans ve lisansüstü olan katılımcıların yüzde 58,2 ile çoğunluğu 'İlişkilerimiz orta düzeydedir' yanıtını verirken bunu yüzde 35,9 ile 'İlişkilerimiz güçlüdür' ve yüzde 5,9 ile 'İlişkilerimiz zayıftır' yanıtı takip etmektedir.
Eğitim düzeyi lisans ve lisansüstü olanların 'meşgul' olduğundan dolayı akraba ilişkilerinin daha zayıf olmasına dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, "Yani bu kısım daha ortada götürmeye çalışıyor, dengeli bir ilişki. Akraba özellikle felaket durumunda insana sosyal bir sığınaktır" dedi.
“BAZI DURUMLARDA AKRABALARA MÜRACAAT EDİYORUZ"
Araştırmada, "Herhangi bir konuda ihtiyacınız olduğunda akrabalarınıza müracaat eder misiniz?" sorusuna da cevap arandı. 'Bazı durumlarda ederim' şıkkı 2021'de yüzde 47,7, 2022'de yüzde 41,4, 2023'de yüzde 42,7 ile son 3 yılda en yüksek oran oldu. Akrabalarına müracaat konusunda 'Pek etmem' diyenlerin en yüksek olduğu yıl ise yüzde 36,5 ile 2022.
ERKEKLER AKRABALARDAN YARDIM İSTEMEYE DAHA YATKIN
Herhangi bir konuda ihtiyaç olduğunda akrabalara müracaat etme oranı kadın ve erkekte aynı orana sahip. Öyle ki 'Genelde ederim' diyen kadın ve erkek oranları yüzde 24,7 ile aynı çıktı. 'Bazı durumlarda ederim' kadınlarda yüzde 37,7; erkeklerde 47,8 olurken; 'Pek etmem' diyen kadınların oranı 37,6 erkeklerin ise yüzde 27,5 oldu. Prof. Dr. Nevzat Tarhan tabloda her ne kadar eşit çıksa da akrabaya müracaat konusunda erkeklerin daha yardım istemeye yatkın olduğunu ifade etti. Kadınların daha korumacı reflekse sahip olması ve 'özeline karışılmaması' gerektiğini düşündüğünden bu davranışa meylinin daha az olabileceğine dikkat çekti.
GENÇLER İHTİYACI OLDUĞU AKRABALARINA MÜRACAAT ETMİYOR
18-34 yaş gruplarının herhangi bir konuda ihtiyacı olduğunda yüzde 22,6'sı akrabalarına müracaat etmeyi tercih ederken yüzde 39,3'ü 'Bazı durumlarda ederim' yanıtını veriyor. Bu yaş grubunun yüzde 38'i ise akrabalarına pek müracaat etmediğini belirtiyor. 35-54 yaş grubunun yüzde 28,6'sı genelde akrabalarına müracaat ettiğini belirtirken, yüzde 41,9'u bazı durumlarda müracaat ettiğini ve yüzde 29,5'i ise akrabalarına pek müracaat etmediğini söylüyor. 55 yaş ve üzerindeki gruba bakıldığında 'Bazı durumlarda ederim' seçeneği diğer yaş gruplarına benzer bir şekilde yüzde 48 ile en yüksek yanıt olurken, yüzde 22,1'i 'Genelde müracaat ederim' ve yüzde 29,9'u ise 'Pek etmem' seçenekleri tercih ediliyor.
Başımız sıkıştığında ya da başımıza bir şey geldiğinde ilk önce aile bireylerine başvuruyoruz. Araştırmaya göre, 2023'te katılımcıların yüzde 80,9'u aile bireylerine, yüzde 9,5'i arkadaşlarına, yüzde 7,2'si devlete, yüzde 2,5'i akrabalarına başvuruyor. Kadınların yüzde 88,1'i başına bir şey geldiğinde ilk olarak aile bireylerine başvurduğunu; yüzde 1,3'ü akrabalarına, yüzde 5,9'u arkadaşlarına ve yüzde 4,7'si devlete başvurduğunu belirtiyor. Erkeklerde de yüzde 73,3 ile en yüksek yanıt 'Aile bireylerine başvururum' olurken; yüzde 3,7'sinin akrabalarına, yüzde 13,2 si arkadaşlarına ve yüzde 9,8'inin de devlete başvurduğunu söylüyor.
Araştırmaya göre 18-34 yaş aralığındaki katılımcıların yüzde 74,9'u başı sıkıştığında ilk olarak ailesine başvurduğunu belirtirken bunu yüzde 1,4 ile 'Arkadaşlarıma güvenirim' yanıtının takip ettiği görülüyor. Ayrıca katılımcıların yüzde 8,8'i 'Devlete güvenirim' ve yüzde 2,2'si ise 'Akrabalarıma güvenirim' şeklinde geri dönüş sağlamıştır. 35-54 yaş aralığının yüzde 84,6'sı ilk olarak aileye başvurduğunu belirtirken; yüzde 1,4'ü akrabalarına, yüzde 9,8'i arkadaşlarına ve yüzde 4,3'ü de devlete başvurduğunu ifade etmiştir. 55 yaş ve üzerindekilerde de durum değişmemiş ve yüzde 83,5'i aile bireylerini tercih etmiştir. Yüzde 4,2'si akrabalarına başvurduğunu, yüzde 3,2'si arkadaşlarına ve yüzde 9,1'i ise devlete başvurduğunu ifade etmiştir.
AİLE BAĞLARI HALA KUVVETLİ
Prof. Dr. Tarhan bu sonucun beklenen bir durum olduğunu ve Batı'nın probleminin henüz bize yansımadığına dikkat çekerek “İnsanın kriz anında aile bireyine başvurması aileye verdiğimiz önemi gösteriyor" dedi. Akrabalarla kriz anında ilişki kurmayla ilgili örneklemde ciddi durum olduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, “Toplum, akrabayla insani ilişkiler ile gitme eğiliminde. Birey istememekten ziyade kolay ulaşılabilirlik açısından da yönelmiş olabilir. Akrabalar dağınık ama arkadaş hemen ulaşabileceğin bir konumda" ifadelerini kullandı. Üniversite yaşlarında arkadaşların biraz daha ön planda olduğunu dile getiren Tarhan, ileri yaşlarda devlete güvenin daha fazla arttığının altını çizdi.
YAKIN AKRABA İLE AYNI SEMTTE OTURMAK İSTER MİSİNİZ?
Araştırma, "Yakın akrabalarınızla aynı apartmanda ya da aynı semtte oturmak ister misiniz?" sorusuna da cevap verdi. Sonuca göre, 2021'de yüzde 50,3 ile 'Hayır' yanıtı daha yüksek iken, 2022'de yüzde 58,4 ile 'Evet' diyenlerin oranı fazla çıktı. 2023 yılına geldiğimiz de ise oranda düşüş olsa da çoğunluğun' Evet' dediği ortaya konuldu. Kadınların yüzde 55,5'i 'Evet' derken, erkeklerin de yüzde 54,9 gibi yakın bir oranla kadınlarla aynı fikirde olduğu anlaşılıyor.
18-34 yaş arası katılımcıların yüzde 45'i akrabalarıyla aynı apartmanda ya da semtte oturmaya sıcak yaklaşırken, yüzde 55 ile çoğunluğunun akrabalarına yakın yaşamak istemediği öğrenildi. 35-54 yaş aralığında bu soruya yüzde 60,5 'Evet' derken, yüzde 39,5'i 'Hayır' yanıtını verdi. 55 yaş üzerinde ise yüzde 39'ı 'Hayır' derken yüzde 61 ile çoğunluğunun akrabalarıyla yakın yaşamak istediği görüldü. Prof. Nevzat Tarhan, bu durumu orta yaş ve üzeri grubun gençlere oranla sosyal desteğe daha çok ihtiyacı olduğu için 'Evet' dediklerini ifade etti.
'YAKIN AKRABA KAYGISI KÜLTÜREL BİR EROZYON'
Araştırmanın en kritik bilgisinin bu kısımda olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Tarhan, akraba ile aynı semtte oturmak istememeyi ‘kültürel bir erozyon’ olarak yorumladı ve ekledi:
"Akraba ile aynı semtte oturmayı istememek, yakın akrabalarla ilgili kaygının ve kaçınmanın olduğunu ayrıca akrabaları güvenecek bir liman olarak görme eğiliminin de azaldığına işaret eder. Ayrıca eğitim seviyesine göre bakıldığında paralel gitmiyor. Bu demektir ki eğitimle ilgisi yok. Bu daha çok kişinin sosyal ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamamakla ilgili. Kültürümüz eğitim seviyesine rağmen devam ediyor demektir."
METODOLOJİ
Türkiye genelinde 3 bin 30 kişinin katıldığı ve 6-9 Ekim tarihleri arasında yapılan araştırma, kantitatif araştırma yöntemlerinden CAWI tekniği ile 'Areda Survey'in Profil Bazlı Dijital Paneli' kullanılarak gerçekleştirildi