“Akkuyu NGS, Türkiye için bir sıçrama tahtası olacak”
Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Uzmanı İsmail Cingöz, Mersin’de inşa edilen Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin (NGS) 1’inci ünitesinin tamamlanmasında geri sayımın başladığını ve bunun ülke tarihi açısından büyük önem taşıdığını söyledi. Tam kapasite devreye girdiğinde Türkiye’nin elektrik ihtiyacının yaklaşık yüzde 10’unu tek başına karşılaması öngörülen Akkuyu NGS’de 1’inci Ünitenin tamamlanmasına kısa bir süre kalmasının Türkiye için memnuniyet verici bir gelişme olduğunu belirten Cingöz, “Bu gelişme ülke için bir dönüm noktası. Akkuyu NGS, uzun vadede Türkiye’nin bölgede güvenli enerji kaynaklarına sahip olma yolunda büyük bir adım atmasını sağlayacak. Akkuyu NGS, Türkiye için bir sıçrama tahtası olacak, ülkenin önemli bir konuma yükselmesini sağlayarak Türkiye’nin enerji bağımsızlığını sağlama yolundaki kararlılığını ve bölgedeki stratejik konumunu güçlendirecektir” dedi.
Türkiye’nin hem enerji arz güvenliği hem de 2053 karbon nötr hedefine ulaşabilmesi için yeni yenilikçi tasarımları, modüler yapıları ve küçük boyutlarıyla Küçük Modüler Reaktörlerin (SMR) önemli bir yer tutabileceğini aktaran Cingöz, “SMR teknolojisinin geliştirilmesi veya bu teknolojiye sahip olunması, bir ülkenin uluslararası ilişkilerdeki gücünü dengeleme veya artırma çabalarını yansıtabilir. Geleneksel nükleer santrallere kıyasla daha küçük boyutlarda olan bu reaktörler bir ülkenin sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sağlayabilir” dedi.
“TÜRKİYE’NİN ENERJİ İHTİYACINI KESİNTİSİZ KARŞILAMAK ADINA AKKUYU NGS KRİTİK BİR ROLE SAHİPTİR”
Önümüzdeki süreçte Türkiye ve bu coğrafya için enerji arzı ve enerji tedariği konularının öne çıkmasının beklendiğini söyleyen Cingöz, “Tüm dünyada her geçen gün enerjiye olan ihtiyaç artmaktadır. Nüfusun artışı ve teknolojinin gelişmesiyle doğru orantılı olarak katlanan bu ihtiyaç, tüm dünya ülkelerini yakından ilgilendiriyor. Türkiye’nin enerji ihtiyacını kesintisiz karşılamak adına Akkuyu NGS kritik bir role sahiptir” diye konuştu.
Enerjinin üretilmesi ve temin edilmesinin rekabeti de beraberinde getireceğini ifade eden Cingöz, “Türkiye, Akkuyu NGS ile nükleer alanda sınıf atlayacak ve uzun vadede rekabet gücünü artıracak. Enerji kimin elindeyse o, eli güçlü ülke pozisyonunda olacaktır. Rusya ve Türkiye arasında imzalanan Hükümetler Arası Anlaşma uyarınca belirlenen sabit fiyat politikası, uzun vadede artacak olan enerji piyasasında Türkiye’nin ucuz elektrik elde edeceği anlamına gelmektedir. Türkiye’nin rekabet gücünün ve enerji arz güvenliğinin artması da bu coğrafyada Türkiye’nin elini güçlendirecektir” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE’NİN HIZLA ARTAN NÜFUSU VE GELİŞEN ENDÜSTRİSİ, ENERJİYE OLAN TALEBİ ARTIRIYOR”
Cingöz, nükleer tesislerin inşası sürecinde binlerce yan sanayi kuruluşunun katkısıyla sağlanacak istihdam ve ekonomik büyümeye olan olumlu etkilerinin göz ardı edilemeyeceğini belirterek, “İnşaatın başlangıcından itibaren binlerce kişiye iş fırsatı sunulması, kamu ve üniversitelerde yetişecek nitelikli nükleer teknoloji uzmanlarıyla geleceğe güçlü bir adım atılacağını işaret ediyor. Türkiye’nin hızla artan nüfusu ve gelişen endüstrisi, enerjiye olan talebi artırıyor; bu da günümüzün en stratejik enerji kaynağı olan nükleer enerjiye yönelmeyi kaçınılmaz kılıyor” dedi.
Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) verilerine göre 2025-2026 yıllarında dünya nükleer elektrik üretiminin en yüksek seviyeye çıkacağının öngörüldüğünü aktaran Cingöz, nükleer enerjiye yönelik ilginin arttığını ve bunda enerji güvenliği ve düşük emisyonlu enerji üretiminin etkili olduğunu söyledi. Cingöz, Japonya, Güney Kore ve İsveç gibi ülkelerin “nükleer enerjiyi kullanmama” ve “nükleer payı azaltma” politikalarından vazgeçerek mevcut santrallerini tekrar devreye aldığını ve Çin başta olmak üzere Fransa, Amerika Birleşik Devletleri ve Polonya gibi birçok ülkede yeni NGSler inşa edilmeye başlandığını söyledi.
“AKKUYU NGS SAYESİNDE TÜRKİYE, NÜKLEERE HÜKMETMEYİ ÖĞRENECEK”
Akkuyu NGS ile Türkiye’nin enerji alanında büyük atılım yapacağını vurgulayan Cingöz, “Akkuyu NGS sayesinde Türkiye, nükleere hükmetmeyi de öğrenecek ve uzun vadede burada yetişecek olan mühendisler ve teknik personelle kendi nükleer santrallerini kurabilecek imkân ve kabiliyeti de elde edebilecektir. Türkiye, bu yetişmiş uzmanlarla personel ihtiyacını da Akkuyu sayesinde karşılayabilecektir. Rusya’da eğitim aldıktan sonra Akkuyu NGS’de istihdam edilen Türk mühendis ve teknik personel sayesinde yerli ve milli nükleer santrallerin ileriki aşamalarda Türkiye tarafından kendi şirketleriyle, milli kalkınma ve hamleleriyle hayata geçirebilecek olması önemli bir aşama olarak kabul edilmelidir” diye konuştu.
Akkuyu NGS sayesinde Türkiye’nin enerji ithalatının azalacağını da belirten Cingöz, “Enerji ihtiyacının önemli kısmını yurt dışından temin eden Türkiye, Akkuyu’dan elde edeceği elektrik sayesinde pahalı elektrik üretiminden vazgeçecek ve bu da ekonomiye katkıda bulunacaktır. İlerleyen aşamalarda Akkuyu NGS benzeri yeni nükleer santrallerin kurulabilecek olması Türkiye’nin dışa bağımlılığını daha da azaltacaktır” dedi.
“ULUSLARARASI PİYASADA TÜRKİYE’NİN JEOPOLİTİK ÖNEMİNİN DAHA DA ARTMASINI SAĞLAYACAKTIR”
Akkuyu NGS’nin Türkiye’nin stratejik önemini Avrupa’da ve dünyada politik, jeopolitik ve stratejik açıdan artıracağını söyleyen Cingöz, “Stratejik öneme sahip bu tesis, uluslararası piyasada Türkiye’nin jeopolitik öneminin daha da artmasını sağlayacaktır. Akkuyu NGS ve ileri aşamada olası yeni güç santralleri, Türkiye’nin ihracat potansiyelini arıtacak, bölgesel ve küresel dengeleri Türkiye lehine değiştirecektir” ifadelerini kullandı.
“AKKUYU’YA KARŞI OLMAK TÜRKİYE’NİN HAYALLERİNE KET VURMAKTIR”
Türkiye’nin nükleer serüveninin 1956’larda başladığını hatırlatan Cingöz, Türkiye ile aynı dönemde nükleere yönelen Güney Kore örneğini vererek, şöyle devam etti:
“Güney Kore bugün yaklaşık 30 reaktöre sahiptir ve uluslararası piyasalarda nükleer santraller kurabilecek bir ülke konumuna gelmiştir. Türkiye, 1950’lerden itibaren neredeyse 70 yılı aşan süredir nükleer hayalini gerçekleştirememiştir. Ancak Türkiye ile aynı dönemde nükleer için adım atan ülkeler büyük yol kat etmiş, kendi nükleer tesislilerini kurmuş hatta uluslararası piyasalarda nükleer santral kurma konusunda söz sahibi olmuştur. Dolayısıyla nükleere karşı olmak, Akkuyu’ya karşı olmak, Türkiye’nin hayallerine ket vurmak anlamına gelmektedir.”
“NÜKLEERE BİLİNÇSİZ ŞEKİLDE KARŞI ÇIKMAK MANTIKSIZDIR”
Cingöz, “Dünya çapında nükleer enerjinin geleceğin temel enerji kaynaklarından biri olarak kabul edilmesine rağmen, nükleere bilinçsiz şekilde karşı çıkmak mantıksızdır. Toplumun, nükleer enerjiye verilen önemi anlaması için bilinçlendirme çalışmaları yapılmalıdır. Bu şekilde, nükleer enerjiye olan karşıtlığın azalacağına inanıyorum” diye konuştu.
Cingöz, Türkiye’nin uluslararası alanda güçlü bir konuma yükselmesi için nükleer santrallere sahip olması gerektiğini belirterek “Türkiye’nin nükleer enerjiye olan bakışını değiştirmek için ulusal ve uluslararası medya aracılığıyla yoğun bir bilinçlendirme kampanyası yürütülmelidir. Dünya genelinde nükleer enerji, geleceğin anahtar enerji kaynaklarından biri olarak kabul edilirken, toplumun körü körüne karşıtlığı anlamsızdır. Nükleer enerjinin önemine dair bilgilendirilen halk, bu yanlış algıyı terk ederek gerçekleri içeren bir bakış açısı geliştirebilecektir” ifadelerini kullandı.
“İLERİYE DOĞRU CESUR ADIMLAR ATMALIYIZ”
Cingöz, son olarak şunları söyledi:
“Ekonomimizi sürdürülebilir bir şekilde canlandırmak ve hızla kalkınmak için cesur adımlar atmamız gerekiyor. Nükleer enerji, bu yolda önemli bir kaldıraç görevi üstleniyor. Sadece düşük karbon emisyonuyla değil, aynı zamanda esneklik ve güvenilirlik sağlayarak, elektrik ihtiyacını karşılamak konusunda da lider konumda. Geleceğin şekillendiği bu enerji haritasında yerimizi almak için artık daha fazla zaman kaybetmemeliyiz. Çünkü geriye dönüp bakacak olursak, nükleer enerjiyi benimseyen ülkelerin ekonomik başarılarının ne kadar dikkat çekici olduğunu görüyoruz. Bu yüzden ileriye doğru adımlarımızı cesurca atmalıyız.”