1000 Çiftçi 1000 Bereket Araştırması’nın sonuçları açıklandı
Birleşmiş Milletler’in, kadınların tarımsal üretimde, kaynakların sürdürülebilir kullanımında, gıda üretiminde ve güvenliğinde sahip olduğu önemli konumdan hareketle ilan ettiği Dünya Kadın Çiftçiler Günü 2008 yılından bu yana her yıl 15 Ekim’de kutlanıyor. Buradan hareketle Cargill’in 1000 Çiftçi 1000 Bereket programı kapsamında yapılan araştırmanın sonuçları açıklandı. Buna göre, çiftçilik aile işi olsa da toplumsal cinsiyet ilişkileri kadını ev içi rollerle tanımlamaya devam ediyor.
Erkek tarımı yürütürken kadın geri kalan bütün hayatı organize ediyor, lojistik desteği sağlıyor ancak omuzlarındaki fazla yük yeterince anlaşılmıyor. Bir şekilde işin başına geçen kadın çiftçilerin ‘daha titiz, daha sabırlı ve makul olacakları’ için bu işi erkeklerden daha iyi yapabilecekleri düşünülüyor. Evde, tarlada, hayatın ve üretimin her aşamasında olan kadınların gücü, azmi ve yeteneği ise başarı hikayeleriyle taçlanıyor. Programa katılan kadın çiftçiler, “İnsan ne yapmak istediğini bilince ve kararlı olunca karşısında hiçbir şey duramıyor. Kadınlar olarak kendimize daha fazla güvenmeliyiz” ifadelerini kullandı.
Her yıl 15 Ekim’de kutlanan Dünya Kadın Çiftçiler Günü, kadınların kırsal ekonomideki hayati rolüne dikkat çekmek için 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nden bir gün önce ilan edilmesiyle de önem taşıyor. 1000 Çiftçi 1000 Bereket Programı ile çiftçilerin verimini ve refahını artırmak, tarımda sosyal ve dijital dönüşümü desteklemek, sürdürülebilir tarım uygulamalarıyla doğal kaynakların korunmasına katkıda bulunmak amacıyla Cargill bu güne özel yaptığı bir araştırmanın sonuçlarını açıkladı.
Program kapsamında KONDA ile geçen yıl gerçekleştirilen ‘Çiftçinin Zihin Haritası’ araştırması, bu yıl tarım ve kadın konularına doğru genişletildi. Tarımsal süreçte kadınların nasıl bir rol üstlendiğinin ele alındığı araştırma kapsamında, 1000 Çiftçi 1000 Bereket programına katılan 34’ü erkek, 10’u kadın toplam 44 kişiyle telefonla ve çevrim içi ortamda görüşüldü. Sonuçlar, Türkiye’de tarımın cinsiyet ayrımcılığının da en çok hissedildiği alan olduğunu, kadının tarımdaki rolünün yeterince öne çıkmadığını, ataerkil sosyokültürel yapı nedeniyle, tarımsal üretimde özneden ziyade süreçteki takviye kuvvet gibi görüldüklerini ortaya koydu.
ÇİFTÇİLİĞİN DEVAMI ERKEK ÇOCUK ÜZERİNDEN TASARLANIYOR
Buna göre araştırmanın öne çıkan sonuçları şöyle:
10-15 yıl öncesine kadar tarlada daha aktif olan kadınlar, insan gücüne duyulan ihtiyacın azalması ve ekim sahalarının büyümesine bağlı olarak tarlalardaki etkinliğini yitirdi. ‘Teknoloji geldi, tarlalarda kadının yapacağı bir şey kalmadı’ diyenlerin sayısı arttı. Tarımın aile içi geçimlik bir faaliyetten para kazandıran ticari bir işe dönüşmesi sürecinde de tarlada kadının etkinliği azaldı. Çiftçilik aile işi sayılsa da toplumsal cinsiyet ilişkileri kadını ev içi rollerle tanımlamaya devam ediyor. Kadın-erkek eşit görülse de tarım erkeklerin işi olarak tanımlanıyor. Kadın takviye kuvvet gibi görülüyor. Kadınların sezgisini önemseyen erkekler, geri planda eşlerinin fikrini almaya ihtiyaç duyuyor.
Çiftçiliğin devamı ailede kız çocuk değil erkek çocuk üzerinden tasarlanıyor. Kız çocuğunun evlenip bir başka erkekle yeni bir aile kuracağı düşünüldüğünden, ilişkili bir meslek edinse bile aileye doğrudan katkısının olmayacağı düşünülüyor. Kıyı bölgeleri ve Çukurova’da kadınlara inananların sayısı daha fazla. Bir şekilde işin başına geçen kadınların “daha titiz, daha sabırlı olacakları” için bu işi erkeklerden daha iyi yapabilecekleri düşünülüyor.
Kadınlar tarımda aktif rol üstlenmek konusunda genellikle yeterli özgüvene sahip ve hevesli. Hemcinslerinin bu alanda faaliyet gösterseler erkeklerden daha da başarılı olacağına inanıyorlar. Teknolojik gelişmelerle kadınların tarlada çalışma pratiği neredeyse ortadan kalkıyor, hayvansal ürünlerin üretimi kadınların işi oluyor. Hayvancılıkla uğraşılan hanelerde kadınların üstündeki yük daha da artıyor. Yoğurt, peynir gibi hayvansal ürünlerin kadınlar tarafından yapılıp satıldığı bu evlerde hayvanların bakımı ve sağımı sırasında da kadınlar daha aktif rol üstleniyor. Hanelerin kendi üretimine yönelik yapılan bahçeler, bostanlar ve buralarda yetiştirilen ürünler de genellikle kadınların bakımı altında.
“ÇİFTÇİ ÜRETMEZSE KİMSENİN KARNINI DOYURAMAYIZ”
1000 Çiftçi 1000 Bereket’in lider çiftçilerinden Ceylan Karaoğlan, İzmir’in Tire İlçesi’ne bağlı Peşrefli köyünde üretim yapıyor. 16 yaşında evlenen ve üç çocuğu olan Karaoğlan, oğluyla birlikte mısır yetiştiriyor, aynı zamanda büyükbaş hayvanları ile süt üreticiliği yapıyor. Karaoğlan, “Çiftçiliğin mesaisi hiç bitmiyor. Sabah erkenden başlıyorum, bütün günüm tarlada geçiyor. Toprağı gübreliyorum, ekinlerimi kontrol ediyorum. Hiç boş kalmıyorum” dedi.
Tarladan kazandıklarıyla okuttuğu çocukları artık çiftçiliği bırakmasını, şehirde yaşamasını istese de Karaoğlan toprağından vazgeçmemeye kararlı:
“Toprak bizi binlerce yıldır besliyor. Hem biz hem de gelecek kuşaklar için toprağımıza daha iyi bakmalı, kaynaklarımızı korumalıyız. Çok severek yapıyorum işimi. Çiftçi üretmezse kimsenin karnını doyuramayız. 1000 Çiftçi 1000 Bereket’e 2019 yılında katıldım, o günden bu yana lider çiftçilik yapıyorum. Daha öncesinde büyüklerimizden gördüğümüz gibi yapıyorduk işleri. Bu programla çok şey öğrendim. Katıldığım eğitimler çok yararlı oldu. Dijital toprak analizinin çok faydasını gördüm. Topraktan en iyi verimi almaya başladım. Geçmiş dönemlere göre tarlamı daha iyi suluyor, daha doğru gübreleme ve ilaçlama yapıyorum.”
Karaoğlan, “Çiftçilikte de kadın olmanın zorlukları çok” diyerek hemcinslerini şu sözlerle cesaretlendiriyor:
“İnsan ne yapmak istediğini bilince ve kararlı olunca karşısında hiçbir şey duramıyor. Yapamayacaklarını inandıkları için bu işten geri duran çok kadın var. Kadınlar olarak kendimize daha fazla güvenmeliyiz.”
“TARLADA OLMAK BENİ DAHA ÖZGÜRLEŞTİRİYOR”
İlayda Altıntaş, 1000 Çiftçi 1000 Bereket’in en genç kadın çiftçilerinden… Çiftçi bir ailenin kızı olarak Eskişehir Çifteler İlçesi’ne bağlı Dikmen köyünde doğan Altıntaş çocuk yaşlardan itibaren haşır neşir olduğu toprakla vakit geçirmeyi şehir hayatına tercih ediyor.
Osmangazi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümünde ikinci sınıf, Anadolu Üniversitesi Tarım Teknolojisi bölümünde birinci sınıf öğrencisi olan Altıntaş, “Okulum olduğu için şehirde de bulunuyorum ama eğer köydeysem hep tarladayım. Evde traktörlere bakım yapılacaksa onları yapıyorum” diye konuştu. Toprak uğruna arkadaşlarıyla daha az vakit geçirmekten de hiç şikayetçi olmadığını aktardı.
Altıntaş, “Toprak benim için özgürlük demek. Şehirde binaların arasında gezmek yerine tarlada ayçiçeklerin arasında gezmek bana daha özgür hissettiriyor. Okulum biter bitmez köye koşacağım. Bir yıldır programdayım. Bu programla teknolojiyi biraz daha tarlalarımıza taşımış olduk.
Mesela filiz uygulamasını bu yıl ilk kez ektiğimiz mısırda kullandım. Mısıra çok su verdiğimi zannediyordum, uygulamadan baktığımda ise halen yeterli su olmadığını gördüm. Geleceğimiz için tarımın, hayvancılığın devam etmesi şart. Çiftçi üretmezse yani zincirin başı koptuğunda devamı gelmez, üretmek zorundayız” ifadelerini kullandı.
Sosyal medyada paylaştığı içeriklerle kadın çiftçilerin sayısının artmasına da katkı sağlamayı hedefleyen Altıntaş, “Kadınlar yapamaz gözüyle bakılıyor ama aslında tam tersi. İstediğimiz her şeyi yapabiliriz. Hatta bir sloganım var, “Ojemi de sürerim, tarlamı da” diye. İnşallah daha fazla kadını bu sloganla görmek istiyorum” dedi.
“KADININ ELİNİN DEĞDİĞİ YER GÜZELLEŞİYOR”
Ankara’nın Polatlı İlçesi’ne bağlı Uzunbeyli köyünde yaşayan Ceren Yağlıkara ise aslında endüstri mühendisi… 2016 yılından bu yana kanola ve ayçiçeği üreten ve aile mesleği çiftçiliği devam ettiren eşine destek olan Yağlıkara, Ankara Üniversitesi Ziraat Mühendisliği bölümünde son sınıf öğrencisi.
Ziraat mühendisliği okuyana kadar tarımın kolay yapılan bir iş olduğunu düşündüğünü söyleyen Yağlıkara, “İşin içine girdikten sonra toprağın ne kadar çok emek istediğini, işin çok daha ciddi olduğunu kavradım. Pandemi olunca hepimiz önce sağlığımızı korumaya çalıştık, bir de gıdadan vazgeçemedik. Gıdanın geleceği de tarıma bağlı. Bu yıl üniversitenin çiftliğinde staj yaptım. İlk o zaman gerçek anlamda toprağa değdim ve bakış açım değişti. Toprağa değince huzur buluyorsunuz. 3.5 yaşında kızımız var, şimdiden ona tarla sevgisini aşılamaya çalışıyoruz. Eşim de ben de işimizin devam etmesini istiyoruz. Tek hayalimiz tarlalarda üretimi devam ettirebilmek” diye konuştu.
“1000 Çiftçi 1000 Bereket sayesinde her şeyden önce daha bilinçlendik” diyen Yağlıkara, teknolojiyi tarıma daha fazla entegre etmek gerektiğinin altını çizerek “Babalarımızdan, atalarımızdan öğrendiklerimiz elbette önemli ama teknoloji her geçen gün tarımda daha fazla yer buluyor. 1000 Çiftçi 1000 Bereket bize doğru ürün kullanımını öğretti. Uydu takip sistemi ile tarlaya gitmeden durumunu görebiliyoruz. Dijital toprak analizi yapabiliyoruz. Aslında zaman alan şeyleri daha kısa sürede yapıyoruz ve böylece aldığımız verim de artıyor” ifadelerini kullandı.
Etrafında çok fazla kadın çiftçi olmadığını söyleyen Yağlıkara, tarım sadece kadınlara bırakılsa daha sistematik, daha verimli üretim yapılabileceğini söyledi. Yağlıkara, “Aslında kadının elinin değdiği yer güzelleşiyor. Erkekler arasındaki rekabet tarımı ileri götürmüyor. Kadınlar arasında oluşabilecek üretim rekabeti bizi daha iyi yerlere taşır” dedi.
ÖRSEL: BURASI ANADOLU, BURADA TOPRAĞIN ASIL SAHİBİ KADINLAR
Cargill Gıda Türkiye, Orta Doğu, Afrika ve Hindistan Kurumsal İlişkilerden Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Arzu Örsel de kadınların tarımda sürdürülebilirliği sağlamada da önemli rol üstlendiğini söyledi. Kadınların fırsat verildiğinde her alanda üretmeye devam ettiğini belirten Örsel, Cargill olarak 1000 Çiftçi 1000 Bereket programı ile her zaman kadın çiftçilerin yanında olduklarını vurguladı. Örsel, “Çiftçi ailesinde toplumsal cinsiyet ilişkileri kadını ev içi rollerle tanımlamaya devam etse de kadınlar tarımın görünmeyen gücü. Tarım geleceğimiz için ne kadar önemli ise kadın çiftçiler de bir o kadar önemli. Toprağın asıl sahibi kadınlar, üretimin arka planındaki lojistiği de, mahsulün konserve, salça, yoğurt gibi katma değerli ve sürdürülebilir ürünlere dönüşmesini sağlayan da yine kadınlar. Sosyokültürel nedenlerden daha az ön plana çıkıyorlar belki ama bu işlere girdikten sonra erkeğe göre daha başarılılar. Tarımda kadınların güçlendirilmesi ülkemiz ekonomisine de büyük katkı sağlayacaktır. Tüm kadın çiftçilerin Dünya Kadın Çiftçiler Günü’nü kutluyoruz” diye konuştu.